• aslen tanım olarak kendim binerken sorun olarak görmediğim, göremediğim eylem. örnekler benden. bir seferinde bir motosikletli yanıma geldi. "tehlikeli kullanıyorsun" dedi. şaşırdım. yaptığım tek şey, minibüsün solundan hızla geçmek. adam tecrübeliymiş. minibüs aniden sola atlayabilirmiş. şaştım.

    lastik indi. bal gibi biliyorum sibop lastiği ernemişti. * bisikleti elimle ittiriyorum. ön lastik yassılmış. kafamda kask. millet kaskımla dalga geçiyor hala. "lan herif bisikleti gezmeye çıkartmış, yine de kask takmış". yardım etmek mi? yapan var tabii. ama çoğu damdan düşmüş, halden anlayan insanlar. hepiniz damdan düşesiniz diyorum.

    emirgan'a doğru yaklaşıyorum. 7-8 motosikletten oluşan bir chopper sürüsüne denk geldim. bir tanesi, arkasında kız arkadaşı * olduğu halde, motor olayını geçip ayaklarını boşa çıkarttı. bisiklet pedalı çevirir gibi havada ayaklarını döndürmeye başladı. aklınca dalga geçiyor. kramp girene kadar pedala bastım. yanına gelip elimle motosikletin gazını açıp kaparcasına elimi çevirmeye başladım. motor olsa "ığn ığğğnnn" yapar. ikisi birden koptu gülmekten. ben niye utanayım. sen utan.

    kuzeyden ikinci köprünün bacağına doğru gelirken bir araç beni ciddi ciddi kaldırıma sıkıştırdı. sağ koltukta bir adam * kendinden yirmi yaş genç bir kadına araba kullanmayı öğretiyor. bendeniz de 800-900 kiloluk bir araç ile kaldırım arasında bok yoluna gidiyorum. fren sıkıp sağlam bir el hareketi yaptım. zaten adrenalin üst seviyede. bir de ehliyetsiz bir sürücü ile değer verilmemezliğin sınırı arasında gidip geliyorum. adam arabadan indi. cep telefonuyla polisi aradım. bir anda yok oldular.

    sabahın üçünde bebek civarlarında bisikletteyim. bir minibüs yaklaştı. yavaşladı. bir el enseme sağlamından, şöyle gözlerde şimşek çıkartanından bir tokat attı. frene basmadım. aksine pedala bastım. plakasını aldım. ardından sert bir fren dönüşü yapıp az önce gördüğüm polise doğru gittim. olayı anlattım. plaka için ilkin "ve he ee hede hödö" dedim. tabii tabii diye suratıma bakıyorlardı. plakayı "34 van hakkari edirne hede hödö" diye söyleyince adam da telsize asıldı. "tamam biz yakalarız" dedi. koştu gitti.

    ataköy beşinci kısımın sahil yoluna doğru ilerliyorum. beyaz bir vectra ile bir başka araç yol konusunda bir ileri bir geri yöntemiyle kapışıyorlar. ben de aradan fırladım geçtim. vectra inisiyatifi kaybetti. yüz-iki yüz metre gittim. yanımda beyaz bir vectra belirdi. yavaşça yaklaştı. ben de kaldırıma doğru yaklaştım. ittirdi. ittirdi. ben bisikleti kenara fırlatıp (ki kilometre 40+ gösteriyordu, tam hatırlamıyorum) kendimi kaldırıma attım. kaldırımda ben sabit duruyordum. karayolu köprüsünün bacağı da bana doğru yaklaşıyordu. o karayolu körüsünün bacağı durduk yerde bana çarptı (öyle gözüküyor) yıldızları gördüm. düştüm. iki hafta sargılar, alçılar içinde yattım. pelvis, yüzer kaburgalar ve bacak kemiklerinde ezikler vardı. tek suçum adamın 20 saniye gecikmesine yol açmak.

    bunca tecrübeden (ki her birini aklıma geldikçe yazarım) sonra şunu söyleyebilirim. zor iş. kimse daha henüz motosiklete saygı göstermeyi öğrenememiş. motosikletliler bisikletlilere saygı göstermeyi öğrenememiş. yurdum insanı için bisiklet sürmek akıllı işi değil. hele ki hazımsız insanlar trafikteyken. çok zor türkiye'de bisiklete binmek
  • can ve mal güvenliği açısından tehlikeli, velakin bir o kadar da zevkli eylemdir. hem yazılı hem de de facto kuralları vardır. açalım pandoranın kutusunu;

    - araba gibi dört teker üzerinde olmadığı için ne kadar da profesyonel olsanız - eğer küçük çocuklar gibi arka lastik yanlarına iki küçük teker takmadıysanız - eninde sonunda belediyelerimizin inşa ettiği yamalı yollarda denge probleminiz olacaktır. denge problemi demek yerle yeksan olmak demektir. her bisikletçi mutlaka düşeceğini hesaba katarak tedbir almalıdır. en temel tedbir kask ve bisiklet eldivenidir. bazı bisikletçi arkadaşlarda dizlik de görmüşlüğüm vardır ama hareket kabiliyetini sınırlayacağı için gerek yoktur.

    - şehrin tozlarından ve arazide kullanacaksanız mucuklardan korunmak için muhakkak gece ve gündüz için tasarlanan gözlükler kullanılmalıdır. gözlüğün fazla havalı olmamasına dikkat edilmeli zira - tecrübe ile sabittir - egzozu çıkarılmış motorsiklet kullanan bir takım şahıslar siz bisiklet sürerken yanınıza yaklaşıp gözünüzden gözlüğü çekip alabiliyorlar.

    - yine şehir içinde kullanacaksanız pedallere kalpiye takmanızı kesinlikle önermem. ( kalpiye ayaktaki itme ve çekme gücünü maksimum kullanıp hızı artırmanızı sağlayan bir tür kilit ve kayış sistemidir. özellikle uzun yol bisiklet yarışlarında kullanılır ) benim gibi şehir içinde bisiklet kullanırken pedallere kalpiye takıp, ilk kırmızı ışıkta durduktan sonra ayakları kalpiyeden çıkarmayı başaramayıp yanlamasına bir arabanın üstüne yıkılabilirsiniz. artık arabanın içinden şansınıza arnold mı çıkar, şahin k mı çıkar bilemem.

    - türkiye'de kafanızda kaskla ve kıçınızda taytla bisiklet sürmeye kalkarsanız - erkek veya kadın fark etmez - eninde sonunda dolmuş ve otobüs şöförlerinin tacizine uğrarsınız. camı indirip laf atanlardan, kaldırıma sıkıştırmaya çalışanlara kadar değişik çap ve markada en asil duygunun insanı mevcuttur vatan sathında. ( o yüzden kask takmaya devam ediyorum ama taytımı dolaba kaldırdım )

    - yanınızda sıvı bulundurmakta ve sık sık tüketmekte fayda vardır. yoksa diliniz bir atkı misali boynunuza dolanır.

    - uzun bir seyahat olacak ise yanınızda yedek atlet bulundurmakta fayda var. mola verdiğinizde terli terli oturmayın. ( evet annem küçükken hep sırtıma bez koyardı. ordandır bu alışkanlık )

    - eğer rakamlara meraklı bir istatistik manyağı iseniz bisikletinize çeşitli özellikleri olan hız göstergeleri takabilirsiniz. böylece arkadaşlarınızdan gelen - hacı kaç yapıyo bu alet en fazla - sorularına da verilecek bir cevabınız olur.

    - şehir içi kullanacaksanız araç trafiğinin yoğun olduğu güzergahları seçmemekte fayda var. yoksa spor yapacağım derken ciğerleri egzoz dumanı ve toz ile doldurursunuz. mecbur kalınır ise bir bandana ile ağız kapatılabilir.

    - tabi işin mekanik kısmı da var. bisikletin bakımı, lastik havalarının kontrolü ve olası bir arızada müdahale etmenize imkan verecek ufak alet edavat taşınması gibi.

    gelelim bu kadar acıyı niye çektiğimize;

    - sadece insan gücüyle a noktasından b noktasına koşma eyleminden daha hızlı varma.
    - bisiklet kullanırken yüze çarpan rüzgarın verdiği özgürlük hissi.
    - çevreyi kirletmediğini bilmenin verdiği huzur.
    - sağlam kafa, sağlam vücut. ( gerçi 60 km durmadan pedal sallayınca bir kaç gün kıçımın üstüne oturamıyorum )
    - şehir içinde trafik sıkıştığında arabaların arasından nanik yaparak süzülme.

    bilgilerinize sunar, sağlıklı ve mutlu bir hayat dilerim efendim.
  • yol bisikletim ile sıklıkla gerçekleştirdiğim aktivite. trafikte yok sayılmayı göz almayı, sol yanınızdan kolunu kılını sıyırarak geçip hiçbir şey olmamış gibi yoluna devam eden araç sürücülerinin varlığını kabul etmeyi gerektirir. korkulanın aksine tır ve kamyon şoförleri dostunuzdur, sizi en çok onlar farkeder (kör noktalarına girmezseniz tabiki). eski modelli araçlar, şahin doğancılar ve taksicilerden uzak durmayı gerektirir.
  • şehirde biniyorsanız kendinizi görünmez adam olarak hissetmenizi saglayan aktivite. yoldaki araçlar sizin varlığınızı asla kabullenemedikleri için üzerinizden geçip yollarına devam etmeyi uyulması gereken bir trafik kuralı olarak bilirler. hatta bazıları olayın standardını yükseltip siz tekerlekleriniz neredeyse tretuara sürterek giderken 'kenardan gitsene beee!' şeklinde serzenişte dahi bulunurlar.
    bagdat caddesinde gerçekleşiyorsa bisiklet turunuz olay doğası gereği daha ilginç bir hale bürünecektir. sinirden mi yoksa azrailin yanınızda turlamasıdan mı bilinmez adrenalin değerleri genelde üst seviyelerde bir grafik çizer. avrupa birliğinin kriterleri arasında ehliyetli insan sayısının fazlalığıymış, okur-yazar veya üniversite mezunu adediymiş, hepsi hikaye. yurdumun okumuş, yazmış, calculusları hatmedip, felsefe ilkelerini ve sanat tarihini derinden irdelemiş ve iyi de bir otomobil edinmiş değerli medenileri trafiğe çıktıkları anda genlerinde taşıdıkları orta asya bozkırlarının trafik kurallarıyla başbaşa kalırlar.
  • lombek gibi gitmedigim halde 1986 da 12 yasindayken bir araba dolusu adamin
    arabadan inip beni dovmesi sonucu vazgectigim sey.
  • magirus en çok korktuğunuz nesne olur.
  • bakmayın, biz bisiklet seven bir toplumuz özümüzde, ancak çoğunlukla ülkemizin ne yazık ki inişli çıkışlı bir coğrafyası olduğundan en azından ulaşım aracı olarak yaygın kullanılmıyor olması aslında oldukça doğal.

    son yıllarda hafif bisikletler ve bisiklet aksesuarlarının makul fiyatlara gerilemesi, daha önemlisi kolay ulaşılabilir olmalarıyla çevremizde bisiklete binen daha çok insan görmeye başladık. kendimize bisiklet arkadaşı bulmak da artık oldukça basit, insanlar pek çok bisiklet forumu aracılığıyla buluşup hep beraber grupça bisiklete binebiliyorlar, bunun son 05.06.2011 çevre günü'nde bisikletle köprü geçişi gibi çok keyifli örnekleri de mevcut.

    bisikletçi sayısı arttıkça şimdi kafamıza taktığımız, kelime oyunlu olması açısından kask başta olmak üzere, giydiğimiz tayt ve dar kıyafetlere verilen tepkiler, bisiklet yollarının yetersiz olması, trafikteki araçların bisikletçilere saygı duymaması gibi problemler kullanıcı sayısının artışının getirdiği baskıyla belli ki zamanla kendiliğinden çözülecek.

    o yüzden şu an bu dertleri çeken biz bisikletçilerin aslında önemli birer misyonumuz da var bana kalırsa: insanları yavaş yavaş bisiklet olgusuna alıştırmak. "tayt giy de bak ne yapıyorlar" demek yerine her sporun kendi üniforması olduğu gibi bisiklet sporunun da kıyafetinin bu olduğunu insanlara göstermek, "trafiğe çık bak, iki dakika yaşıyor musun" demek yerine çıkıp bir denemek. benim zorla bisikletle trafiğe çıkardığım çoğu arkadaşım şu an durumun hiç de düşündükleri kadar korkunç olmadığını söylüyorlar.

    ben bu konuda son yıllarda çok yol katettiğimizi düşünüyorum, ve bu da bana ümit veriyor.
  • yanınızda seyir eden halk otobüsündeki insanlar tarafından "sıkıştır (bisikletlileri) gebersin" şeklinde cümlelerin kurulmasına vesile olacak olan eylemdir.

    bahsettiğim olay birkaç gün önce sarıyer güzergahındaki bir otobüste, bir vatandaş tarafından kameraya alınmıştır. görüntülere buradan buyurunuz:

    http://webtv.hurriyet.com.tr/…soke-eden-sozler.aspx

    gördüğünüz üzere mavi tişörtlü şey (insan diyemeyeceğim için onun adına üzgünüm) bisiklet yolunun maalesef son derece lüks olduğu ülkemde sakin sakin bisikletlerini sürmeye çalışan bir gruba hiddetlenip "biz bunların keyfini beklemek zorunda mıyız, alın şunları" derken bir yanda da fondan bazı otobüs teyzelerinin "ay yolun ortasından gitmesinler, bizim de işimiz var" serzenişleri duyuluyor. sonra da gezi olaylarına göndermeler yapılarak "polis coplasın bunları" "vallahi biz de çıkacağız palayla, o olacak" gibi akıl almaz cümleler peşi sıra geliyor ve tabii ki bunlara otobüs şoförünün taciz kornaları ekleniyor.

    elbette ki son saniyede de kameraya alan arkadaşın "napıyorsun sen?" nidaları eşliğinde taciz edilmesiyle de görüntü sonlanıyor.

    şimdi ben bu 2 dakikalık video kaydının üzerine gerek sinirimden, gerekse üzüntümden herhangi bir yorum yapmak istemiyorum. gerek olduğunu da düşünmüyorum zaten. sadece, şu anda bisikletin en yaygın ulaşım araçlarından biri olarak kullanıldığı bir avrupa şehrinde ikamet ettiğim son 1 yıl içinde bisikletlilere duyulan saygı ve bisiklet yolunun olmadığı nadir yollarda bile trafikte bisikletlilere verilen önceliği gören ve bisiklet kullanarak bunu aynı zamanda da tecrübe eden bir tc vatandaşı olarak "daha çok fırın ekmek yememiz gerek" bile diyecek metaneti kendimde bulamıyorum. zira şu son aylarda ülkemizde yaşananları, televizyonlarda verilen demeçleri gördükçe her geçen gün zihniyet, saygı ve ileri görüşlülük bakımından ne kadar geriye gittiğimizi üzüntüyle görüp, türkiye'ye döndüğüm zaman bisiklet kullanmaya "yelteneceğim" nadir zamanlarda ne gibi riskler altında olduğumu, arkamdan ne gibi laflar edileceğini, trafikte uğrayacağım sözlü ve fiziksel tacizlerin boyutunu hayal etmeye çalışıyorum.

    böylesi bir ülkede hala daha bisiklet kullanmaya çalışan, bunu yaygınlaştırma hayalleri içinde olan bütün güzel insanlara buradan selam olsun.

    ayrıca, yaşanan bu rezaletle ilgili olarak (bkz: 21 temmuz 2013 bisikletlilere yapılan muamele)
    kelime dogru'ya teşekkürler.
  • afrika savanlarında kızarmış tavuk gibi dolaşmaktır..
hesabın var mı? giriş yap