• ilber hocanın deyimi ile tek amaçları etin yağlı kısmını ele geçirmeye çalışmak olan anadolu bebelerinin yaşadığı ülke.
    sağcısı solcusu yok zira sınıfsal bir toplum yapısı yok, maaş dedin mi memuriyet dedin mi herkes bir hizaya geçiyor. tbmm'nin milletvekili maaşları konusunda gösterdiği tam konsesusu vatandaş gösteriyor. o yüzden eğer siyasete girmek isteyen varsa seçmenini beslemesi gerekiyor. oy alacağınız insanların maaşlarını aksatmamalısınız anında ipinizi çekerler gerekirse vergileri arttırın ekonomiyi kitleyin gidin x ülkeye dilencilik yapın ne yaparsanız yapın memurun işçinin imamın belediye görevlilierinin maaşını ödeyin.
  • şunu herhalde kabul etmemiz gerekiyor; devlet deri değiştirdi. devamlılığını bu şekilde sağlamak istiyor. bu değişime direnen ciddi bir engel yok, kalmamış. aydınları katledilmiş düzende istedikleri gibi at koşturuyorlar. iktidar değişse de devlet yeni derisini soydurmaya niyetli değil, partiler değişse de bunu benimsesen iyi olur, ikazında.
  • yardım politikasını anlayamadığım oluşum. insani boyutunu bir kenara bırakırsak sıfır diplomasiyle yardım yapıldığına eminim. afrika kıtasındaki her ülkeye neden yardım götürüyoruz. bir çıkar elde ediyor muyuz? mesela lejyonerlerimiz var mı orada?ya da yaptığımız yardım karşılığında kıta ülkelerini bize bağımlı hale getiriyor muyuz? bugüne kadar somali'ye yaptığımız yardımlar karşılığında ne aldık? ülkede sanırım bir tane askeri üssümüz var. ya da filistin meselesinde neden koca bir devletle uzlaşmak yerine azınlık tarafını destekliyoruz hala. üstelik doğu akdeniz'de müttefik kazanmak bu kadar önemliyken.

    diğer devletler bizim tam aksimize, yaptıkları yardımları sadece bm kürsüsünden hava atmak için yapmıyor. kuzey afrika'da fransa'nın isteği dışında düdük öttürebiliyor mu acaba fas ve cezayir?ya da amerika sisi ve prens selman'a niye yatırım yapıyor. kaz-tavuk meselesi. e peki biz kaz gelmeyecek yerden tavuk esirgemiyoruz. daha makyevelist bir politika izlemeliyiz.

    not:işbu entry rasyonel olarak yazılmıştır.
  • iktidara gelenler bir zamanlar bu ülkeyi tüccar mantığıyla yöneteceklerini söylemişlerdi.
    yapmayın, etmeyin, kıymayın dedik kıydılar. lakin oy alıyorlardı böyle yönetmek için yapacak bir şey yok.
    ama herkes bilir ki bu kadar büyük bir yapılanma şahıs şirketi olarak yönetilemez yönetilmemeli.
    yönetiyorlar.
    şahıs şirketi ve kulları olduk resmen.
  • hiçbir şeyi beş para etmeyen, diplomaside var olmayan ülke.

    pasaportu desen hiçbir yere vizesiz sokmaz. üç gün bir yere gitmek için sadece başvuruda 150 euro harcatır size. sürücü belgesi desen üç beş ülke dışında teste tabi tutulmadan çevirtemezsiniz. o da 700eur girecek bulunduğum ülkede; araplar, balkan ülkelerinin vatandaşları, israilliler falan 60eur'a hallediyorken. konsolosluk deseniz bir boka yaramıyor. evrak işiniz oldu mu yokuş üzerine yokuş yapmaktan geri kalmıyorlar.

    bir gün başka bir yerlerden vatandaşlık alacak koşulları sağlarsam arkama bakmayacağım.

    edit: uluslararasi gecerli bir kimlik olmaktan bir adim oteye gidemeyen türk pasaportuna 10 sene sahip olmanin bedeli de 1154tl.
  • resmi olarak hayatını devam ettirmektedir ancak kurulurken beslendiği bütün değerler ve sonrasında da elde ettiği bütün kazanımlar yok olmuştur. kısaca beyin ölümü çoktan gerçekleşmiş devlettir.*

    bunun önemli bir sebebi de ekonomi aslında. bu ülke hiçbir zaman ekonomik anlamda iyi olmadı. halk asla refah seviyesine ulaşamadı. zaten bu yüzden en temel ihtiyaçlarını karşılayamayan halk bilimle, felsefeyle, sanatla tanışamadı. çünkü medeniyet aç karnına inşa edilemez. eğer halkın durumu ekonomik olarak iyileştirilseydi bugün sokak röportajlarındaki anlamsız cevaplara çıldırmıyor olurduk.

    ancak şu anda bambaşka bir çukurda olan bir halktan bahsediyoruz. bu ekonomik kriz artık çok tehlikeli boyutlara ulaşmış durumda. böyle giderse artık resmi anlamda da bir türkiye cumhuriyetinden bahsedemeyeceğiz.
  • ya sanırım bu ülkenin özeti godfather 3'ün tek bir sahnesinde yatıyor.

    https://www.youtube.com/watch?v=unes2uwc6xw

    ne zaman bir şeyler yolunda gitti diye düşünseniz, veya bir duruma alışsanız, sakinleşseniz, rahatlasanız bir şekilde türkiye cumhuriyeti sizi tekrar çıkılamayan girdabına çekiyor. içerisinde silkeliyor, kusturuyor ve tıpkı michael gibi sizi de bir "şeker komasına" sokup kriz geçirtiyor.
  • güzel ülkem. ilk nefesimi aldığım ve son nefesimi yine üzerinde almak istediğim ülkem.

    "divan, nazım hikmet, ikinci yeni
    kaç gündür adını düşünüyorum
    ne demiş uçurumda açan çiçek
    yurdumsun ey uçurum"
  • (bkz: atatürk'e ingiliz ajanı diyen türk jandarması) olayı da göstermektedir ki türkiye'yi dönüştürmek isteyenler tam gaz çalışıyor.

    türkiye'nin önündeki ve içerisindeki en büyük gizli tehlike din maskesi takmış cemaat ve tarikatlerdir. ve hedefleri sadece türkiye cumhuriyetini kuran ilkeleri yok etmek değil.

    bu tür cemaat ve tarikat yapılanmalarının ilk ve daimi hedefi kadındır. her zaman erkek egemen toplumu överler ve zaten bunun üzerine kuruludurlar. kadınların hakları din hocaları, babaları, kocaları ve bu sıra bitince oğullarının keyfiyetine göre kısıtlanmıştır. kadının ne giyeceği, ne kadar eğitim alması gerektiği ve hangi mesleklerde çalışabileceği bellidir ya da tüm bunlar çeşitli yasak ve kısıtlamalara bağlıdır.

    bunlara** göre, kadının aklı ve vücudu noksandır. kadından ilk beklenen çocuk üretmesidir. kadın, bu tür cemaatlerin ve tarikatlerin tasavvur ettiği toplumda önce (ve sıklıkla sadece) çocuk üreticisi anne konumundadır. gerekirse kadının sesi bile günah kabul edilir*. kız çocukları yine baba, müstakbel koca, abi/kardeş, hoca, şeyh vb. sıfatlı erkek keyfiyetine göre belirli bir yaşta evlendirilebilirler.

    örnekler ne yazık ki saymakla bitmiyor. bir türk milliyetçisi olarak türkiye'nin geleceği için kendi cenahıma bile değil önce kadınlara güveniyorum. çünkü bu tür cemaat ve tarikatlar siyasal egemenliği ele geçirdiği zaman, işlerinden olacak ve evlere kapatılacak, vücutları hakkındaki kararları ellerinden alınacak, sahte hadislere dayandırılarak her türlü hakkı ve hukuku yenilecek****; hapislerde, sokaklarda ve hatta kendi evlerinde süründürülecek olan yine kadınlardır.

    işte böyle bir gün gelmeyecek; çünkü o hocaların, dervişlerin, şeyhlerin önünde pısırık pısırık el pençe divan duran erkeklere karşı türk kadını var. başörtülü/açık, liberal/muhafazakar, milliyetçi/solcu, natocu/avrasyacı, kedisever/köpeksever, beşiktaşlı/fenerbahçeli, iyi partili/akpli, menemene soğan katan/katmayan fark etmez türk kadını önceki paragraflarda tarif ettiğim karanlık ve aşağılık senaryoların türkiye'de gerçekleşmesine asla izin vermeyecektir.

    adını koymazsam olmaz, aşağıdakilerin uzun vadede niyetleri bellidir:
    (bkz: menzil cemaati)
    (bkz: ismail ağa cemaati)
    (bkz: nur cemaati)
    (bkz: ışıkçılar)
    (bkz: nakşibendilik)
    (bkz: fetö)
    ve diğerleri...
  • ülkenin kamuya ait üniversitesinin tıp fakültesinde altı sene okuyup hekim olmuş kosovalı, anadillerinden birisi türkçe olan türk kökenli akrabama çalışma izni vermeyen, akrabam okurken oturma izni için başvuran ve bizden yani kendi ailelerinden imza alan ailesine oturma izni vermeyen,

    buna karşın türkçe konuşamayan ve öğrenmeye niyeti olmayan, anadolu geleneklerine toplumuna karşı hiçbir sorumluluk duymadığı gibi anadolu halkına saygı da duymayan at hırsızı tipli bomboş insanlara boncuk dağıtır gibi çalışma ve oturma izni dağıtan,

    sorsan adaletin timsali ülkem. ne günlere kaldın be memleketim.

    (bkz: aslanı kediye boğdurmak)

    .edit: deyimi yanlış hatırlıyormuşum, üzgünüm.
hesabın var mı? giriş yap