türk sağı mitler fetişler düşman imgeleri
-
ortadoğulularla ilgili bir kitap.
"düşmanı mağlup etme, rekabet edilen sahalarda onu geride bırakma kuvvetini kendinde bulamama ve fakat toplumsal-siyasal belleğe kazınmış endişelerden ve intikam duygusundan da vazgeçmeme eğilimi, yeni önlemlerin ve kamusal 'iç ferahlatma' yöntemlerinin icadını 'gerekli' kılar. geleneksel korkular politikleştirilip yeniden üretilirken, korkuları 'yönetecek' mekanizmalar bulunur. bu eksende şeytanlaştırılan/canavarlaştırılan düşmana karşı kazanılmış 'eski bir zaferi' ya da 'milli bir efsane'yi yeniden anımsamak/anımsatmak etkili bir yoldur. tarihin derinliklerinden 'muazzam bir zafer' çıkarıp bununla iftihar etmek, 'ezeli düşmanı mazide acz içinde göstermek', toplumun politik anksiyetesini düşürmekte ya da yükseltmekte ve 'özgüven' inşasında sıklıkla kullanılır." güven gürkan özkan
"tüm istenmeyen, saf dışı bırakılması hedeflenenler aralarında gerçek, izah edilebilir bir bağ olup olmadığına bakmaksızın, aynı 'iç düşman' kategorisi içerisinde düşünülür ve dehumanize edilir; böylece bu zümreye yönelen her türlü şiddet meşrulaştırılır. böylece 'iç'te verilen mücadele -ki buna silahlı mücadele de dahildir- ve elde edilen başarı, tüm 'düşmanlara özellikle de 'ezeli düşman'a karşı kazanılmış bir zafer olarak telakki edilir." güven gürkan özkan
"sağ aydınlar, kemalist aydınların ayrıcalıklı konumuna itiraz ediyor değillerdi. "milletin hakiki evlatları" olarak bu ayrıcalığı kendileri için istiyorlardı. aydın'ın milli olanına dair abartılı bir aşk duyuyorlardı. bu aşk, muarızlarına oransız bir güç atfetmeyi ve yine abartılı bir nefret duymayı da beraberinde getirmekteydi." yüksel taşkın
"korkular, koruyuculara, kurtarıcılara ihtiyaç duyar; adeta onları davet eder. toplumun çelişkilerinin üstünü örter, çözümlerini erteler; çünkü daha acil meseleler vardır. yaratılan korkunun kaynağındaki "onlar"a karşıtlık içinde "biz" duygusunu oluşturur. her iktidarın ihtiyacı olan "biz" duygusu, böylece herhangi bir performans göstermeden, adeta "bedava" olarak sürdürülebilir." inci özkan kerestecioğlu -
"komploculuk, özünde "iyi" olduğu varsayılan bir yapının "kötü"ye gitmesinin arkasındaki nedenin, bu "iyi"nin gerçekleşmesini istemeyen güçler tarafından yürütülen bir "kötülük" olduğu varsayımına dayanmaktadır. halberstam'ın abd dış politika anlayışını dile getirmek için söylediği, "eğer dünyadaki olaylar bizim istediğimiz gibi yaşanmıyorsa, o zaman bu durum mutlaka bir komplo sonucunda gerçekleşmiştir," sözleri oldukça anlamlıdır."
"komploculukla suçlanan gruplar "haklı görülemeyecek, ama anlaşılabilecek - açıklanabilecek koşullardan ötürü değil, fıtraten kötü oldukları yahut en kaba anlamıyla maddi çıkarları olduğu veya aldatıldıkları için oradadırlar."
bu anlamda, var olduğu söylenen tehdidin "gerçek" olup olmadığı ya da söz konusu grubun bu türden bir komployu gerçekleştirebilecek kapasitesi olup olmadığı önem taşımamaktadır. komplo zihniyeti gerçekten olan bir şeyleri açıklamak için değil, belirli bir toplum imajını "bütünleştirmek" ve herhangi bir cemaat-dışı müdahaleyi engellemek yönünde işlemektedir.
serge moskovici'nin de belirttiği gibi "insanların bir komplonun var olduğunu iddia etmeleri için bir azınlığın komplo hazırlaması zorunlu değildir. bir azınlığın varlığı zaten bir komplo oluşturur. komplo zihniyeti, hiç kimsenin inkâr edemeyeceği ve aksini kanıtlayamayacağı bu gerçeğe dayanır. (...) komplo zihniyeti, anlamak için değil, bertaraf etmek için ifşa eder."
komplo zihniyeti; hedefe koyduğu gruplar, ülke içinde karşılaşılan sorun ve genel algılar düzeyinde farklılaşabilir (örneğin, yahudiler, azınlıklar, göçmenler vb.). hangi grup söz konusu olursa olsun genel olarak dışarıdan kaynaklı bir tehlikenin içerideki unsurları olarak görülmüşlerdir."
kitapta geçtiği başlık: sinan yıldırmaz - nefretin ve korkunun rengi: "kızıl" -
"çanakkale savaşı'na ilişkin birçok abartılı ve ayrıksı özellikten, bu anlamda konunun özgüllüğünden söz edilebilir. abartılardan bir tanesi savaşta ölenlerin sayısını artırmaya yönelik çabada ortaya çıkıyor. "bu sayı, gelecekte cumhuriyetin kurulacağı anadolu'nun bağımsızlığının bedelidir." ama yaratılan efsane bundan fazlasını içermektedir. bu savaşla bağlantılı olarak kurban olma ve mazlumluk kadar bu vatanı hak etmek için dökülen kan da cumhuriyetin kuruluşunun olduğu kadar bu kuruluşa katılmanın bir önkoşulu olarak görülmektedir.
burada ölenler osmanlı imparatorluğu için değil, "ufukta görünen cumhuriyet" için feda olmuşlardır. tarih ders kitaplarını inceleyen çalışmasında etienne copeaux, çanakkale ile ilgili bölümlerde yer alan öykünün 1992'den sonra dramatikleştiğini, savaşın korkunçluğunun savaşa karşı çıkmak için değil, fedakârlığın ve bağımsızlığın değerini artırmak için gösterildiğini yazıyor. oysaki bölgede sayısı her geçen gün artan turistik hacılara, devasa anıtların yükselişine, yüksek ölü sayısı, şehit kanı ile övünmenin acımasızlığına, doğal olmayan bir felaket olarak savaşın, saldırgan ve dışlayıcı siyasetin eleştirisine girişmeden yaklaşılamaz.
(bkz: hafıza mekanları) -
-
(bkz: ayasofya/#72929634)
-
(bkz: istanbul'un fethi/#78191195)
-
-
(bkz: kitle yönlendirmede korku faktörü/#75740011)
(bkz: kitle yönlendirmede korku faktörü/#80170811) -
""öteki"nin oldukça geniş bir zaman/mekân aralığına yayılan bir güce sahip olduğuna dair iddialar, türk sağı açısından belirleyici bir olumsuzluk riskini barındırır. zira bu, söz konusu mazlumluk durumunu devamlı kılıp, ağırlığını arttıracaktır. masonları her türlü toplumsal ve siyasal oluşumun arkasında konumlandırıp, komplocu olarak etiketlemek, onların gücünün sürekli olarak büyültülmesi ve "biz"in bir özgüven sorunu ile karşı karşıya kalması ile sonuçlanacaktır. "
[alıntılandığı yer: menderes çınar, siyasal bir sorun olarak islamcılık, dipnot yayınlan, ankara, 2005, s. 181]
kitaptaki ilgili makale: aylin özman & kadir dede - (bkz: türk sağı ve masonluğun söylemsel inşası): iktidar, bilinmezlik, komplo -
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap