• verimsiz 8 saat olacağına verimli 6 saate bağlayalım işi o zaman. ayrıca gençler o kaytarmalar, filmler falan herkes için geçerli değil. çoğu yerde nefes aldırmiyorlar çalışanlara.
  • insert here ‘köle’.
  • "bizim millet tembel" diye ahkam kesen patron yalakaları bu yalanları somut verilerle çökertilince kaytarma diye subjektif ve ölçülemeyen bir kriter uydurmuşlar.

    günümüz çalışma hayatında çalışanlar başta güvenlik (!) kameraları olmak üzere, türlü bilgisayar sistemleriyle, parmak okuma cihazlarıyla hatta bazen çiplerle, gps ile kontrol edilirken hangi kaytarmadan bahsediyorsunuz.
    marketlerde, kitapçılarda, avmlerdeki dükkanlarda çalışanların oturmaları hatta sırtlarını yaslamaları bile yasak. hatta bazı anlı şanlı kolejlerde öğretmenlerin oturarak ders anlatmaları yasak.
    çağrı merkezlerinde çeşitli kademelerde çalıştım. işçinin çağrı karşılamadığı zamanlarda dahi telefonuna bakması, yanındakiyle birkaç kelimenin ötesinde laflaması yasak. onun da ötesinde o kadar büyük bir takip altındalar ki kaçta bilgisayarlarından sisteme giriş yaptılar, kaçta çıktılar ve ne kadar mola kullandılar hepsi saniye saniye ölçülüyor ve epi topu yarım saat olan yemek molasını iki üç dakika aşınca bile uyarı yiyor hatta prim alamıyor vs...

    bu gerçek ortadayken hala "kaytarıyorlar" diye yorum yapan ahlaksızdır ve yalancıdır.

    ha bu arada, boktan patron şirketinde çalışanı günde 10 saat mesaiye tabi kılıp şirketten öğle arasında bile dışarı çıkmasına izin vermezsen, üstüne de işi olmasa bile cumartesi günü 4-5 saat çalıştırırsan ve de karşılığını vermezsen adam da kaytarır. sen çalışanı çalıştırmak için insafsız olursan o da kaytarmaya o kadar hevesli olur.
    ne kadar ekmek o kadar köfte.
  • başlık ''türkiye'nin haftalık çalışma saati bazında liderliğe koşması'' olacaktı sınıra takıldı.

    oecd ülkeleri arasında kolombiya'dan sonra en çok çalışan ülkeymişiz. gelir bakımından ise son sıralardayız.

    kaynak.
  • son başvurduğum işlerde gözle görülen durum. her patron bunu fetiş haline getirmiş.
    ''yalnız biz 11 saat çalışıyoruz'' hmm olur 11 saate göre maaş verdiğiniz sürece kabul.
    ''yemek de yok yol da yok asgari ücret işine gelirse'' senin o ucuzcu götüne anten takayım da tüm radyo sinyalleri senden geçsin it oğlu it.
  • şaşırtıcı olmayan durum.

    bu duruma gelinmesinin en önemli nedeni yanlış eğitim politikalarının uygulanması. iktisatta yedek işgücü diye bir kavram var. işgücü talebi sermaye birikimine paralel artmadığında bir işsizler ordusu birikir. işsizliğin artması ise ücretleri düşürür. her ile üniversite açılması, sağdan soldan mantar gibi türeyen dershaneden bozma üniversiteler, çok gerekliymiş gibi sürekli kontanjanları artan bölümler derken geldiğimiz nokta çok mesai düşük maaş oldu.

    yedekte çok fazla insan var, iş için rekabet çok yüksek. bu yüzden çalışanlar iş bulmak ve buldukları işleri kaybetmemek için her türlü olumsuz şartları kabul ediyorlar. çalışanlarını haftanın altı günü çalıştıran şirketler var ülkemizde. iş kanununa göre yasak olmasına rağmen sözleşmelerde yaptıkları çeşitli alicengiz oyunlarıyla çalışanları yasal haftalık çalışma saatinin çok üstünde çalıştırıp, ekstra mesai ücreti de vermiyorlar. o çalışan tuttuğu takımın şampiyonlar ligi maçı için stada gidemiyor, sevgilisi ile vakit geçiremiyor, sinemaya tiyatroya gidemiyor, arkadaşları ile buluşamıyor. o yorgunlukla kendisine kalan tek gün olan pazar gününü de yorgun argın evde uyuklayarak geçiriyor. sonra bu insanların mutlu olmaları bekleniyor.

    çalışma şartlarının düzelmesinin tek yolu toplu bir şekilde greve gitmekti. beyaz yakalılar sadece iki gün topluca grev yapıp işi bıraksalar çalışanlarına köle muamelesi yapan bütün şirketler tutuşur ama bunun da daha önce belirttiğim gibi bilinçli olarak mahvettikleri eğitim politikası ile önüne geçtiler. işsizliğin yüzde 15, genç işsizliğin yüzde 27 olduğu bir ülkede hiçbir çalışan grev yaparak işini kaybetme riskini almak istemiyor. bu yüzden her sene şartlar daha da kötüleşiyor.

    bu çalışma koşullarının kısa vadede düzelmesi ihtimali bir gergedanın tiyatro oyunu yazması ihtimalinden daha düşük ne yazık ki. büyük rezillik gerçekten.
  • kaytardigin saatleri dus diyen dangalaklar: farkli ulkelerden is arkadaslarim haftada 38 saat mesai yapip gun icerisinde full netflix takiliyolar ulan siz insani bir dakika bile gozunu ayirmadan verimli calisabilen robotlar mi saniyosunuz? neymis mesaide geyik yapiliyomus. hassssssss ordan diyorum hic arkadas edinememis asosyal yakarisindan baska bir sey degil bu. kirbac alin bence geyik yapan olursa kirbaclayin ama ogle arasinda falan yapin mesaiden gitmesin. siz kendi emeginizin ederini bilmeyin hala size her sey mustehak. kendi emeginizin diyorum ama bu insanliktan cikmislar muhtemelen ozel sektorde isveren ya da yonetimde calisiyolar. kalkin ulan o koltuklardan ulan hic yakismiyosunuz bak ciddiyim. insan olmayi, insana deger vermeyi, insani ihtiyaclari ogrenin once. bi sinir geldi bi sey oldu ‘ulan’li konustum.
  • şu haberi kaytarma saatlerini çıkın diyerek küçümseyenler ya patrondur ya da kaytaran işçidir.
  • ne sanıyordunuz ki ülkede çalışma koşulları sanayi devrimi sonrası ingiltereden biraz daha iyi. çalışanına sigorta yapmayan ,asgari ücretten az para veren,12 saat mesai bekleyen gerekçe olarak krizi gösteren sonra pavyonda milyarları masada bırakan patron takımı var bu ülkede. bu işin çaresi grev ancak işsizlik o kadar büyük bir boyutta ki kimse kendini ateşe atmak istemiyor. maalesef bu ülkenin kanayan yarasıdır çalışma koşulları ülkede ki genel mutsuzluğunun temel sebebi budur .
  • burada yazanların çoğu belli ki sanayinin önünden bile geçmemiş. ne kaytarması, ne sohbeti adama nefes alacak bile zaman kalmıyor. çalıştığım yerde 11 saat mesai var. öğle arası yarım saat ve yemekhaneden dışarı çıkmak yasak. 48 tane kamera var ne yaptığın her an kaydediliyor. zaten biriyle sohbet etmeye kalksan amir başında bitiyor. yaptığın işler sürekli kontrol ediliyor ve hep daha fazlası isteniyor. işçiler tuvalete çok gidiyor diye parmak izi okuyucu koymayı bile düşündüler. dün 1 mayıs olmasına rağmen biz işbaşındaydık ve fazla mesai ücreti yok. siz o distopya romanlarını okuyup geçiyorsunuz ama bizim okumaya vaktimiz olmadığından sağolsunlar bize bizzat yaşatıyorlar.
hesabın var mı? giriş yap