• entegrasyonu devlet sağlarsa böyle bir sıkıntı kalmaz, ancak devlet buna isteklimidir emin değilim.
  • türkiye'ye gelen bir yabancı olarak benimde bulunduğum rahatlık. burada nasılsa herkes yabancı dil biliyor ve bu bana çok rahatlık sağlıyor. türkçe bilen bir arkadaşıma şu an bu entryi yazdırıyorum, evet bütün hesabımı türkçe bilen arkadaşım yazıyor, ben tek kelime bilmeden ekşi sözlük yazarı bile oldum.

    türkiye'ye selamlar.
  • kesinlikle katıldığım önerme. tabii ki bilmek zorunda değiller, dünya çapında geçerli bir dil değil sonuçta ama insan burada yaşarken hiç mi öğrenmez? üniversitemde birkaç yabancı arkadaşım var ve abartmayayım ama birkaç kelime bile türkçe bilmiyorlar, en az iki üç senedir buradalar ve hiçbir şey yok. sanki kendilerini öğrenmeye kapatıyorlar, nasıl olsa işime yaramayacak diye düşünüyorlar sanırım ama gerçekten ilginç, ben başka bir ülkeye yaşamak için gitsem, dünyanın hiçbir yerinde de konuşulmasa o dil, yine de öğrenirdim, ister istemez öğrenirdim. şaşırıyorum.
  • çocuklar okula gittiklerinde öğrenirler bir şekilde mecburen. yetişkin, cahil olan ve kendini geliştirme gereksiniminde olmayan insanlar yapıyor bunu. birçok türk avrupa ülkelerinde aynı şekilde yaşıyor ama orada hastane ve birçok resmi kurumda türkçe bilen tercüman bulunduğunu düşünmüyorum. bizde ise arapça bilen tercümanlar çalıştırılıyor her yerde. sadece devlet değil esnafta aynı şekilde davranıyor ben birçok yerde menülerin arapçaları olduğunu gördüm. insanlar neden öğrensin ki? sorun onlarda değil bizde. üzülerek kabul etmek gerekiyor bunu.
  • çoğu bizler gibi kasmıyor turkce öğreneceğiz diye ya olduğu kadarıyla idare ediyor yada hiç öğrenmiyor nasilsa bizimkiler bilmese bile ingilizce konuşmaya calisiyorlar nasıl rahat olmasinlarki
  • arkadaşlar çıldırdınız mı? türkçe öğrenmek kolay mı sanıyorsunuz? burada birkaç yıl kalıp başka bir ülkeye dönecek bir yabancı, dünyanın ancak %3'üne hitap edebilecek bir dili öğrenmek için neden efor harcasın? kaldı ki bir yabancı dükkana gidip "merhaba, cetvel var mı, teşekkürler" dese zaten neredeyse künefe ısmarlanacak kendisine. kimseyle düzgün bir türkçe ile iletişim kurmasına gerek yok, "pardon, bir dakika, kusura bakmayın" dedikten sonra el kol yaparak en azından türkiye'de yaşayan türkçe konuşan nüfusla anlaşabiliyorsun iyi kötü. e expat dediğin adam zaten kenar mahalle kafelerine değil, personelin ingilizce bildiği, yabancı müşteri ağırlamaya alışık yerlere gidiyor dolayısıyla sosyal açıdan da çok problem yaşamıyor.

    yaklaşık iki senedir çek cumhuriyeti'nde yaşıyorum. dil öğrenme konusunda tevazu gösteremeyeceğim, epey iyiyim. taşınacağım belli olunca epey gaza geldim, duolingo'dan ufak ufak başladım. baktım mantığını kaptığım latin dillerinin hiçbirine benzemiyor. ne gramer, ne kelime olarak bir bağlantı kurabiliyorum; tamam, dedim gidince devam ederim, her şey gözümün önünde olunca etraftan da duya duya daha rahat anlarım, ders filan alır hallederim.

    çalıştığım dükkanın olanak sağladığı kurslara başladım. bu arada her şeyi doğru şekilde telaffuz etmeyi öğrenmeyi başarıyorum ki sizi temin ederim burada yıllarca yaşayıp, yıllarca ders alıp hala yeni gördüğü bir kelimeyi doğru şekilde telaffuz etmeyi başaramayan bir sürü yabancı var. ğ, ş, ı gibi harflerin olduğu, k'nin yumuşayarak ğ'ye dönüşebildiği bir dil türkçe. bir de türkiye'ye gelen yabancıların çekeceği çileyi düşünün.

    neyse, duolingo ve kurs ikilisiyle devam etmeye çalışıyorum ama i-ler-le-mi-yor. tamam fiil çekimi kısmını anladım, cümle yapısında da aman aman bir olay yok, hatta latin dilleriyle benzer mantıkları da var. bu kez başka bir problem giriyor: ekler. biz de sondan eklemeliyiz, gitmek kökünden gideceğiz'e ulaşmak bizim için çok kolay, ama yabancılar için bunu kapmak o kadar da kolay değil. "o t neden d oldu, k neden ğ oldu? öyleyse neden tudacağım değil de tutacağım? bu dil çok saçma, bu dili asla öğrenemeyeceğim!" diye saçlarını başlarını yoluyorlar. bir de eklerle kelimelerin anlamlarını değiştirebiliyorsun, bazı kelimeler birleşik yazılıyor, bazı ekler bazı durumlarda farklı yazılıyor. insanın moralini motivasyonunu kıran çok şey var.

    üstüne bir başka problem daha var: kelimeler hiçbir dildekine benzemiyor! evet enteresan ortak kelimeler var, fransızcadan ingilizceden çok almışız, arapça farsça da mevcut; fakat basit kelimeler çok farklı. mesela gitmek. ya da ekmek. italyanca bilen için fransızca veya ispanyolca ne kadar basit oysa. türkçe için maalesef aynı durum geçerli değil, her şeye sıfırdan başlamak gerekiyor gibi bir şey.

    haydi diyelim çok hırslısınız, motivasyonunuzu kırmadınız, öğrenmeye devam etmek, hiç değilse çabanızı bir süre daha sürdürmek istiyorsunuz, bu kez bir başka engel: beraber ders aldığınız insanlar. giriş seviyesi olduğu için herkesin her şeye alışması daha uzun sürüyor. siz "tamam bu basitmiş bunu hafızaya attım, ok bu da oturdu" der ve bir sonraki bilgiye geçmeye hazırken, biri "anlamadım" diyor, haydaaa haydi aynı basit şeyi bir daha dinle. vallahi üç beş kere tamam da, hem grameri, hem kelimesi zorlarken üzerine bir de konsantrasyonumu zorlamayacağım. 5 aylık kurs sürecinin sonunda, içinde yaşadığım ülkenin dilini öğrenirken hala söyleyebildiğim en komplike şey "annem (sıfat), (sıfat), (sıfat) bir insandır", kimse kusura bakmasın kendimi daha fazla zorlayamam. dil mi öğreniyoruz, sabrımızı mı test ediyoruz aq yerinde? küfrettim rahatladım.

    "özel ders" diyebilirsiniz, vallahi şahsen benim beni bu kadar hayalkırıklığına uğratmış bir dile ayıracak bütçem yok. çekçeye ihtiyaç mı duyuyorum? günlük ufak tefek işler için dükkandaki slovak arkadaşlardan birinden yardım istiyorum (seve seve yapıyorlar çünkü birbiriyle yarışan değil, beraber çalışan ve iş dışında da birlikte zaman geçiren insanlarız), devlet dairesine mi işim düştü? vize işlemlerimi halleden firma yanıma bir eleman yolluyor, eleman vekaletnameyle benim adıma iletişimi hallediyor, ben çekçe selam veriyor, kafa sallayıp ev adresimi söylüyor, imza atıp çekçe olarak teşekkür edip çıkıyorum. bu fırsatım olmasa benim buradaki işim epey zor olurdu; ama türkiye'deki bir devlet dairesine işi düşen yabancı, eğer çok şanssız bir insan değilse, ters bir zamana falan denk gelmemişse "selamınaleyküm" diyerek girmesi halinde işi hallolmadan veya en azından yardımcı olunmaya çalışılmadan gönderilmez. temel kelimeler dışında bir şey öğrenmek için niye onca ter döksün, üzerine bir de para harcasın bu insan? hayır çok mu zorda kaldı, muhakkak ücrette biraz ütülmek suretiyle de olsa halleder işini. totalde harcayacağı para, özel derse yatıracağından daha az olur.

    çekçe öğrenmeyi gerçekten istedim, fakat dil öğrenmeyi seven bir insan olmama rağmen çekçe beni pes ettirmeyi başardı. kaldı ki çek cumhuriyeti'nde hayatım boyunca yaşayabilirim ve bunun için çekçe öğrenmem, en azından burada huzurla yaşamama müsaade eden yerli halka saygımdan onlarla ortak dili konuşmam gerektiğini düşünüyorum. diğer taraftan burada ne süreyle yaşayacağım belli değil, ülke değiştirme ihtimalim var; dolayısıyla bu acıyı çekilmeye değer görmüyorum.

    aynı şekilde türkçe de kolay bir dil değil, türkçe öğrenmenin insana farklı bir dil mantığı öğrenmiş olmak dışında bir katkısı yok. hevesle başlansa da insanı yormaya ve vazgeçirmeye çok müsait bir dil türkçe. bu hayalkırıklığını yaşamış insanları bir de dil öğrenmiyorlar diye kötü hissettirmeyin. sırf anadiliniz diye türkçenin, özellikle de yetişkin bir insan tarafından, kolay öğrenilebilecek ve yatırım yapılmaya değer bir lisan olduğunu düşünmenize inanamıyorum.

    edit: ben türkçenin bu dile yabancı bir yetişkin tarafından öğrenilmesinin zorluğunun çeşitli sebeplerini, yeterince örnekle açıkladığımı düşünüyorum. anadilinizin kolay olduğunu düşünüyor olmanız anlaşılabilir; fakat komik. sesli düşmesi, sessiz benzeşmesi/yumuşaması gibi olayların yaşandığı, sondan eklemeli, eşsesli eşanlamlı kelimelerle dolu bir dili doğuştan öğrenip üzerine öğrenilmesinin kolaylığı konusunda, örnek bile vermeden ahkam kesiyorsunuz.

    ha bir de gideceğiz yazıp gidicez, gitçez diye seslendiriyor olmamız var, lol. türkçe yazıldığı gibi okunan bir dildir o yüzden çok kolay öğrenmesi cnm evet evet.
  • herhslde türkiye ben görmeyeli gelişti göç almaya başladı da dil bilmeyen expat düşmanlığı başladı*

    geyik bir yana bunun aynısını her ülkede söyleyen bir miktar insan çıkar. globalleşmenin getirdiği tatlı acılar işte.

    kızamıyorum da; çünkü bu düşmanlığın temel sebebi ekonomiktir. mesela inşaatta asgari ücret altına çalışan suriyelinin dil bilmemesi değildir bunları rahatsız eden; mesela rusya'dan gelip burada 3 ayda dünyanın parasını götüren turist rehberidir.

    yaşadığım ülkede benim gibi yerel dil bilmeyen bir çok grup var; bunlardan biri portekizliler; geneli vasıfsız işci. bunlardan rahatsız olanlar ekseriyetle ırkçılar.
    ama ırkçı olmadığı halde diğer gruptan* rahatsız olanlar ekseriyetle alt-orta kesim.

    doğmuşsun dünyanın en refah içinde ülkesinde kafayı çalıştıramamış kasiyer olmuşsun; benim suçum mu arkadaşım senin ülkende dilini bilmeden mühendis olarak çalışıp senden çok para kazanmam?*
hesabın var mı? giriş yap