• altın jenerasyon falan yakalamamıştır, öncelikle bu gazı bi kenara bırakalım. çok basit bir örnek vereyim, ümit milli takım avrupa şampiyonu oldu. bu turnuvanın en değerli oyuncusu cedi osman seçildi. a takımda o kadrodan sadece cedi var, koskoca turnuvanın mvp'si. çocuk herhalde bir sonraki maç korkusundan geberip gidecek. öyle saçma sapan bir düzen var ki bizim takımlarda, ender abisi kerem abisi ıvır zıvır abisi. yahu ben kostas papanikolaou'nun 20 yaşındayken milli takımda ne bileyim zisis'e calathes'e fırça kaydığını gördüm arkadaş. hidayet cedi'nin yaşında avrupa'da ilk 5 çıkıyordu, 21 yaşında avrupa'da en iyi 5'e seçilmişti. hayır lafım cedi'ye değil, onu kedi gibi pısırık yapanlara. ümitlendiğimiz jenerasyonun en iyisi sadece boş üçlük atıp iyi savunma yapıyor ne güzel. ergin ataman'ın elinde avrupa şampiyonu olmuş -hem de ispanya'yı yenerek- bir takım var, ama hala ciddi ciddi 35 yaşındaki kerem tunçeri, 37 yaşındaki kerem gönlüm var kadroda. arkadaş bak bu iki kerem toplamda her maç 40 sayı 15 asist 15 rebo yapsa bile almayacaksın artık bu adamları sen. bu adam günü kurtarmaktan başka ne verebilir sana? yahu zannedersin yenilmez armadayız, sırbistan ve yunanistan gibi ekol ülkeler bile yeri geliyor bazı turnuvaları sadece genç oyunculara adıyorlar ki sonraki seneleri kurtarabilsinler diye. bizde ise hala enderler sinanlar ıvırlar zıvırlar. altın jenerasyonmuş oymuş buymuş, bir cacık olmayacağını göreceksiniz adım gibi eminim bundan. allah aşkına bana şu 10 sene içerisinde 1 tane kendini geliştirmiş oyuncu söyleyin, türkiye gelişim yapılacak en son ülke.

    ülke dışında düzenlenen hiçbir turnuvada varlık gösteremiyoruz; dominik, ukrayna, yeni zelanda, finlandiya gibi siksok takımları geçip 2. olduğumuz için bayram ediyoruz. ben utanıyorum, basketbolun çok içinde bir insanım, yerli yabancı olarak hatta. lan millet artık bizim ligi katar gibi görecek, kimin paraya ihtiyacı olsa 2 sene geliyor sonra gidiyor. kazara şu kupada a ya da b grubuna düşmedik; brezilya, fransa, ispanya, arjantin, yunanistan, hatta ve hatta bu kötü halleriyle sırbistan ve hırvatistan; aman diyeyim bu takımlar amerika gibi merhametli de olmaz sana karşı. türkiye'nin altyapı milli takımları her zaman iyi olmuştur, çünkü aşırı uzun kamp süreleri var. bu süre sonunda kulüp takımı gibi oynar hale geliyorsun. bizi diğer takımlara karşı üstün kılan tek olay da bu. ümit milli finalini izledim ispanya'ya karşı, yahu ispanyol oyuncuları tanıyorum kendi oyuncularımızı ligden tanımıyorum var mı böyle bir saçmalık. adamlar takımların planlarında yer alıyor, ama bizimkiler 21 yaşına geldiklerinde a takım seviyesine çıkıyor ve aptallaşıyorlar. kostas sloukas avrupa şampiyonu olan takımda son derece önemli bir rol oyuncusuydu. bu konuyla ilgili başka da örnek vermiyorum.

    ha bir sözüm de fenerbahçe ve galatasaray'a. dilerim bir an önce basketboldan ellerini kollarını çekerler, rekabet ettikleri her branşın içine sıçtıkları yetmemiş gibi şimdi artık basketbolu da bitiriyorlar. bu ülkeye zerre kadar katkıları yok. basketbol gibi güzel, kaliteli ve seviyeli bir sporu katletti bu iki camia. ergin ataman ile ilgili iki entry okuyayım diyorum "şikecilerin zoruna giden hoca, dopingçilerin taptığı hoca" hay şikenizi de dopinginizi de o sözde asaletinizi de atomuna kadar sikeyim e mi. tez zamanda basketbol tarihinden silinmeleri dileğiyle.
  • bu yazi her seyden once bu takima yillardir hakim olan "kafa"nin anatomisidir.

    yonetiminden, kenardaki teknik kadrosuna; sahadaki oyuncusundan, turk basketbol basinina; ve takimini destekleyen taraftarina kadar genis bir aralikta yer alan her turlu "kafa"nin anatomisidir.

    bu oyle bir takimdir ki; ne hikmetse, nasil mantiksa sadece evindeki turnuvalarda "basarili" olabilmistir.

    son 12 senede basketbolda 12 buyuk turnuva gerceklesmis, bu 12 turnuvadan 10 tanesi disarida 2 tanesi ise turkiye'de oynanmis. turkiye'deki 2 turnuvanin 2'sinde de final oynayan bu takim, disaridaki 10 turnuvanin 3'une katilmayi bile basaramazken; geri kalan 7 turnuvanin 5'inde ceyrek finali fln goremeden elenmis, diger 2'sinde de ceyrek finalde elenmistir.

    bu takimin ozeti -yersen basari tablosu- iste su yukaridaki paragraftir. bu aslinda yonetim, teknik kadro ve oyuncusunun ozetidir. turk basketbol basinin ozeti ise cok daha felakettir. son 12 senedir bahsedip yazip cizdikleri tek sey iste su icerideki 2 turnuvadadir, biraz da diger 2 ceyrek final. geri kalan 8 turnuvadan ise haber alinamamaktadir. bu 8 turnuva, ozenle itinayla basketbolseverlerden saklanmistir. sadece maclarin tabelalari verilmis; kesinlikle hic bir yorum, elestiri, kritik vs. gibi seylere hic girilmemistir.

    bu surecteki taraftarsa, turk basiniyla oldukca paralel bir kafada seyretmektedir. bunlarin cok buyuk bir cogunlugu basketbolla fln ilgili degildir; ne nba(bir ara hidayet'le mehmet'e bozulmustular ama su siralar enes kanter'i pek sevmemektedirler), ne eurolig(eurolig'deki turk takimlarinin maclarini izlerler) hatta ne de eurobasket maclarini izlerler. onlar icin var olan sadece turkiye maclaridir daha dogrusu kazanilan turkiye maclaridir. ustune ustluk izledikleri turkiye maclarini da anlamazlar. bundan dolayi yillar yili ne rezil kepaze gecen maclarin, ne de turnuvalarin hesabini sormuslardir. onlar turkiye'deki turnuvalar sonrasinda buraya oraya gelip "dream team, helal olsun size, kendileri dev yurekleri depdev adamlar" fln yazmak için vardirlar. kendilerine boyle bir misyon edinmislerdir. basketboldan zerre anlamazlar ama cok iyi tabela okurlar. bu surecteki asil problem kendi cahilliklerinin farkinda olmayislaridir. dert etmesinler biz kendilerinin hem bu cahilliklerini hem de disaridaki turnuvalar sonrasinda arazi oluslarini sevdik. milli takimi elestirmek fiilini neredeyse vatan hainligiyle bir tutarak, her zaman cok ayip bir fiil olarak gormuslerdir. kendilerinin turk basketboluna olan katkilari da bu kafa yapisinin paralelinde olmustur.

    bu 5 temel etkenin ortasindaki turk basketbolu gelistigi kandirmacasiyla muadili olan basketbol ulkelerinin fersah fersah gerisinde kalmis; iyi bir derece icin turkiyede duzenlenecek bir turnuvanin eline bakar olmustur. zira bu oyle bir takimdir ki ulkesindeki turnuvalarda gostermelik olarak basketbolun zirvesine cikarken disaridaki turnuvalarda ise esamesi okunmamaktadir.

    peki bu takim nedir, ne degildir?

    birazdan deginecegim konulari baz alip oncesinden soracak olursam; acaba turkiye a milli basketbol takimi'nin basarilarinin dunya uzerinde esi benzeri var midir?

    kendi evinde neredeyse en ust dereceleri kazanip disarida her zaman sifir ceken baska kac tane daha takim vardir?

    ve de ne tuhaftir ki, kazanmis oldugu bu 2 basari da ancak tipatip ayni senaryolarla gerceklesebilmistir.

    bu sekilde esi benzeri olmayan sahte basarilarin musebbibi daha kac takim vardir farkli branslarda da olsa?

    bir takim nasil olur da evindeki 2 sampiyonada da final oynayip basketbolun en ust seviyesine ulasirken, aradan sadece ve sadece 1 sene gecmesine ragmen bir sonraki sampiyona(lar)da basketbolun dibine vurabilir?

    bu denli kisa sureler icinde, dereceler arasinda bu denli ucurumun olmasi normal midir?

    ve cok daha onemlisi bu 2.likler acaba gercek birer 2.lik, gercek basarilar midir?

    butun bu tablonun cok daha iyi bir sekilde anlasilabilmesi ve turk basininda hicbir zaman yazilmamis seylerin tarihe not dusulmesi acisindan 2001'den baslayarak 2013'e kadar su takimi ve turnuvalardaki durumunu sirayla inceleyelim.

    2001 avrupa basketbol sampiyonasi

    avrupa 2.si olmustuk sozde. avrupa'nin 2.si. ama kazin ayaginin boyle olmadigi daha sonra anlasilacakti, hemen bir sonraki seneden baslayip devam eden takribi 10 sene icinde.

    bu turnuvada bir allah'in kulunun konusmadigi gruplardaki bir turkiye-ispanya maci* var ki hakkinda pek cok iddia olmasinin yani sira bu macla ilgili en vurucu iddia deniz gokce tarafindan ortaya atilmis; hakemler tarafindan bu macin bize aleni bir sekilde verildiginden bahsederek, olayin perde arkasindaysa hakemlerden birinin son dakika karariyla degistirilerek bilerek ve kasten bu maca atandigini yazmisti da bir allah'in kulu da cikip bunu yalanlamamisti.

    ispanya basiniysa mac sonunda hakemlere ates puskurmus, hakemler ispanya'yi gomdu seklinde mansetler atmislardi.

    peki neydi grubun son macini bu derece onemli yapan; cunku sadece 2 ihtimal vardi. turkiye kazanirsa dogrudan birinci olup 2.ve 3.ler arasindaki eleminasyon maclarina katilmadan ceyrek finale cikip bu eleminasyon maclarindan gelecek rakibini bekleyecekti. ya kaybetse? kaybetse dogrudan sonuncu olacak ve turnuva turkiye icin bitmis olacak, ev sahibi ilk turda turnuvaya veda edecekti. boyle arasi olmayan bir macti bu iste.

    macin ilk periyodunda ispanya kocu javier ımbroda italyan hakem gennaro colucci tarafindan oyundan atilmis, ispanya macin neredeyse tamamini kocsuz bir sekilde oynamisti. mac sirasinda ispanya aleyhine sacma sapan bir cok duduk calinirken, lehine olacak kararlarsa birer birer es gecilmisti. macin son 1 dakikasinda skor 82-78 turkiye lehineyken; turkiye, hucumda yari sahasindan 10 saniyede cikip 8 saniye kuralini ihlal etmesine ragmen herhangi bir duduk calinmamisti. bu; ispanyollar icin bardagi tasiran son damla olurken, bu hucumun sonunda turkiye, mehmet okur'la serbest atislardan 2 sayi daha bulup farki 6'ya cikarip maci alip gitmisti.

    murat murathanoglu'nun gayet piskin bir sekilde, evimizdeki turnuvalar icin "ee hakemlerin de boyle turnuvalarda ev sahibini koruyup kollamasi gerekir canim, bu isin raconu boyledir" seklinde akil almaz bir mesrebi bulundugundan ve bu kafa yapisinin da benimle ortusmedigi icin doneme ait murat murathanoglu gibilerinin yazilarini arayip bulmak yerine burada bir kac ispanyol yazarin bu macla ilgili goruslerine yer verelim.

    bu macla ilgili, mac sonrasi yazilara gecmeden bir gelecege donus yasayip 2002'de indianapolis'te oynanacak olan ispanya-turkiye macinin mac gunune gidelim. ispanyol basini tam bir sene onceki maci unutmamis ve bu macla ilgili tum haberleri bir sene onceki maci refere ederek vermisti. basliklar arasinda yaygin konsept; "gorulecek bir hesabimiz var", "ispanya intikam ariyor" seklindeydi.

    as gazetesinden alejandro delmás mac gunu yazisinda ispanyollarin bu mac icin nasil bilenmis oldugunu anlatirken, coach javier imbroda'nin "bu oyle bir mac ki motivasyon icin bir sey yapmaya gerek yok" dediginden bahsetmis ve "intikam gunu geldi catti, ufukta da bir colucci gorunmuyor, bu mac pau gasol ve navarro ile hidayet, mirsad ve ibrahim arasinda olacak. bakalim simdi ne bok yiyeceksiniz" temali bir yazi yazmisti.

    ayni sekilde diaro de avisos gazetesinin haberi de ispanya intikam istiyor seklindeydi.

    aradan bir sene gecmis ama hic birsey unutulmamisti. ustelik ispanyollar feci sekilde kudurmus, ofkelerini 1 sene oncesindeki gibi uzerlerinde tasiyorlardi, ayrica hic de oyle bizim gibi macta bir iki basit hakem hatasi fln oldugunu dusunmuyorlardi sevgili murat. iste avrupa sampiyonasindaki bu mac ispanyollar uzerinde bu sekilde cok derin bir yara acmisti.

    simdi gelelim mac sonu yazilarina. abc gazetesi; ispanya basketbol federasyonunun mactaki hatalarla ilgili bir video hazirladigini ama bir sonuc alamayacagini dusundugunden fiba'ya herhangi bir sikayette bulunmayacagini yazarken, tezini guclendirmek icin yazinin son kisminda turnuvada mehmet okur'i izlemek icin gelen detroit pistons gm'i joe dumars ile kisa bir roportaj yapip, joe dumars'in javier imbroda'nin atilmasiyla ilgili olarak "boyle bir olay nba'da asla yasanmazdi. hayretler icinde kaldim, karar tam bir rezaletti" yorumlarina yer vermisti.

    ama butun bunlarin haricinde bana gore en vurucu yaziyi martín tello adli as gazetesi yazari yazmisti. olayi ispanya-turkiye duzleminden cikarip, fiba'da ne bokum lobicilik faaliyetleri gerceklestigini, hakem atamalarinin perde arkasini yazisinda mukemmel bir sekilde anlatmisti.

    kendi basligi altinda bir gun tam cevirisini yapariz belki ama surada kisa bir ozetini gecelim bu yazinin.

    "hakem atamalarinda, fiba eger evsahibinin kazanmasini gerektirecek bir durum varsa, ev sahibine egilimli hakemleri; eger deplasman takiminin kazanmasini gerektirecek bir durum varsa(yugoslavya gibi) cesur ve mazosist hakemleri, oldukca nadir gerceklesse de eger macin adil bir sekilde gecmesini istiyorlarsa prestij, karakter ve kalite sahibi bir hakemi atar.

    hakem camiasinda herkes birbirini bilir. her hakem kendi capinin, kendi degerinin, kendi guclu ve zayif yanlarinin farkindadir. bir sampiyonada, bir gece oncesinden yapilan atamalarda her hakem neden o maca kendisinin atandiginin cok iyi farkindadir. ornegin gennaro colluci, turkiyenin acilis maci olan letonya macina atanirken kendisinden ne beklenildigini cok iyi biliyordu.

    ayni sekilde 2 gun sonrasinda turkiye icin hayati onem tasiyan ispanya macinda da colluci tekrar is basindaydi. napolili, amirlerinin kendisini bu mac icin ev sahibinin koruyucu melegi olarak sectiklerini coktan biliyordu. ve olan oldu. imbroda hakemlerin yonetimini protesto etmek icin teknik faulle sonuclanacak stratejik bir protesto yapti, colucci de bu hareketi firsat bilerek dogrudan imbroda'yi diskalifiye edip oyundan atti.

    normalde boyle seylerin tabi ki olmamasi gerekirdi ama fiba'da diktatoryal bir duzen vardi. ornegin genel sekreter boris stankovic, hakem atamalarindan sorumlu olan tegmeni lubomir kotleba'nin atamalarini dikkatlice gozden gecirirdi. ne sasirticiydi ki euroleague ceo'su jordi bertomeu; lubomir kotleba'nin yaptigi isi euroleague'de yapan costas rigas'in tercihlerine hic bir zaman bakmazdi.

    tum politik sportif organizasyonlarda oldugu gibi fıba'da da bazi ulkeler digerlerinde daha fazla guc sahibidir. ilginc bir sekilde bazen bu guc kullanimi ulke federasyonlarindan cok kisilere de bagli olabilir. su an icin guc sahibi ulkeler turkiye, yunanistan, fransa ve tabi ki de yugoslavyadir. klupler bazinda avrupa kupalarinda yasanan bolunmede ise; turkiye euroleague'i desteklemis ve turkiye'den herhangi bir ekibin uleb'e katilmasini yasaklamisti. ote yandan ispanya, hepimizin bildigi gibi bu karsi olusumun(uleb) lideriydi. daha fazla yoruma gerek var miydi?."

    *yukaridaki letonya maci icin ne alaka demeyin, letonya'nin o seneki performansini hatirlamasam da, eleminasyon maclarinda litvanya'ya 20 sayi fark atip(litvanya bu maglubiyetle 2002 dunya kupasina katilamamisti.), ceyrek finalde yugoslavya'ya kaybetmislerdi.

    martin tello'nun bu yazisi ve diger butun bu tartismalar sonrasinda ne diyebiliriz? maca hile hurda karismis miydi? bana gore net karismisti. belli basli bazi kararlarla ispanya dogranmis, butun bu hakem hatalariyla beraber ozellikle ibrahim'in siradisi oyunu ve taraftarin buyuk destegiyle turkiye maci basabas goturmeyi basarmisti. peki hakem sikesi olmazsa ne olurdu? turkiye yenilir miydi? suphesiz yenilirdi ve grup sonuncusu olurdu.

    peki normal sartlar altinda turkiye ispanya'yi yenebilir miydi, geciyorum yenmeyi kafa tutabilir miydi? bunu tam 1 sene sonra indianapolis'te gorecektik.

    not: 23 eylül 2005 ispanya hırvatistan maçı'nda da hakemler ispanya karsisinda hirvatistani dogramisti diye bir anti-tezin konumuzla uzaktan yakindan alakasi yoktur. martin tello belki de bu macla ilgili hic bir yazi da yazmamistir. ispanya'nin bu macta ihya edilmis olmasi, bu mactan 4 sene onceki bizle oynadigi maci ilerisi icin bir bedel olarak kabul edemez. ancak yapilsa yapilsa 2 macin karsilastirilmasi yapilip hirvatlarin bizim mactaki ispanyollardan bin beter daha soyuldugu soylenebilir.

    kimi aveller icin turk basketbol tarihinin donum noktasi, bir markanin dogmasina sebep olan; bugunku basketbol seviyemizi borclu oldugumuz falan filan mac iste bu saibeli macti. bu an aslinda turk basketbolu icin yillar boyunca surecek olan muthis bir goz boyama ve kandirmacanin baslayacagi anin baslangiciydi. turkiye bu turnuvada final oynamayip, gruplardan cikamasa veya ceyrek finalde fln elense; ulkedeki basketbolun gelisimi daha yavas olur muydu sonraki seneler icin? evet, daha yavas olurdu. ama uzun vadede turk basketbolu su anki yerinden cok daha yukarida bir yerde olurdu, bu kesin.

    2001 avrupa basketbol sampiyonasi bizim acimizdan neydi peki? herhangi bir bransta milli takimlar duzeyinde boyle uluslararasi bir duzeyde o zamana kadar kazanilmis en buyuk basariydi. bunun icin etkisi de cok buyuk oldu. boyle bir ilk'in etkisiyle kimse ne sahada oynanan oyunun kalitesine bakti ne de en ufak bir elestiride bulundu.

    ispanya macindaki lehimize olan fahis hakem hatalarini alip bir anligina bir kenara koysak bile bu turnuvadaki parkede oynanan oyuna baktigimizda milli takim iyi bir basketbol mu oynamisti? hayir. duse kalka, seyircinin buyuk destegiyle, bir sekilde ittirerek finale kadar gelmisti, oturup gerisini tartismak vatan hainligi sayilirdi. eger finale ciktiysak, kotu bir oyunla, sansla, saibeyle fln cikacak halimiz yoktu ya. finaldeysek elbetteki super oynuyorduk.

    eger turkiye o sene; bu turnuvanin turkiye'de degil de baska bir ulkede olmasi durumunda birak final oynamayi fln, buyuk ihtimalle gruplardan bile cikamayacagimiz gerceginin farkina varip sonraki seneler icin bu gercege gore hareket edebilmis olsaydi basketboldaki yerimiz sonrasi icin cok daha aydinlik olacakti suphesiz. ama turkiye'nin basketbolla ilgili adamlari kabak gibi acik olan boyle bir gercegi bile gorememisti. daha dogrusu buyuk ihtimal gormuslerdi de boyle bir derecenin kendilerine getirmis oldugu san, sohretin yaninda en az sorgusuz sualsiz 5 sene daha koltuk saglayacagini bildikleri icin hic o topa girmemislerdi. nitekim bunlar turk basketbolundan once gelirdi. ayrica durduk yere boyle bir enayilik yapmanin da hic luzumu yoktu.

    peki acaba gercekten de biz avrupa 2.si mi olmustuk? bunu 2002 indianapolis dunya sampiyonasinda gorecektik.

    2002 dunya basketbol sampiyonasi

    bu sampiyonaya, turkiye avrupa 2.si apoletleriyle gelip brezilya, porto riko ve lubnanla ayni gruba dusmustu.

    turkiye basa bas gecen ilk macta* porto riko'ya 78-75 kaybetmisti. hatta bu macin ilk yarisinin sonunda sure biterken porto riko'lu bir oyuncu topu kendi sahasindan sallayip 3'luk atmisti da bizimkiler tutup maglubiyeti mac bitiminden 20 dakika once atilan bir sayiya baglayabilmislerdi. elias ayuso ve jose ortiz 2 kisilik bir oyunla gelip maci porto riko'ya kazandirirken bizim avrupa 2.lerimiz ise coktan "tecrubesizlik", "ilk defa dunya kupasina katildik" semsiyelerinin altina siginmisti. yine kimse sahada oynanan oyunu fln degerlendirmiyordu. aydin ors'un sete set hucum nedir bilmemesi sonucu is varsa yoksa birebirlere kalmisti. sete set hucumu bilmeden mac fln kazanilamiyordu tabi ki de ama aydin ors'un bundan haberi yoktu.

    bir sonraki mac* ise brezilya'ya karsiydi. turkiye maci uzun sure onde goturmus ustelik son saniyelere de 4 sayi onde girerken maci elinde tutmasini becerememis ve 30 sayiyla oynayan marcelo mashado'nun salladigi son saniye 3'luguyle maglup olmustu. aydin ors ve ekibi oyunu elinde tutmayi basaramayarak bir kez daha sicip sivamisti bu macta. zaten oyunu nasil tutacakti, macin sonlarinda en kritik anlarda hucum yapmayi beceremeyen takim, sirf savunma yaparak maci alacagini fln saniyordu. oyle olmadi. bos donulen hucumlar sonrasinda brezilya adim adim farki kapadi ve en sonunda da maci aldi goturdu.

    grubun son maci ise hic akari kokari olmayan lubnan maciydi*. bu maci kazanan turkiye 2.tur'daki gruplara kalmaya hak kazanmisti. bu grupta; ilk rauntta a gurubundan gelen ispanya, yugoslavya ve angola'yla karsilasacakti turkiye. kendi grununda gelen brezilya ve porto riko'yla ise mac yapmaycak ve bu 6 takimdan olusan grupta ilk 4'e girmesi halinde de ceyrek finalistlerden biri olacakti.

    burada simdi bir durup soluklanalim. bu rakipler tanidik geliyordu degil mi? ikisiyle de sadece 1 sene once karsilasmistik ve ise bakin ki sadece bir sene sonra, bir onceki senenin en cok tartisilan 2 macini oynadigimiz bu iki takimla tekrar karsilasiyorduk. ispanyollarin demis oldugu tum o "haksizca maci aldiniz, hakemleri satin aldiniz" laflarina ve bizim dedigimiz "yugoslavlarin finalde hakem destegiyle bizi yenmesine" simdi artik bir cevap verebilirdik. ak koyun kara koyun belli olacakti. (bu arada buraya boyle yazdik ama o zamn ne turk basininda ne de milli takimda hic de oyle bir bilenmislik havasi fln yoktu. dis ses olarak biz avrupa 2.siyiz, soyle gucluyuz, boyle basariliyiz derken icten ice bir allah'in kulu bile bu maclari kazanacagimiza inanmiyordu zaten. sahi neden inanmiyordu acaba?)

    peki 1 sene once gayet hilesiz hurdasiz yendigimiz ispanya ile elimizden sansizliklar sonucu ve hakem hatalariyla kacirdigimiz yugoslavya karsisinda 1 sene sonra ne yapmistik. bir de buna bakalim.

    gruptaki ilk mac* ispanya'ylaydi. ispanya macinda daha ilk periyottan ispanya maci domine etmeye baslamis, mac boyunca sifir varlik gosteren turkiye maci da 87-64 kaybetmisti. bense 3. periyotta takimdan tamamen umidimi kesmis aradaki guc farkina fln bakiyordum. mac sirasinda cok iyi hatirliyorum ki; ulan bu ispanya'yla aramizda en az 3-4 siklet fark var demistim kendi kendime. zira ispanya karsisinda turkiye sahaya en ufak bir direnc bile koyamamisti mac boyunca, ispanya sahada diledigi gibi at kosturup maci da gule oynaya kazanmisti.

    bir sonraki mac* maçı basketbol dunyasinda lubnan'dan bir adim otede bir yeri olan angola'ylaydi ve maci kazanip gruptaki galibiyet sayimizi 2'ye cikarmistik.

    bir sonraki mac grupta 3 galibiyeti olan yugoslavya'ylaydi. ispanya macindaki hezimetten sonra ceyrek final icin hala daha son bir sansimiz vardi. kaybedersek dunya kupasina veda ediyorduk, kazanirsak ceyrek finaldeydik. ıste bizim icin boyle de hayat memat bir macti.

    ve gelelim son maca. son mac* yugoslavya maciydi. mac neredeyse ispanya macinin kopyasi gibi oynanmis aradaki tek fark ise yugo'larin trash time'da sure alan oyunculari da bize acimayip maci ciddiye alinca 110-78 gibi bir skor ortaya cikmisti. bir onceki sene 9 sayi farkla kaybeden turkiye bu sefer yugoslavya'ya rakip bile olamamis ve 32 sayi farkla kaybetmisti. zaten bombok olan hucumumuzla bir sey yapacagimiz yoktu da savunmamizin da eline fena vermislerdi bu macta.

    sadece 1 sene once ispanya'yi 5 farkla yenip, yugoslavya'ya 9 sayi farkla kaybeden turkiye; bir sene sonra bu ayni iki takimdan toplam 55 sayi fark yemisti 2 macta.

    peki 1 sene arayla oynanan bu 4 mac bize neyi gostermisti. acaba hangi sene turkiye'nin gercek gucunu gosteriyordu. bir onceki sene mi yoksa bu sene mi? sanki bu turnuvada takimlar icin sartlar daha bir esitti. turkiye, ispanya ve yugoslavya icin taraftar destegi esit sayilirdi ev sahibi avantaji fln diye birsey yoktu, e hakemlerde bu takimlar arasindaki maclarda birilerini kayirma meraminda fln da degildi. normal sartlar altinda gerceklesiyordu ne gerceklesiyorsa. yani bir anlamda her sey parkeydi.

    butun bu maclardan sonra turkiye elendi tabi. klasman maclari oynayip 9. bitirdi turnuvayi. butun bunlarin sonunda bir allah'in kulu cikip da ya arkadas bir onceki sene avrupa 2.si olan takim nasil olur da bir sonraki sene sadece lubnan ve angola'yi yenmeyi becerebilir diye soru sormamisti o zamanlar. sonrasinda da hic soran olmadi zaten. cunku hala 2001'in balayisi devam ediyordu hem bu sene olmamissa seneye olurdu.

    su yukarida debelenip yazdigim onca seyi geciyorum da peki aydin ors'un takimi tum bu galibiyetler, maglubiyetler bir yana; skordan bagimsiz olarak degerlendirirsek nasil oynuyordu acaba? nasil oynuyordu anlatayim. bok gibi oynuyordu. aydin ors'un sete set hucumda hic bir sey uretmeyi beceremeyen bir offence anlayisi vardi. daha da fenasi turkiye'nin hucum taktigi su sekilde isliyordu. top elinde olan oyuncu haric geri kalan 4 oyuncu 24 saniyelik hucum suresi boyunca olduklari yerde kazik gibi dikiliyor pas gelirse sut atiyordu, herhangi bir sekilde hareket edip top isteme fln gibi birsey de yoktu. takim oyunu sifir olan bu basketbol mantalitesinde daha da beteri tum hucumlarin sut uzerinden donmesiydi, bir allah'in kulu da topu eline alip potaya surmuyordu. rakip takimin boyali alan savunmasi, bizim oyuncularin hic bulasmak istemedigi bir seydi, bunun icin varsa yoksa disardan sut atiliyordu. dunya basketbol tarihinin en hareketsiz hucumunu biz oynuyorduk. inanilmaz ama gercekti, 5 adamdan 4'u sabitken hucum yapmaya calisiyorduk. aydin ors de berbat bir koctu. kimse de cikip bu adamin hucum anlayisini dogrudan elestirip, "ulan takim her sete set hucumda hucumsuzluktan kivraniyor; bu, bu seviye icin kabul edilmesi imkansiz bir seydir fln demiyordu." onun yerine "adamlarin bugun her attigi da girdi", "ibrahim istedigi toplari alsaydi" vari akla zarar ziyan cumlelerle takimin oyunu degerlendiriliyordu. kimsenin ne kocu ne de oyunculari elestirdigi vardi. boylelikle basketbol milli takimi mensuplarinin dokunulmazlik zirhi ilk defa burada giyilmeye baslanmisti. (aydin ors'le ilgili olarak kimse bana korac kupasi, final four, zart zurt demesin. adamin o senelerini degil bu senelerini elestiriyoruz burada. isteyen gelsin 2002 maclarini oturup tekrar seyredelim de bakalim takimina hangi hucum varyasyonlarini yaptiriyormus.)

    son bir not olarak sunu ekleyeyim buraya; aydin ors bogdan tanjevic'ten bile daha kotu bir koctu. sete set hucumlarda cizilmis, calisilmis en ufak bir oyun sablonu fln yoktu. turnuva boyunca aydin ors'un oynattigi basketbolda 4 adam sabit yerinde dikilecek ve top elindeki adam ya sut atacak ya da birine topu cikaracakti. aydin ors basketbolda hucum nedir fln bilmiyordu. sahada takim oyunu fln gibi birseyin esamesi okunmazdi. bunu cogu kimse hatirlamayabilir, o donemi bilmeyenler abarti bulabilir ama aydin ors donemiyle bogdan tanjevic donemini izlemis biri olarak aydin ors'un hucum anlayisinin cok daha berbat oldugunu rahatlikla soyleyebilirim. demeyin ki yahu zaten tanjevic ne oynatiyor da daha berbat olabilsin. dogrudur, tanjevic de hucumdan fln hicbir sey anlamazdi ama bu karsilastirmada tanjevic'in kazamasini saglayan nokta aydin ors'te hucum namina dupeduz hicbir sey olmamasiydi.

    2003 avrupa basketbol sampiyonasi

    ısvecteki duzenlenen bu sampiyona'da turkiye; yunanistan, hirvatistan ve ukrayna'yla ayni grupta yer almisti. grup sonuncusu olmasi zaten kesin olan ukrayna'yi yenip* grubu 1. biterecek yunanistana yenildikten* sonra hirvatistani yenerek* grup 2.si olmustu.

    aydin ors'un kocluga devam ettigi bu maclar, yukarida paragraf paragraf anlatmis oldugum maclardan hic bir farklilik fln arz etmiyordu. hersey ayni tas ayni hamam devam ediyordu. mesela ukrayna macinda ilk yari sonunda 10 sayi geride olan takim guc bela gelip oradan maci alabilmisti.

    eleminasyon sistemi geregi ceyrek finallerden once diger grubunun 3.cusu olan eskinin yugo'su o zamanin sirbistan-karadag takimiyla karsi karsiya gelmistik.

    simdi gelelim bu maca*. 2001 finalinin ardindan sadece 2 sene gecmisti. sirbistan'da dejan bodiroga ve dejan tomasevic gibi takimin bel kemigi olan 2 baba adam turnuvaya bile gelmemisti. zaten diger grubun 3.su olarak karsimiza geliyorlardi. 2 senede 2 defa yenemedigimiz sirbistani, 2 onemli eksigine ragmen bir kere daha yenememistik. aydin ors'un istikrarla oynattigi cagdisi basketboldan zerre sapma yoktu. bu kafayla sirbistan-karadag'la 3 mac degil 33 mac yapsak ne yazardi. macin sonucu? macin sonucunda 80-76'lik skorla yenilmis ve turnuvada ceyrek final bile goremeden elenmistik.

    iceri hic bir sekilde drive etmeyip, boyali alani neredeyse hic kullanmayan salt sut atmaya yonelik dandirik oyun yapimizin bir sonucu olarak; turnuva boyunca 80 serbest atis kullanarak bu alanda sondan birinci olmustuk.

    simdi 2001-2003 arasinin kisa bir ozet gecelim ne olmus diye.

    2001 - eurobasket - final
    2002 - worldcup - sadece 2 galibiyet. onlar da angola ve lubnan. sifir derece
    2003 - eurobasket - gruptan cikip, eleminasyon maclarinda elenme. sifir derece.

    yani ozetin'de ozeti; 2001'de neredeyse avrupa sampiyonu olan takim; 2002 ve 2003'de sifir cekmisti. ama buna ragmen kimse enseyi karartmamisti.

    2001'den sonra "artik yugoslav ekolu bitiyor simdi biz variz, dunyanin 12 harikasi" fln diye zirvalayanlar 2002 ve 2003'ten sonra ne yazmisti, ne cizmisti? hicbir sey. neden? arazi olmak en temiz yontemdi de ondan. onlar da arazi olmustu takimiyla, basiniyla, taraftariyla beraber. cunku ne olup bittigini anlayacak bir basketbol seviyesine sahip degildi hicbiri.

    arti, milli takima olan destegin parkede oynanan oyunun kalitesiyle fln uzaktan yakindan alakasi yoktu. gosterilen destek ulke vatandasi olmanin, kabaran milli duygularin dogal sonucu olarak ortaya cikan bir destekti. tamamen duygusaldi. bundan dolayi da hem verilen destek de hem de olmayan elestiri tamamen amator duygularin bir sonucuydu. boyle bir anlayisin hakim oldugu bir yerde de hicbir zaman saglikli bir degerlendirme ortaya cikamazdi zaten.

    son 2 senenin olanca berbat derecelerinden dolayi; bizi 2004 olimpiyatlarinin kapisinin onunden bile gecirmediler tabi. olimpiyatlara avrupadan katilan 5 takim arasinda turkiye murkiye fln yoktu. halbuki biz daha 2 sene once avrupa'nin ikincisi olmamis miydik sevgili murat?

    oynattigi muthis kalitesiz basketbol sonrasinda; aydin ors; cok tuhaf, bu topraklara hic de ozgu olmayan bir sey yapip 2003 avrupa basketbol sampiyonasi sonrasinda istifa etti. bu bir acidan oldukca guzel bir haberdi; cunku aydin ors'un oynattigi ne idugu belirsiz seyin basketbolla fln alakasi yoktu. yalniz soyle de bir durum vardi ki; kendisiyle beraber gitmesi gereken dogan hakyemez hic istifini bozmamis pasalar gibi milli takim menajerligine devam etmisti. hem biz basarisiz fln degildik ki kuzum. hakemler canimiza okuyor; tecrubesizlikten maclar kaybediyor ve daha nice klise turk isi basarisizlik bahanelerini birer birer yasiyorduk. dogan hakyemez istifa mistifa fln etmedi tabi. coreklenmis oldugu koltugunda gayet piskin piskin oturmaya devam etti. unutulmus fln olabilir, satir arasinda burada hatirlatalim turgay demirel'le beraber bu ulke basketbolunun en fazla kim canina okuyabilir sorusunun 2 cevabindan biridir kendisi.

    aydin gitmisti ama turgay ve dogan olseler gidecek tipler degildi ve daha da beteri adamlar 2001'i referans gosterip her turlu basarisizligi ortbas edebiliyorlardi.

    bu donemde(2004'te) turgay'in onumuzdeki en az 9 sene boyunca* kicini kurtarmasini saglayacak cok onemli bir sey oldu. 2010 dunya basketbol sampiyonasi fransa'nin onunde 1 oy farkla turkiye'ye verildi.

    ve bu sirada turgay demirel bogdan tanjevic'le anlasti. (yukarida aydin ors icin dediklerimin aynisi aynen bogdan tanjevic icin de gecerlidir. adamin 2004 yili oncesi basarilarini sayip dokerek; 2004 senesi sonrasi sacmaliklarini savunmaya calisacak basketbol fakirleri bu zamana kadar gitmedilerse simdi gidebilirler.)

    turgay demirel ve tanjevic'in dilinde agiz birligi etmiscesine tek bir cumle vardi. "biz 2010'un kadrosunu kuracagiz." ısin acikcasi ilk defa boyle bir hedef duyuluyordu. her sene bir turnuvanin gerceklestigi basketbolda, adamlar onumuzdeki 5 turnuva icin hic bir hedef fln belirtmeden dogrudan 2010'u hedef gosteriyorlardi.

    3 sene once avrupa sampiyonasinda final oynamis takim bu derece mi sefildi?

    2010 kadrosu

    neydi bu 2010 kadrosu? 2010 kadrosu demek; onumuzdeki 5 sene boyunca oyuncularin gosterecegi performansi hicbir sekilde dikkate almayarak, 79 jenerasyonundan bazi isimleri tamamen kafalarina gore secip bazilarini ise secmeyerek bunlari 86 jenerasyonunun yine performansa dayali olmayip kadrolu olan oyunculariyla birlestirmekti.

    mesela bu jenerasyondan 78'li omer onan ve 79'lu kerem tunceri'ye bir daha milli forma verilmeyecek ama 77'li kerem gonlum o kadroda her zaman yer alacakti. amac, 25-26 yasinda olan bu adamlari bir daha milli takima cagirmayip onun yerine onumuzdeki 5 sene boyunca genclere forma verip bunlari hazirlayarak 2010 sampiyonasinin kadrosunu olusturmakti. ne ilgincti ki; 5 sene boyunca genclesme, 2010 kadrosu mavallari okuyan tanjevic, bu 5 sene boyunca hic kadroya almadigi hem kerem hem de omer'i (kerem'i sade 1 defa 2005'de kadroya almis), 5 sene sonra milli takima cagirip bu adamlari ilk 5 baslatip, takimin degismez oyuncusu yapacakti. madem bu adamlari takima cagirip ilk 5 baslatacaktin da niye 5 sene boyunca yuzlerine bile bakmadin diye sorarlar adama. sordular mi, tabi ki sormadilar. kaan da sormadi 2 murat da sormadi.

    tanjevic'in omer ve kerem gibi adamlara dogrudan siktiri cekmesinin sebebi ise suydu.

    turgay-tanjevic-dogan 3'lusu 2005-2006 yillarinda oturup kagit uzerine 12-15 kisilik bir kadro yazdilar ve bu liste disinda kalan adamlarin yuzune bir daha hic bakmadilar. bu arada olusturulan bu kadronun da akilla mantikla en ufak bir alakasi da yoktu. bu yazmis olduklari kadroyu 5 sene boyunca hic degistirmeden her turnuvaya goturup getirdiler. bu kadro disinda kalan omer ve kerem'in daha sonra yirtip milli takima cagrilmasinin sebebi ise, hem oldukca berbat giden milli takim performansi hem de bu iki oyuncu icin yapilan kulis, kamuoyu baskisi olmustu. mesela arkasinda bu tur bir destek olmayan tutku acik ise olanca haketmesine ragmen maclari televizyondan izlemekle yetiniyordu.

    2005 avrupa basketbol sampiyonasi

    muthis boktan ve basarisiz gecen son 2 seneden sonra tabi ki elin oglu gel dogrudan katil avrupa sampiyonasina dememisti. 2001 finalisti, 2005'e katilabilmek icin eleme grubu maclari oynayacakti. bosna-hersek, hollanda, estonya gibi ulkeleri gectikten sonra 2005'e katilmaya hak kazanmistik.

    litvanya, hirvatistan ve bulgaristan grubuna dusmustuk.

    bu sampiyona icin oncelikle diyebilecegimiz sey; takimin halinin 2001'dekinden daha kotu fln olmadigidir. hidayet ve mehmet nba'a gitmis; geri kalan serkan erdogan, mirsad turkcan ve ibrahim kutluay gibi basketbolcular ise bireysel olarak kariyerlerinin iyi senelerini geciriyorlardi. yani kadro kalitesi o 2001'e gore daha iyi durumdaydi aslinda.

    litvanya'yla oynadigimiz ilk macta*; litvanya'nin bizi sahadan silip supurmesi sonucu ilk devrenin sonunda 18 sayi fark yemistik. koc moc fln degismisti ama takimin hucumdaki kabizligi tam gaz devam ediyordu. milli takim yine hicbir bok uretmiyordu. sete set hucumlar en ufak yaraticiliktan dahi yoksundu. boyle bir macin sonrasinda da 87-75 mac kaybedilmisti. ustune ustluk adamlarin kadrolu ilk bes oyuncularindan sarunas jasikevicius ve arvydas macijauskas'da turnuvaya gelmemislerdi. bizse her turnuvaya tam kadro katilip, dokulup durmaktan geri kalmiyorduk. bu arada litvanya'nin bu eksikler sonucunda kadrosu o kadar kotuydu ki ceyrek finalde fransa'ya ancak 47 sayi atmislar ve elenmislerdi.

    ıkinci mac* basketboldaki yeri bir lubnan bir angola'dan farki olmayan bulgaristana karsiydi ve turkiye bu maci normal surede kazanmayi beceremeyip ikina kakina ancak uzatmada kazanabilmisti.

    son mac* ise hirvatistana karsiydi. bir onceki turnuvada yenmis oldugumuz hirvatlar; sporda olmasi gereken normlarda; 2 sene icinde performanlarinda dengeli bir degisimle karsimiza cikmislardi. bizde ise ruhsuzluk ve beceriksizlik tam gaz ilerliyordu. 29-5'lik bir 3. periyotla bizi dumduz etmislerdi.

    kadroca cok daha gelisen, gelistigi dusunulen turkiye ancak guc bela bulgaristani yenebiliyordu. bu arada bu macin baska bir efsane tarafi ise 2. ceyrek sonundan 3. ceyrek sonuna kadar olan surede hirvatistan'in 32-0'lik bir seri yakalamis olmasiydi. hucum beceriksizligini anlatmak icin ekstra bir ornege gerek var miydi?

    ve 2001'de hile hurda grup birincisi olduktan sonra 2003'de babayi aldigimiz eleminasyon maclari bir kez daha karsimiza cikmisti ve rakip bu sefer almanya'ydi*. elinde dirk nowitzki haric hic ama hic bir boku olmayan almanya; nowitzki'nin sirtlamasiyla turkiye'yi 57 sayida tutup 66-57 yenmisti. (allah'i var burada koc dirk bauermann'in da rolu cok buyuktur bana gore, oole les bir kadroyu bir super yildizin etrafina basariyla entegre edip takimina final oynatmisti o sene.) kerem tunceri, mirsad turkcan, mehmet okur, hidayet turkoglu, serkan erdogan, ibrahim kutluay ve kaya peker'in oldugu kadro turnuvada sadece bulgaristani yenmeyi basararak kicim kicim yurda geri donmustu. buradaki olay aslinda basarisiz sonuclar fln da degildi, buradaki olay milli takimin hicbir bok oynamamasiydi. yani olay sadece tabeladan ibaret degil de parke uzerindeki hic olmayan felaket oyundan ibaretti.

    tanjevic dunya uzerinde esi benzeri olmayan kendi kicindan uydurmus oldugu taktikle zirt pirt oyuncu degistirip eli isinan her adami kenara alip maclarin icine sicmisti. ne kadar tuhaftir ki bu basketbol gurusu bunlari yaparken turnuvadaki diger takimlarin tek bir kocu bile boole aptal saptal bir strateji fln belirlememisti. macin baska bir ilginc yani da ikinci yari tek basina 23 sayi sallayan nowitzki'ye karsi milli takimin takim olarak ancak 23 sayi atabilmis oldugudur.

    bu turnuvadan sonra tabi ki kimse ne turgay'i ne dogan'i ne de tanjevic'i konustu. 2010'un kadrosunu hazirlarken boyle seyler olurdu canim, hem daha koc yeniydi. ee sonra bu oyuncular da daha yeni basketbola baslamislardi, her seyden onemlisi vakit gerekliydi bu adamlarin icin.

    yukarida saymis oldugum su 7 oyuncu bireysel anlamda 2001'den daha iyi bir durumda degil miydiler?

    suphesiz bu oyuncular 4 sene oncesine oranla basketbol seviyesi anlaminda cok daha iyi bir kariyer geciriyorlardi.

    bu durumda basarinin 2001'e oranla artmasi gerekmez miydi?

    nasil olmustu da turnuvayi 9. sirada bitirmistik o zamn?

    peki yoksa, turkiye 4 sene oncesine oranla daha iyi olmasina ragmen aslinda 4 sene onceki seviye gercegi yansitan bir seviye mi degildi?

    belki de boyleydi.

    ayrica 4 sene oncesine gore daha iyi olmalari hala ust seviye bir avrupa takimi olduklari anlamina da gelmiyordu.

    bunu takimsal olarak sahaya yansitamamak tamamen kocun beceriksizligiydi de ote yandan da bireysel oyuncu degerlendirmelerinde de problemler yok muydu?

    turkish michael jordan denilen adam zaman zaman bir ball hog'ken diger zamanlarda da kendi halinde bir oyuncuydu da ic basinin muthis gazlamalariyla bize mi cok guzel gorunuyordu. veya avrupanin sayili 2 numaralarindan biri olarak gosterilen adam, sutunun iyi olmasi disinda; top surme ve asist yapma gibi temel ozelliklerin zerresini bunyesinde barindirmayan bir basketbol sinirlisi miydi?

    biz bu adamlarin bireysel performanslarini bu derece yuceltirken, zaten geciyorum pau gasol, dirk nowitzki, tony parker gibi adamlari da bizim takimda bir dimitris diamantidis bir theodoros papaloukas bir vassilis spanoulis bir sarunas jasikevicius bir juan carlos navarro bir dejan bodiroga bir peja stojakovic fln da yoktu. yoksa var miydi?

    adamlarin bir greek, bir spanish michael jordani fln yoktu ama senelerden beri sahada catir catir oynayip maclara o bicim agirligini koyan oyunculari vardi.

    yani biz kendimizi hem "takim olarak avrupa 2.siyiz" hem de oyuncu olarak "avrupanin en elit oyuncularina sahibiz" diyerek bir defa degil de ustelik tam 2 defa mi kandirmistik?

    2001'de gelen 2.lik aslinda son derece yaniltici bir sonuc mu olmustu bizim icin?

    yoksa daha en bastan 2001'de gruptan cikamamis olsak daha mi iyi olurdu acaba bazi seyleri gorebilmek icin?

    en onemlisi de bu milli takimin asil degeri neydi?

    2002-2003-2005'de hicbir basarisi olmayan bu takim normalde 2006 dunya sampiyonasina fln da gidemiyordu; fiba'nin muthis ilkel macsiz, turnuvasiz wild card uygulamasi geregi turkiye wild card ile dunya basketbol sampiyonasina katilmaya hak kazandi. suphesiz ki burada turgay'in arka planda yapmis oldugu 2010'da biz duzenleyecegiz bizim de burada olmamiz gerek edebiyatinin onemi buyuktu.

    2006 dunya basketbol sampiyonasi

    turkiye; brezilya, avusturalya, litvanya, yunanistan ve katar'in oldugu gruba dusmustu. bu grupta daha sonra final oynayacak olan cok saglam bir rakip; bir onceki senenin avrupa sampiyonu yunanistan vardi. katar'in zaten basketbolla fln alakasi yoktu. avusturalya ise hicbir zaman bir basketbol ulkesi fln olamamisligin yaninda o sene draft edilen andrew bogut'un eline bakiyordu. bunlarin disinda 2 onemli rakip vardi; litvanya ve brezilya.

    ilk macimizi* litvanya'yla oynamis ve 2 sayi farkla 76-74 kazanmistik. tarihimizde litvanya'yi yendigimiz ya ilk resmi mac ya da ikinci resmi macti bu. boyle de bir kiymeti vardi. yalniz litvanya cephesinde oncesine gore yeni birseyler vardi. litvanya'nin o 2003'deki efsaneler efsanesi kadrosundan turnuvada eser fln yoktu. takimda adam gibi is yapabilen tek bir oyuncu macijauskas varken; jasikevicius ile siskauskas turnuvaya gelmemis, stombergas ve zukauskas da milli takimi birakmislardi. iste boyle litvanya'nin ilk 5 baslayan 4 adami japonya'ya ugramamisti. bu adamlarin yoklugunda giedrius gustas gibi litvanya'nin basketbol becerisiyle uzaktan yakindan alakasi olmayan adamlar guard olarak oynamaya baslamisti. macta litvanya adina takim icindeki tek adam macıjauskas 24 sayi sallamis; bu ancak litvanya'nin macta kalmasina yetmisti. benzer bir mac* hatta hemen hemen kopyasi brezilya'yla olmus. ayni litvanya macindaki gibi mac boyunca basa bas giden maci turkiye 2 sayi farkla 73-71 kazanmisti. avusturalya ve katar galibiyetleri sonrasında alinan 4 galibiyetle grubu 2. bitirmistik. allah'i var istatistiksel olarak basari buyuktu.

    top 16'daki rakip slovenya'ydi. yine basa bas hatta son kisimlarini geride goturdugumuz bir macta*; macin sonunda normalde gerceklesmesi epey zor olan sira disi bir performansla arka arkaya 5 ucluk atarak giden maci geri cevirmis slovenya'yi bitirmistik. gercekten de olabilecek en sira disi mac sonlarindan biriydi. 74-71 maglupken arka arkaya atilan 5 ucluk sonrası birden 86'ya firlamistik. slovenya'yi bitiren asil sey mac butunundeki oyunumuz mu yoksa mac sonundaki 40 yilda bir olacak art arta 5 ucluk atmamiz miydi acaba? bu sadece 1 sene sonraki slovenya macinda belli olacakti. mac 90-84 bitmis ve dunya kupasinda ceyrek finaldeydik.

    ceyrek final rakibimiz arjantin'di. klasik turk mantalitesi geregi, "abi adamlar 2004'un olimpiyat sampiyonu, onlari mi yenicez" lobisi mac oncesi yeterli miktarda cene calmis ve maci 83-58 gibi bir farkla kaybetmistik. hos bir sonraki turda yani yari finalde ispanya "adamlar olimpiyat sampiyonu" demeyip arjantin'i yenip sonra da dunya sampiyonu olmustu ama neyse. bizim ispanya'yi fln ornek almamiza gerek yoktu.(simdi burada arjantini aslinda yenerdik demiyoruz, boyle maclar oncesi turk mantalitesine bok atiyoruz. nitekim o kadronun bir parcasi olan bir adam; cok degil bu tarihten sadece 4 sene sonra; yine bir dunya kupasinda bir final maci oncesinde "final macinin/son macin gunahi olmaz" diye akla ziyan bir cumle kurup o maci daha baslamadan bitirmisti ama bos verelim bunu biz, nasil olsa turk basketbol basini takimiyla taraftariyla beraber bu cumleyi coktan iliklerine kadar sindirebilmisti. kaan ve murat'da en ufak bir laf bile etmemislerdi.)

    hidayet ve mehmet'in gelmedigi bir dunya kupasinda gelen 6.lik bizi bayagi bir gaza getirmisti. oynanan maclarin hepsinin basabas gecmesi, turnuva bittiginde attigimizdan cok sayi yemis olmamiz fln pek kimseyi irgalamamisti. sahadaki oyuna ne kadar hukmedebilmistik acaba? maclara bir yunanistan'in bir ispanya'nin hukmettigi gibi hukmedebilmis miydik? yoksa gidip gelen maclar bize mi gelmisti mac sonunda? turkiye onemli maclar kazanmisti, dogruydu. peki bu ortada olan maclardan turkiye rakipleriyle 10 mac yapsa; o 10 mactan 1'ini kazanir gibi bir duzeyde mi oynamisti yoksa 5-5'lik bir duzey mi vardi yoksa 1'e 10'luk mu bir duzey vardi. burasi pek sallanmamisti. zaten basaridan sonra kimse donup de bir elestiri fln yapmazdi bu topraklarda. yapan varsa ya kuyruk acisindandi ya cekememezlikten. su ceyrek final eli yuzu duzgun hic bir takim icin basari sayilmazdi ya ama bizim icin buyuk basariydi. 2001'den beri babayi ala ala bir hal olmustuk. bundan dolayi basari dendi. buyuk basari.

    peki 2006'da cok buyuk bir basari vardi. madem bizim su eksik litvanya'yi yenmemizin adamlarin eksik kadrolariyla, slovenya'ya son dakikalarda art arta 5 3'luk atarak ceyrek finale cikmamizin bu art arta gelen 5 3'lukle fln alakasi yoktu yani gercekten biz saglam kazaniyorduk bunlardan bagimsiz olarak, o zamn 2007 eurobasket bizimdi. 2006'da ispanya, yunanistan ve fransa'dan sonra avrupa'nin cikardigi en iyi 4. takim biz olmustuk. 2007'de bu takim bir ceyrek final, bir yari final oynar belki kupayi bile alirdi.

    zaten 1 sene icinde 2007'de neyi aldigini cok iyi gorecektik.

    simdi; bu turnuva sonrasinda ne oldu.

    1- kimsenin sallamadigi klasman maclari sonucu dunya 6.si olduk diye sevindik. boylelikle kendimizi dunya kupasi yari finalinin hemen yarim adim gerisinde goruyorduk.

    2- hidayet ve mehmet'in ben gelmiyorum demesiyle (bu da ayri bir konudur; bu tercihlere bu ulke ne zaman saygi duyacak acep) cenk akyol, ersan ilyasova, engin atsur, semih erden, hakan demirel gibi adamlar milli takimda ciddi sureler almisti. (oguz savas niye cagrilmamisti, adam 2006 avrupa gencler sampiyonasinda bayagi iyi oynamisti halbuki, sakat miydi?)

    bunun sonucunda ne oldu; bir an icin teknik taktik yoksunu tanjevic aha maya tuttu; 2010 kadrosu geliyor, iste bu demeye baslamisti. herkesin yuzu guluyordu. ama henuz daha kafalari basmamisti. bu oyuncularin cogu ayni takim gibi balondu ve bu derece/basari ancak guzel bir tesaduftu. niye mi?

    2007 avrupa basketbol sampiyonasi

    2006 derecesiyle turkiye bu sampiyona'ya dogrudan katilabilmisti. gruptaki bu seferki rakipler litvanya, almanya ve cek cumhuriyeti'ydi. her avrupa sampiyonasinda oldugu gibi bu grubun da bir fasulyesi vardi o da cek cumhuriyeti.

    "yav hic gelmesinler takimin havasini bozuyorlar, biz hidayet ve mehmet olmadan da basarili oluruz" mantalitesi hem basinda hem de iddialara gore takim icinde ayyuka cikarmisti ama hidayet ve mehmet geri donmuslerdi. nba oyunculari ile tbl oyunculari arasinda surekli bir surtusme yazilip ciziliyordu. hatta yakin gelecekte oyle bazi ahmaklar cikacakti ki milli takimin sonraki basarisizliklarini mehmet ve hidayet'in donusune baglayacaklardi.

    bu arada tanjevic'in sikerim turkiye ligini, benim 2 sene once kagida yazmis oldugum bir kadro var ben oradaki adamlari cagiririm kafasi tam gaz devam ediyordu. takim bir onceki seneyle neredeyse ayni tutulmustu.

    turkiye ilk macini* litvanya'yla oynadi.

    az once 2006'daki litvanya macini anlatip aslinda litvanya'nin cok kotu bir kadroyla geldigini ve bizim de bununun avantajiyla litvanya'yi yendigimizi ima eden satirlarimi okurken bana agiz dolusu soven guzel kardesim biz bu maci 86-69 kaybettik. siskauskas, jasıkevıcıus gibi adamlarin takima donmesiyle gustav okuzu ancak trash time'da sure almaya baslamis ve litvanya 2003'deki kadar olmasa da(hicbir zaman oyle olamayacaklardi) yine milletin canina okumaya baslamisti. mac sirasinda tanjevic akil almaz, kimsenin inanmayacagi sacma sapan taktiklerine devam ederek 3. ceyrege jasıkevıcıus karsisinda hakan demirel'le baslayip semih erden'i de 3 numara oynatarak turlu turlu sebeklikler yapmaktaydi. tabi ne hakan jasıkevıcıus'un karsisinda durabiliyordu ne de semih'in 3 numara olmakla uzaktan yakindan alakasi vardi. ama tanjevic buydu. boyle taktikler uygulayarak basarili olacagini fln sanan bir basketbol fakiriydi kendisi.

    butun bunlarin yaninda; kendisinin en imza hareketi ise "turnuva uzun bir surec" hic bir oyuncum fazla oynanamali diyerek art arta 2 basket bulan oyuncusunu hemen kenara almasiydi. sahadaki oyuncu maksimum 4-5 dakika durup kenara geliyordu. evet, adamda boyle tuhaf bir hastalik bas gostermisti; oyuna isinan oyuncusunu ya bu adamin eli isinmis dur biraz daha basket yazsin fln diye dusunmeksizin pat diye kenara aliyordu hemen. sorduklarinda da oyuncularimi idareli kullanmaliyim diye sacma sapan bir sey diyordu. hatta oyle ki, tam emin degilim ama yanilmiyorsam bu turnuvadaki bir mac sonrasinda kaya peker mac sonu roportajinda; "ya tam oyuna isiniyoruz, ritmimizi bulup sayi atmaya basliyoruz ki sonra hemen hoca bizi kenara cagiriyor. bunun neden boyle oldugunu anlayamiyoruz" gibisinden bir roportaj vermisti. artik klasiklesen hucum fakiri basketbolumuzu artik yazamiyorum. tanjevic aydin ors gibi basketboldan fln anlamiyordu. hucum olarak kendisi bir bok beceremediginden saga sola haber salip biz savunma karakterli bir takimiz diye ortaliga bir palavra atmisti. ve tabi yine kimse cikip da "haci sen ne diyosun hucum organizasyonu olmayan takim mi olurmus" dememisti. tam tersine herkes de biz maclari kazanirsak ancak savunmamizla kazaniriz diye cok aptalca bir kani vardi.

    bir sonraki mac* ise almanya'ylaydi. turk basini litvanya maci sonrasi tabiki enseyi karartmamisti murat kosova olumsuz yorumda bulunmamis kaan kural'sa muhtemelen hic birsey yazmamisti. ama megerse gercek oydu ki bizim halimiz litvanya macindan cok daha icler acisi bir durumdaydi zira almanya bizi tam 30 sayi farkla 79-49 maglup etmisti. bu macin dun gibi akimda olan tarafi ise turkiyenin son 2 dakikaya girilirken "0" sifir ulan sifir asistle maci oynuyor olusuydu. allah'tan trash time'in da trash time'inda cenkle semih (vay amk takimin guardlari nerede) 2 asist yapmisti da tarihe gecmekten son anda yirtmistik. takimin hucumlar organizasyonlari o kadar boktandi ki; 38 dakika boyunca es kaza da olsa bir asist bile yapmayi beceremislerdi birbirlerine.

    bu macin cok daha ilginc bir tarafi daha vardi aslinda. alman basini; 30 sayi farkla kazandiklari mac sonrasinda verdigi bir haberde turk oyunculari mac oncesinde restorantlarda bol bol bira icip zaman gecirdigi haberini yaparken almanya kocu dirk bauermann ise turk milli takimini tuhaf buldugunu ve hidayet turkoglu'nun maclara takim otobusuyle degil de takim otobusunun arkasinda kendi arabasiyle geldigini iddia etmisti. milli takimdan harun erdenay cikip tirt bir aciklamayla bunu yalanladi. ama bu olayla ilgili olarak en ufak bir sorusturma fln da acilmadi tabi. dirk bauermann ve alman basini durduk yere ne sikime 30 sayi farkla kazandiklari bir mac sonrasi boyle "asilsiz" oldugu iddia edilen bir aciklama yapacaklardi ki. acaba iddialar aslinda "asilliydi" da birileri ortbas etmeye yeltenmisti. turgay demirel ve dogan hakyemez olacak adamlar bu konuyla ilgili olarak ne en ufak bir sorusturma baslatmis ne de en ufak bir aciklama yapmisti. suyu bulandirmaya gelmezdi; zaten ne o siralarda ne sonrasinda kimse de bu olayin ustune fln dusmemisti. iste 6 sene fln sonra basketbol sevdalisi bir enayi tekrar bunu yaziyordu ama ondan da ne olacakti.

    son macta* turkiye cek cumhuriyetini yendi tabi ki; takim olarak bu tarz fasulyelere yenilecek kadar daha kalitesizlesmemistik henuz.

    statu degismis; eleminasyon usulu kalkmis 2002 dunya kupasindakine benzer bir sekilde; ilk gruptan sonra ilk 3, 2. bir gruba tasiniyordu. bu 2. grupta turkiyenin rakipleri slovenya, fransa ve italya'ydi.

    ilk mac* slovenya'ylaydi. hani az once yukarida arka arkaya 5 ucluk bulduk son dakikalarda da oyle yendik, sanki o tek maca ozgu bir galibiyetti demeye getirdigim slovenya'ydi bu slovenya. bu sefer ne olmustu peki, adamlar bizi tutup 66-51 yenmisti. almanya karsisinda 49'dan sonra bu sefer 51 atmistik, buna da sukurdu. yuzde 56'yla fln serbest atis atiyorduk. e bu bizim icin alisilmadik bir sey degildi ki sayin kural. cekler karsisinda yuzde 58, almanlar karsisinda yuzde 50 ve litvanya karsisinda da yuzde 69 ile serbest atis atmistik. hangi capsizin uydurmus oldugunun mechul oldugu trafik canavari konsepti gibi bizim de serbest atis problemimiz vardi. ah o serbest atislar girseydi inan fark 5'e bile duserdi muratcigim. bu kadar da duz adamdik iste ayol.

    bir sonraki macta*; hidayet 40 yilda bir gelip kendisini bir 400 sene ihya edecek bir performans gosterince italya karsisinda rezil kepaze olmayip maci uzatmalara tasimistik da uzatmalarda da her topu "biz bir bok bilmiyoruz gardas, sen at" deyip hidayete indiren 4 adam sonrasinda maci kaybetmistik. italyanlar yuzde 83 serbest atisla oynarken biz de 55'lerde surunmustuk. cok degil yuzdemiz italya'yla ayni olsa kupayi bile alirdik de mi turgaycigim.

    son mac, son mac*. evet son mac fransa'ylaydi. takribi olarak bana 3-4 dakika once sovup beni turk dusmani fln olarak ilan kardesim sen gel kardesim.

    bir onceki sene, yani 2006'da ne olmustu. japonya'da fransa 5. olurken biz de 6. olmustuk. klasman maclarinda fransa'yi yensek 5. biz oluyorduk. alt tarafi yari finalleri kacirmistik yahu. fransa ile aramizda bir fark yok denebilirdi, bununla beraber onumuzde sadece 2 avrupa takimi var sayilirdi.

    oyle mi?

    yoksa bu basari tesaduf muydu fransa veya turkiye icin ? yoksa ikisi icin de gercek miydi? yoksa biri icin gercek oteki icin sahte miydi?

    o fransa bizi 85-64 yendi kardesim. adamlara sadece tek bir periyot direnebilmistik. bir tarafta elde ettigi basariyi istikrarla oteki senelere tasiyan bir takim varken; oteki tarafta da hasbelkader bir ceyrek final oynayan takimin cokusu vardi ayni 2001 sonrasinda oldugu ve 2010 sonrasinda da olacagi gibi. siralamada fransa turnuvayi 6. biz 12. bitirdik 16 takim arasinda.

    peki bizim iki sira altimizda 14. olarak turnuvayi bitiren takim kimdi biliyor musunuz?

    sirbistan.

    2001'in avrupa, 2002'nin dunya sampiyonu, 2003'un 6.si olan kadro artik miadini yavastan doldurmaya baslamis; bodiroga, stojakovic, divac ve tomasevic gibi adamlar milli takimdan elini etegini cekmis hatta 2000'li yillarin basindaki kadrosu kulliyen degismisti. 2004 ve 2005'de de babayi almislardi zaten, 2006'da sampiyon ispanya'ya top 16'da elenmislerdi ve son olarak 2007'de de hepten dibe vurdular.

    ama bu lanet olasi sirplarin bizden bir farki vardi dostum. tamamen farazi konusacagim ama bu adamlarda turgay-dogan turevi adamlar yoktu sanirsam. hatta olayi sadece turgay&dogan a.s seviyesine cekmek haksizlik olur, dupeduz bu adamlarin kafa yapisiyla bizim kafa yapimiz arasinda daglar kadar fark vardi.

    zira bir kere daha lanet olsun ki, bu takim 2006 sonrasinda teodosic, erceg, velickovic'lerin oldugu tamamen bambaska bir jenerasyona gecip 2007'de hezimete ugramis, bu hezimetten sadece 2 sene sonra 2009'da polonya'da ispanya'yla final sonra 2010'da dunya kupasinda yari final oynamislardi. bizim hamsolarin 2004'te cikip bizim asil hedef 2010'daki kendi sahamizdaki turnuva diye dunyanin en aptal misyonunu belirlerken, adamlar sadece 2 sene icinde üstelik yabanci ulkelerde 1 final 1 yari final oynayacak bir takim cikarmislardi. ha evet, nereden buraya gelmistik; sirbistan'in 2007'de bizim altimizda 16 takim arasinda 14. oldugundan degil mi?

    2007 basketbol sampiyonasinin ozeti neydi peki?

    tek galibiyet.

    cek cumhuriyeti.

    bu aptalca dereceye ragmen turk basini cok tuhaf bir sekilde bu seneyi bir yol kazasi olarak gorurken 2006'ya birak bok surdurmeyi, 2006'yi katiyetle tartismiyordu bile. 2001 de gercek basariydi zaten canim. sonra yine 2006'ya kadar hep yol kazalari vardi.

    baska ne vardi peki?

    16 takim arasinda 64,7 mac basina sayi ortalamasiyla 15. olmustuk. saha ici isabette %41.7'yle bayragi bir adim daha yukari tasiyip 16 takim arasinda sonuncu olmustuk. 3 sayi isabetinde %28,7 ile 13. olarak iyi bir yerdeydik. hele hele turnuva boyuncaki %57,9 serbest atis yuzdemiz basli basina bir basari abidesiydi. takimimizin siir gibi hucum etmesine binaen mac basina 8 asist ortalamasiyla 16 takim arasinda 16.ci olmustuk. bu oyle bir istatistikti ki saras'in dakikalarini 40'a vurdugumuz zaman adamin asist ortalamasi bizden daha yuksek cikiyordu be.

    2007 senesinde gelismis ulkelerin birinde cok daha ilginc birsey oldu.

    ıspanya; 2006 dunya sampiyonasinda sampiyon olmus 2007'de ise finalde son saniye basketinde sampiyonlugu kaybetmisti. bu donemde oynamis oldugu 33 mactan 31'ini kazanip sadece 2'sini ve o ikisini de sadece 1'er sayi farkla* ve son saniye basketleriyle kaybeden ispanya kocu pepu hernandez 2007'de kendi evlerindeki turnuvada sampiyon olamadi diye kovuldu. ispanya'daki adamlar altina, gumuse fln bakmamis pepu hernandez'i gondermislerdi.

    (su basariyi, su dereceyi -ruyalarinda bile goremezler de- ola ki turgay&tanjevic yakalasa ne olurdu, lan geciyorum birbirlerini fln kovmayi daha kac asir takimin basinda kalip methiyeler duzerlerdi kendilerine.

    ispanya federasyonu 1 altin 1 gumusten sonra tutup kocunu kovarken; bizim federasyon, basin ve taraftar ne yapardi acaba ayni senaryo burada da gerceklesmis olsa. biz de kovar miydik?)

    iste elin oglu boyleydi, tabelaci fln degildi. sonuca tav olmuyordu. en onemlisi de basketbolu biliyordu ulan cahiller. yorumunu cikip parkedeki oyuna, takimin potansiyeline bakarak yapiyordu. gercekciydi. biz daha kici kirik 2006 ceyrek finalini elestiremezken, adamlar tutup 2006'da sampiyon olup 2007'de final oynatan adami pat diye kovmuslardi.

    peki sonra ne oldu? ıspanya 2008'de olimpiyat gumus madalyasi aldi, 2009'da avrupa sampiyonu oldu, 2010'da dunya kupasinda ceyrek final oynadi, 2011'de tekrar avrupa sampiyonu oldu 2012'de tekrar olimpiyat gumus madalyasi aldi.

    diyorum ya bu sirbistan, ispanya fln bunlar cok farkliydi lan bizden. bundan dolayi zaten basarili olmak icin 10 senede bir evlerinde olacak turnuvalari fln beklemiyorlardi.

    sirf su turnuvadaki sirbistan ve ispanya orneklerinden sonra, senin ulke takiminin evinde ikinci mikinci fln olabilecegini ama hic bir zaman neden buyuk bir takim olamayacagini simdi anladin mi?

    bu surecte tabiki bogdan tanjevic ve turgay demirel gorevlerinin basinda dimdik devam ettiler. o ispanyol ve sirp sefilleri yanlis biliyordu canim. birakalim sefillikleri icinde olimpiyat gumus madalyalariyla avrupa sampiyonluklariyla yasamaya devam etsinlerdi.

    2008 olimpiyatlarina da tabi ki bizi almadilar eksicigim.

    2009 avrupa basketbol sampiyonasi

    2009 avrupa sampiyonasinda tuhaf birseyler oldu. 2010'un sadece 1 sene oncesinde; ben 2010'un takimini kuruyorum, (2006'nin) gencleri bu takimin omurgasini olusturacak diyen tanjevic ve demirel a.s tuhaf bir ise imza atip sittin sene hicbir kadroya cagirmadiklari 77'li bekir yarangume 78'li omer onan ve 79'lu kerem tunceri'yi kadroya cagirdi. artik tirt da olsa basindan gelen tepkiler bir sekilde bunlari etkilemis ve ellerindeki adamlarla bir bok olmayacagini anlamislardi. daha fazla inat edemezlerdi cunku 2010'da bir basari gelmezse sapa otururlardi. onca senedir attiklari palavralarini bir kenara birakip hic gocunmadan tukurduklerini yalayarak bu adamlari kadroya cagirdilar.

    peki bu tercih bogdan tanjevic'in sonunda adaletli bir sekilde forma dagitimi mi yaptigini gosteriyordu? kesinlike hayir. omer onan ve kerem tunceri'yi takima almasinin sebebi yukarida belirttigim gibi mahalle baskisi ve bu oyuncularin elindekilere oranla cok daha iyi olmasiydi. yoksa hic bir bok oynamayan manevi evlatlari cenk akyol, ender arslan, semih erden gibi adamlar zaten kadronun demirbasiydi. (manevi evlat cenk akyol bu turnuvaya nedense cagrilmamis ama 2005-2011 arasindaki tek yer almadigi turnuva bu. yoksa pasa geri kalanlarin hepsinde var.)

    turkiye liginde o sene kim iyi oynamis, hangi oyuncunun performansi zirve yapmis fln bu adamin umrunda degildi.

    aklimda kalanlar arasinda 2005-2010 yillarinda turk telekom'da oynayan tutku acik'in kerem tunceri dahil su kadrodaki tum guardlari cebinden cikaracak yetenekte ve performansta olmasina ragmen hic bir turnuvada yer almadigidir. tutku acik gibi iyi bir sezon geciren oyuncularin neden kadroya cagrilmadigi tanjevic&erdenay a.s'ye soruldugunda ise bu zeka kupleri, "2005'de yola ciktigimiz, kurmus oldugumuz bu kadroyu bozmak istemiyoruz" diyerek normal bir insanin akil sagligini cok ciddi sekilde tehlikeye atabilecek bir aciklama yapmislardi.

    bunlardan benim hatirladigima baska bir ornek ise 2007-2008 senesindeki umut yenice'dir. o sene belki de kariyer senesini yasamis bu adam 16 sayi 7 ribaund'luk bir ortalama tutturarak sayi kralliginda 12. olup ilk 20'deki tek turk; rebound kralliginda da 18. olmasina ragmen milli takim kadrosu icin adinin bas harfi bile gecmemisti. ayni sekilde o sezonun asist lideri hakan koseoglu'ndan da haber alinamiyordu.

    bir onceki sene 2006-2007 sezonunda, umut yenice benzeri bir performans sergileyen umit sonkol'un da, 14,5 sayi 9,4 ribaund ortalamasi tutturmasina ragmen kimse donup yuzune bile bakmamisti.

    ornek olarak bu iki sezonu verdim ama bu her sezon icin boyleydi. mesela bir sonraki 2008-2009 sezonun asist kralliginda 8 asistle 1. sirada yer alan hakan ile 5,6 asistle 2. sirada yer alan tutku, o yaz tost basip doner keserken, asist ortalamasi 4 olan keremle 3 olan ender tabi ki milli takimdaydi.

    umut 79'lu, tutku 80'li, hakan 81'li, umit ise 82'liydi. bu adamlarin yasiti olan adamlarsa gayet milli takimda oyunuyorlardi bu arada. olay yas mas fln degildi yani. olay bildigin kadrolasmaydi.

    o siralar geciyorum bu adamlarin milli takim kadrosunda yer almasini, milli takim icin aciklanan aday kadroda bile yer almiyorlardi. (bir defaligina sahtekarca bir gosterisle tutku'yu cagirip sonra gondermislerdi) yani su yukaridaki orneklerini verdigim performanslar, milli takim aday kadrosu icin bile yeterli degildi. o derece boktan oyunuyordu bu adamlar, sayi krallaginda ilk 20'ye giren tek turk olup, neredeyse double-double ortalamasi tutturup, asist krali fln olarak sezonu tamamliyorlardi.

    simdi, hep tek tarafli ortalamalari verdik. bu sunepeler yerine milli takima cagirilan cevherlerin de ortalamalarini verelim ki bu cevherlerin nasil uber basketbolcular olduklarini tarihe not dusmus olalim burada.

    cenk akyol;

    2006-2007 sezonunda 6,2 sayi 2,7 ribaund 1,0 asist
    2007-2008 sezonunda 4,2 sayi 1,9 ribaund 0,6 asist
    2008-2009 sezonunda 5,3 sayi 1,6 ribaund 1,1 asist
    2009-2010 sezonunda 11,8 sayi 2,6 ribaund 1,0 asist
    2010-2011 sezonunda 6,2 sayi 2,1 ribaund 0,7 asist
    2011-2012 sezonunda 6,8 sayi 1,6 ribaund 1,1 asist

    ender arslan;

    2007-2008 sezonunda 8,6 sayi 1,8 ribaund 3,3 asist
    2008-2009 sezonunda 7,2 sayi 1,4 ribaund 3,1 asist
    2009-2010 sezonunda 6,2 sayi 1,5 ribaund 3,5 asist
    2010-2011 sezonunda 5,9 sayi 0,7 ribaund 2,3 asist
    2011-2012 sezonunda 5,1 sayi 0,7 ribaund 2,4 asist

    semih erden;

    2006-2007 sezonunda 6,3 sayi 3,7 ribaund 0,5 asist
    2007-2008 sezonunda 7,2 sayi 4,8 ribaund 0,6 asist
    2008-2009 sezonunda 8,1 sayi 4,2 ribaund 0,5 asist
    2009-2010 sezonunda 8,3 sayi 4,9 ribaund 1,0 asist
    2010-2011 sezonunda 3,8 sayi 2,8 ribaund 0,4 asist
    2011-2012 sezonunda 9,1 sayi 6,0 ribaund 0,8 asist

    bu adamlar bu istatistiklerle milli takimin 7 sene boyunca degismez oyunculariydi.

    lan adamlar arasinda cenk'in bir sezonu haric cift hane istatistik cikaran yok. asistte maximum ulasilan rakam 3,5 ribaundta ise 6. sayi zaten kulliyen surunuyor.

    bu adamlarin haricinde milli takimda her sene olmasa da yine coklukla bulunmus hakan demirel, engin atsur, fatih solak, ermal kurtoglu, baris hersek, izzet turkyilmaz gibi adamlar fln var onlarin performanslarina hic girmiyorum burada.

    koçtan ve keltoştan torpilli olmak boyle bir seydi iste. duzenli olarak, her sene trash time oyuncusu performansi gosteren adamlar milli takima girerken, o senelerin asist liderleri, sayi krallari milli takimin yanindan bile gecmiyordu. su kafa aleni bir sekilde bu ulkenin milli takimina seneler boyunca ihanet etmemis miydi? bu olay burada degil de bizi baglamayan baska bir takimda olsa yine de susar miydiniz 1 kaan + 2 murat? yukarida yazmis oldugum milli takim icin esamesi bile okunmamis oyuncularin performansiyla asagidaki 3 oyuncunun performansi ayni miydi? hic mi utanmamistiniz yahu?

    acaba boyle bir kafa ispanya veya sirbistan'da fln olsa, adamlarin coachlari cikip dese ki, arkadas ben bir kadro kurdum 3 sene once, bu kadro her sene ayni kalacak, kimin ne performans gosterdigi umrumda fln olmaz. kadrodaki oyuncular isterse istedikleri kadar sicsin kadroya almadiklarim da kariyer sezonlarini gecirse bile hic birsey degismeyecek. benim kadrom performans olcutu olmaksizin sabittir; rubio ile marc gasol kicimi, teodosic ile kristic de zikimi yesin de se...

    ne olurdu haco? sen soyle kaan. cunku zamaninda hicbir sey soylememistin.

    veya ayni seyi turkiye a milli futbol takimi icin biri yapsa, 5 sene once bir kadro yazip bunu 5 sene boyunca hic degistirmese. kiyametler kopmaz mi bu ulkede? basketbolda kopmamisti. niye kopacakti ki, bunlari yazan mi vardi. acik konusalim, turkiye basketbol basin emekcileri, turgay'in usaklari degil miydiler yahu. bu adamlar mi elestirecekti turgayla tanjevici.

    donelim turnuvaya

    turkiye grubundaki litvanya, polonya ve bulgaristan'la oynadigi 3 maci da kazanmisti. turkiye'nin avantaji birincisi son derece dandik bir gruba dusmesi; oyle ki grubun en iyi takimi denilebilecek litvanya'da yine bir allah'in kulu turnuvaya gelmemis, dokuluyorlardi. zaten turnuvayida ancak 11. sirada bitirebilmislerdi. bir diger avantaji bana gore en onemlisi; turnuvadaki tum takimlarin komple dokuluyor olusuydu. bu sampiyona 2000 sonrasindaki tum basketbol sampiyonalari arasinda acik ara en kalitesiz olaniydi.

    ikinci gruplara gecildiginde; turkiye ispanya'yi yenerek gruplara efsane bir baslangic yapti. (ki bu galibiyet turnuva sonunda babayi aldigimizda "sampiyonu yendik" diye bizim en buyuk ovunc kaynagimiz olacakti.) ardindan sirbistani da yendi.(ki bu galibiyet turnuva sonunda babayi aldigimizda "final oynayan iki takimi da yenen tek takimiz" diye bizim en buyuk ovunc kaynagimiz olacakti.) son macinda ise slovenya'ya yenilerek grubunu 2. sirada bitirdi.

    geriye diger gruptan gelen yunanistan'la oynanacak ceyrek final* eslesmesinden baska bir sey kalmamisti.

    milli takimin kadrolu bircok yeteneksizinden biri olan ender arslan normal surenin sonuna dogru sonsuz olan kredisine bir arti 5 sene daha eklenmesine sebebiyet verecek turnikeyle maci uzatmaya goturmustu. burada asil ilginc ve aptalca olan kisim; kariyeri boyunca turnike ozurlu, iceriye olan penetrelerinde muthis dengesiz bir hizla girip amaci rasgele topu potaya firlatmak olan birine, basketbol zekasi olmayan tanjevicin tutup son hucumu kullandirmasiydi. tabi basket oldugu icin hicbir allah'in kulu tutup da bunu sorgulamamisti. seytanin avukati olmak oyle her yigidin harci degildi. coktan ender'e guzellemeler yazilmaya baslanmis, iste biz buyuz nidalari arsi ala'yi inletiyordu ama bir macta birden fazla tesaduf olmasi mucizeye girerdi artik. ve mucizelerde oyle cok sik olmazdi. nitekim, ender'in bu sayisinin gercek bir yetenek urunu oldugunu sanan saftirik tanjevic ve cakma turk basketbolseverlerinin sevinci uzun surmeyecekti.

    bu arada aklimiza gelmisken belirtelim, bazen olaylari her acidan yazmak mumkun olmuyor. yunanistan'da bok gibi oynuyordu. su turnuvanin kalitesizligi neredeyse tum final asamalari ve tum takimlar icin gecerliydi. yani turkiye'yi eleyen yunanistan; hic de oyle ceyrek finali kazanacak bir oyun fln oynanamisti. sadece avantajlari turkiye ile oynuyor olmalariydi.

    uzatma periyodunda son 10 saniye'ye girildiginde, allah'in hikmeti, senaryo 4. periyodun sonuyla tipa tip ayniydi. zizis yine 4. periyottaki gibi serbest atis cizgisine gelip yine 2'de 1 atmis ve fark 2 sayi yunanistan lehine olmustu. bir onceki periyodun kahramani ender arslan son topu kullanmak icin yine sahnedeydi ve 10 saniyelik bir suresi vardi. peki kendisi ne yapti? topu aldi agir agir surdu. 3'luk cizgisinin tepe noktasina gelince saga sola dogru topla hic bir amaci olmayan bir kac tepinme hareketi yapti ve sure dolarken 3'luk cizgisinin 1 metre gerisinden onundeki -artik surenin bitmekte oldugunun farkindaligiyla uzerine dogru atlayan- 2.08'lik fotsis'in uzerinden topu potaya salladi.

    sonra ne oldu?

    bu yeteneksiz mi yoksa kocu olacak yeteneksiz mi tartisildi mactan sonra? hayir. fark 2 sayiyken karsinda bir power forward varken; mal gibi el ustunden sut atmayip yanindan drive edilecegini bugun bir lise takiminda oynayan guard bile bilir. ama tuhaf ki bilmeyen adamlar son topu kullaniyordu. mac sonu ender'i kimse elestirmedi, adam maci uzatmaya goturmustu lan daha ne olsun.

    demis oldugum gibi, benim izlediklerim arasinda basketbol tarihinin en kalitesiz turnuvasiydi. neredeyse takimlarin tamami kotu oynuyordu. bizim gibi bir takim 2 finalisti de gruplarda yenmisti iste, artik gerisini siz hesap edin. turnuvayi 3. bitirmis olan yunanistan'in da aslina bakarsan 3. olmakla uzaktan yakindan fln alakasi yoktu. biraz kafasi basan bir turkiye, bu turnuvada rahatlikla yari final oynayabilirdi. ama ne teknik kadrosu ne de oyunculari bu captaydi. boyle bir sans da 40 yilda bir gelirdi. 2011'deki avrupa sampiyonasinda boyle bir senaryo olmayacakti.

    2010 dunya basketbol sampiyonasi

    artik beklenen an gelip catmisti. verilen sozleri fln salla, bu turnuva turgay icin cok daha buyuk bir onem tasiyordu. bu turnuvadan cikarilacak bir final fln kendisini en az bir 10 sene daha koltugunda tutmaya yeterdi. sadece kendisi degil antrenoru, oyuncusu da ihya olacakti boyle bir derece karsisinda. hem maddi hem manevi.

    turkiye rusya ve yunanistan'i yenerek gruplardan namaglup olarak cikmisti. top 16'daki rakibi fransa'yi 95-77'lik bir skorla rahatca gecildikten sonra ceyrek finaldeki rakip slovenya'ydi. slovenya'da 95-68'le gecildikten sonra rakip tekrar sirbistan olmustu. sirbistan bu 2 takima gore cok daha ciddi bir rakipti. fransa tony parker'i yedekleyebilecek adam akilli bir guardi uzun zamandir cikartamamisti ve tony parker olmayinca nicolas batum'dan baska dogru duzgun bir oyuncu kalmiyordu. ote yandan zor gecmesi beklenen slovenya maci ise belki de turnuvanin en kolay maci olmustu. ama sirbistan bu 2 takim degildi. ıspanya gibi bir takimi ceyrek finalde eleyip geliyorlardi.

    basa bas gecen bir macin sonunda son saniyelere girildiginde kerem tunceri'nin turnikesi sonucu 83-82'ye gelen macta geriye 0,5 saniye kalmisti. yani yarim saniye. sirbistan icin 2 secenek vardi; ya son pozisyon ve dunya kupasi finali riske edilip bir sut atilacak ya da daha garanti yontem olarak bir alley oop pasiyla smac yapiliacak veya top tiplenecekti. sut atmak daha riskliydi cunku 0,5 saniye icinde suta kalkip topu elden cikaramamak olasiligi ciddi bir riskti. derek fisher'in 0.4 saniye kala spurs'e salladigi sut gibi bir kac ornekleri bulunsa da genellikle kabul goren yontem bir alley oop pasi atmakti bu gibi durumlarda. sirbistan nasil hucum ederse etsin buradaki en kritik unsur kenardan topu oyuna sokacak kisinin dogru kisiyi dogru yerde dogru zamanda topla bulusturmasindan baska bir sey degildi. zafer sarhoslugu ve hincalcigimin cok sevdigim deyimi olan tabelacilikla turkiye'de kimse bunu gormedi ama tanjevic muthis malca bir taktikle kenardan topu oyuna sokacak olan adamin onune kimseyi dikmemisti. savanovic bombos bir alanda, gorus acisi olabildigince puruzsuz ve acikken topu bir arkadasinin kosu yoluna firlatip bir alley oop deneyecek veya birine bir sut pozisyonu hazirlayacakti. boyle ahmakca ve aptalca bir savunma taktigini dusko ivkovic'de beklemiyor olmali ki, alley oop pasini atacak oyuncusu icin daha iyi bir pasoru veya bir guard'i degil de uzun boyu ve kollarinin avantajini kullanabilmesi icin bir power forward'i kenara gondermisti.

    son 0,5 saniyede sahada 4 turk oyuncu ile 4 sirp oyuncu birebir eslesmisken; hidayet turkoglu eslesecek bir adam bulamamis olmanin verdigi boslukla faul cizgisinin sol tarafinda mal mal dikilip; "savanovic'in havadan gonderecegi topu ziplayip kesebilir miyim lan" dusuncesiyle ellerini kaldirip oldugu yerde amacsizca tepiniyordu. bu sirada adam paylasiminda daha da boktan bir sey olmustu. savanovic'in topu indirdigi 2.05'lik velickovic'i sahada kim tutuyordu dersiniz? kerem gonlum. ama kendisi muthis berbat bir savunma yaparak velickovic'i kacirmis oldugu gibi pesinden de kosmayip orta sahada topla bulusmamasi garanti olan sirp oyuncuya yonelince 1.90'lik sinan guler velickovic'le eslesmek zorunda kalmis ve tabi ki de eslesememisti. savanovic topu gonderdi, velickovic tipledi ve salonda onca kamera, onca aci varken hic kimsenin farkli acilardan tekrarini goremedigi semih erden'in blogu geldi.

    ne olmustu? turkiye finale cikmisti. tanjevic'in olagan ustu bu malligi onemli miydi? tabi hayir. ne de olsa tabelaci insanlardik biz. nba'de normal sezon arti play off'lar, avrupa basketbolu fln derken; bir sene icinde sayisiz son saniye hucumlari goruyoruzdur. bunu basketbolu takip ettigimiz su son 10 seneye vurursak; sayi yuzlere ulasir belki de binlere yaklasir. su tanjevic'in savunma sablonunu goren var mi? (yanilmiyorsam christian laettner zamaninda duke yapiyordu bunu bir ara, o kadar) yo hayir, yeniliklere fln karsi degilim. kenardan topu oyuna sokan adami savunmadi diyerek de bu adami elestirmiyorum. ama bu adamin yalakalarindan biri cikip bana aciklasin ki; tip'in veya smacin yapilacagi muhtemel olan bir son saniye hucumunda nokta atisi bir pas vermenin hayati onemi varken, kenardan topu oyuna sokan oyuncu bu derece onemli bir konumdayken belki de boyle bir hucumun %90'ini olustururken ; nasil bir zihniyet bu adami bos birakir ki rahat rahat pasini atsin diye. devaminda; sahadaki 5 adamindan birinin (hidayet) rakip hucum suresince orada bos bos dikilmesinin nasil bir savunma gayesi vardir. arti; madem boyle bir savunma taktigi belirlemissin molada, arkadas sen ne malsin ki daha hucum baslamadan, yani top oyunda degilken bire bir savunman dagiliyor ve tipi yapacak oyuncu olan velickovic bombos bir sekilde topu tipleyebiliyor.

    neyse; duz adam bakis acisiyla dunya ikincisiydik iste. gunu yasamak neyimize yetmiyordu. kac defa dunya ikincisi olacaktik de mi. varsin bir avrupa, bir dunya ikinciligi icin sonraki seneler bombok olup heba edilsindi.

    2010'daki sonuc suphesiz buyuk bir basari olarak goruluyordu. gercek bir basari. fake degil.

    bu gercek basari 2011'de de artarak devam edecekti tabi ki muratcigim.

    2011 avrupa basketbol sampiyonasi

    dunya'nin 2.si avrupa'nin birincisi olan takim tekrar basketbol arenasina cikiyordu.

    gruptaki ilk 2 macinda portekiz ve ingiltere'yi yenen turkiye bize efsane basarinin devam ettiginin sinyallerini veriyordu. en azindan turk basini boyle yaziyordu. sonra once litvanya'ya yenildik; sonrasinda da portekiz ve ingiltere'den basketbolda biraz daha onde gelmis oldugu icin polonya'ya yenildik. son macimiz gruptan birinci cikmayi zaten garantilemis olan ispanya'ylaydi. maci turkiye kazanmisti. efsane bir kez daha geri donmustu.

    2. gruplara gecildiginde ise turkiye ilk olarak fransa'ya yenildi. daha sonra almanya'ya da yenildi. son olarak da sirbistan'a yenilerek grubu sonuncu turnuvayi ise gurcistan'la beraber 11. olarak tamamladi.

    1 sene icinde ne degismisti? bir onceki senenin dunya kupasi finalisti, avrupa 1.si, nasil oluyorda gurcistanla ayni seviyede oluyordu bir sene sonra?

    ayni bokluk 2001 sonrasinda da olmamis miydi?

    dunya ikincisiydik de bu dereceden sonra bizi 3.kez olimpiyatlara almadilar muratcigim. 2 sene oncesinde dunya 2.si olmus bir takim nasil olimpiyatlara gidemezdi yahu. turgay & tanjevic'i yikayip yaglayacagina bir de bunla ilgili bir yazi yazsan hic de fena olmazdi halbuki.

    son dunya kupasinin 2.si olimpiyatlarda yoktu. ayni sekilde turk basini da ortada yoktu. hatta kimse ortada yoktu.

    2011'deki oynanan oyun nasil miydi? bok gibiydi. ayni 2001'de oldugu gibi. 10 senedir fln degisen hicbir sey yoktu aslinda. disaridaki bir turnuvada, ustelik sadece 1 sene once dunya ikincisi olmusken, turkiye asil yenmekle yukumlu oldugu takimlarin hic birini yenememis, gidip portekizle ingiltereyi yenip asil misyonunu tamamlayarak turkiye'ye geri donmustu.

    2010'da gercekten dunya 2.si mi olmustuk simdi biz? olmussak hani neredeydi o dunya ikincisi. evsahibi olmanin ve 2010 dunya kupasinin, 2009'daki her takimin birbirinden kotu oldugu bir sene sonrasina denk gelmesi bize acayip yardimci olmustu. ayrica fikstur'de guzeldi. karsimiza cikan fransa, yunanista ve rusya'nin durumlari kotuydu. 2010'un bir basarisi var miydi? vardi tabi ki. ama bizi dunya 2.si fln yapacak kadar degil. ilk sekiz olurdu, bir ihtimal ilk 4 olurdu ama dunya 2.si fln degil.

    peki artik turnuvalari bitirip bir daha bakalim bu takima.

    turkiye a milli basketbol takiminin son 12 senesinin ozeti uc asagi bes yukari boyleydi. suphesiz ki yillarin etkisiyle arada unutup atladigim cok sey vardir. bunlari arayip bulmaya kalksam veya aklimdaki herseyi buraya yazmaya kalksam hem zaman cok daha uzar hem de bu yazinin capi bi 3 katina fln cikardi. yazinin giderek uzamasi, benim o kadar fazla zamanimin olmamasi ve konular icerisinde suna da bakayim bunu da yazayim derken giderek kaybolmam sonucu yazinin belli basli bazi kisimlarini traslayip, bazi konulara hic deginemedim. artik baska basliklara nasipse. bu asamada en guzel sonuc verecek sey ilgili maclari eksisozlukten bulup okumak, masallah eskiler bayagi bir basketbol gurusuymus burada. belki bir ara bir edit cakariz bu yazi icin.

    simdi gelelim; bastaki sorularimiza, sonuclara ve bu takimla ilgili olarak sonsozumuze.

    bu nasil bir takimdi ki evsahibi oldugu turnuvalarda final oynayip; disarida oynadigi 10 turnuva'nin 3'une zaten katilmayi beceremeyip; geri kalan 7 turnuva'nin sadece 2'sinde ceyrek final gorup diger 5'inde ceyrek final bile goremeden eleniyordu.

    katilamadigimiz 3 olimpiyati da siktir ediyorum. su geri kalan kisim icin.

    edirne'nin bu yaninda oynadigi 2 turnuvada da bu takimin elde ettigi derecesinin ortalamasi 2.likken,
    edirne'nin otesinde oynadigi 7 turnuvada bu takimin elde ettigi derecelerin ortalamasi nasil, nasil 10.luk olabiliyordu?

    yani turkiye'deki 2 turnuvayi da 2. bitiren takim, turkiye disindaki 7 turnuvayi da ortalama olarak her seferinde 10. bitirmisti.

    tekrar en basa donelim simdi, dunya uzerinde takim sporlarinda veya bireysel sporlarda bunun baska nasil bir ornegi vardi?

    konu uzamasin diye yukarida yazip daha sonra sildigim bir portekiz-yunanistan ornegi vardi futboldan. yunanistan euro 2004'u kazanip daha sonra 10 senedir ortaliklarda gozukmezken, o finalin kaybedeni portekiz ise o gun bugundur avrupa futbolunun en ust seviyelerinde dolanip duruyordu. yani hersey tabela degildi. yunanistan'inki de basari fln degildi ayni bizimki gibi. ama sanmiyorum ki yunanlilarin senelerden beri kendilerini futbolun en ust noktasinda gorduklerini.

    baska benzer bir ornegi ise fransa'ydi.

    futbolda 1998'de dunya kupasini kazanan fransa'nin 2002'de gruplardan cikamasiydi. peki biraz daha genis bir periyotta bakarsak ne olmustu. fransa 2000'de avrupa sampiyonu olup 2004'de avrupada ceyrek final; 2006'da dunya kupasinda final oynamisti. yani arada bir turnuvada feci batirmislar, ama onun disinda 8 senelik surede hep seviyeleri ayni kalmisti. 5 turnuvada 3 buyuk basari, 1 ceyrek final 1 sicip batirma. biz de nasil peki? tam tersi evdeki turnuvada 1 buyuk basari sonra geri kalaninda sicip batirma. acaba bu 2 ornekte hangi basarilar daha gercekciydi?

    fransa her zaman tepede yer almisti; yerleri ust tarafti belli. bir ara sicip sivamislar ama hep ust seviyelerin takimi olmuslardi. bir gorunup bin kaybolmamislardi. kendi evlerinde dunya kupasi oynadiktan 8 sene sonra bu sefer almanya'da final oynayarak adamlar bir seyleri gostermisti.

    ben degil de, biz acaba kendimizi mi kandiriyorduk bu evsahibi oldugumuz turnuvalardaki basariyla. bir takim nasil kendi evindeki turnuvlarda baskebol sahnesindeki yerini alip, 1 sene sonraki disaridaki turnuvalarda silinip gidiyordu?

    simdi bu murat ve kaan ile su taraftar, bu ic sahada gelen sonuclardan bagimsiz olarak parkedeki oyuna bakip bu takimi destekleyip, basarilarinin gercek oldugunu iddia ediyorlar ya, cok basit bir sey diyelim. 2001 ve 2010 disarida bir ulkede gerceklesse, bu takimin boyle bir durumda babayi alacagi kesinken acaba yine yillar yili 10 sene boyunca turgay-tanjevic&aydin'nin basketbolunu destekler miydiniz, yapar miydiniz amigoluklarini? buna da cevap verin.

    bizle ayni donemde ayni sartlar altina basketbol oynayan ispanya, litvanya, sirbistan, fransa, yunanistan, rusya, hirvatistan, almanya ne demeye boyle seyler yasamiyordu da adamlar iceride disarida dogu da batida ayni seviyeyi tutturuyorlardi?

    hadi bu 12 senelik surecte su takimlarin da ne yapmis oldugunu yazalim buraya.

    ıspanya: 3 sampiyonluk - 4 final - 2 yari final - 3 ceyrek final
    litvanya: 1 sampiyonluk - 4 yari final - 4 ceyrek final
    sirbistan: 2 sampiyonluk - 1 final - 1 yari final - 2 ceyrek final
    yunanistan: 1 şampiyonluk - 1 final - 2 yarı final - 4 ceyrek final
    rusya: 1 sampiyonluk - 2 yari final - 5 ceyrek final
    fransa: 1 final - 2 yari final - 5 ceyrek final
    almanya: 1 final - 2 yari final - 2 ceyrek final
    slovenya: 1 yari final - 4 ceyrek final
    hirvatistan: 5 ceyrek final

    ve

    turkiye: 2 final - 2 ceyrek final

    bu arada turkiye haric su yukaridaki 9 takimdan hicbirisinin bu 12 senelik surecte ev sahibi olma nimetlerinden yararlanmadigini da eklememe gerek var mi? mesela sirbistan evsahibi oldugu 2005'te bizim gibi final falan oynamamis, babayi almis. litvanya 2011'de ancak ceyrek finale cikabilmis. yani adamlarin ev sahibi olup da birden tavan yaptigi hic bir turnuva yok. performans hep onceki senelerle paralel olarak gitmis.

    dolayisiyla bu yukaridaki siralamayi rahatlikla bu takimlarin disarida oynadiklari turnuvalarda aldiklari dereceler olarak da isimlendirebiliriz, ev sahibi olduklari turnuvalardaki derecelerini cikararak. bu takimlar icin hic birsey degismez ama olan bizim 2 finale olur ve kala kala 2 ceyrek finalle kaliriz ki, su yukaridaki takimlarin siralamada en dandirigi olarak gorunen hirvatistan'a bile yetisememis oluruz.

    hala turkiye'nin bu takimlarla ayni seviyede oldugunu dusunup izah edecek olan var mi?

    biz duygusal bir milletiz lafini fln soylemeye devam edin, disaridaki turnuvalarda cok ise yaradigi gorulmustur.

    bakiyorsun yunanistan yine 6. bitirmis 2011'i. ulan su yazinin yukarilarinda yazmis oldugum onca seyler arasinda bu takimlar hep bu seviyelerde donup dolasiyordu nedense. sampiyonluk, 3.'luk, ceyrek final fln. ispanya, litvanya, yunanistan, fransa, sirbistan, rusya hep buralarda bir yerdeydi. biz niye degildik.

    bu arada her hazirlik donemi sonrasinda; "ya biz zaten hazirlik maclarinda kotu sonuclar aliyoruz, asiri kondisyon yuklemesinden fln cocuklarin hali kalmiyor" diyen basketbola zerre kafasi basmayanlar eurobasket 2011'deki 11.likle feci de got olmuslardi her zamanki gibi. biz hazirlik donemi gecirirken diger takimlar plaj voleybolu mu oynuyordu lan.

    ulan bir sene once dunya 2.si olan takim; bir sene sonraki hazirlik macinda* yunanistan'a nasil 62-38 maglup olabiliyordu be. tamam yenilirsin de dunya kupasi finali oynadigin yerde 11. olan bir takima aradan sadece 1 sene gecmisken nasil boyle bir skorla yenilirsin. bir onceki senenin dunya finalistinin bir macta 38 sayi atmasi nedir.

    benden baska niye kimse bizim galibiyetlerde sozde basarilarda aslinda bir bokluk oldugunu dusunmuyordu.

    son bir ic-dis kiyaslamasi daha yapip, bu kismi sonlandiralim.

    turkiye 2001 ve 2010'da yani evinde duzenlen turnuvularda toplam 15 mac oynayip 12'sini kazanmis 3'unu kaybetmis. yani galibiyet yuzdesi %80. basketbol icin olaganustu bir kazanma orani.

    disaridaki turnuvalarda ise (3 olimpiyata da katilamamis olmasini da es geciyorum) toplam 42 mac oynayip 19'unu kazanmis, 23'unu kaybetmis. yani galibiyet yuzdesi %45. dunya 2.siyim diye ortalarda dolasiyorsan bu milletin kiciyla gulecegi komik mi komik bir galibiyet yuzdesidir.

    ama daha bitmedi.

    simdi, gelelim asil cok daha vurucu olan istatistige.

    kaan kural'in bu sene tbl icin her potacast'te neredeyse tekrar ettigi bir istatistik vardi. ligin ilk 6 sirasindaki takimlarla geri kalan 10 takimin arasinda yapilan tum maclarda ilk 6 takim sadece 1 defa yenilmisti. kendi deyimiyle ilk 6'yla geri kalan 10 takim arasinda buyuk bir fark vardi. cunku bu ilk 6 diger takimlarla yaptigi maclarda 38'e 1 gibisinden bir galibiyet yuzdesi yakalamisti.

    biz bunu biraz degistirelim de, turkiye'nin kendisi gibi(!) basketbolda avrupa'nin ve dunya'nin onde gelen takimlariyla yaptigi maclardaki galibiyet yuzdesine bir bakalim.

    simdi siki durun. turkiye bu takimlarla olan maclarda ne yapmisti. dunya kupalarinda, kita kontenjanindan gelen, lubnan, mubnan katar gibi fasulye takimlarla eurobasket'in 24 takima cikmasiyla gelen cek cumhuriyeti, portekiz, bulgaristan fln gibi takimlarla yaptigimiz maclari bir kenara cikarip koyacak olursak, kendi kalibremizde olan su yukarida son 12 senedeki derecelerini listelemis oldugum litvanya, fransa, ispanya, almanya, slovenya gibi takimlarla disarida yaptigimiz maclardaki galibiyet yuzdemiz neydi peki bu 10 senelik surecte, bunu bilen var mi?

    bu gibi takimlarla toplam 32 mac oynamis, bu 32 macin 9'unu kazanip 23'unu ise kaybetmistik. yani galibiyet yuzdemiz sadece %28'di.

    gercekten cok da dunya 2.siydik canim. tbl'yi aciklayan kaan bir de su istatistigi aciklasin bize ekurisi orkunla beraber bir zahmet. sonra bu konu hakkinda bunca zamandir kac yazi yazip cizdigini fln da soylesin. lan boyle bir avrupa finalisti, boyle bir dunya finalisti olur mu hic? hem cikip biz dunya kupasinda final oynadik artik soyle basketbol ulkesiyiz, boyle bir ekoluz fln diycen; sonra bu seviyenin takimlari olan ulkelerle olan maclarindaki galibiyet yuzden sadece %28 olacak. boyle bir dunya finalisti mi olurmus be. 2 murat 1 kaan'a gore olur. turgaya gore zaten olur.

    peki daha baska ne olmustu basketbolu bir kenara birakirsak

    bu surecte basketbolu gercekten seven adamlara cok yalanlar soylendi. maclik veya hadi en krali turnuvalik basketbolseverleri fln kastetmiyorum. bizim gibi gercek basketbolseverlere aleni sekilde cok yalanlar soylendi.

    bu yalanlardan en buyuklerinden biri, ornegin bizim bir savunma takimi olup savunmamizla maclari kazanabilecegimiz safsatasiydi. ve mac sonu veya turnuva sonu istatistikleri gosterilerek "ee yenildik ama gordugunuz gibi rakiplerimizi de 65 sayida tutmusuz" gibi palavralar atildi. istatistik dogruydu ama gercek fln degildi. turkiye senelerden beri her zaman ama her zaman basketbolu yavas oynayan bir takim oldu. hucuma yavas cikti, topu yavas getirdi, hucumda topu yavas dolastirdi, neredeyse her zaman 24 saniyeyi maximum olarak kullanmaya calisti. gerci bu taktiksel bir anlayis olmaktan ziyade hucumdaki kabizligimizin birebir sonucuydu aslinda. ama bizim basketbol fakirleri "topun kiymetini bilmek" diye muthis sacma sapan bir sey uydurup buna da bir kulp bulmustu. ornegin 2003 avrupa basketbol sampiyonasinda sampiyon olan litvanya turnuvayi 90 sayi ortalamasiyla bitiren topun kiymetini hic bilmeyen zarar ziyan bir takimdi. turkiye'nin basketbolu yavas oynamasinin sonucunda, oyunun genel yavasligindan dolayi yedigi sayi ortalamalari hep dusuk kaldi. peki yedigi genel sayi ortalamasindan ziyade; cok daha gercek degeri olan pozisyon basina yedigi sayi ortalamasi neydi acaba? bunu hic aciklayan, inceleyen tartisan oldu mu? bu ulkenin sopar, beyinsiz, hatirci, yalakalik ve yavsaklik iliklerine kadar islemis yazarlari su 62-38 biten yunanistan macindan* sonra cikip "hmm, evet yenildik ama olaya diger tarafindan bakarsak, savunma karakterimizi ortaya yine koyduk rakibi 62 sayida tutmayi basarmisiz ismailcigim" diyebildi.

    iste turk basketboluna hakim figurlerin kafasi buydu.

    dahasi ne oldu? murat murathanoglu, kaan kural, murat kosova. bu adamlari sevmeyen yoktur. basketboldan ben su an keyif aliyorsam bu basketbolun guzelligi kadar en az bu adamlarin da guzelliginden oturudur. zeka, bilgi birikim, kultur, artik aklina ne gelirse; degil sadece basketbolun bu donemin komple en kalite adamlarindan bir kacidir bunlar.

    peki bu adamlar 10 sene boyunca ne yapti? adim gibi eminim ben bu adamlarin su yukarida sayip doktugum noktalardan bir tanesini bile elestirdiklerini duymadim. tamam ben otorite degilim. peki arkadas bu adamlarin 10 senede hic mi hatasi olmadi ya? siz nesiniz arkadasim. kendi halinde bloglarinizda takilan adamlar olsaniz agzimi acip tek kelime etmem. ama birer basin mensubu olarak; calistiginiz kurumun bu turnuvalarin yayin haklarina sahip oldugunu goz onune alirsak; elestirmemek; goz yummak, ses cikarmamak nasil ahlaki bir prensiptir ya. turgay demirel senin babanin oglu, harun erdenay aile dostun, ender arslan'da 2. oglun olabilir. eger bu hissiyatin onune gecip bu adamlari elestiremeyeceksen, bundan acizsen bu maclari yorumlama arkadasim ya yorumlama. git nba maclarini anlat. sene boyunca nba'de elestirdigin onca oyuncunun, onca coach'un onca gm'in farki ne? sen su davranisini ahlaki bir yasamin neresine sigdiriyorsun? su hareketini bana bi iki dakika savunsana. yok eger sana ne oluyor kardesim, biz bu adamlarin bunca seneler boyunca yaptiklarindan gayet memnunuz; bunlar dogru seyler yapmislardir dersen o zaman bunlari bir zahmet yaz da biz de okuyalim. ama sanirsam yazacak da pek bir seyiniz yok. zira yazacak adam mikrofon onundeyken cenk'in nasil milli formayi hakettigini, tanjevicin nasil avrupa sampiyonalarinda ust uste basarili oldugunu fln da soylerdi. ama benim sizden tek duydugum; daha hazirlik maclari bunlar, e takim yorgun tabi, serbest atislarin kacmasi dogal deyip daha sonra turnuvada babayi aldigimizda da tasi taragi toplayip kacmak.

    gerci murat murathanoglu yazdi. muthis bir tanjevic ve turgay guzellemesi yazdi yillar sonra, daha yeni sayilir.* burada da belirtmis oldugumuz gibi boyle carsaf carsaf bir yaziyi hangi bir avrupa sampiyonasindan sonra yazdi kendisi acaba? buna bir cevabi var mi kendisinin?

    bundan sonra bir sey diyor muyum veya bir sey bekliyor muyum sizden? hayir. cunku boyle kafalarin egemenligindeki turkiye basketbol milli takimini izlemeyi fln coktan biraktim ben.

    basarisiz olmak ayri bir sey, ama basarisiz oldugun halde turlu sahtekarliklarla kendini basarili gostermek veya 2007 avrupa basketbol sampiyonasindan sonra tek cumle bir sey yazmamak apayri bir sey.

    her birinizi ayri ayri cok severim. ola ki oturup muhabbet etme imkani bulursam bir gun, bu omrum boyunca unutamayacagim bir ani olur benim icin. ama bize anlatmaniz gerekenleri anlatmadiniz. hani ben turgay'dan dogan'dan tanjevic'ten harun'dan fln boyle seyleri beklerim sasirmam, beni de incitmez. ama sizden gelmesi seneler boyunca cok agir koydu.

    buraya kadar hep sizden gittim, cunku bana gore degil sadece basketbol, tevazu namina hic caktirmasaniz da diger spor dallarinda nasil bir bilgi birikiminizin oldugunu cok iyi biliyorum. ayip olur, yakisiksiz kalir diye dusundugu icin futbol yorumlamayan kaan bana gore futbolu yorumlasa su ulkedeki en iyi 2-3 futbol yorumcusundan biri olur. tenis atletizm vs. fln hic girmiyorum o konularda zaten deniz deryadir. evet, siz 3'unuz ustunden gittim hep cunku 40 yilda bir gelecek kalibrede zeki, seviyeli ve bilgi birikimi tavan yapmis insanlarsiniz. bu cumleler kesinlikle az onceki elestirilerim icin bir bedel odeme fln degildir, dediklerimin aynen arkasindayim. bazi seyler nasil bizim sanssizligimizsa, sizle ayni devirde de yasiyor olmak buyuk bir nimettir benim icin. tutup burada ihsan bayulken, ibrahim kutluay gibi basketbol fakirlerini zaten muhatap alamazdim zaten hayatimda hic bir zaman da almamistim. sitemim siz 3'unuzeydi, cunku buraya kadar bu yazip cizdiklerimi turkiyede yazip cizip basina tasiyacak sadece siz 3'unuz vardiniz. siz de hic bir sey yapmadiniz. butun bunlardan sonra bu olaylarla ilgili olarak geri donup baktiginiz da gecmise donuk vicdaniniz rahatsa, bu olaylar hakkindaki gostermis oldugunuz suskunlugunuz, gormezden gelme tavirlarinizdan bir pismanlik duymuyorsaniz, bu surecte yaptiklarinizin ve yapmadiklarinizin dogruluguna olan inanciniz tamsa ben artik bir sey diyemem. belki de ben cok fevri davranmisimdir, belki de siz gercekten bu ozel hayattaki iliskilerinizin altinda ezilmissinizdir.

    caniniz sagolsun.

    son sozler olaraksa,

    turk basketbolu butun bu surecte temel olarak su 3 seyden cekti.

    1- turkiye milli basketbol takimi, takim olarak hic bir zaman, bu basinin/taraftarin salladigi gibi bir ust seviye takimi olmadi. bu olamamisligin da farkina varamadigi icin de daha da beter sacmaladi.

    2- turk basketbolcusu da hic bir zaman elit bir basketbolcu olmadi.

    ornegin bir cok kisinin hidayet'in onune koyup en basarili turk dedigi mehmet okur, post-up oyunu olmayan bir pivottu. adamin bir tane bile post-up hareketi yoktu. nba'da cok daha kolay yediriyordu bu oyununu cunku savunmalar onca mac trafigi arasinda on plana cikmiyordu. ama salt suta dayali bir oyuncuya avrupa'da hic oyle sahne mahne fln aldirmazlardi. mehmet de hic bir zamn almadi zaten. avrupa savunmalari o kadar bos degildi. eger bir nowitzki gibi hall of fame fln degilsen ki nowitzki'nin gerektiginde cikarip kullandigi post up hareketi de vardir, salt suta dayali bir oyuncu olmak, kisa bir oyuncu icin yeterince berbat bir seyken hele hele bir uzun olarak sadece belli bir nokta icin ise yariyordu. otesi icin degildi. hele hele elit bir oyuncu olabilmek icin tek basina hic bir ise yaramiyordu.

    turkiye olmayan elit basketbolcularindan, elit basketbolcularin yaptigi gibi takimina katki bekleyince ortalik daha da fena karisti.

    3- bu yukaridaki 2 maddenin sonucunda turk basketbolu senelerdir aslinda hic bir zaman olmadigi bir seviyenin takimi olarak goruldu insanlar tarafindan, sacma sapan asiri gerizekalica bir duygusallikla da hicbir zaman elestirilmesine izin verilmedi. hatta elestirenlere de futbol taraftarisiniz diyerekten agir hakaretler, kufurler bile edildi. su yukaridaki 2 madde kadar hatta belki de daha fazla olarak da, bir muhalefenin olmamasindan, elestirisizlikten, kendisine saglanmis olan dokunulmazlik zirhindan cekti milli takim.

    ama en fazla su yukarida anlatmis oldugum tum olaylarin musebbisi olan "gerizekali" kafadan cekti.

    bu 12 senelik surec federasyon-takim-basin ucgenidir diyebiliriz belki de. veya turk basketbolunun dununun, bugunun ve yarinin mahvolmasi da diyebiliriz. en azindan 3-5 kisi de olsa su yukaridaki kiyaslama yaptigim ulkelerin basarilarinin gercek bir basari oldugunu gorup bizimkilerin ise fake oldugunu da mi goremiyordu. hic mi farkinda degiliz bizim basarilarimizin aslinda basari masari falan olmadigini.

    turkiye a milli basketbol takimi'nin almis oldugu 2 tane ikinciligin kendi basketbol seviyesiyle uzaktan yakindan fln alakasi yoktu. takip eden yillar boyunca yapilan sey, ev sahibi olarak elde edilen bu 2 derecenin her turlu basarisizligi, beceriksizligi ortbas etmek icin buyuk bir ustalikla kullanilmasiydi.

    bu surecte bu takimin en buyuk sansiysa 2 balon basari, kafasi basketbola zerre basmayan yalaka basin mensuplari/kafasi basip da 3 maymunu oynayan basin mensuplari ve basketboldan zerre anlamayip da "abi bak turkiye bir turnuvada ikinci fln oluyor, nasil oluyor ne oluyor anlamiyoruz ama duyarsiz kalmayalim" diyip derinlemesine fln dusunmeyen, milliyetci duygularla hareket eden bir taraftar toplulugunun destegiydi.

    bu kadar yazmis olmama ragmen hala daha soylenecek cok sey var. sonuc mu , son soz mu?

    kandirilmanin iki yolu vardir demis søren kierkegaard. bir tanesi dogru olmayana inanmak, bir digeri ise dogru olana inanmayi reddetmek.

    biz ikisini de yapiyoruz.
  • genç olduğu iddia edilen takımın yaş ortalaması 27, bugün elendiğimiz ispanya'nın ise 28.1, o da yani 2 tane 37 yaşında adamla geldikleri için. sırbistan'ın 26.5, yunanistan'ın 26.5, fransa'nın 26.5. bizi duman eden letonya'nın 26.4. yani anlayacağınız genç kadro geleceğimiz umut veriyor falan bunlar tamamen tipik avunma goygoyları. kendi evimizde düzenlediğimiz turnuvada 2 tane sikindirik takımı yenip korkunç ötesi vasat bir kadro ile elenmişiz ama inanılmaz bir mutluluk hakim. oyuncuların hakkını teslim etmek lazım herkes yapabileceğinin sınırlarını zorladı, fakat en başta federasyon ve teknik ekip korkunç bir kabızlık içerisinde alt jenerasyonların kullanımı konusunda. şu takımda gelecekte bir şey yapmasını beklediğin iki kişi gerçekten de çok kaliteli oyuncular olan furkan ve cedi, peki bu adamlar kimlerle o başarıları elde edecek? allasen bir sonraki turnuvada kimden bir şey bekliyoruz? melih, barış, sertaç, f.aldemir, göksenin, semih, erkan falan bunlar mı gelecek? bu yazdığım vasat ve bitik oyuncuların yerine tolga geçim, ömer faruk yurtseven, okben ulubay, egemen güven, egehan arna, eray akyüz, ragıp atar gibi çocukları alıp oynatsaydın o zaman gelecekten umudumuz var deme hakkın olurdu. adam diyor ki okben olsa marc gasol'un içinden mi geçecek. yahu olay o zaten, o olmadığında da geçemezsin bu turnuvada. bizimkilerin yaşıtı hernangomezler bu turnuvada oynarken adamlar bunun karşılığını bir sonraki turnuvada alacak. ama sen elinde bir gram olsa bile pırıltı gösteren oyuncular varken hala yitik adamlarla kadro kuruyorsun. sponsorlar sayesinde yabancı şovuna dönen ligde zaten oynamıyor bu adamlar, rekabetçi maç oynatabileceğin tek platfom burası ve sen onda bile iddian yokken risk almaktan acizsin. avrupa şampiyonu olan takımın kaptanı bile tüm sezon oynadığı en rekabetçi maça eylül ayında çıkıyor bütün sezonu havlu sallayarak geçirdiği için. zaten hiçbir şey yapamayacağını düşündüğün bir turnuvaya hangi akla hizmet bu kadar vasat oyuncuyu doldurup gidersin be arkadaş, şu turnuvayı jenerasyon kazanmak için kullansana. ondan sonra rakibin 24 yaşındaki yıldızı seni perişan ederken senin 24 yaşındaki oyuncunun eli titriyor çünkü adam ilk kez şans buluyor. allahını kitabını seven gitsin sırbistan'ın 2009'da avrupa şampiyonasına katıldığı kadroya ve yaşlarına baksın. jenerasyon öyle oluşturulur, geleceğin takımı öyle kurulur. arkadaşlar basketbol, futbola göre kat kat daha kaliteli insanlarla yapılan bir spor. o yüzden sahada gördüğünüz bu özverili oyun sizleri şaşırtmasın. ama hakikaten saçma salak züğürt tesellileri beni öldürecek, şu kadroya bakıp gelecekten umutlu olan biri varsa gitsin curling takip etsin bu kadar diyorum. son senelerde her şeyde olduğu gibi basketbolun da içi son sürat boşalıyor ülkemizde.
  • pek çok kişi bu prim mevzusuna takılmış ama bence biraz yanlış yerden takılmış. bu tip konular "asgari ücret şu kadar", "memleketi temsil eden avukat bu kadar", "hayatım boyunca deli gibi çalışıcam o parayı göremem" ölçeğinde karşılaştırılmaz. bu uluslararası bir mesele. ölçeği de yerel olmamalı.

    ancak prim mevzusunu doğru şekilde diğer ülkelerin primleriyle kıyasladığımız zaman hakikaten kantarın topuzunun kaçtığı ortada. ispanya 2006 dünya şampiyonu olduğunda prim kişi başı 160 bin euro'ydu misal. (ki o şampiyonluk ispanya'nın uluslararası arenada ilk altın madalyasıdır). şampiyonluk primi bu. yarı finalde abd'yi eleyip çok sükse yapan sonra finalde yenilen (bize daha çok benziyor) yunanistan'da tüm takım 500 bin euro'yu paylaşmış. ya da bu turnuvada bizim gibi sadece abd'ye yenilen, bir basamak altımızda kalan litvanya kişi başı 4300 euro aldı.

    28 milyon tl'nin basketbolun yarattığı ekonomiden değil devlet kasasından, 73 milyonun vergilerinden verilmesi, bunun verilirken şeklen son derece uygunsuz bir törenle, herkesin gözüne sokar gibi yapılması apayrı meseleler.

    türkiye için çok özel bir başarı söz konusu. bu durumda kişi başı ispanya'nın şampiyonluk primi kadar verilseydi mesela, devlet de 20-30 milyon tl ayırıp basketbol altyapısına yatırım için verseydi daha uygun olmaz mıydı? yok ama bizim her şeyimiz günlük, her şeyimiz makyaj, her şeyimiz maddi manevi
  • ayımız çok yıldızımız az ile özetlenebilecek takım.
  • dünya basketbol şampiyonaları tarihinde oynadığı 28. maçında 19. galibiyetini almış olup galibiyet oranı açısından tüm zamanlar sıralamasında 6. sırada yer almaktadır.

    1. sovyetler birliği %83
    2. abd %82
    3. yugoslavya %76
    4. litvanya %71
    5. ispanya %69
    6. türkiye %68
  • 2014 dünya basketbol şampiyonası'ndan çeyrek finalde elenmiş takımımız. koç ve oyuncu bazında sıcağı sıcağına bir değerlendirme yapmak istedim.

    ergin ataman: milli takımın başına getirilebilecek yerli antrenörler arasında en doğru seçimdi. seçtiği kadroda en büyük hatası şüphesiz melih mahmutoğlu yerine barış ermiş tercihi oldu. ama yine elindeki kadrodan maksimum verim almasını başardı. başarılıydı diyebilirim.

    ender arslan: anlamsız şut tercihleri ve yavaş oyun kurması nedeniyle çok eleştiriliyor ancak milli takımın elindeki en iyi oyun kurucu bu arkadaş. derrick rose var da seçmiyoruz gibi eleştirmenin anlamı yok, alttan gelen oyuncular takıma alışana kadar ilk 5 oyun kurucumuz olmaya devam edecektir. elinden geleni yapıyor, iyi bir turnuva çıkardı.

    kerem tunçeri: artık 35 yaşında ve benchten katkı veren bir oyuncu olmasına rağmen yine basketbolda zekanın önemini gösteren performans çıkardı, kritik şutları ve asistleriyle geri döndüğümüz maçlarda çok önemli katkı verdi. ama yine de bu son turnuvası olmalı.

    cedi osman: bana göre takımın en iyi savunmacısı. ilerde ilk 5'in vazgeçilmezi olacak ancak çok genç ve bu turnuvada gençliğinden kaynaklanan hatalar yaptı. koçun kendisine yeterli süreyi verdiğini düşünüyorum ve aldığı sürede kendisini ispatladı. bu formayı bir daha bırakmaz.

    barış ermiş: milli takımda yeri yok, olmamalı.

    sinan güler: 2010'da ömer onan'a verilen "rakiplerin en skorer oyuncularını kitleme" görevi bu turnuvada kendisindeydi. ömer gibi bir performans çıkaramasa da elinden gelenin en iyisini yaptı. hücumda kimsenin düşünmediği kadar iyi bir performans sergiledi. takıma umudun kaybedildiği anlarda dahi her daim canlılık katıyor. milli takımdaki yerini kesinlikle hak eden bir oyuncu.

    cenk akyol: kendisi tam bir canlı bomba. günündeyse rakipler için gününde değilse kendi takımı için. finlandiya maçında kritik şutu soktu ancak öncesinde bomboş atışı kaçırdı. kendisine en çok ihtiyaç duyulan litvanya maçında yokları oynadı. milli takıma alınmamalı diyemiyorum çünkü rotasyon belli ancak çok çalışması lazım.

    emir preldzic: turnuva boyunca hem olumlu hem olumsuz takımın en çok konuşulan ismi oldu. kendisini sona sakladım çünkü tartışmasız bu turnuvada milli takımın en önemli oyuncusuydu. yeri geldi 1 numara oynadı yeri geldi 4 numara oynadı ve hiçbirinde sırıtmadı. bunları yaparken de takımın sayı ve asist istatistiklerinde birinci, ribaundlarda da ömer aşık faktörü sebebiyle ikinci olduğunu belirtelim. eleştirileri kesinlikle hak etmiyor. bu takımın ona çok ihtiyacı var.

    barış hersek: çok heyecanlı. genç bir oyuncu mu diye baktım ama yaşı da 26 olmuş artık. heyecanı oyununa olumsuz yansıyor ve istediklerini bir türlü yapamıyor sonunda da zararı takımına oluyor. kendisine verilen şansı değerlendiremedi, bu takıma bir daha girmesi zor gözüküyor.

    kerem gönlüm: bana göre milli takımda en beklenmedik katkıyı veren isim, 36 yaşında olmasına rağmen genç ve kendini ispatlamaya çalışan bir oyuncu gibi mücadele etti. son maçlarda performansının ödülünü maçlara ilk 5 başlayarak da aldı. onun da son turnuvası olacak ancak zirvede bıraktı bana göre.

    oğuz savaş: kenardan gelerek çok iyi katkılar verdi. yeni zelanda maçını adeta tek başına çevirdi. hiçbir zaman yıldız oyuncu olmadı ancak oyun zekası ve skor gücü ile bu takımda her zaman yerini hak eden bir oyuncu.

    furkan aldemir: savunmada nispeten başarılı, ribaund yeteneği üst düzey, ama hepsi bu kadar. biz kendisinden 2010'da semih erden'in verdiği katkıyı vermesini bekledik, o seviyede bir oyuncu değil. hatta şu an oynadığı galatasaray takımında bile oynamayı hak ettiğini düşünmüyorum. ersan ve enes'in dönüşüyle kendisine elveda deriz.

    ömer aşık: muhteşem bir oyuncu. her geçen yıl değil adeta her oynadığı maç sonrası üzerine bir şey katıyor kendisini geliştiriyor. serbest atışlarını eleştirenleri görüyorum da bu adamın çok değil 1-2 sene önce nasıl serbest atış kullandığını görseler şaşarlardı, onu bile elinden geldiğince geliştirmiş. savunması olağanüstü, pota altını karartıyor. bu turnuvada kendisini yalnızca anthony davis zorladı onunla da bu sene takım arkadaşı olacaklar yine çok şey öğrenecektir. son litvanya maçından önce kendisine serum takıldığını öğrenmemle saygım bir kat daha arttı. diyebileceğim tek bir şey var. helal olsun.

    bu takım benim saygımı kazandı. ilerisi için ümit verdi, çok daha iyi olacaklarına inanıyorum. yeter ki biz desteklemeye devam edelim.
  • yolda kalan arabayı ittirerek, suyu en üst rafa koyarak, yürüyen merdiveni durdurarak zorla çalıştırdığımız milli takım. yok arkadaş bir insanın içinde istek olacak. olmuyorsa verelim sanayiye çalışsınlar. napalım.
  • ecnebilerde "medal of honor" diye bir madalya vardir.. onur madalyası yanı.. bu madalyanın tanımında kısaca şöyle der

    "işbu madalya, görev tanımının ötesinde hizmetlerde bulunan insanlara verilir"

    ecnebinin birisini takdir etme, prim verme sistemi budur.. adamdan beklemediğin, yapmasını istemediğin muhteşem bir iş yaparsa ona ödül verirsin.. tüm batıcıl ödül sistemi bunun üzerinedir.. misal adamdan siperi savunmasını istersen, ve o çıkıp kimsenin kaldıramayacağı mermiyi, kendisinden bunu yapması beklenmediği halde kaldirip topa yerleştirirse bu onur madalyası demektir..

    ama bizde insanlar yapmaları gereken işleri yaptıkları zaman, ödüllendirilmek isterler.. üstelik halkın paralarıyla.. lafı dolandırmadan söyleyeyim, basketbol, futbol milli takımları mesela kendilerinden beklenen "şampiyonluğu kovalama" işini yaptıkları için, senin benim vergimi cebe indirmeyi düşünürler.. olay bir garip.. servet düşmanlığı değil niyetim, halkın parasını, halka hizmet olarak kullanılması gereken parayı, görevleri olan şeyi yapan insanlara dağıtmayı içime sindiremiyorum.. hepsi bu..
  • eurobasket 2005 başlığındaki entrylere baktığımızda elenmemizin en önemli nedenleri hidonun umursamazlığı ve kerem gönlümün üç numara oynatılması olarak gösterilmiş ve tanjevicin garip rotasyonunun takımın ritmini bozduğu söylenmiş. yıl 2013 olmuş biz hala aynı şeyleri tartışıyoruz.sırf bu bile neden başarısız olduğumuzu gösterir nitelikte
hesabın var mı? giriş yap