• kendinden olanı kayırmaktır. kendi başımdan geçen bir olayla açıklayayım.

    araba almayı düşünüyordum bu sebeple 2. el satisi yapan malum sarı siteden bir araç beğendim. ilan açıklaması aynen şu şekildeydi "sadece sol ön çamurluk boyali tamamen sorunsuz aracım." neyse sahibi ile de telefonda konuştuk, aracın ilk sahibi olduğunu tek boyali parca olduğunu beyan etmesi üzerine 2 3 saat uzaklıkta farkli bir sehire aracı görmeye gittim.

    ekspertiz yapılırken aracın sahibi acil işim çıktı diyerek yanindaki elemanı aracın başında bıraktı, kendisi de is yerine gecti.

    arabaya ekspertiz yaptırdık. sonuçta arabanın tavan-ön kaput harici tamamiyle boyali olduğu, şanzımanın yag akıttığı vb uzayan bir liste çıktı önüme.

    raporu da alip araç sahibinin isyerine gittim. dedim ki arabada sorun yok tek parca boyali dedin ben sözüne güvendim farkli sehirden geldim simdi arabada farkli sorunlar cikti ya aracin fiyatinda ciddi bi indirim yap yahut benim ödediğim ekspertiz masrafı ile yol harcamami karsila.

    bu sirada isyerinde yaklasik 15-20 kisi bulunuyordu. arac sahibi indirim de yapmayacağım ekspertizi de odemeyecegim gelmeseydin ben de bilmiyordum gibi laflar etti.

    isin turkiyedeki ahlak sorununa gelecek olursak isyerinde bulunan 15-20 kisiden yalnızca bir (1) kisi bizim hakli oldugumuzu, masrafimizi odemesi gerektigini soyledi araç sahibine. diger tum dallamalar canhıraş arac sahibini savundu. hatta ekspertizin sorunlu tespit ettigi araca kefil olanlar da çıktı aralarindan. sonuc olarak ekspertiz masrafini aldik yol masrafi bize kacti yapacak birsey yok.

    bu arada 2. el alışveriş ile nam yapmis sari terörist siteye ilan hatali deyip ekspertiz raporunu gönderdim. gelen yanit ilanda yayin kurallarimiza aykırılık tespit edilememistir. boyle kurumsali da ayri ahlaksizdir.

    edit:imla
  • ahlak diyince herkesin aklına “kadın” ve “namus” gelmesinden olabilir.
  • 11 nisan 1965
    nurettin topçu'nun mektubu;

    "hizmetine ömrümü harcadığım memlekette, dostlarım kalmadı gibi bir şey. insanın düşkünlüğünü, sefaletini bilirdim ama ruh sefaletinin bu kadar karanlığını görmemiştim. insan diye emek verdiklerimin hemen hepsi de ruh ve mana mefhumuna yabancı, menfaat kölesi bir takım haşerelermiş. ahlaksızlığın ummanı olan bu şark'ı yaşadıkça tanıyorum. burada insanı fenerle arayanlar yanılmamışlar. "müslümanız" diyen insan yığını yok mu? onlar, şark'ın en aşağı tabakasını teşkil ediyor. yaşanan şekliyle müslümanlık şark'ı bitirmiş. buraya artık ne ilim girer, ne ahlak; ne de allah uzanır bunlara... bunların önce her şeyi bırakıp, insanlık devrine girmeleri lazım..."

    edit: okuduğunu anlayamayan eşşeklerle dolu ortadoğu... özetle, devlet-rant-din ilişkileri açısından tüm ortadoğulular olarak birbirimizden pek farkımız yoktur. yoktur ve olamaz, çünkü bu bir din problemi değil, insan problemidir; dini, milliyeti, tarihi hiç de farketmeyen bir insan problemidir...

    dünyanın en huzurlu müslümanları inanca müdahale sonucu inancın toksikleştirildiği ve dinin ucubeye döndüğü islam ülkelerinde değil, batının laik ve seküler ülkelerinde bulunmaktadır. başına bir sıkıntı gelen müslümanlar iran'a değil hukuk devletlerine göç etmektedir.

    ahlaksızlığı yapan, yaptıran, ödüllendiren, teşvik eden ve onu silah-tehdit olarak kullanan zaten devletin ta kendisidir. böyle muz cumhuriyetlerinde insan ve ahlâk problemleri yaşanması kaçınılmazdır...

    uygarlığı, insan haklarını, medeniyeti dincisi, kemalisti, alevisi, sünnisi toplum olarak öğreneceksiniz hiç merak etmeyin... ya seve seve olacak bu iş, ya sive sive...
  • edit: eğitim diyen çok olmuş. tamam da ülkede düzgün eğitim olmamasının da sebepleri olmalı. benim anlamak istediğim tüm bunların kökeni zaten. eğitim ve ekonominin kötü olması da bir şeylerin eksikliğine bağlı.

    merak ettiğim sebepler.

    dışarı çıkarsın korna sesinden kafan şişer. trafiğe çıkarsın kimsenin kimseye saygısı yok. yayaya saygı zaten hak getire. hastaneye gidersin herkes birbirinin önüne geçmeye çalışır. hiçbir yerde sıra kültürü yoktur herkes önce benim işim olsun diye binbir türlü takla atar. kimse doğru dürüst işini yapmaz, çalışmak istemez, kendini geliştirmeyi hiç düşünmez ama herkes başkasının hayatına karışmak için can atar. yerlere çöp atmaktan çekinmez, doğaya saygı diye bir şey bilmez.

    para konularında herkes birbirine geçirmeye çalışır. bakkalı, manavı, esnafı, müteahhiti, emlakçısı, galericisi, kendi malını satanı hepsi birini bulsam da düdüklesem derdinde. az biraz faiz indi herkes yüzüne bakılmaz arabasına, evine bile binlerce lira zam yaptı birden bire.

    pazara gidersiniz öne güzellerini koyup arkadan size çürüklerini doldurur. çok ucuz dediği için 2 liraya aldığınız sebze meyveyi bir saat sonra 1 liraya sattığını görürsünüz. esnafı sürekli sizi kandırmaya çalışır, sürekli kazık mı yiyorum acaba diye düşünürsünüz alışverişte.

    bu genel ahlaksızlığın ve yozlaşmışlığın nedeni nedir acaba çok merak ediyorum.
  • bir kızılderili reisine iyi ve kötü arasında ne fark olduğu sorulduğunda şöyle demiştir: "ben düşmanımın karısını çalarsam bu iyidir ama o benim karımı çalarsa bu kötüdür." türkiye'de ahlaka yaklaşım yaklaşık olarak bu düzeyde. ilkel, çocuksu ve barbarca.

    türkiye'de insan sorunu alanında bugüne kadar özgün bir çalışma yapılmadı. bu kıtlıktan hareketle türkiye'de 'insan'ın ne anlama geldiğini bilmiyoruz ve işin daha tuhaf tarafı kimse buna ihtiyaç duymuyor. daha insana dair genel bir tasarımın olmadığı yerde bir ahlaktan da söz edilemez. bu yüzden ahlak sorununu tartışmadan önce insan sorununu tartışmak gerekiyor.

    nerede başlamalı diye kafalarda bir soru işaret varsa, sinop'ta, gündüz ortası fenerle insan arayan insandan başlanabilir mesela.

    edit: sokaklarda fenerle insan arayan diyojen sinop'ta değil, atina'da bunu yapıyormuş. uyarı için teşekkürler.
  • din eğitiminin olması ama ahlak eğitiminin olmaması.
  • türkiye'de ahlak ana babaya cevap vermeme, mümkünse hırsızlık yapmama, sevişmeme ya da sevişmiyormuş gibi yapma, bazı kesimlerde küçük yaşta yazın sure ezberlemekten ibarettir. böylelikle aileler görevlerini yapmış olurlar. bu topraklardaki ahlak anlayışının ana teması ahlaklı olmak değil, ahlaklı görünmektir.
  • felsefe yoksunu olması.
  • ahlak ile dinin aynı potada eritilmesi.
    din yoksa ahlak da yoktur önyargısı.
    dini bütün insanların, aynı zamanda ahlaklı bireyler olduğu zannedilmesi.
  • pek çok sebep sayılabilir de bence en önemli sebebi herkesin her ahlaksız harekete uygun kılıf bulabilmesiyle başlıyor. çok basit belki ama eşini aldatan kişi "mutlu değildim, beni tatmin edemiyordu" diyebiliyor ve daha fenası onun gibi düşünen binlerce insan hak veriyor buna. yolda gördüğü kadını taciz eden adam, "ama ne yapayım, o da mini etek giymişti" diyor ve içinde taciz edilenle aynı cinsiyette bireylerin de bulunduğu büyük bir güruh destek veriyor tacizciye. hasbelkader bir pozisyona gelmiş kişi o pozisyona gelene kadar yaptığı tüm ahlaksızlığı "ama düzen bu, bu düzende yer kapmak için bazen sen de ahlaksız olacaksın" diye normalleştirebiliyor.

    bak çok basit bir örnek şu: oğlum kreşe giderken bir etkinlikte tüm çocuklar sırada beklerken çocuğunu sırada öne taşıyan -kaynak yapmayı öğreten- veli dönüp "bu yaştan öğrensin gözü açık olmayı" diyebiliyor bu ülkede. çünkü gözü açık olmanın sözlük anlamı ahlaksız olmak, başkalarının hakkını gasp etmek burada.

    ceza almayı geçtim, alkışlanıyor ahlaksızlık. tebrik ediliyor. gül dökülüyor yollarına. ahlaksızlık norm haline geliyor. asıl çöküş de bununla birlikte geliyor işte. ahlaklılar ahlaksızlığın getirisinin daha fazla olduğunu keşfediyor ve onlar da ahlaksız olmayı seçiyor...

    ya da hiç ses çıkarmıyor ahlaksıza. korkuyor. siniyor. klavyesiyle harikalar yaratıyor belki, change.org'da ne kampanyalar imzalıyor. of, nasıl aktivist ahlaksızlığa karşı. kimsenin dinlemediği canlı yayınlarda sallıyor "ahlaksızlığı bitireceğiz" diye. ne tweetler atıyor adresi belirsiz. somut adım atmak gerektiğinde en önce kendisi kaçıyor. tüyüyor. yok oluyor.

    sonra yemişim böyle ülkeyi diyeni de el birliğiyle linç ediyorlar her yerde. öyle bir distopya burası. öyle.
hesabın var mı? giriş yap