• kestirmeden söylemek gerekirse, mahallenin yerine okulu geçirmek isteğidir.
    okul; düzen, itaat, kravat, ceket, kumaş pantolon, tayyör etek, marş, belirli günler ve haftalar, kutlamalar kutlamalar, törenler törenler törenler, savaşın gerekli olup olmadığını aklına bile getirmeyip "savaşta bilgi mi üstündür yoksa silah mı" türünden münazaralar, yönetmelikler, devlet dersleri, hizaya gelme getirme temrinleri, bir türk dünyaya bedeldir ama hepsi bir araya geldiklerinde sürekli batıya yürürler, yürürler yürürler yürürler...
  • kurumsal modernleşme, düşünsel modernleşme ve toplumsal modernleşme aşamalarından oluşur. aşamalar birbirinin içine geçerek sürmesine rağmen başlangıç tarihleri şöyle saptanabilir: kurumsal modernleşme aşaması 1789'da nizam-ı cedit hareketi ile başlamıştır ve cumhuriyete kadar sürmüştür. düşünsel modernleşme 1862'de tasvir-i efkar'ın yayımlanması ile başlamış ve 1970'lere kadar sürmüştür. toplumsal modernleşme 1908'de ikinci meşrutiyet ile başlamış ve halen sürmektedir.
    kaynak: kıçım.

    ilham kaynağım:
    "rıza han ingilizler tarafından iktidara teşvik edildiğinde kendini atatürk'ün eşiti olarak gösterdi. kuşkusuz bir taht gaspı söz konusuydu, ama mustafa kemal'den ödünç alınan üç hedef için: milliyetçilik, laiklik ve modernleşme. oysa ilk iki hedefe pehleviler asla erişemezdi. ... uluslararası siyaset ve iç güçler pehlevilere bütün kemalist programdan kemirecek tek bir kemik bıraktı: modernleşme. ve işte derinlemesine reddedilen bu modernleşmedir."
    michel foucault, entellektüelin siyasal işlevi içinde "şah yüz yıl geç kaldı".

    tüm türkiye-iran karşılaştırmaları için gelsin
  • sonuçları bakımından sosyolojik olarak bir kültür ikileşmesi doğuran modernleşme..
    mehmed akif ersoy'un yanılmıyorsam sebilürreşad da geçen bir sözü vardır ki ; bu ayrıma, yani toplumun modernleşme karşıtı cephesine adeta tercüman olmuştur..

    "...dini taklit, dünyası taklit, adeti taklit, kıyafeti taklit, selamı taklit, kelamı taklit, hulasa herşeyi taklit olan bir milletin efradı da insan taklidi demektir ki bunlar iyi bir toplum meydana getirmez, binaenaleyh yaşayamaz da..."

    (bkz: sövmek)
  • türk modernleşmesi esnasında birçok hak mücadelesiz kazanıldığı için malesef ki değeri bilinmemektedir.
  • modernleşme mi yoksa teknoloji garabeti mi, olayın ne olduğunu düşünmeyle çözemiyorum.

    kızını kümese diri diri gömen adamın cebinde 3g li telefon olması gibi ihtimaller beynimi kurcalarken, lost'un final sezonunun sadece 2 gün farkla memleketimizde yayınlanacağı müjdesini veriyor televizyon. bunları kafada harmanlarken aklıma girdi, geçenlerde hanımla dedik avatara gidelim. filmde çaprazımızda 12-13 yaşlarında iki velet var, bir kaynaşma oldu baktım çıkıyorlar ara bile olmadan. salonun 3d sistemini beğenmemişler meğersem.. höykürüyorlar.. ha bu arada dün bir arkadaş sordu, kendisi biraz mühendis olur, ya bizim çocuk kekeliyor, kirpi eti iyi geliyormuş. sen veterinersin nerden buluruz bunu diye..

    ben hala düşünüyorum bu modernleşmeyi de.. ağarlık çöktü mnskym.
  • ahmet hamdi'nin saatleri ayarlama enstitüsü adlı kitabında ele aldığı konu.
  • ev içindeki her odaya bir plazmadır.
  • halk ve aydın kesimin problemlerinin uyumsuzluğu nedeniyle tepeden tabana (bkz: jakoben) bir şekilde gerçekleşmiştir. aslında buna modernleşme değil de modernleştirme desek daha doğru olur. çünkü batının modernleşmesi kendi iç dinamiklerinin ürünüyken; bizde modernleşme, toplumsal iç dinamikleri hesaba katmadan, taklitsel bazda batıya dönüşmekti. örneğin dinin hala daha bireylerin üst kimliğini oluşturmasını engelleyemeden batılı tarzda laik eğitim veren okulların inşa edilmesi, batıdaki anlam ve biçimiyle laikliğin ve seküler toplum bilincinin oluşmasını gayri ihtiyari olarak engellemiştir.

    ha bu aşama aşama nasıl oluşturulurdu, diye soracak olursanız, toplum bilimciler daha iyi bilir ama; köy enstitüleri bunun güzel bir örneği idi. önce toplumu, sonra çocuğu eğit. bu vesileyle bu kurumu kapatma gafletinde bulunan pek akıllı, ilerici demokrat parti yöneticilerine de buradan bir selam göndermiş olalım.

    neeeyse, dönemin yöneticileri osmanlı-türkiye tarihinin bir kopukluktan ziyade sürekliliğe tabii olduğunu özümseselerdi ve hakikaten öz değerler kavramında bir modernleşme girişiminde bulunsalardı daha yavaş da olsa tam modernleşme haline kavuşabileceklerini düşünüyorum. nitekim, şuan bile devam eden bir kültürel ikilik hakim bu topraklarda: batının dili/dini/yaşayışı her şeyi iyidir, türk insanı boktur, diyenler ile batının her şeyi kötüdür, islam tek kurtuluştur, diyenler. bunun tek nedeni eksik ve baskı altında modernleşmeye tabii tutulmak. çünkü toplum doğası gereği değişime kapalıdır, direnç gösterir. haliyle hakkı alınarak, ezilerek talepte bulunması ve savaşarak kazanması gerekir. ancak türk halkı toprak dışında hiçbir şey için savaşmadı, hakkını hukukunu aramadı, insanca yaşamak istemedi. çünkü karnını doyuruyorsa bi somun ekmek de yeterli idi. bir de camiisi yıkılmadıysa, ezanlar dinmediyse daha ne olsundu? böyle bir halkı tek bir hamle ile modernleştiremezsin.

    ha, yine de büyük bir cesaret ve devrimdi o dönemin yöneticilerinin güttüğü yol. artık ufak kırıntıları kalmış olsa da yine de özgürlüğümüzün temelini attılar.
  • kürdanı eksiktir kitabın...
hesabın var mı? giriş yap