• gittikten 6 ay sonra sağlığınızın düzelmesi, saçlarınızın çıkması ve tekrar iyi bir insan olmaya başlamanız kaçınılmazdır.
  • şimdi buraya geleli yarım sene oldu. artık kötü ve iyi taraflarını yazabilirim. çok iyi süper haberlerim yok. türkiye belki cehennem avrupa(avusturya) kesinlikle cennet değil olsa olsa araftır.

    kötü yönleri:
    +avrupada başkentte değilsen hayat o kadar yavaş ve monotondur ki kendini asabilirsin.

    +ingiltere hariç ülkenin dilini öğrenmen gerekecek benim açımdan 28 den sonra almanca çok tatlı bir aktivite değil.

    +bekleme süreleri devlet dairelerinde doğrudur. ehliyetimi verdim sınava giriş belgeni gel 6 ay sonra al dediler. size gelecek seyleri takip etme vs gibi imkanınız yok. postayla gelir diyorlar. 2 3 ay sonra kafasına göre geliyor.

    +kim ne derse desin insan anadilinde konuşmayı özlüyor. cevremde tek türk veya yakın tadıgım biri yok. bu derin bir yalnızlık hissine sebebiyet veriyor.

    +ingiltereye gitmiyorsanız ingilizceniz yeterli olmayacak!

    +garip ve saçma vergiler var, mesela televizyon varsa evinde 20 25 euro aylık vergi veriyorsun. boyle garip birçok şey var. mesela park yeri satın alma vs vs.

    +doktorlar genelde ilgili. bir şekilde(!) uzmana ulaşırsanız iyi bakıyorlar. ama uzmana ulaşmak bazen şurdan daha çık demek gibi birşey.

    +servis, usta, el ve emek işleri inanılmaz pahalı.

    +herşey para. mesela burger kingdeki tuvalet bile paralı. çamaşır makinası aldın onu eve getirip kurmak paralı. her kalem paralı.

    artıları:
    +daha iyi maaş ve elde kalan birikim
    +trafik yok heryerden heryer maximum 30 dk evine yuruyerek 20 30 dkda gidebilirsin.
    +besin kalitesi yüksek
    +hobin varsa ve edinmek istiyorsan herşey mevcut sadece ülkenin dilinin ogrenmen sart.
    +tek baına insanlar iyi anlayışlı ama ne zaman gruplaşırlar. o zaman çekirge kıvamına bürünüp değişik hal alıyorlar. o derin sağcı altyapıyı hissediyorsun.
    +alkol ucuz :)
    +araba kısmen ucuz.
    +sessizlik huzur seviyorsanız. heryer ihtiyar huzuru.
    +müthiş doğa. bazen müthiş az gelir. bisikletle 30 40 dk şehrin dışına sürdüğünüzde ağzınızı açık bırakacak manzaralarla doludur.
    +dil öğrenip kendini geliştirebilirsin.

    %100 kar yok. birşeyleri verip birşeyleri alıyoruz.....
    bunu kafanıza yazın sonra hüsran yaşamayın.
  • hayallerdeki gidilecek ülkelerin evrimleşme aşamaları şu şekilde: olayların başına gidecek olursak lise yıllarında "amerikaya kapağı atarak yeter", lisans yılları "kanada çok revaçta araştırmak lazım giden nasıl gidiyor" ve özel sektör yılları "bulgaristan veya kosova ya kapağı atabilir miyiz acaba" ?
  • kişisel tercihler, zevkler üzerinden genellemeler yapılan başlık. ki normaldir.

    misal kimisi için avrupa'nın küçük şehirlerindeki sakinlik, bazen sokaklarda insan olmaması bıkkınlık kaynağı olabilirken bana 14 yıl istanbul'dan sonra kalp masajı etkisi yaptı. lan ilacım, ihtiyacım buymuş. kaldı ki o sokaklarda olmayan insanlar genelde ya barda, ya clubta, ya başka bi etkinlikte. evinde sürekli uyuyor değil yani. neyse.

    karşılaştırmak için en önemli çıkış noktası şu olmalı: ne iş yapıyorsun?
    adresin belli olsun diye çalışıyorsan, gayrimenkul zenginiysen, kısacası tuzun kuruysa türkiye cennettir. paranla avrupa'da bulamayacağın hizmeti alır, istediğin yerde istediğinden uzak mis gibi yaşarsın. düzenli masajını falan yaptırırsın. avrupa'ya gelip bi ton gelir vergisi ödeyeceğine aldığın ferrari'yi şirket arabası diye gösterir geçersin. dertsiz başa dert almaya gerek yok.

    ha maaşlı çalışansan -asgari ücretli, mühendis, doktor hiç fark etmez- ve başka bir gelirin yoksa türkiye'de yaşamak -yabancı dilin ve diploman varsa- son derece mantıksız. ha yine yaşarsın, aileni bırakamazsın, memleket özlemi dersin. ama içi mantıkla dolmaz onun.

    her alanda en iyi olan ülke diye bir şey yok. her yerin artısı eksisi var o na da eyvallah da türkiye ile almanya gibi ülkelerle yaşam kalitesi olarak "karşılaştırmanın" nedeni sen türkiye'den çıktığın için. iran'dan çıksan iranla karşılaştıracaktın. olay bu.
  • ülkedeki siyasetin halki aptal yerine koyması , kendi icimizde koyduğumuz sınırlar ve gitgide artan yalnızlık ile gelen histir
  • herkesin önemsedikleri ön sıraya koydukları farklıdır.

    türkiye'den siktir olup gitmek de buna göre alınacak bir karardır

    mesela insanların bir çoğunda pompalı tüfek olması. sevinince havaya ateş açılması.

    yaya geçidinde arabaların durmaması.

    trafikte her gün 3-4 saatimin gitmesi. yolda yürürken insanların çarpa çarpa geçmesi. her yerde çok fazla insan olması.

    insanların birbirine rahatsız edici şekilde bakması. herkesin çok tahammülsüz olması.

    ülkede modern bir gelecek görememek.

    bunlar temel motivasyonlar peki bunun karşılığında feda ettiklerimiz neler. tabi ki de pek çok var.

    sevdiğin yemekleri bir telefonla sipariş edemezsin. anadilinde arkadaş çevresi bulmakta zorlanırsın vs.

    kendi dilinde doktor bulamamak çok kolay değildir.

    ailenden uzaktasındır. bir çok şeyi kaçırırsın.

    yani çok kaderci bir insansan, türkiye'de yaşayabilirsin sanırım çünkü herşeye allah'ın karar verdiğini düşünüyorsundur vs.

    değilsen türkiye'de yaşamak oldukça zor bir tercih.
  • ara sıra aklıma gelen düşüncedir. iş için 3-4 ayda bir pakistan'a gidiyorum ve döndüğümde ülkeden gitmeyi düşündüğüm için kendimden utanıyorum.

    1 yıl biriktirmeye çalıştığım para ile 1 haftalık prag, viyana, roma vs. bir avrupa şehrine gidiyorum bu sefer de dönünce, kendimi hala burada durduğum için utanırken buluyorum. bu ne yaman bir çelişkidir. ne oldurur ne de öldürür dedikleri gibi bir ülkeyiz bence.*
  • artık daha da çok istediğimdir.
  • aynı başlığa ikinci entrysini giren ezik suser olarak : *

    şimdi meselenin birden fazla olayı var gençler bakın anlatayım

    1. bir kere bu gitme isteği yeni değil. benim aklımın erdiği zamanlardan yani seksenlerden beri var. öncesinde de kesin vardır. yani akp döneminden oluyor kısmını unutun. eskiden de böyleydi ileride de böyle olacak.
    doksanlarda hem vasıflı hem de vasıfsız pek çok arkadaşım yurt dışına gitti. kimi oralarda evlenip barklandı hayat kurdu, kimi 3-5 sene sonra geri geldi. kimi de bildiğin yalama oldu * 3 sene dışarıda 5 sene ülkede gibi gelip gidip hayatlarına devam ediyorlar. aslında ben de gidebilirdim diğer herkes gibi ama iş ciddiye bindiği an bir iki hesap yazıp her seferinde vazgeçtim. buradaki durumum belli aslında bildiğin (bkz: halimiz itten beter keyfimiz paşada yok) durumları *

    2. gidip de orada sürekli kalmanız da gerekmiyor aslında bakın vedat milor diye biri var mesela. ne zaman cv sini görsem bildiğin ezikleniyorum ya la. hiç bir zaman o kadar olamayacağını bilmenin verdiği kıskançlıkla karışık hayranlık var bende ona karşı. yani gidersin, bir süre kalır geri dönersin, olmadı bir daha gidersin. nasıl istersen ortada sadece tek bir seçenek yok

    3. en can yakıcı madde de bu aslında. hayatımda ufuk açan sayılı olaylardan birisiydi o yüzden anlatayım. doksanların başında çiçeği burnunda üniversiteli olarak akıyorduk ortamlara lakin ortamlar tatmin edici olmaktan çok uzaktı. sürekli çevremdekilerin şikayetleri vardı. nasıl üniversite lan burası doğru dürüst bir şey yok teknoloji yerlerde imkan desen zaten arama şöyle kötü, böyle dandik vs gidiyordu.
    bir gün efsane hocamız vardı derste lafı geçti, nazımızın da geçmesi ile sınıf neredeyse komple yardırdı esti gürledi. sonuç olarak biz bunu hak etmedik bu üniversite dandik dedi sınıf. ben sadece dinledim. içimden hak versem de dışarıdan yorum yapmaya gerek duymadım çünkü zaten her şey söyleniyordu.

    hoca şöyle uzunca sınıfı süzdü ve hala hatırladığım o efsane konuşmayı yaptı. (sürekli dandik kelimesini vurgulayarak)
    evet gençler bu üniversite dediğiniz gibi dandik. ama siz de anca bu dandik üniversiteyi hak edecek düzeydesiniz. eğer ana-babanız zengin olsaydı şimdi bilkent de okuyordunuz. eğer vasat olmasaydınız, (eliyle yön göstererek) şu taraftaki odtüye girmiştiniz bunların hiçbirinden bahsetmiyordunuz. peki ne oldu ?
    üniversite sınavında anca bu dandik üniversiteyi kazanabilecek kadar başarı elde ettiniz o yüzden buradasınız. bu saatden sonra ya kim olduğunuzu kabul edersiniz buraya uyum sağlarsınız, ya daha çok çalışıp bir senenizi yakarsınız ama odtüye gidersiniz. gözünüz korkmasın odtüdekiler sizden daha iyi değiller sadece daha çok çalıştılar, o yüzden oradalar sizde çalışın siz de hak edin, ya da çalışmak zor geliyor diyorsanız her hafta piyango bileti alın. ikramiye çıkarsa parasıyla bilkente gidersiniz milyonda bir bile olsa öyle bir şansınız her zaman var demişti.

    bu konuşması aklıma nasıl kazındı ise ne zaman her hangi bir şeyden şikayet eden olsa direkt aklıma geliyor. (bir de eliyle işaret ederken yaklaşık 45 derece hatalı göstermesi geliyor, sebepsiz gülümsüyorum*)

    önce kim olduğumuza bakalım; bizler dünya üzerindeki orta halli ülkenin hayalleri büyük insanlarıyız.

    yapılacak belli
    1. kendinize hedef ülke belirleyin o ülke için ne yapabilirsiniz? en kısa zamanda nasıl tutunursunuz , ne iş yapabilirsiniz hesabınız yapın ve hemen şimdi çalışmaya başlayın. bir kaç yıl içerisinde istediğiniz seviyeye her türlü gelirsiniz zaten. yeter ki hedefleriniz tutarlı, çalışmalarınız azimli olsun.
    2. piyango bileti alın olmadı altılı falan oynayın. milyonda bir tutarsa o parayla gider yaparsınız bir şeyler.
    3. ilk iki maddeyi de yapamıyorsanız o zaman bulunduğunuz ortamda koşullarınızı biraz daha iyi hale getirmeye ve mutlu olmaya odaklanın.

    (bkz: hayırlı işler selami abi)

    ps: bu arada ek bilgi vereyim. okulumuz da dandik falan değildi arkadaş. dışarıda ne zaman sorsalar ;
    - öğrenci misin ? hangi üniversitede okuyon ?
    -- xx üni
    - oo çok iyi, peki hangi bölüm
    -- xxx
    - oo çağın mesleği. ne güzel bak önünüz açık

    şeklinde tepkiler alıyorduk. sanıyorum hoca da dandik kelimesine içerleyip bizimle ağır konuşmuştu *
  • finlandiya'ya git dicem ama orası da karışık :/
hesabın var mı? giriş yap