• bir tıp merkezinde nöbet tutuyor sabah bir başka hastaneye çalışmaya gidiyordum.
    sabaha karşı 5 -6 gibi çıkmama izin veriyorlar gece nöbetinde.
    çünkü köprüden karşıya geçip karşıda bir yerde hastaneye sabah yetişmem gerekiyordu.

    o gün duş almak için erken çıktım. saat 4:30 falandı. kimse yok yollarda.
    boğaziçi köprüsüne doğru gidiyorum.
    arkamdan bir sarı taksi dörtlüleri yakmış nasıl hızlı geliyor anlatamam.
    bana çarpacak diye korkumdan sağa kırdım,
    o salak da sağımdan geçmek istemiş... arkadan nasıl çarptı anlatamam.
    arabanın arkası dağıldı... ben koşa koşa reflektör aradım. çünkü sabah çok süratli geliyor arabalar bir başka kaza olmasın diye. reflektörü koydum.

    taksi bana çarptıktan sonra biraz ileri sağa çektiğini gördüm. acaba onda da yaralı var mıdır diye tam o tarafa yönelicem... bastı gitti...

    ben öyle kala kaldım.

    sonra polisi aradım. polis çekici çağırdı. işin ilginç tarafı taksi'nin tek bir gideceği yolu var. önü dağılmış bir şekilde boğaz köprüsüne girdi. çünkü son çıkış altunzade sapağının hemen ilerisinde çarpmıştı bana.

    cebimdeki tüm parayı kuruşlarına kadar çekiciye verdim. 20 -30 tl eksik kaldı adam da onu helal etti.

    buna rağmen otobüslerle hızla köprü girişindeki kuleye gittim. kulenin üst katına çıktım. kapıyı açtım içerde onlarca kamerya bakan polisleri gördüm.

    - hüüüooop buraya giremezsin? dediler beni görür görmez.

    durumu anlattım. önü dağılmış her yerinde plakayı yazılı sarı ticari taksinin kamera kayıtlarından bulmak istedim. polis orada tek yapacağı çarpma saati belli olan dakikayı bulacak nal gibi onlarca plakası yazmış taksinin plakasını söyleyecek.

    savcılıktan kağıt alman lazım dedi.

    altunzade'de zar zor gene otobüslerle savcının olduğu binayı aradım.

    buldum da. savcı önüme kağıdı kalemi koydu. yaz derdini dedi.

    ya siz bir kağıt verin ben gidip bakıcam. sıcağı sıcağına..
    yok o iş öyle olmuyor dedi. yaz dedi sen. biz hallederiz.

    yazdım. tüm detaylarını yazdım.

    5 sene sonra şişli karakolundan beni aradılar.
    acil bir imza için çağırdılar.
    işimi gücümü bıraktım, gittim.

    bir dosya... bana bir araba parasına mal olan kağıt parçaları.
    zaman aşımına uğradığı için dosyayı kapatmak istiyorlarmış.

    bunun için mi çağırdınız dedim.

    bu mudur?

    iş saatinde bana verdikleri binlerce liralık zararın bir de kapatılması için o gün beni işimden gücümden ederek ...

    kapanmasın dedim. imza falan atmıyorum...

    bir gün bunun hesabını soracağım. bu dosya o zaman lazım olacak diye de altını çizdim...

    sordum mu soramadım..

    aha da buraya bir katkı olsun diye yazıyorum...

    edit: aldığım mesajlara cevap vermek istiyorum.
    "her gelene o kameraları gösterirsek yanmışız"
    "sizin sorununuz kolluk kuvvetleri değil adli makamlar" demişler.
    eğer polis değilse burada yaşadığım sorumlusu ben açık bir şekilde özür de dilemesini bilirim.
    ama bu kadar basit bir suçu, nasıl çözüleceğini de anlatmama rağmen sonuç alamıyorsam, oturup takkeyi önümüze alıp değerlendirmemiz lazım...

    eğer her işte suçu başkasına atacaksak, zaten hiç bir sorunun sorumlusunu bulamayız...

    edit 2: burada kolluk kuvvetlerinin bir suçu yok diyorlar...
    iyi de güzel kardeşim boğaz köprüsüne girişte bir kaza olmuş. polis gelmiş raporunu tutmuş. polisin bildiği ettiği bir kaza. ben kıçımdan bir şeyler uydurup kameralara bakalım demiyorum ki... velev ki dedim... ara o benim söylediğimi teyit et.. sor bir karakola... olmuş mu böyle bir vaka var mı? de.. oradaki polis kardeşler de çok iyi davrandı sonuçta. ama iş mağdur olanın işini çözmek... çok mu zor merkezi arayıp böyle bir vaka var mı demek? ya da dibindeki karakoldan boğaz köprüsüne bakan devriyeden işin aslını öğrenmek...

    ben öyle rast gele bir arabanın plakasını istemiyorum.. yoldan geçen biri de değilim... ( her kapıdan girene kamera mı izlettirilir demişler)
    görevli oldukları alanda mağdur olmuş bir vatandaşım.
  • eminönü vahşeti ile ilgili twit atarken atılmış bazı twitleri okudum. diyarbakır’da iki esnafın kavgasına anında akrep, toma ve zırhlı polisler ve özel harekat ile birlikte müdahale etmişler. polis galiba batıda masa başı, salla başı al maaşı işi yapıyor.
  • türk polis teşkilatındaki bazı polislerin ne işe yaradığını sorsak daha doğru olur.

    örn: bisikletim çalındı. yan taraftaki binanın kamera sistemi var, rica ettim adamdan, adam da kusura bakma polis dışında kimseye izletme yetkim yok dedi. saygı duydum ve karakolun yolunu tuttum. içeride sağolsunlar bir memur abi baya ilgilendi, numaramı aldı, bisikletin özelliklerini falan yazdı, bulursak seni ararız dedi.
    ben de "memur abi yan taraftaki binanın kamerası var ordan bakıp bi sonuç çıkmaz mı acaba ?" diye sordum.
    memur abi "kardeş akşam 21:00' den sabah 06:00' ya kadar ki sürede olma ihtimali var diyorsun. oturup kim izleyecek o kadar görüntüyü şimdi" dedi.
    ben de (içimden tabi) " sen amk" dedim.

    sonra da baktım bişey çıkmayacak, yürüyüş yapmak için bisikletle gezdiğim yerleri dolandım. belki malın biri çalıp sahile inmiştir, görürüm falan diye düşündüm.

    neyse, orada polis abinin sorduğu soru çok garibime gitmişti. yani bu görüntüyü bana izletmiyorlar, sende izlemeye üşeniyorsun. baktığında "ulan bi bisiklet için bu kadar kasılır mı?" diye aklınızdan geçiyor olabilir. o kamera olan sokakta 2 gün önce bütün arabaların kapıları kurcalandı, camları zorlandı. yani demem o ki, adamlar bile artık kendine düzen kurmuş. zaten polis buraya bakmıyor kör karanlık sokak, bugün bisiklet yarın araba ertesi gün evler.... diye belki bir iş-zaman planı bile çıkartmış olabilir.

    bekçiler içinde durum farklı değil. karakol bahçesinde oturan en az 10 tane bekçi gördüm. belki değişim saatleriydi, belki bir güvenlik toplantısı için oradaydılar bilemiyorum. ancak ben çıkıp, iki sokak aşağı indiğimde gördüm ki arkadaşlar köşe başında gbt yapıyorlar. ulan onu zaten polis yapıyor, senin görevin sokak sokak gezip, aga devlet burda akıllı olun imajı çizmek değil mi ?
    bekçilerin usluplarından hiç bahsetmiyorum bile. malesef iletişim kurmayı çok fazla beceremiyorlar, belinde silah ve yakasında rozet olduğu için vatandaşa dayılık yaptıklarına bir çok sefer şahit oldum.

    tabi bu anlattıklarım bütün kurumu kesinlikle kapsamaz (ayrıca ben kimim, iki tane olay yaşadım diye bütün teşkilatı zan altında bırakayım) ancak bu tür örnekler insanların can ve mal güvenliği açısından devlete olan güvenini biraz olsun azaltıyor gibi geliyor.

    ama tekrar söylüyorum, allah hiç birinin kılına zarar verdirmesin inşallah, kazalardan belalardan korusun, sağ salim evlerin, eşlerine, çocuklarına kavuşmayı nasip etsin.
  • sadece iki defa polise isim düştü.
    ilki 10-12 sene önce olmali tam hatırlamıyorum. 18 yaşında bir kız evden kaçmış ve arkadaşımın kardeşine (erkek) sığınmış. sanırım okuldan arkadaşlar. birkaç hafta sonra arkadaşımın ailesi kızın eve geç gelmesinden ve 50 yaşında adamlarla takılmasından yakınıyordu. sığınma evinde kalmasına karar verdik. kız geldiğinde saat 12yi geçmişti durumu anlattık. istemeye istemeye kabul etmek zorunda kaldı. gittik karakola durumu anlattık. kapidaki görevli kaba bir şekilde, bu zamana kadar neredeydi! arkadaş bizde kalıyordu dedi. kalmaya devam etsin o zaman dedi. yok dedik bana döndü sende kalsın işte dedi. yok mok deyince karakolun önünde 2 saat komiseri bekledik. saat 3 gibi geldi memur, anlattık derdimizi bizi gönderdiler kızı aldılar. ertesi gün arkadaşın kardeşini aramış burada kalamam falan demiş sizde kalayım biraz daha demiş. telefonları alıyorlarmış çünkü. neyse bizimkiler kabul etmemiş tabii sonrasını bilmiyoruz.
    ıkincisi ise karakolun arka sokağında yaklaşık 30 kişilik bir kavgaya karıştık. sopalarla adamlar gelip bize saldırdı. babamın kafası açıldı. neyse adamlar kaçtı. ambulans geldi ilk müdahaleyi yaptı polis anca geldi. bakın karakolun arkası diyorum. yaklaşık yarim saat bağıra çağıra tartışma oldu. telefonla adam çağırdılar. bu süre zarfında bir tane polis gelse gelin karakola anlatın derdinizi falan dese yada dağılan lan dese babamın kafasına 12 dikiş atılmayacak, benim kolum günlerce zonklamayacak diğer aile fertlerim zarar görmeyecekti.
    özetle, türk polisi; güç zehirlenmesi yaşayan, hertürlü sorumluluktan kaçan, bilerek ve isteyerek olay yerine geç gelen kolluk güçlerimizdir.
  • fötönün siyasi ayağını bulmak için chp peşinde koşmaktadırlar
  • bir kez zeytinburnu karakoluna gitmiştim , kimliğimi kaybettim ne yapabilirim diye yolumun üzeri sorayım dedim amirlere memurlara , adam nerdeyse beni içeri atıyordu , iğrenç ses tonu ve kaba tavri ile beni azarladı , oysa sadece ne yapmam gerekiyor dedim . bana ne bileyim ben senin hırsız , terörist olmadığını kimliksiz dolaşılır mı dedi , oysa ben de o sebeple ordaydım , ayrıca terörist olsam sana mı gelicem bre deyyus.

    tabi çocuktuk sesimiz çıkmadı , o günden sonra polislerin bir boka yaramayan megoloman , sadece bellerinde silahla gücün onlarda olduğunu sanan insanlar olduğunu farkettim.

    sonra birçok polisle tanıştım , hepsi boş , arsız , hırsız namussuz.

    lütfen böyle olmayanlar alınmasın , ben böyleleriyle karşılaştım.
  • izmir'de gece 11 gibi plakası olmayan siyah bir transporter araç kullananların çocuk yaştaki insanlara uyuşturucu satarken görüp hemen 155'i aramıştım.

    adresi verip, aracın sote bi yere çekilip müşteri beklediğini falan söylemiştim telefondaki polise. daha sonra 1 saate yakın bir süre olay yerinden ayrılmamama rağmen polislerden ne gelen vardı ne giden.

    işin en vahim tarafı, eve gittiğimde babama olayı anlatınca, aman oğlum senin başın belaya girer, bırak duyarlı vatandaş triplerini demesiydi. kolluk kuvvetine güven maalesef bu seviyede.

    velhasıl, kesinlikle çoğunluğunun bir işe yaramadığını düşünüyorum.
  • erdogan'i elestirirsen iki dakikada kapinda biter; yok eger gasp, tecavuz, darp gibi adli bir olay varsa siklerinde olmaz. kisacasi vatandasin guvenlik memuru degil, sarayin tetikcisidir polis teskilati.
  • emniyet genel müdürlüğü çok komplike bir görev ağına sahip kurumdur. birçok farklı görevi yapar. cahiller bilmez! çocuğuna bir istismar varsa bununla çocuk şube ilgilenir. sobadan zehirlenmenin çok olduğu mahalleye soba yakmayı toplum destekli polislik öğretir. şiddetin çok olduğu kenar mahallelerde kadınlara kendi haklarını hatırlatan konferansları da toplum destekli polislik kapsamında bayan polisler verir. malınızı çalan hırsızlara karakoldaki polisler gözaltı yapar (savcının bilgisi dahilinde). hırsızlığın azalması için devriye ekipler amirliğine bağlı polisler sürekli devriye atar. eğer esnafsanız terör gruplarının dükkanınızı yağmalamaması için çevik kuvvet polisleri görev yapar (çoğunlukla izinli günlerinde de görevdedirler). izlediğiniz maçlarda sporcuları ve seyircileri fanatik magandalarından şiddetinden spor şube polisleri ve çevik kuvvet polisleri korur. yoksa hiç bir maç yapılamaz. (fanatiklere duyurulur). bir katilin bulunması için olay yeri inceleme ekibine mensup polisler görev yapar. bir bombanın imhasını bomba imha ekiplerine mensup bir polis gerçekleştirir.
    eğer terör örgütleri sokakta her gün çocuklarınızı katletmiyorsa bunun nedeni terörle mücadele şubesinde görev yapan polisler sayesindedir. özel harekat polisleriyse hücre evlerine baskın yapar ve teröristleri etkisiz hala getirir. narkotik polisleri çocuklarınızın uyuşturucuya yakalanması için yoğun çalışır. istihbarat halka düşman örgütleri takip eder ve hücre evlerini tespit eder. daha sayayım mı? yaşadığımız dünya ve çağ polislik görevini mecbur kılıyor. insanlar birbirlerini yemeye devam ettikçe de devam edecek. "polis görevini yapmazsa ne olur" diyorsanız size tarihten konu sunabilirim. izmir'in yunanlılarca işgaline bakın. tecavüzlere hırsızlıklara gasplara bir göz gezdirin. ilaveten istanbulda ingiliz işgaline de bir bakın. polis teşkilatımız olmazsa yahut çalışması engellenirse ege şehirlerinde ve istanbul'da neler olmuş bir araştırın...
  • 10 yıl önce fındıklı sahilinde kaputa atlayarak durdurduğum devriye arabasındaki 3 polis, kendi beyanlarına göre görev bölgeleri olmadığı için, 3-4 dakika önce 300 metre ötede 10 kişiden dayak yedikten sonra karnından vurulan kadının bir işine yarayamamışlardı şüphe etmediğim iyi niyetlerine rağmen. arabam soyulduğunda aradığım karakolun polisleri de benzin paraları olmadığı için kırık camlı araba ile benim karakola gitmemi talep ederken çaresizlerdi. 14-15 yaşlarımda maç kuyruğunda sebepsiz dayaklarından bolca nasiplendiğim polisler ise kişisel gelişimimde oldukça işe yaramışlardı. gezide gençlerin yaşamını hedef alanlar da epeyce cevval ve kararlı idiler.
hesabın var mı? giriş yap