• dumbledore'un da dediği gibi;

    görsel

    bir gitme eylemi.
  • hayat şartları ve gidişat düşünüldüğünde bu cümle artık bir kalıp haline geldi. kimse türkiyeden gitmek,yurtdışına yerleşmek gibi cümleler kurmuyor. herkes siktir olup gitmek istiyor. ve haklılar.
  • havayolu pilotuyum. genelde dışardan havalı görünür.

    bir süredir ciddi olarak greencard çıkarsa pilotluğu bırakıp orada tır şoförü mü olsam, uber mi yapsam diye düşünüyorum.

    bu düşüncemi paylaşan bazı meslektaşlarım da var.

    burası öyle bir cehennem oldu ki severek yaptığım mesleğimi bile artık yapmak istemiyorum.

    şimdiye kadar kendimi kandırıp; kalmalıyız, kaçmak yakışmaz, ülkemizi terketmemeliyiz diyordum ama hayat bu çomarlarla uğraşmaya değmeyecek kadar kısa.

    oysa bu ülkeden gitmeyi hiç düşünmemiştim. sanırım bunun sebebi atatürk sevdalısı ailemin beni bir idealist olarak yetiştirmesi ve sürekli olarak taş yerinde ağırdır sözümün kafama kazınmasıydı.

    taş mı kaldı arkadaş. abd'de tuvalet taşı temizlerim daha iyi.
  • öncelikle #116113663

    dün oturum iznim çıktı. siktirerek olmasa da usulünce gidiyorum. içimde nefret falan yok, sadece böylesi daha iyi olacak.

    inandığım, savunduğum veya isyan ettiğim herhangi bir toplumsal, siyasi, kültürel değer kalmadı. aslında bu entrymi yeni evime ilk girdiğim an yazacaktım ama davulcu uyandırdı.

    bu arada beyin göçü falan değil, tır şoförüyüm. kayıp/kazanç skalasında toplum için büyük bir kayıp değil ama benim için büyük bir kazanç.

    neyse, umarım nasıl mutlu olacaksanız öyle olur.

    edit: bazı sebeplerden ötürü apar topar geri geldim. en kısa sürede yeniden gitmek dileğiyle.
  • balkan ülkeleri ile başlanabilecek olan eylem
  • türkiye'de her zaman yandaşa peşkeş çekilmiş (2002'den önce de sonra da). zengin olan her zaman daha zengin fakir olan da daha fakir olmuş bu ülkede. başa kim geçerse geçsin bu devam edecektir çünkü biz millet olarak ahlaksızız aslında, ahlaklı olmayı dini vazifeleri yerine getirmek olarak görüyoruz sadece. namaz kılan, oruç tutan ahlaklı; diğerleri terbiyesiz, saygısız, dinsiz, putperest. yandaşa tanıdığa peşkeş çekenlere, hırsızlık yapanlara, millete kazık atan esnafa ve taksicilere sorun bakalım müslüman mısın değil misin diye. tüm ibadetlerden önce kişilerin haklarına değer verip herkesin birbirine saygı duyduğu bir dini gerçekten benimseyebilseydik eğer, başa kim geçerse geçsin bunlar konuşmazdık zaten. bu ülkenin insanını terbiye etmemiz de mümkün değil çünkü insanlar değil okuduğunu anlamak, televizyonda sakin bir biçimde sözlü tartışma bile yapamıyorlar. bu insanlar yüzünden ülkeden hiçbir umudum kalmadı. henüz 19 yaşındayım, umarım ömrümün diğer yarısını saygısız insanların çoğunlukta olmadığı bir ülkede geçirebilirim. rahatlamak için buraya biraz içimi boşaltmak istedim sadece. keşke bizim böyle bir sorunumuz olmasaydı da bunları hiç yazmasaydım, bu ülkenin taşı toprağı şimdiye altın olmuştu altın. emeği geçen herkese yazıklar olsun.
  • insanın türkiyede başarılı olması imkansıza yakın. daha doğrusu emekle ya da kimsenin hakkını yemeden bir yere varması çok zor. gitmek istiyorum. bir yolunu bulup huzurlu yaşamak istiyorum.
  • uzun süredir tatmadığım bir rahatlık hissiyle doluyum sözlük. her on dakikada bir aklıma geldikçe, başardın farkında mısın diyorum sürekli kendime, sonra inanamıyorum ve salak gibi daha birkaç gün önce elime yabancılar dairesinde aldığım oturma izni kağıdını açıp açıp bakıyorum. evet diyorum ya yazıyor işte, adın var, vizenin süresi, niteliği dahi yazıyor gerçek oğlum işte diyorum. beş yıl be sözlük, beş yıldır bunun için çalışıyorum. olay türkiye’den göçmekten ziyade hayatta uğruna en çok emek verdiğim hedefe ulaşmış olmanın verdiği zafer hissi zira ben zaten iki buçuk yıldır yüksek lisans sebebiyle almanya’dayım ve türkiye'den de siktir olup gitmedim. usul usul göçtüm. sadece öğrenci vizesiyle buraya gelmenin, yerleşip artık hayatını burada özgürce sürdürmek anlamına gelmediğini çok iyi biliyordum. bu sebeple, okuldan sonra bir iş bulup nitelikli çalışan vizesini alana kadar ben göçtüm artık demek istemedim. ancak geçtiğimiz günlerde nitelikli işçi oturumumu almamdan ötürü artık ayaklarım yere daha sağlam basıyor, iş yerinde sorun yaşamadığım sürece güvende olduğumu hissediyorum. oysa ki öğrencilik, işçi olmaktan farklı olarak, burada uzun süreli bir düzen kurabilmek değil bu hakkı elde edebilme süreci olduğundan ve ileriki yazılarda paylaşacağım ekstra zorluklardan ötürü bana hep diken üstünde hissettirdi.

    burada da çok ciddi sistemsel ve toplumsal sorunlar ne yazık ki gerçekten mevcut. burası süper veya on numara değil, türkiye zaten hiç değil. ama en azından burada dünyanın önümde açıldığını hissediyorum, türkiye’de yaşayarak asla gerçekleştiremeyeceğim hayallerim şu an benim için bir plan ve çalışma meselesi durumunda. ancak tabi ki hemen değil. artık göçtüğüme göre, benim için dinlenme ve geldiğim noktanın tadını çıkartma zamanı.

    buradaki iki buçuk yıl içerisindeki tecrübelerimi sizlerle (bkz: almanya) başlığı altına yazacağım yazılarla uzun uzun paylaşacağım. bu yazının sonunu da ona göre editlerim.

    üniversite düzeni ve rutini hakkında bilgi verdiğim girdi: #123538505
  • şimdiye kadar karar veremediğim ve işim sebebiyle imkanım olsa da uğraşmadığım bir süreçti, ancak bugünkü (bkz: turistin görebileceği herkesi aşılayacağız) açıklamasıyla aleni olarak kendi ülkemizde 2. hatta 3.sınıf vatandaş ilan edilince ciddi olarak araştırmaya başladım, en azından daha özgür, ekonomik olarak daha mutlu olurum diyorum. bu açıklamalardan utanmaniz mümkün değil de,
    yakalanıp yargılanacağınız günleri hevesle bekliyorum.
  • bugüne kadar 30 ülke görmüş, üç ülkede 6 aydan fazla yaşamış bir yazar kardeşiniz olarak bildim bileli avrupa'da vasfın ne olursa olsun ikinci sınıf vatandaş olduğumuz için kalıcı olarak yerleşmeyi asla istemediğimi, ne olursa olsun gemi batsa da bir vatansever olarak türkiyede kalacağımı söylerdim. hukuk ve siyaset bilimi çift anadal yapmış ve beş senede iki fakülte bitirmiş bir genç olarak; bir şeyleri değiştirebileceğimi, yarın siyaset yapabileceğimi ve ülkemin sorunlarının çözümünde katkı sağlayacağımı hayal ederdim.

    son olarak bu pandemi döneminde ikna oldum ki türk genci artık türkiye'de ikinci sınıf vatandaş bile değil. slav köpekleri yetmezmiş gibi çöl bedevilerinin bile arkasına düştük. anlamıyorum gerçekten bu iktidar bizden ne istiyor? işsiz kalalım, aç kalalım, yetmiyor turist görmüyorsak ölelim. gençlerden geçtim avukatlara aşı sırası gelir mi derken butik otelde sigorta başlatmayı düşündüm ulan ben!

    yutkunamadığım bir yumru olarak kalacak güzel antalya'mda çıplak bir letonyalının “kadın polisi akşam odama yollayın” demesi ve serbest bırakılması.

    bundan sonra bırakayım polonyalılar küfür etsin, almanlar dövsün, ingilizler tepeden baksın... öz vatanımızda bizi sığınmacıdan beter eylediniz ya allah topunuzun belasını versin.

    edit: anladım ki kimse avrupada türk olduğunu söyleyince karşısındakinin yüzü düşmemiş. ben çok yaşadım bunu, güzelim sohbetler “oldu o zaman” diye bitti. ırkçılık da yaşamamışlar, inşallah yaşamazlar da hiç. beni varşova ve manchesterda kötü avlamışlardı.
    elinizi vicdanınıza koyun sadece kim zaten başka ülkenin göçmenine pozitif bakar, üstelik türksün la sen kimse sevmiyor seni.
    sen suriyeliye nasıl bakıyosan ingiliz fransız sana öyle bakıyor. zaten orda da pasaport aynı olunca ayırmıyorlar pek; bi keresinde ben türküm diyince “şamdan mı halepten mi” diye dalga geçmişlerdi.
hesabın var mı? giriş yap