• gümrük birliği anlaşması imzalandığı gün kesinlikle alınmayacak oluşumuzun habercisiydi. ama hala farkında değiliz ne yazık ki.
  • birkaç sene avrupa'da yaşamış her insan için imkansız olduğu bilinen bir hayaldir.
  • neden diye sorarak baslamak lazim elbet.

    kac gundur, gazeteler bangir bangir bagiriyor. ortada bir bayram havasi. ustelik bu son birkac haftanin hikayesi de degil. koskoca devlet politikasi. yillardir kapisindayiz bu birligin. biz girmek istedigimizde birlik bile degillerdi.

    neden girmek istiyoruz peki?

    cunku zenginlik istiyoruz, refah istiyoruz. kendi kendimize duzeltemedigimiz seyleri avrupa'nin zorlamasiyla duzeltmek istiyoruz. biz avrupa birligi'ne girmeyi, onlarin kara kasina kara gozune istemiyoruz da elin avrupa ulkesi kendi cikarini dusundugunde neden hemen "turkun turkten baska dostu yoktur" diye kestirip atiyoruz. bizi dinimiz yuzunden disliyorlar diyoruz, zaten bizi hic sevmiyorlardi diyor da küsüyoruz hemen.

    biz bu birlige hep bana hep bana diyerek kosmuyor muyuz? bizi aralarina alsinlar, sonra gokten euro yagdirsinlar diye beklemiyor muyuz? nedir bu heyecan, nedir bu kosusturma? avrupa birligi'ne girince yeni minibusculer mi gelecek, dat dat kornalarini otturmeyen, yolun ortasinda yolcu almayan, yoksa yeni polis mi gonderecekler onune geleni coplamayan, rusvet almayan, ya da birden bire degistirecek mi bu birlik bizi, artik delikanlilarimiz kizlara laf atmaz, yere tukurmez, cingenelerimiz trafik levhalarini calip satmaz mi olacaklar?

    butun bunlar degissin diye istemiyor muyuz biz bu birlige girmeyi?

    asil dilegimiz kendi kicimizi ortmek degil mi? baskasi zorlasin da biraz yol alalim telasinda degil miyiz? biz kicimizi kendi basimiza kaldiramiyoruz da yeni got mu monte edecek ab bize kolay hareket ettirebilsin diye.

    hayir! bu "ben ab'yi istemiyorum" cigligi degil. girelim ya da girmeyelim farketmez. ama asil is yine bize dusuyor. oysa kendimizi bir hulyaya kaptirmisiz, sanki bir hap verecekler bize, bir bardak evian ile yutacagiz ve yemyesil olacak sehirlerimiz, yollari cukursuz, havasi kukurtsuz, evleri boyali, denizleri temiz.

    eger oyle bir hapi yutmayi bekliyorsak. daha cok bekleriz.

    bir kere bir nevi ticaret bu. bir sey verirsin. bir sey alirsin karsiliginda. alan memnun satan memnun olur. amerikan ozentili business camiasinda win win denir bu situation'a.

    biz ne veriyoruz peki? ey avrupa, ben senin parani kullanayim, kendi kendime dogru duzgun yapamadigim kanunlarimin yerine senin kanunlarini koyayim, canim istediginde elimi kolumu sallayarak gelip senin topraklarinda gezeyim, hatta orada calisayim...... karsiliginda sen benden bir sey isteme... eger istersen sen turk dusmanisin, muslumanlari sevmiyorsun, hacli seferisin, antisemitistsin..

    senin kendi cikarini dusunmeye hakkin yok avrupa. bizi dusunmek zorundasin. cunku biz 70 milyonluk nufusuyla, oyle bir ulkeyiz ki refah esit olarak dagilmistir bizde. herkesin iyi bir egitim alma sansi vardir. sokaklarda guvenle dolasir gece gunduz kadinlarimiz. neseyle araba kullanir duzgun yollarimizda herkes. sporcumuz ve taraftarimiz zeki, cevik ve ahlaklidir. herhangi bir suc islendi mi hemen yakalanir suclular, hak ettikleri cezalar verilir. yollari kapanmaz hicbir zaman kar yagsa da ulkenin dortte birinin. asla kaziklamayiz sizi misafir olup gelirseniz bize.

    hadi canim.. hadi guzelim..
    hadi kalk geldik..

    ah be yurdum enteli.. gazetecisi, televizyoncusu, danteli.. nasil da uyutursun bizleri.

    kim kalkip da soyleyecek sunu: ey beyler, bayanlar.. insanogludur ki hep daha rahat yasamak, daha zengin olmak ister. ya baskasinin sirtindan kazanir, ya da oturur adam gibi calisir. biz ki ab'ye bu hayal ile suzulmekteyiz. onlar bize bu sirti verse de bindirmezler tepelerine.

    oyleyse.. tek bir yol var.. hadi bakalim kazmalar elimize, uzun ip belimize..
    once kendi kendimizi adam etmeli..
  • türkiye'de hala bir kesimin anlayamadığı bir mevzu var ki :

    önemli olan girmek değil, o standardı yakalayabilmek.

    avrupa bu rahatlığa ulaşmış zira kendi içindeki siyasi, ekonomik, beşeri vb sistemlerini zaman içinde optimize etmiş ve hala sürekli olarak yeniliyor. bu sistem ve aralarındaki işbirliği sayesinde hepsi kalkınmış, zenginleşmiş, güçlenmiş durumdalar. o sağda solda duyduğunuz "ab kriterleri" denilen olaylarda işte bu düzenlemelerin toplamı.

    adı üzerinde bu bir "birlik". öne sürülen düzenlemelerde bu birliğin "kuralları". adamlar diyor ki "bizim aramıza geleceksen siyasetten hukuka, gümrük düzeninden medeni kanuna, gıda kodeksinden kalite kontrol sistemlerine, sağlıktan eğitime yani ülkenin genel işletme düzeninin her alanında bizimle uyumlu hale gelmen lazım. "

    biz türkiye olarak bu düzeni kuramamışız, kendi becerimizle demokratikleşememişiz, zenginleşememişiz. ülkeyi -onlar kadar- ileri taşıyacak formulü bulamamışız. o nedenle gidip adamlardan istiyoruz. bu kısmın iyi anlaşılması lazım, avrupa durup dururken gelip bize "bunları yapın" demedi, biz adamlara başvurduk "bunları bizle de paylaşın" diye

    onlar da bizden onyıllardır istedikleri ülkemizi bu "düzene" uyum sağlayacak" hale getirmemiz. ulusalcı kaşalotların "iç işlerimize karışıyorlar, egemenliğimize kastediyorlar" diye ağlaştıkları mesele bu.

    bizim politikacılar da 40 senedir bunları dinliyorlar, sonra gelip bu yolda çabalar sarfediyorlar sözde. sözde diyorum çünkü asker, bürokrat ve hukukçular el ele vermiş onyıllardır bu düzenlemelerin hepsine karşı çıkıyorlar.

    değişen yasaları anayasa mahkemesine gönderip iptal ettirmeler, anayasayı değiştirtmemeler, kanunları değiştirtmemeler, azınlık haklarını arttırmamalar ve külliyen demokratikleşme hareketlerinin önüne set çeken bu grup.

    neden korkuyorlar?

    zira ab standartlarına ulaşmış, demokrasisi gelişmiş, kurumsallaşmış ve tabana yayılmış bir ülkede bu efendiler eskiden olduğu gibi rahatça at koşturamayacak. kendi ideolojilerini "cebren" bu ülkenin insanına dikta edemeyecekler.

    o vakit asker kışlasında kendi işini yapacak, bürokratlar belli bir ideolojinin temsilcileri olmaktan çıkıp tarafsız davranmak zorunda kalacak, hukukçular ve mahkemeler de adam gibi kanun yazacak, kafasına göre kararlar alamayacak, polis vatandaşa it gibi davranamayacak.

    o nedenle bizim birincil amacımız bu standardı yakalamak olmalı. gireriz, girmeyiz onlar ayrı mesele. o standardı yakaladıktan sonra biz istemezsek bile gelip zorla almaya kalkacaklar zaten.

    şu basit gerçeği ne bu ülkenin halkı anlamış durumda, ne de siyasetçisi.

    bu bir "yarış" değil, süreç. 40 sene oldu başvuralı hala şunu bir türlü anlayamadı türk halkı ona yanarım.
  • dünya var olduğu sürece, neden giremeyeceğimizi anlamak istiyorsanız;

    1- sovyet artığı ülkelere gidin veya ingiliz sömürgesi malta’ya gidin. bu birliğe girmek için; din unsurunun ne kadar önemli olduğunu göreceksiniz.

    2- danimarka, hollanda, isviçre gibi gelişmiş ülkelere gidin. bu birliğe girmek için; sosyal yaşamın, insan haklarının, gelişmişliğin ve refah seviyesinin ne kadar önemli olduğunu göreceksiniz.

    şu iki maddenin hiçbiri bize uymuyor. neresinden tutarsan tut, elinde kalıyor ve bu yüzden avrupa birliği bizim için hayalden başka bir şey olmuyor.
  • öyle bi karikatür vardı:

    bi avrupa birliği yetkilisi recep tayyip'e şöyle diyor:

    - tamam ab'ye girin; ama içeri boşalmayın.
  • fransa gibi bir milletin kendinden daha fazla nufusa sahip bir memleketi birlige kabul etmesi demektir. o adamlar gerekirse cikar gider de buna izin vermez beybiiz.. yok boyle bisi..
  • türkiye'ye bağlı olan olay. ülke olarak ab standartlarını yakalarsak, adamlar da bizi alırlar pekala.

    türkiye bugün ab'ye girmeye layık derecede medeni bir ülke olmadığı için, onların koyduğu kriterleri karşılayamadığı için üye değil.

    sanki biz ab'ye girmek için bütün kriterleri tamamladık da adamlar bizi almadılar. peh!

    yahu düşünce özgürlüğü, adalet, demokrasi gibi konularda dönün bakın türkiye'ye ve elinizi vicdanınıza koyun. siz ab olsanız bizi alır mıydınız?
  • dün bir yol üstü pavyonuna gittim. şunu söylüyorum ki sittin sene giremeyiz.
  • asagida atatürk'ün 1922' de yaptigi bir konusma yazmaktadir. çok dikkatli ve sonuna kadar okumanizi rica ediyorum. acaba atatürk bu konusmayi sadece 1922 yili için mi yapmis merak ediyorum.

    meclis konusmasindan. is bankasi kültür yayinlari: tbmm gizli celse
    zabitlari cilt-3) 6 mart 1922

    mustafa kemal
    ... hepiniz bilirsiniz ki, avrupa'nin en önemli devletleri, türkiye'nin zarariyla, türkiye'nin gerilemesiyle ortaya çikmislardir. bugün bütün dünyayi etkileyen, milletimizin hayatini ve ülkemizi tehdit altinda bulunduran, en güçlü gelismeler, türkiye'nin zarariyla gerçeklesmistir.eger güçlü bir türkiye varligini sürdürseydi, denebilir ki ingiltere'nin bugünkü siyaseti var olmayacakti. türkiye, viyana'dan sonra peste ve belgrat'ta yenilmeseydi, avusturya/macaristan siyasetinin sözü edilmeyecekti. fransa, italya, almanya'da, ayni kaynaktan esinlenerek hayat ve siyasetlerini gelistirmisler
    ve güçlendirmislerdir.

    ... bir seyin zarariyla, bir seyin yok olmasiyla yükselen seyler, elbette,o seylerden zarar görmüs olani alçaltir. gerçekten de avrupa'nin bütün
    ilerlemesine, yükselmesine ve uygarlasmasina karsilik, türkiye gerilemis,düstükçe düsmüstür. türkiye'yi yok etmeye girisenler, türkiye'nin ortadan
    kaldirilmasinda çikar ve hayat görenler, zararli olmaktan çikmislar,aralarinda çikarlari paylasarak, birlesmis ve ittifak etmislerdir. ve bunun sonucu olarak, birçok zekalar, duygular, fikirler, türkiye'nin yok edilmesi noktasinda yogunlastirilmistir. ve bu yogunlasma, yüzyillar geçtikçe olusan
    kusaklarda, adeta tahrip edici bir gelenek biçimine dönüsmüstür. ve bu gelenegin, türkiye'nin hayatina ve varligina araliksiz uygulanmasi
    sonucunda, nihayet türkiye'yi islah etmek, türkiye'yi uygarlastirmak gibi birtakim bahanelerle, türkiye'nin iç hayatina, iç yönetimine islemis ve
    sizmislardir. böyle elverisli bir zemin hazirlamak güç ve kuvvetini elde etmislerdir.
    ...oysa güç ve kuvvet, türkiye'de ve türkiye halkinda olan gelisme cevherine, zehirli ve yakici bir sivi katmistir. bunun etkisi altinda kalarak, milletin en çok da yöneticilerin zihinleri tamamen bozulmustur. artik durumu düzeltmek, hayat bulmak, insan olmak için, mutlaka avrupa'dan nasihat almak, bütün isleri avrupa'nin emellerine uygun yürütmek, bütün dersleri avrupa'dan almak gibi birtakim zihniyetler ortaya çikti. oysa hangi istiklal vardir ki yabancilarin nasihatlariyla, yabancilarin planlariyla yükselebilsin? tarih böyle bir olay kaydetmemistir. tarihte, böyle bir olay yaratmaya kalkisanlar, zehirli sonuçlarla karsilasmislardir. iste türkiye de, bu yanlis zihniyetle sakat olan bazi yöneticiler yüzünden, her saat, her gün, her yüzyil, biraz daha çok gerilemis, daha çok düsmüstür.

    ...bu düsüs, bu alçalis, yalniz maddi seylerde olsaydi, hiçbir önemi yoktu.ne yazik ki türkiye ve türk halki, ahlak bakimindan da düsüyor. durum incelenirse görülür ki, türkiye dogu 'maneviyati'yla sona eren bir yol üzerinde bulunuyordu. dogu'yla bati'nin birlestigi yerde bulundugumuz, bati'ya yaklastigimizi zannettigimiz takdirde, asil mayamiz olan dogu 'maneviyati'indan tamamiyla soyutlaniyoruz. hiç süphesizdir ki bu büyük memleketi, bu milleti, çöküntü ve yok olma çikmazina itmekten baska,bir sonuç beklenemez (bundan).
    ... bu düsüsün çikis noktasi korkuyla, aczle baslamistir. türkiye'nin, türk halkinin nasilsa basina geçmis olan birtakim insanlar, galip düsmanlar karsisinda, susmaya mahkûmmus gibi, türkiye'yi âtil ve çekingen bir halde tutuyorlardi. memleketin ve milletin çikarlarinin gerektigini yapmakta
    korkak ve mütereddit idiler. türkiye'de fikir adamlari, adeta kendi kendilerine hakaret ediyorlardi. diyorlardi ki "biz adam degiliz ve olamayiz. kendi
    kendimize adam olmamiza ihtimal yoktur. bizim canimizi, tarihimizi,varligimizi bize düsman olan, düsman oldugundan hiç süphe edilmeyen
    avrupalilara, kayitsiz sartsiz birakmak istiyorlardi. 'onlar bizi idare etsin' diyorlardi.

    ...bilelim ki, ulusal benligini bilmeyen uluslar, baska uluslara yem
    olurlar.
hesabın var mı? giriş yap