• herkese göre çok da farklılık göstermeyecek bir sorundur aslında. en klişesinden "cahillik" diyerek kapatabiliriz belki bu konuyu. fakat biraz yukarıdan bakılarak yapılan bir eleştiri gibi kalıyor sanki bu. cahillik tamam da dünyada tek cahil olan ülke insanı biz miyiz? değiliz elbet. cahilliğimizin yanında çok başka sorunlarımız da var. mesela çıkarcılık, güce ve güçlüye duyulan sonsuz hayranlık, anlamsız bir fanatizm (gerçi fanatizmin anlamlısı da olmaz herhalde), kibir, hasetlik, sürü psikolojisi...

    işi "cahillik" sınırından çıkarıp biraz detaylandırmaya kalktığımızda hepimizin aklına başka bir sürü şey daha geliyordur eminim. bunların hepsi göreceli hepsi duruma göre değişkenlik gösteren, aslında "türkiye insanı"nın genelini yansıtmayan düşünceler olabilir tabii haklısınız.

    bütün bunların dışında "vicdan" diye bir kavram var ki bunun olmaması; "vicdansız" insanlar olmamız çok ağır geliyor bana. bunu yakıştıramıyorum insanlığa. özellikle de bu coğrafyadaki insanlığa hiç yakıştıramıyorum. şimdi diyeceksiniz ki "bizim insanımız aslında vicdanlıdır" yahu vicdanlı olma davranışımız bile çoğu zaman sürü psikolojisinden kaynaklanıyor fark etmiyor musunuz? binlerce cinayet işleniyor ama biz nedense birkaç tanesini çok kafaya takıyoruz. binlerce tecavüz olayı oluyor ama nedense sadece birkaç tanesi herkesi derinden yaralıyor. binlerce insan "vatan" kavramının her farklı görüşten insana farklı şekillerde yüklediği bağımsızlık, bölünmezlik, kutsallık vs. gibi sorumluluk dürtüleri yüzünden ölüyor, ölüyor, ölüyor ama biz nedense sadece bazılarına üzülüyoruz... vicdanlı olmak böyle bir şey değil. herkes üzülüyor diye üzüleceksek ya da çok da gündem olmadı diye hemen unutacaksak vicdanlı olmuş olmuyoruz...

    başlığı "türkiye insanı" olarak açmamın sebebi etnik köken, ırk, dil, din vs. ayrımı olmaksızın türkiye'de yaşayan herkesten bahsediyor olmamdır. umarım başlık taşınmaz.
  • adaletsizlik ve cehalet bu ülkeyi bu hale getirenlerdir.

    velhasıl cehalet adaletin sağlanmasını engelliyor, bu durumda
    en temel sorun cehalettir tek başına.
  • şark kurnazlığıdır, çıkarından başka bir şey düşünmediğinden rahatlıkla acımasız ve ahlaksız olabiliyor. bu tip insanlara göre zafere giden yolda her yol mubah, senin canın yanmış, hakkın yenmiş, mağdur olmuşun, aç kalmışın umurlarında değil bunu da keyif alarak yaparlar. en trajik olan ise bunca pisliği de dindarlık kisvesiyle kamufle etmeleri.
  • türk milleti zekidir, türk milleti çeviktir, türk milleti muhteşemdir diye diye türk milletinin götünü kaldırırsan bu insanlar da tabi ben nasılsa mükemmelim en üstün ırkım falan diye düşünüp iki adım öteye gidemezler. ya ne olacağıdı.

    temel sorun, hala kendini mükemmel ve eşsiz sanmaktır.

    özellikle de batının türk kelimesini duyunca neden burun kıvırdıklarının en iyi kanıtı da budur. çünkü onlara göre, işe yaramaz, burnu havada, ukala, cahil ve kurnaz bir milletiz, üstüne böyle olduğumuzun farkında olmayan bir milletiz. onlar düşünüyorlar ki, bu huyumuz yüzünden gazla çalışıp, çok güzel galeyana gelip inanılmaz bir piyon olma özelliğimiz var.

    çözüm, kafalardaki ilkokul 5 düzeyindeki tarih bilgisini bir kenara atıp, bol bol okuyup, her okuduğuna da inanmadan bol bol araştırmak, bol bol gezmek görmek, insan görmek, farklı hayatlar görmek, empati yapmak, ufkunu, beynini, fikrini, dolayısıyla önce kendi kafandan ve kendi hayatından başlayarak çevreni değiştirmekten geçiyor, şahsi fikrim. kolay bir iş değil velhasıl.
  • kesinlikle tahammülsüzlük ve empati eksikliğidir. trafikte,işte, sokakta vs heryerde bunu rahatlıkla görebilirsiniz.

    birbirine saygı göstermeyen bencil bir topluluğa dönüştük.
  • biat zihniyetidir.

    kuralların, kanunların üstünlüğünü kabul eden bir toplum hiç olamadık. varsa yoksa liderler. bu en eğitimsizinden en eğitimlisine kadar böyle. başımızdaki ne buyurursa o. en basitinden, adama değişik bir parti adı söylesen, ilk soracağı soru "onların zihniyeti ne" yerine "kim onların başkanı" olur. lider odaklıyız abi, biat zihniyeti kopmuş gitmiş.
  • yalanlarla yaşayarak gerçekleri değiştirmeye çalışmak. kısaca hep kendini kandırmak.
  • egitimsizlik,bilmediği veyahut araştırmadığı konu hakkında konuşabilmesi ve kendinden fazla emin olma.
  • uzayıp gidecek listedir, lakin bugün ve hatta yüzyıllardır aynı sorunlar etrafında dönüp durmasının asıl nedeni için;

    (bkz: bana dokunmayan yılan bin yaşasıncılık)
    bu kadar çok "aman bana ne (yea)" benzeri bir cümle kullanılan başka bir dil var mıdır diye merak ediyorum.

    (bkz: ikiyüzlülük)
    hepimizin her gün karşılaştığı durum. sokağa tükürene, çöpünü atana verip veriştirir ama kimse yokken etrafta aynı haltı kendi de yapar, hırsıza söver hırsızlık yapar, rüşvet alana kızar fırsatını bulsa çuvalla götürür vs. vs.

    (bkz: biat kültürü)

    ben düşünmeyeyim biri baş olsun bana ne yapacağımı söylesin. ben hiç kafatasımın içindeki kütleyi yormayayım.

    ve tabi ki

    (bkz: kolaycılık)
    (bkz: kolaya kaçmak)

    bir işi olması gerektiği gibi değil de daha çabuk, daha kolay bitirme isteği. bunda kötü bir yan yok, pratik olmak iyi güzel hoş da, pratik olmak adına işin içeriği, kalitesi, ortaya çıkan ürünün niteliği değişiyor ise tamamen büyük bir hata. eğitim sistemi, inşaat, kamu, sağlık sektörlerine, tarıma, nereye bakarsanız bakın bu sorunu görebilirsiniz. başka toplumlarda da olabilir belki ama bu kadar yaygın mıdır ya da o toplumlar mıdır referans alınması gereken. o kısmı okuyucunun yorumuna bırakıyorum efenim.
hesabın var mı? giriş yap