• 80 sonrası kolay yoldan zengin olma ve insanların zengin olan kişiye kaynağını sormadan saygı göstermesi, işçi sınıfı bilincinin kaybolması, ikinci el araba al satçısının mühendisten fazla kazanması, kucakta taşınan öğretmenler, rant zenginleri....
  • çoğunlukla katılıyorum, ancak bireysel başkaldırıda zorunluluk olayı nasıl aşılır ve erken yaşta hangi mesleklere başlanabilir gibi konular kafamı kurcalıyor.
  • bire bir doğru bir tespittir. eğitim öğretim resmen beyin yıkama operasyonuna dönmüş. bu ülkede çocuk okutulmaz.
  • nikola tesla, edison için, "ben onun saatler boyu süren deneylerinin sonuçlarına, bir kaç hesaplama ile ulaşıyorum." demişti. çıraklık eğitiminin temelinde ucuz iş gücü yatar. ustanın önceliği, çırağının eğitimi değil, işin yapılmasıdır. her çırak da potansiyel bir rakiptir. bu yüzden biz öğretmenlerin, meslek lisesinde 3 senede verdiğimiz eğitimi, çıraklıkta 10 senede alırsınız.(ustanın niyetine bağlı olarak, daha uzun da sürebilir.) bir çırağın en büyük kazanımı el becerisidir. ama formüller ve diğer hesaplamaları yapamadığı için, kendisine ezberletilen şablonlar ve göz kararına göre çalışır. bu tip teknisyenlerin, endüstri 4.0'da yeri yoktur.

    alaylı birisinin, üniversite mezunlarından daha kolay işyeri açmasında, piyasa deneyiminin katkısının olduğu açık. ama asıl sorun, öğrencilerin üniversiteye gitmeyi, güvenli bir yol olarak görmeleridir. bir işyeri açıp, onu yürütmektense, beyaz yakalı bir çalışan olmak, daha cazip geliyor. ama, risk almayı sevmeyen ve işin kolayına kaçan bir nesil geliyor. tosun örneğinde olduğu gibi, alaylılar da işi yürütmeye çalışmaktansa, voleyi vurmayı amaçlıyorlar.

    eğitime tüccar kafasıyla yaklaşıyorsunuz. bilgi kar zarar mantığıyla değerlendirilecek bir şey değildir. benimde sevmediğim dersler ve konular oldu. ama onların bana kattıklarını, zarar olarak görmüyorum. alınan her bilgi, geleceğe bir yatırımdır. kişiliğinizi geliştirir, gelecekle ilgili tercihler yapmanızı sağlar. edebiyet dersi görmüyorsanız, gelecekte bir yazar olup olmayacağınızı bilemezsiniz.
  • eğitimin zenginlerin işi olduğunu ve universitelerimizin meslek lisesi olduğunu kavrayamamış fakir bir dertli suser ve sicmik başlığı. yazık sana harcanan paralara. diploma odaklı çalışacağına beyin odaklı çalışsa idin.
  • celal şengör’ün de dediği gibi : türkiye’de üniversite okumak 4-5 yıllık zaman kaybıdır demişti mesela hep sınav odaklı eğitim var öğrencilerin kafaları hep bilgi yığını oluyor eminim türkiye’de liseyi bitiren bir öğrenci dünyadaki birçok öğrenciden daha fazla şey biliyordur zaten türkiye’de okumak (yurtdışında kariyer gibi bir hedef yoksa) geçtim üniversiteyi tamamen zaman ve para kaybıdır mesela youtube’de ticaretçi olmak isteyen bir çocuk vardı o çocuğun dediğine göre öğretmenler de eğitimden soğutuyor sonuna kadar da haklı sonuçta boşuna okuyup işsiz kalmaktansa ticarete atılır paramı kazanırım diyor ayrıca hadi okudunuz diyelim iş ararken her yerde torpil arıyorlar sonra da hükümet neden beyin göçü var deyip duruyor ama yine de her konuda olduğu gibi hükümet kendisiyle çelişiyor yahu eğitim kötüyse (kendileri bizzat kötü hâle getiriyor) beyin göçü hep olacak ayrıca yabancı dil eğitimi de kalkacak ya da zorunlu olmayacak diyorlar böyle eğitim zihniyetinin dünyada eşi benzeri yok mesela üniversiteyi rusya’da okuyan bir arkadaşım var o arkadaş arapça,türkçe,almanca,rusçayı çok iyi biliyor ama türkiye’de ingilizceyi bile öğretemiyorlar zaten genel olarak türkiye’de içi boş bir eğitim var hep sadece sınavlara yönelik öğretiyorlar ayrıca öğrenciler de resmen köle gibi kısacası yurtdışı imkanınız yoksa,yurtdışında kariyer gibi bir planınız yoksa türkiye’de okumak tamamen zaman kaybıdır ...
  • universitede dahil turkiyede okudum. daha sonra, gelismis bir oecd ulkesinde bir universite daha okuduktan sonra master da yaptim. ayni zamanda da bir veliyim.
    oecd nin yaptigi pısa testlerinde son zamanlarda finlandiya birinci singapur da ikinci gelmeye basladi. sanirim turkiye de en sonuncu. bu isin olculmus tarafi.

    gozlemlerime ve arastirmalarima gelirsek, bu konuda kitap yazarim. herseyden once, istatistiklere gore, egitimin basarisindaki en onemli etkenlerden biri, babanin gelir ve annenin egitim durumu. bu ikisi arttikca ogrencinin basarisi artiyor. turkiyenin ekonomik sartlarini ve kizlarin okumasi hakkindaki geleneksel yaklasimi goz onune alirsak, turkiye cocugu biraz geride kaliyor dunyadaki diger yasitlarina gore.

    yine, oecd nin yayinlarinda, basarili olabilmek icin 21.yy da gerekli yetenekler (skills) ongorulmus. ulkeler de egitim sistemlerini bu yeteneklerini ogrencilerine kazandirmak icin egitim sistemlerini duzenlediler yada duzenlemeye ugrasiyorlar. bu yeteneklerden bir kaci teknolojik urunleri etkili bir sekilde kullanabilmek, yaraticilik, hayat boyu surecek kendi kendine ogrenme, farkli kulturlerden insanlarla isbirligi yapabilme ve sorunsuz olarak anlasabilme. oecd ye gore, dunyada en karli sirketler piyasaya yeni bulunmus urunler surebilmis olanlar ( apple, micrisoft, google...). yaraticilikla ilgili bir konu. bilimdeki gelismeleri gunu gunue takip edebilen global ekonomide yer almis uluslararasi sirketlerde calisabilecek nesillere ihtiyac duyacagiz.

    t.c basbakaninin "teknolojiye kafa yormayacaksin, kafayi siyirirsin. sadece alip kullanacaksin" soylemi. rte nin kadinlari erkeklerle bir gormeyen, musluman olmayanlara ve ayri siyasi gorusteki hakaretkere varan demecleri bugunun cocuklarina ornek oldgunu dusunursek turkiye cocuklari bu konuda da biraz geriden baslamis oluyor. cunku egitim sadece okul icinde okan birsey degildir. toplumsaldir.

    yasadigim ulkede, siniflar assagi yukari 20 kisilik. 1987 de liseyi bitirdigimde sinifimda 60 ogrenci vardi.
    okul cagim boyunca matematigi iyi okan bir ogrenciydim. a^2 + b^2 = c^2 formulu gibi bircok formulu ezberlemek zorunda idim. ne icin oyle oldugunu da bilmiyordum. matematik sorularini cozuyordum ama, o sorudaki islemi ne icin yaptigimi; hayatimda ne ise yarayacagini bilmiyordum. mesela algebrada a veya b veya x lerin bilinmeyenler oldugunu biliyordum ama gundelik hayatimda ne ise yarayacagini bilmiyordum.

    burada ise, bir dikdortgen icine yerlestirilmis uctane dik acili ucgenle neden a^2 + b^2 = c^2 oldugunu mantiksal cozumleme ile ogrenciler, ogretmenin yardimi ile, buluyorlar. bu nedenle formul ezberlemek derdine dusmuyorlar. cunku kesfedilmis bir bilgi olarak bellekte kaliyor. yani amac ogrencinin neyi nicin yaptigini ve gunluk hayatinda nasil kullanilacagini bilerek gelismesini saglamak. uzun suredir turkiyeye gelmedim. belki orada da degismistir egitim sistemi. ben kendi ogrencilik zamanimdaki egitimle karsilastiriyorum sadece. burada genel kani ogrenci dersten zevk almiyorsa ogrenmiyor demektir. bu durum bilinsel olarak ta kanitlanmistir. bu nedenle ders planlamalari, ogrenciye oyun oynarken ogretme mentalitesi cevresinde yapilir. ogrencilerin yaraticiliklarinin gelistirilmesi icin matematikte derside dahil sanatsal, ornegin muzik ve resim gibi, olarak dersi ozetlemeleri, yada neyi anladiklarini ortaya koymalari saglanir.
  • eğitim sistemi içinde bir çalışan ve aynı zamanda bir veli olarak kısmen katıldığım söylem. fakat şöyle bir durum var ki sosyalleşme, ilk arkadaşlıklar, insanları tanıma, karakter gelişimi gibi etkenlerden dolayı ilk ve orta öğretim büyük önem taşıyan bir dönemdir. yoksa akademik katkıyı baz alırsak hepimiz erkin koray olsa yeridir.
  • 20 yıllık eğitim hayatım var tam 20 yıl.
    ve dün akşam bunun farkına vardım öyle düşünerekte değil ha.
    babamla konuşuyordum ve bana aben sınav kaydı yapacak sende yap diye ve birden bu sistemden bir halt olmaz diyerek benden hiç beklemediği bir çıkışla karşılaştı.
    evet daha önce sisteme bir çok eleştiri getirmiştim ama bir şekilde umudum vardı demek ki içimdeki son umududa aldılar...
hesabın var mı? giriş yap