• genelde, o yaşına kadar hiç bir işte çalışmamış ve ailesinin saçma sapan şımarttığı, iki yumurta kırmayı bilmeyen ama evlenince kraliçe falan olacağını sanan gösteriş meraklısı cahil kızlarımız için çok önemlidir bunlar.
  • zannediyorum ki pek bireyselci bir toplum olmadığımız için.

    bu iyi bir şey mi, kötü bir şey mi bilmiyorum, o konuda bir yorum yapmak için yazmadım bunu.

    ama niye türkiye'de evliliğe diğer bazı ülkelere kıyasla daha çok önem veriliyor diye düşünecek olursak, kıyasla evliliğe daha az önem veren ülkelerin kültürlerinin daha bireyselci olması mantıklı bir açıklama olabilir.

    evlilik biliyorsunuz ki ilk ortaya çıktığında aslında baya baya iş sözleşmesi gibi bir şeydi. sevgi, aşkla filan alakası pek yoktu. halk için, iki ailenin bir araya gelip "çocuklarımız birlikte yaşayıp çocuk yapsınlar, malı mülkü paylaşıp yaşlılıklarında da birbirlerine eşlik etsinler" demesi gibi bir şeydi. o çocukların birbirini seviyor olmasının konuyla hiç bir alakası yoktu. soylular için ise tam anlamıyla bir güç takasıydı, yine evlenen kişilerin birbirini tanıması, sevmesi gibi mevzular konu dışıydı.

    yani iki kişi evlenince kendileri için değil, aileleri, klanları, ülkeleri için filan evlenirlerdi.

    modern zamana yaklaştıkça evlilik sevgiyle ilişkilendirilmeye başlandı. sevdiğin kişiyle evlenmek kavramı aslında düşünürsen, şaşırtıcı derecede yeni bir kavram.

    "evlilik iki gencin gönlünün keyfine bırakılamayacak kadar ciddi bir müessesedir" diye bir laf vardı hatta bu konuda okuduğum bir şeyde, kaynağını da bulamadım şu an bulunca eklerim.

    bireyselliğe daha çok önem veren ülkelerde, evlilik giderek daha çok kişilerin istekleriyle alakalı hale geldi ve geliyor. aile, klan vs için yapılan bir iş olmaktan uzaklaşıyor. insanlar kendi başlarına, kendi istedikleri kişiyle, istedikleri için evleniyorlar. o zaman da pek iş sözleşmesine benzemiyor evlilik. dışarıya karşı bir görev duygusu ile yapılmadığı için, iki kişi birbirini sevdiği ve canları istediğinde yapıldığı için de giderek "biz zaten birlikte olmak istiyoruz ve birlikteyiz, evlensek ne olur, evlenmesek ne olur, hiç bir şey değişmez, belki bi ufak sembolik bi düğün yapabiliriz" gibi bir hale gelip önemini kaybediyor.

    bir insan kendi hayatıyla ilgili başka kimseye karşı sorumluluk hissetmeden karar verebiliyorsa, kendi hayatıyla ilgili bir karar verdiğinde bu karara diğer insanlar tarafından şahitlik edilmesi, ya da diğer insanlar tarafından onaylanması önem kaybediyor.

    fakat bireyselci olmaktan çok grup odaklı kültürlerde iki kişinin evlenmesi iki grubu da etkiliyor. evlilik kararı kişilerin kararı olmuyor çünkü kişiler kültürel yapıları gereği kendi hayatlarıyla ilgili, kendileri dışında insanlara karşı sorumluluk hissediyorlar. annelere, babalara, teyzelere, amcalara, dayılara, komşulara, aile dostlarına, köydeki herkese karşı. o zaman evlilik sadece bu iki kişinin birlikte hayatlarına devam etme kararı olmaktan çıkıp, iki kabilenin ortaklık kurduğu bir sözleşmeye dönüşüyor.

    bu yüzden de mevzu büyüyor. çok önemli bir hale geliyor.

    bunun ispatını da evliliği bitirmeye çalışırken çok devasa sıkıntılar çeken insanlarda görüyorsunuz. bireyselciliğe önem veren bir ülkede boşanmak isteyen insanın kararına karışma hakkını kimse kendisinde görmüyor. herkes "kendisi bilir" diyor. fakat grup odaklı ülkede bir kişi boşanmak isterse her kafadan bir ses çıkmaya başlıyor, aile baskısı, çevre baskısı, toplum baskısı oluşmaya başlıyor.

    herkes kendisini bu evlilikle ilgili yetkili ve sorumlu hissediyor. bireyselliği ön planda tutan bir kültürde ise evliliğin sadece evlenen kişinin sorumluluğu olduğu düşünülüyor.

    bu yüzden biz türkiye'de daha çok grup psikolojisiyle hareket ettiğimiz için evlilik bu kadar önemli bir iş haline dönüşüyor.
  • evliliğe değil de evlilik prosedürlerine çok önem veriliyor diye düşünüyorum. nerde çokluk orda şenlik değil başka bir şeye dönüşüyor o durum. para konusu zaten başlı başına ayrı incelenmesi gereken bir durum. tabiiki para harcanır kutlama yapılıyor sonuçta hatta para yoksa kresi bile çekilelri ama bütçenin çok çok üstüne çıkmak gerçekten saçma. davetli listesi daraltılır , mekan daha mütevazi bir yer olur , ikramlar sadeleştirilir, ev eşyaları markaları normal bir marka ve ortalama modellerde beyaz eşya seçilir iş bi şekilde her şey tastamam şekilde hallolur. ama işte o anda insanların gözü bir anda" eyvah karşı komşu hanifeye , memleketteki şerafettin dayıya ne deriz" diye düşünüp gözleri dönüyor ve saçmalamaya başlıyolar. unutmayın o paraları şerafettin dayı hanife teyze değil siz ödüyosunuz, sadece eşiniz çalışsa bile eve girecek parayı krediye yatırıyor ve ev hanımı bile olsanız etkileniyorsunuz. bu yüzden sakin gençler. ( not: daha evlenmesine çok çok olan genç bir yazar :) )
  • bizim okullarımızda individualism kavramı okutulmadığı için, insanlar hayatlarını aile veya bir partner olmadan sürdürebileceklerinin farkında değiller maalesef.

    belli bir 'plaza tayfası' diyebileceğimiz istanbul burjuvazisi dışında single hayat hor görülür türkiye'de, evlilik bir achievement gibidir, evlenmeden takılanlar eksik hissederler kendilerini, sanki illa hayatınızı beraber geçirmek istediğiniz insanla gidip devlete imza atmanız şartmış gibi.

    ben bu kültürün yeni jenerasyonlar geldikçe iyice gerilediğini düşünüyorum, göreceğiz ilerde neler olacak.
  • sanki okul okumak, is bulmak gibi zamani geldiginde yapilmasinin zorunlu oldugu dusunulen hede. bu yuzden 30u gectik artik evlenek mantigiyla hareket edip aslinda gercekten sevmedigi kisilerle evlenip 3 yil sonra bosanan cok insan var. evlenmeyin demiyorum ama bunu bir zorunluluk olarak gormeyin
  • evliliğe önem verilmesi ile beraberinde gelen gösterişe önem verilmesininde etkisiyle gencecik insanların o bu şu görecek diye elalem için binlerce para saçtığı sonrasındaki yıllar boyu bu borcu temizleme ile geçecek bir ömrün başlangıcı, ilk adımıdır bu yüzden çok önemlidir
  • türkiye'de evliliğe verilen önem biraz muğlak bir ifade olmuş ama ben kişisel ve yakın çevresel deneyimlerime dayanarak topu yere indireyim: türkiye'de evliliğe büyük beklentilerin yüklenmesi gibi bir sorun var. malum, mutluluk denen hadise basitçe 'beklentilerin karşılanması' demek oluyor. bu da hayatla ilgili beklentilerin endeksine şööyle bir bakmayı icap ediyor. bu bakışı attığımızda ise sosyal realitemizle yüzleşiyoruz: nüfusun büyük çoğunluğu şehirlerde yaşıyor olsa da türk halkının ekseriyeti, hem sayısal hem de özgül ağırlık açısından köylüdür. yani lokaldir, elinin uzandığı çevreyi bilir (hayat bilgisi açısından). lakin bir yandan da hayat standartlarını upgrade etmek istemekte, bunu da maddi imkanlarını bir şekilde genişleterek yapmayı planlamaktadır. zira parayı bulmak demek, refaha erişmek demektir amma harcama kültürü aynı oranda genişlememektedir. hayatını bir karşı cinsle birleştirme okazyonları, beraberinde paranın ve legal ilişki beyanının getirmesi beklenen özgürlükleri de kapsama alanına aldığından ötürü yirmili yaşlarını henüz hakkıyla idrak edemeyen gençlerimiz aile baskısından kurtulma ve hayal ettikleri hayatı yaşama gazıyla soluğu imza masalarında almaktadır.

    peki sonra ne mi olmaktadır?

    (bkz: yeni gelinlerin sunum çılgınlığı)
  • prime time'da en çok izlenen kanallara bakıldığında anlaşılabilecek olgu.
hesabın var mı? giriş yap