• yerli üreticiye ithal tohumları dayayıp illaa da bunu alacaksınız diye dayatılırsa olacağı bu tabi.
  • çalışkanlığı ve üretkenliği yaşam biçimi haline getirmemiş bir millete, ruhu dahi duymadan bir güzel yedirilmiştir. afiyet olsun.
  • turkiye ye gdo lu tohum ve urunleri sokmaya izin veren yasayi imzalayan saglik bakani kimdi?

    hakikaten cok merak ediyorum, cehennemde iki elim yakasinda olacak
  • 5-10 yıl yüksek verim alabilmek için kullanılan ithal tohumların uzun vadede yarattığı toprak zehirlemesi.
  • üretim odaklı devletçilik ilkesinden vazgeçilmesi, yerel tohum takasının yasaklanması ve tarım'da %100 dışa bağımlılığın önünü açan sertifikalı tohumculuk.

    ayrıca şeker pancarı üretimini bitiren, toplum sağlığı için ciddi zararları olan, abd kökenli cargill firmasının ülkemizde ciddi rant sağladığı nişasta bazlı şeker ile alakalı detaylar aşağıdaki başlıktan görülebilir.

    (bkz: nişasta bazlı şeker raporu ve olası sonuçlar)
  • anası zamanında tarlada bütün köye halı olmuşlarca aklanmaya çalışılan hadisedir.

    ayrıca bu anası profesyonel tipler üretim azlığından tarımın bittiğini sanacak kadar yavşakoğlu yavşak, cahil, sığırın yanına bıraksan sığırdan bir şeyler kapacak kadar boş teneke.

    bunun suçlusu:
    * yerli tohumun yasaklanmasıdır.
    * mazottan alınan vergidir.
    * tarım alanlarının imara açılmasıdır.
    * tarım teşviklerinin kesilmesidir.
    liste uzar gider.

    hala şu entry'i okumayan varsa okutun. ülkedeki tarım ve hayvancılığın neden sıçtığının en güzel özetlerinden, hayvancılık sikletinin açıklamasıdır.

    ben 6-9 yaşları arasında yazları dedemle tarlaya gidip su başı beklerdim. o dönemde tarlalar özellikle hasat zamanına yakın rengarenk olurdu. domates ağırlıklı, karpuzundan, bostanına, her şey. bizim mesela fasulye tarlası vardı o ara. çünkü köylü ne ekeceğini kendisi tercih ederdi. şimdi eğer yakacağı mazot dahi karşılamayacaksa, hiç girmiyor o toplara. fırsatı olan elindeki arazinin bir kısmını satıyor, borç döndürebilmek için. o nedenle 10 yıl önce normal olan şeyleri şimdi kilosu 10 liradan alabiliyorsun pazarda dahi. o nedenle eritre'den, somali'ye, avustralya'dan, bulgaristan ve yunanistan'a kadar her yerden bir şeyler ithal ediyorsun. saman dahil.

    ektiğin domatesin tohumunu sadece israil'den almak zorunda kalasın diye, yasa çıkarıp, ekrana "eyy israil" derken, jet yakıtına kadar satıp, tokum alandadır suç.

    şimdi bunlara oy verenler, taşşak geçer gibi salya akıta akıta beyanat veriyor.
    olmayan zihninizi siksin o beğenmediğiniz köylü.
  • bu konu ile ilgili olarak soner yalçın'ın kaleme aldığı "saklı seçilmişler" kitabını okuyorum ve hayretler içerisindeyim.
    tahıldaki gümrük vergilerinin akıl almaz oranda düşürülmesi, çıkartılan 5553 sayılı tohumculuğa ilişkin kanun, ithal edilen hububat, sebze ve meyve miktarlarındaki şok edici artış, gdo'lu ve hibrit ürünlere çiftçinin mecbur bırakılması, küresel tarım şirketlerine sağlanan kolaylık ve ayrıcalıklar, kişiye/firmaya özel çıkartılan yasalar, daha düne kadar kendi kendine yetebilen bir ülke iken bugün kırmakta olduğumuz ithalat rekorları.. ve daha neler neler.. ve mesele yalnızca tarım da değil, akıl ve beden sağlığımız, hatta nesillerimiz büyük tehlike altında.
    kitabın henüz yarısını okudum ve dengem bozuldu resmen.
    ne demişti a.b.d dışişleri bakanı kissinger; " petrolü kontrol edersen ulusları, yiyeceği kontrol edersen insanları kontrol etmiş olursun"
    olayın özü budur..

    edit: tarımın bu hale gelmiş olmasını köylüye, çiftçiye bağlamak ve halkı çiftçiye karşı kışkırtmak, küresel sermaye (monsanto, cargill gibi) yanlısı bazı sözüm ona uyanıkların sıkça başvurduğu bir yöntemdir. yemezler.
  • tohumla falan ilgisi yoktur. çiftçi tarlasına istediği gibi eker biçer. anlayacağınız gibi anlatayım; çiftçi tarlasına buğdayını eker, selektör denilen alet ile iri taneleri tohumluk olarak ayırır ve ertesi sene bu tohumları eker. başka bir yerde ise başka çiftçi sizin gdo lu falan filan diye laf ettiğiniz tohumları alır ve eker.

    o yıl kurarklık olur, bilmem ne zararlısı olur ilk çiftçi dönüm başına 400 kilo buğday alır. ikinci çiftçi ise aynı büyüklükte yerden aynı şartları yaşayarak 750 - 800 kg verim alır. bu işin özü dönüm başına alınan verimdir yani kim olursa olsun tarlasına en yüksek verimi almayı vaadeden tohumu eker.

    tohumların genetiği verim arttırmak ve kötü şartlara dayanıklılık geliştirmek için değiştirilir. bunu bilimsel olarak labratuar şartlarında yapınca hede hödö yok kanser manser denir. ama başkası tarlasında çapraz dölleme yapar ona kimse bir şey demez.

    daha önce de yazmış olduğum gibi tarımı bitiren şey çiftçilerden başkası değildir. hem yukarıda 'adana kebapspor' un bahsettiği durum hem de tembellik bunun en önemli sebebidir.

    alın bir örnek daha; geçtiğimiz yılarda arzın geciktirilebilmesi için lisanlı depoculuk başladı. yani üretici hasat zamanı ürünün en fazla bulunduğu zaman ürününü satmak yerine depoya teslim edecek ve daha sonra depo sertifikası ile ürününü istediği zaman satabilecekti. yani örneğin haziran ayında tonu 750 - 800 tl civarında olan buğdayı şubat ayında 1100 -1200 tl ye satabilecekti ancak kimse ilgi göstermedi.

    hadi bu işin içinde siyasi bir takım hesaplar vardı diyelim. bir çiftçi yaklaşık 15 20 bin tl masraf ile kendisinin ürününü saklayabilecek bir silo da yaptırabilrdi.

    bunu da geçtim elindeki 10 ton buğdayı gidip istanbulda doğrudan tüketiciye (fırınlar, gıda fabrikaları, un fabrikaları vs) pazarlamak yerine oturduğu yerden para gelsin diye tüccara ölü fiyatına satmaya başladı.

    buna benzer daha bir sürü örnek verebilirim ama herhangi bir faydası yok. bu gün tarımın hakettiği büyüklüğe ulaşması için çiftçilerin değil sermaye şirketlerinin tarıma yatırım yapması gerek ancak o zaman çiftçi mantığı yerine işletme mantığı ile hareket edilip uzun dönemli tahminler ile en verimli ürünler elde edilebilir. bunun için de örnek isterseniz alara tarıma bakabilirsiniz link

    edit: epeydir tarımla uğraşıyorum 400 dekar arazi işliyorum.
  • öncelikle köyden sehire gecip tabiri caizse modern hayat bitirdi.koyde verimli topraklari ekip bicicek insan kalnadi.herkes imkanlar kolaylastigi icin hazir yemeye alisti.
    ayrica tohumlarimiz ithal oldugu icin uzun sure kalici olamadi.bu sebwple verimli olan topraklariniz corak bi sekilde ekilmeyi bekliyor.
hesabın var mı? giriş yap