• basligi ilk okudugumda dedim ki kac kurus para veriyorsunuz da neyin verimliligini dusunuyorsunuz. sonra cok para veriyormus gibi gozukup her dakika ; amerikayla saat farkini biliyorsun neden gece gunduz mesai yapmiyosun, maillere aninda donus yapilyor mu? gibi sorularla insani canindan bezdiren seflerle para icin bile calisilamayacagi aklima gelince en buyuk problemin tek gorevi direktif yagdirmak olan sorumlu personel olduguna kanaat getirdim. it ite buyurur, it kuyruguna buyurur. huzurun olmadigi yerde verimlilik olmasi namumkun.
  • işverenin elinde olsa mesai saatlerini saat 8 akşam 8 yapacak. hatta abartmadan gece bile çalışmanı ister. çünkü genelde işverenler tüm çalışanların şirketin ortağı olduğunu düşünür. evde boş oturup tv izleyeceğine çalışmanı ister ya da ne bilim kendine zaman ayırıp bir parka sahile gideceğine çalışsana ? bak ben çalışıyorum der hep.

    işçi de suçlu. her daim patronun gözüne girmek için mesai yapar ve mesai yapmayı her fırsatta dem vurarak yükselmeyi bekler. gün içinde gezmediği internet sitesi kalmaz ama mesaiye kalır çünkü en çok o çalışır.

    üstüne bir de mesai saatleri içerisinde insanları ofise kilitleme olayı var. biri kafasına esse gidip bir saat cafede oturup bir kahve içse bu skandaldır. nasıl ya yerinde oturup çalışmaz.

    yılda 14 gün izin veriyorlar onda bile çalışmanı bekliyorlar. arkadaşım almanyada 30 gün izni var yılda...

    çoğu yerde hakettiğin maaşı alamıyorsun. alsan bile o sırada enflasyonumuz senden hızlı büyüdüğü için bir şey alamıyorsun. 2 sene önce şimdi aldığım maaşın yarısını alıyodum ama yine aynı şekilde aynı arabayı alamıyorum.

    benim iş verimliliğim nasıl düşmesin. ki saymadığım onlarca madde var
  • ülkede kimsenin sevdiği işi yapabilme imkanın bulunmaması,
    patronun paragöz varlıklardan oluşması,
    torpille üst mertebelere işten anlamayan insanların geçmesi,
    asıl adamların açlık parasına çalışıyor olması,
    sistemsizlik,
    disiplinsiz,
    egoist beyinler,
    bunların hepsi aslında parayla güç sağlayanların sömürme açlıklarıdır. bu ortamda gel de verimli çalış. iş ortamındaki huzursuzluktan gel de delirme.
  • sistemi en sert ve acımasız şekilde eleştirenlerin, kendi kurdukları sistemde benzer şekilde acımasız olması, eşitliğe ve liyakata önem göstermemesi olabilir. bu ve buna benzer yaklaşımlar çalışanların motivasyonunu düşürürken iş kalitesinde de ciddi kayıplar yaratmaktadır.
  • maaş aşırı düşük olduğu için verim de düşük oluyor
  • sanirim bu turk insanin geninde var , calismayi sevmiyoruz biz yoldan 10 kisiyi cevirip sorsak herkes kisa yoldan zengin olma pesinde , is ahlaki is kulturu sifir , kaldirimlari doseyen iscilerden tut beyaz yakalilara kadar isini dogru duzgun yapan insan yok
  • ücretler düşük, iyi maaş alındığı sanılan sektörlerde bile düşük.
    nedeni iş yoğunluğu o denli fazla ki, bir zaman sonra yapılan tek sosyal aktivite çalışıp para kazanmak oluyor.

    her geçen gün şirketin çalışanların üzerine bindirdiği iş yükü ile hakedilen kazanç aynı düzlemde yükselmiyor.

    ''hayır'' çoğu sektörde bir cevap olarak bile kabul edilmiyor. söylenmesi yasaklı bir kelime halini aldı.

    toplumsal ve ekonomik hayat aşırı olumsuz. iş ile uğraşılmayan vakitte bile konuşulan sadece sıkıntılar...

    hepsini bir araya koyarsanız çalışanlarınlardan nasıl verim alırım konusunu bırakıp, iyi ki intihar etmiyorlar diye şükredilmesi lazım.
  • çalışma saatleri çok yüksek alınan ücret ise düşük, kendine zaman ayırmayı bırak vücudunu doğru düzgün dinlendirmeden bir sonraki günün mesaisine başlıyorsun, bedenin ve ruhun doğal olarak yıpranıyor ilk zamanlar çok severek yaptığın işin bir yerden sonra eziyet olmaya başlıyor, işinden de çevrenden de hatta kendinden bile nefret etmeye başlıyorsun. sonra bir an olsun durup insan olduğunu hatırlamaya çalışıyor bir gün öleceğini hatırlıyorsun bir nebze boşvermişlik geliyor çalışma esnasında fakat o da kısa sürüyor, böyle boktan bir döngü içindeyiz de ondan verimlilik yok hocam. ne diyebilirim bu devran bööyle gider...
  • bununla ilgili şöyle bir yazı okumuştum, çok güzel açıklıyor bu durumu bence,

    ölmeyecek kadar maaş verirseniz, kovulmayacak kadar iş alırsınız.

    temel ihtiyaçlarını karşıladığınız, karın tokluğuna çalıştırdığınız insanlardan iş geliştirme, sadakat ve aidiyet duygusu bekleyemezsiniz.

    beslenme, kira ve faturalarla uğraşandan işinizle uğraşmasını bekleyemezsiniz.
    sosyal kaygıları olan insandan verim alamazsınız.

    takım arkadaşlarınıza, sosyalleşecek ve birikim yapacak ortamı sağlamak zorundasınız.

    “personel sirkülasyonu yüksek olan şirketlerde başarı oranı bu sebepten düşüktür.”

    “benim için ne yapabilirler?” değil, “onlar için ne yapabilirim” diye sorulmalı...

    “uçmaları için imkanlar, geri dönebilmeleri için kökler ve yol arkadaşı olmaları için nedenler verin.”
  • insanlara para veriyormuş gibi yaparsan onlar da çalışıyormuş gibi yapar.
hesabın var mı? giriş yap