• türkiye halklarının giderek muhafazakarlaşmasının sonucudur.

    bugün ht gazetesinde ali ağaoğlu röportajı vardı ki sorsak, sokaktaki 10 yurdum delikanlısının (atıyorum) 7'si bu adamı örnek olarak kabul ediyordur.adam diyor ki röportajda "6 evim var ama tek kitap sahibiyim !!" "hatunun tazesini severim (bu esnada ismi hazal ....... olan sevgilisi sigara içerek röportajı izliyormuş)" vs.vs.vs.

    '80 darbesinin bu ülkeye yaptığı en büyük kötülük, böyle salak tiplere kol kanat gerip embesil bir nesil (ki yeşil kuşak projesiymiş bunun ismi) yetişmesine uygun zemin yaratmaktı.bunu da başardılar zaten.sorsan hepsi ahlak ve kişilik sahibi ama yolda oturup "taze mala bak !!" "hacı asgari ücret alıyorum ama ayfon siksplas ya da en olmadı ayfon siks almazsam olmaaaaaaz" muhabbetindeler.bu tayfanın idolleri belli, niyetleri belli.kimisi de "....... elitizmi" diye ayar kasmaya çabalar aldığı entelektüel eğitimin olmazsa olmazı bir tavırla.ve evet kardeşim bilgisiz adamı, öküz adamı, cahil kalmakta ısrar eden adamı, o cahilliğini her yere yaymayı görev edineni aşağılıyorum !!!

    gerçi ülkeye tercüman mı seçiyoruz, cumhurun reisini mi seçiyoruz? değil mi.sikmişim bilgiyi, bilimi, kültürü afedersin.

    not : "...... elitizmi" cümlesinde genel tavır kastedilmiş olup, hiçbir entry ve kişi ile ilgisi yoktur.
  • kesinlikle mahalle dedikodulari. herkes herkesi tanidigi icin yapilan en kucuk sey bile mahallenin trending topici oluyor. mesela adam karisiyla tartissa uc sokak otedeki evde bosaniyorlar muhabbeti yapilir.
  • reşat nurinin çalıkuşu romanında anlatılir. bi de yaban romanı var bu konuda. sonuçta değişen bişey pek yok yüzyildir. osmanlı anadoluyu hep asker deposu olarak görmus ve yatırim yapmamıs. yüzyıllar içinde de halk ona göre şekillenmiş. bu paradigmayi atatürk radikal bir şekilde kırmak istemiş ama başarili olamamış. osmanlıci zihniyet buna izin vermemiş.
  • bir filmi normal zamanından çok sonra sinemada izlemek demektir.
  • varsayılan iğrençlikler küçük şehir tanımından çok, geri kalmış şehirlerle alakalı durumdur. örneğin, kişi dışarıdayken kendini rahat hissetmez, üstünde toplumsal bir baskı olduğunu düşünür. mesela rize'de üniversite öğrencisi arkadaş; bir kafede otururken kız arkadaşına sarılmış ve kafe sahibi kendilerini, daha düzgün oturmaları konusunda uyarmasından bahsetmişti. evet, rize küçük bir şehir olabilir fakat, aynı olay daha büyük bir şehir olan erzurum'da da yaşanabilirdi. peki ya, küçük bir şehir olan çanakkale, giresun gibi şehirlerde yaşanması söz konusu mu? kesinlikle hayır!
    boyutu değil, işlevi önemli...
  • küçük şehirde (bkz: uşak) yaşayan biri olarak pek te doğruluğuna katılmadığım iğrençliklerdir.

    burada gitmek istediğiniz yere aşağı yukarı, yürüyerek 30-40 dk'da, aracınızla ya da minibüslerle 10-15 dk'da ulaşırsınız. istanbul'da yaşayan bir arkadaşım ise kpss için kaydolduğu, normalde bir araçla 35-40 dk 'da ulaşılabilinecek olan dersanesine tıklım tıklım otobüslerle 1 saat 15 dk'da gidebildiğinden bahsediyordu son görüştüğümde.

    burada zaman geçirilebilecek 10-15 tane (dandik olanlar dışında tabi) kafe sayabilirim. eğer boş boş gezen biri değilseniz yani öğrenciyseniz ya da iş hayatına atılmış biriyseniz ve sadece boş zamanlarınızda arkadaşlarınız ya da sevgilinizle buluşacaksanız gayet yeterli bir sayıdır bu.

    2-3 tane sinama var (oyle duvarları yeşil olanlardan değil, normal sinema işte) ve filmler vizyona girdiği hafta buraya da gelir. sadece çok güzel bir filmse ilk bi kaç gün bilet bulamayabilirsiniz. ama bu büyük(!) sorunu da biletinizi bir kaç gün erken alarak aşmanız mümkün.

    şehirde ortalama sayılabilecek restorantlar dışında yine 2-3 tane lüks sayılabilecek restorant ta mevcut. bunun dışında çeşitli fast-food zincirlerinin şubeleri de bulunmakta. yani aç kalmazsınız.

    elbette büyük şehirlerdeki kadar çok tiyatro, konser gibi aktiviteler olmuyor. lakin büyük şehirde yaşayanların da harıl harıl o tiyatro senin bu konser benim dolaştığı yok. aksi takdirde tiyatro sanaçtıları salonların boş kalmasından şikayetçi olmazdı sanırım.

    istanbul, ankara gibi şehirlerde eski 2+1 evlere ödediğiniz kira bedeliyle burada cadde üzerinde, ya da bir sitede 3+1, 4+1 180 metre kare'lik dairelerde yaşayabilirsiniz.

    büyük şehirlerde kıt kanaat geçindiğiniz paralarla burada zorlanmadan ortalama bir yaşam kalitesine sahip olabilirsiniz.

    burada yan kesicilik ya da gasp gibi suçlara kolay kolay rastlamazsınız. ya da pkklılar 'demokratik hak' adı adında ortalığı birbirine katamaz. bu konular hakkında büyük şehirlerden örnek vermeme gerek yok sanırım.

    tabi ki büyük şehirlerde bir çok açıdan çok daha fazla seçenek ve imkan var. lakin bu imkanlardan faydalanmak için cebinizde paranız olmalı ve büyük şehirde yaşamanın zorluklarına katlanmalısınız.

    not: üstüne para verseler istanbul'da yaşamam. bence hepiniz manyaksınız.
    not 2: istanbulluların 'feleğin çemberinden geçtim' tavırlarına da ayrıca gıcığım. (söylemesem olmazdı.)

    gelen mesajlar üzerine edit: bir kaç ekleme.
  • say say bitmez.

    küçük bir ilçede yaşıyorum. bugün yaşadığım bir iğrençliği siz sevgili sözlükçü dostlarımla paylaşmak istiyorum.

    ilçe terör sebebiyle ikiye bölünmüş durumda. yarısı hdp'li diğer yarısı da akp'li. yapacak hiç bir bok olmadığı için arada bir kahveye gidip oturuyorum. insanlarla muhabbet ediyorum. bugün yürüyüşe çıktım tek başıma. yolda giderken hdp'li dediğim taraftan birisine rastladım. selamlaştık. beraber yürümeye başladık. siyaset konuştuk her zamanki gibi. ben pkk'ya sektirdim o akp'lilere falan derken kahveye vardık. tanıdığım iki kişinin olduğu bir masaya oturduk. adam çay içip ayrıldı yanımızdan.

    ilk önce masadakilerden birisi bu adamla ne işi var senin anlamında bir şeyler söyledi. ananın amı diyemediğim için bir şeyler salladım geçiştirdim. öğleden sonra ilçenin önde gelen zevatından birisiyle karşılaştım. adam bana o adamla ne işin var senin ya benzeri bir şeyler söyledi. ona da gereken cevabı verdim. sonra akşam bir aile ziyaretinde bulundum. evine gittiğim adam bu gün seni falanca adamla yürürken gördüm, güvenme o adamlara fazla anlamında bir şeyler söyledi.

    göt kadar ilçe. kimse kimseyi çekemiyor. siyaset, menfaat, terör... ne derseniz deyin. insanları ikiye bölmüş durumda. dedikodu, iftira, çekememezlik had safhada. ve dışarıdan gelmiş birisi olarak beni de kendi siyasetlerine alet etmek istiyorlar. ben de masumane duygularla insanlık gereği bu adamlarla ilişki kurmaya çalışıyorum. oturup sadece bir çay içtiğim adam yüzünden 3 kişi yüzüme karşı tepki gösterdi sayısı belirsiz kişi de arkamdan konuşmuştur muhtemelen.

    yaşanılan yerdeki imkanlar kadar dikkat çekmeyen ama bundan daha önemli olan şey aslında yaşanılan yerdeki insanlardır. güzel insanlarla bereber her yerde yaşanılır aslında.
  • kesinlikle 80 darbesinin mamulüdür. 70'li yıllarda çankırı'da, zonguldak'ta, vs yerlerde mini etekle dolaşmak yadırganmazdı. teyzelerinizin fotolarına bakarsanız göreceksiniz. hastalıklı beyinlerin ortaya çıkmasına üremesine rağbet görmesine 80 darbesi sebep olmuştur.
  • kim ne derse desin her türlü kötü özelliğine rağmen (ki çoğu da gereksiz abartılı bence) benim için türkiye'de yaşanabilecek tek şehrin niye istanbul olduğunu bir kez daha göstermiştir bu başlık. izmir'de bile sıkılırdım ben, istanbul'dan sonra ise türkiye'deki her şehir sıkıcı geliyor bana. kişiliğim daha hareketli ve kalabalık yerlere alışık sanırım.
  • (bkz: adam haklı beyler)

    okurken bile içimi fenalık kapladı, ama %100 doğru şeyler...
hesabın var mı? giriş yap