• malûmün ilamıdır.

    bu ülke insanlarındaki şu ajdar özgüvenine de bitiyorum.. birşey olmazmış, türkiye'de kaynak ve para bitmezmiş, bu ülke venezuela ve lübnan'a benzemezmiş falan. %67'si sarp arazi olan, enerjide göbekten dışa bağımlı, hammadde ve teknoloji ithal etmeden üretim yapamayan, fosil yakıt rezervleri olmayan ve ateş hattı gibi bir coğrafyada bulunan bu ülkeyi ne zannediyor bunlar? tutup abd ile kıyaslamalar falan. abd ile türkiye'nin hangi ortak yönleri ve benzer noktaları var da, neye istinaden iki ülkeyi mukayese ediyorsunuz? biz kimiz birader? elbette güçlü bir ülkeyiz ama çok da uçmasak daha iyi olmaz mı? haddimizi bilsek, çok daha rasyonel düşünmüş olmaz mıyız?

    neymiş?

    türkiye asla venezuela ve arjantin olmazmış..

    valla türkiye, biraz daha bu padişahlık ve talan düzeninde böyle kötü yönetilmeye devam ederse, venezuela'dan beter olur.

    venezuela dediğiniz ülkenin arap ülkelerinden çok daha fazla petrol ve doğalgaz rezervleri var.. venezuela'nın petrol ve doğalgaz rezervlerini, yeraltı kaynaklarını, müthiş verimli topraklarını ve bir zamanlar arjantin ile birlikte nasıl zenginlik yarışında olduklarını bir zahmet öğrenin önce. her iki ülke de battı.. venezuela tam bir karadelik hâline geldi ve ımf'nin bile boyunu aşan bir enkaza dönüştü. tüm okumuş etmiş kesim ülkeden kaçtı gitti. otobüs şoförü maduro, bir de kalkıp dalga geçti yurtdışına göç eden nitelikli içgücü ile.. "gidip amerika'da tuvalet temizliyorlar" dedi.. oysa adamlar çok haklıymış gitmekte. zira insanlar açlıktan zayıflıyorlar artık venezuela'da.

    arjantin'in durumu venezuela'dan bir tık daha iyi.. türkiye ile hemen hemen aynı mertebede.

    yani demem o ki, ilkokullarda öğretmenlerinizin size anlattığı ve türk'ün türk'e propagandası temalı masallara pek itibar etmeyin.. o propagandalar, nüfus 20 milyonlar mertebesinde iken, ülkede tarım ve hayvancılık ölmemişken doğruydu. ama 90 milyon nüfuslu, 10 milyon mültecili, herkesin şehirlere yığıldığı ve devlet kaşığı ile beslendiği bir nüfusun olduğu günümüzde hiçbir geçerliliği yoktur eski propagandaların. geçiniz.

    türkiye batıyor..moratoryuma doğru gidiyoruz. bu krizi kalkıp 1994 ve 2001 ekonomik krizleri ile mukayese etmenizden, konuya ne kadar yabancı olduğunuz belli.

    o yıllardaki ekonomik krizler daha çok bankacılık sisteminden köken alan ve basit tedbirler ile kısa sürede atlatılan krizlerdi.. şu an var olan kriz ise öyle değil. 2018'den beri var ve hiç geçmek bilmedi.

    bir de şöyle bir argüman öne sürüyorlar.. avrupa birliği, yanı başında 100 milyonluk bir ortadoğu ülkesinin iflas etmesine müsaade etmezmiş.. adamlar, ekonomik krize ve durgunluğa girdikleri için az daha yunanistan, portekiz ve hatta italya'yı feda ediyorlardı. kim takar türkiye'yi?? mültecilere karşı da hudutlarda askeri ve sert tedbirler alırlar. kimsenin de mabadı yemez sınırın öte tarafına geçmeye ve bakkala gider gibi adamların ülkesine gitmeye. herkesin ülkesi, bizimki gibi yolgeçen hanı mı? zaten almanya önderliğinde avrupa birliği ordusu kuruluyor. herşeyin bir amacı ve nedeni var.

    yani iktidar değişirse, başa gelecek yeni partiyi çok zorlu bir süreç, kemer sıkma politikası ve köklü ıslahatlar bekliyor.. öyle hokus pokus ile çeyrek asırlık bu enkazı kimse kaldıramaz.. tamamen ehil ellerde, popülizm ve halk dalkavukluğundan uzak bilimsel bir ekonomi yönetimi ve tam bağımsız bir merkez bankası, parlementer sisteme geçiş, demokrasi, laiklik ve hukukun iyileştirilmesi ile bu kriz minimum 5-10 sene arası bir zaman diliminde atlatılabilir.

    yoksa çok çok kötü günler bizi bekliyor.
  • enflasyon ve kur sonsuza kadar artsın maaşlar 3 ay da bir öldürmeyip süründürecek kadar güncellensin yuvarlanıp gidelim düşüncesinde olanlar varsa yanıldıkları söylemek isterim.
    muhaliflerin yıllardır konuştuğu büyük iflasın gerçekleşmesine çok az kaldı. belki açlıktan ölmeyeceğiz ama şuanki günlük sorunlar hava civa kalacak emin olun.

    ben bu yıl içinde gerçekleşeceğini düşünüyorum (kış dolaylarında) erdoğan’ın gün işinde açıkladığı -ev yalıtımına 50 bin tl kredi- çoğunluğa manasız geldi, şu durumda ne yalıtımı dedi millet haklı olarak. ama bu bir tür halk evinin içinde soğuktan gebermesin hamlesiydi. sıradaki hamle elektrik üreten portatif jenaratörler üzerine olacak görürsünüz.
    iflas durumunda evlere elektrik haftada 3 5 saat veriliyor, doğalgaz hiç verilemiyor enerjisi dışarıya bağımlı olanlar için.
    lübnan ve venezuela’nın yaşadıklarını araştırmanızı tavsiye ederim. ama kendi halklarının söylediklerine bakın gerekirse translate kullanın. blogları var, twitter’da yazıyorlar. aynılarını biz yaşayacağız önleminizi alın.
  • ben size ne olacağını söyleyeyim:

    şu anda olan: bugünkü kuşağı rahat ettirmek için geleceği satmak, yani bol kredi, bol borç.
    iktidar değiştiğinde olacak olan: borcu ödemek için kemer sıkma, toplu fakirleşme
    10 yıl sonra: bunlar bize kemer sıktırttı, akp zamanı daha iyiydi, siyasal islamın dönüşü, geleceğin tekrardan bugün için satılması.

    türkiye'nin döngüsü menderes döneminden, hatta osmanlı'nın son döneminden itibaren yukarıdaki gibidir.

    önce dinciler geleceğinizi satar,
    sonra cumhuriyetçiler tek çarenin fedakarlık olduğunu görür,
    fedakarlık yapmak istemeyen halk dincileri geri getirir.

    bugün rahat yaşamak için çocuklarının geleceğini satan insanların ülkesidir, türkiye.
  • ülkeler iflas etmez morotoryum (kibarcası) ilan eder. bir tane osmanlı devleti zamanında (bkz: muharrem kararnamesi) bir tane de menderes zamanında 1958 de ilan edildi. başka varsa da bilmiyorum. millet için çok zor zamanlardı. muharrem kararnamesinin peşinden duyunu umumiye geldi, menderesten sonra imf (3 yıl sonra). çok ilginçtir bu iki kurum da ülkenin borçlarının ödenmesinde gayet verimli çalışmıştır. bence bu asıl savurganlığın millette değil devlette olduğunun ispatıdır.
  • turkiye'nin elindeki kaynaklarla iflas etmesi cok zor. ak partiye ragmen. 15 senedir satip satip caliyorlar paralari hic ediyorlar hala daha iflas etmedik. ha, imkansiz midir? degildir.

    ozellikle:

    ak parti var oldukca imkansiz degildir.
  • z kuşağına not düşmeme neden olan , 12 eylül 2010 referandumu sonrasında sürpriz olmayan iflas.

    z kuşağına not : her kim ki ecevit döneminde ekonomi daha kötüydü diyorsa büyük yalancıdır. o kriz döneminde bile orta gelir grubundaki bir dört kişilik aile her hafta 2 kilo eti zorlanmadan satın alabiliyordu. et dediğim de bim'den alınmış naylon kokulu ikbal sucuk değil, dana kıyma + kuzu kuşbaşı.

    hiç kibar olmaya gerek yok.

    yalancıyı zikmedikleri için ülke bu hale geldi.

    size tavsiyem yalancı kimse gördüğünüz yerde zikin.
  • türkiye...

    bulunduğu konuma bir bakar mısın? sanki dünya'nın göbeğinde. ne ararsan var.

    verimli topraklar...
    turizm'in her çeşidi...
    su...
    güneş...
    rüzgar...
    sadece maden işine girse kafaya oynar.
    genç nüfus...
    krizlerde yoğrulmuş tecrübeli orta yaş nüfusu...

    gel gör ki bu ülke, tüm bu kaynaklara rağmen iflasın eşiğinde. bu ülkeyi iflasa sürüklemek için gerçekten özel bir çaba harcanması lazım. çünkü şu resimde ülkeyi kendi akışına bıraksanız bile iflas etmesi imkansız. bu kadar kaynağa sahip dünya üzerindeki ülke sayısı bir elin parmaklarını geçmez.

    peki bu ülke neden iflas ediyor? cevabı çok basit. bunun için özel bir çaba harcanıyor.

    tarımın ırzına geçiliyor. turist gelmesin diye elden ne gelirse yapılıyor. enerji kaynakları ve madenler birilerine peşkeş çekiliyor. genç nüfus imam hatiplere tıkılıyor.

    varılmak istenen nokta ne olabilir? ülkeyi batırmaktan başka akla hiç bir şey gelmiyor. çünkü bu ülkeyi batırmak için gerçekten kafasına basmanız lazım, yoksa kolay kolay batmaz.
  • para kalmadığı için katar'a polis kiralayıp ülkeyi avrupa birliği ülkelerinin çöp tenekesi haline getiren akp'nin troll hesaplarının aksini idda ettiği gerçek.

    ulan covid-19 fonu açıklanana kadar "covid-19 bizi teğet geçti" modunda takılıyordunuz ardından rakamlar açıklanmaya başladı, ve daha bunun gibi nicesi.
  • diyelim ki siz bir köşk sahibisiniz, ben de sizin koskunuzun kahyasiyim, sizin tarafinizdan gorevlendirilmisim.

    once manav market kasap elektrikci, tesisatci harcamalarindan para yiyorum, birsey demiyorsun. adam caliyor ama is yapiyor helal olsun diyorsun.

    koskte 1 temizlikci 1 bahcivan 1 sofor 1 asci yeterliyken cogu dost ve akraba 25 kisi calistiriyorum. birsey demiyorsun maaslarini oduyorsun.

    hic gerek olmayan luks elektronik ekipman aldiriyorum, yuzme havuzu yaptiriyorum. 1e malolduysa 10a maloldu diyorum oduyorsun.

    abi bu muhasebecini, avukatini filan kov, ben varken bunlara gerek yok anca isleri yavaslatiyorlar, hepsini ben yaparim dedim, ona da tamam dedin.

    banka hesaplarinin vekaletini bana vermissin. kontrol de etmiyorsun. 1 caliyorum ses yok 5 caliyorum ses yok 10 caliyorum 100 caliyorum ses yok. bankadaki parayi da bitirmisim.

    hayatin boyunca calisip didinip edindigin ne kadar ev arsa gayrimenkul, sirket, hisse, altin vs varsa hepsini sattirip paralarini da koskun masrafi adiyla yedim.

    abi para yetmiyor diyorum, bankadan kredi cekip bana veriyorsun. bu da yetmedi 2 kati 3 kati 5 kati 10 kati lazim diyorum her seferinde kredi cekip bana veriyorsun.

    hersey suyunu cekince sonunda kosku de ipotek ettin kendi adina kredi cektin o parayi da bana verdin.

    yoldan gecen iti ugursuzu da koske doldurdum. senin paranla senin koskunde yiyip icip yatiyorlar ve çoğalıyorlar. yarin oburgun bana laga luga dersen seni bu it ugursuza bir guzel dovdurecegim.

    kusura bakma kardesim sen coktan battın. beni (kahyayi) bugun kovsan da sana kol gibi girdi. zaten beni kovsan da dertlerin bitmek bilmeyecek. ben ise senin paranla kendime 5 tane köşk almışım çoktan, torunlarımın torunlarına bile yeter.

    not: hikayenin gercek yasam ve kisiler ile ilgisi yoktur. hikaye hayal mahsulu ve fantazidir.
  • son derece mümkün olan durumdur.

    bazı ekonomik metrikleri incelersek:

    1. cds (kredi temerrüt takası): yabancı ülkelerden borç aldığınız zaman size borç verenler verdikleri borcu sizin iflas riskinize karşı sigortalamak isterler. bu sigortalamayı yapan uluslararası kuruluşlar vardır. cds işte bu sigortaya karşılık ödemeniz gereken primi ifade eder. ne kadar düşükse o kadar iyidir. şu an türkiye'nin cds'i 700lerde geziyor ve bu rakam venezuella, arjantin gibi ülkeleri iflasa götüren rakamdır. manası aldığınız her 100 dolar borç için en az 7 dolar sigorta primi ödeyeceksiniz demektir. riskinizden ötürü tefeci faizi ödeyeceğinizi de düşünürsek 100 dolara karşılık belki 10-11 dolar faiz ödeyeceksiniz anlamı çıkar her yıl.

    2. dış ticaret açığı: türkiye'nin dış ticaret açığı son 4-5 ayda korkunç bir şekilde arttı. bunun ana sebebi enerji ithalatı. akp 20 yıldır enerjide bütünüyle ithalata dayalı bir politika izledi. elektriği bile ağırlıklı olarak doğal gaz'dan ürettik ve bunu da rusya gibi ülkelerden ithal ettik. şu an öyle bir haldeyiz ki sanayinin işlemesi ve üretim yapılabilmesi için bile enerji ithalatı yapmamız zaruri. ukrayna - rusya savaşı da küresel enerji fiyatlarını patlatınca korkunç bir duruma düştük.

    3. merkez bankasının rezervi: merkez bankasının mevcut bütün borçlarını düşünce geriye kalan net rezervi -61 milyar dolara dayandı. bu rakam birkaç ay önce -45 milyar dolarlarda geziyordu. hatta bugün okuduğum bir habere göre kullanılabilir rezervi de 30 milyar dolar civarındaymış. bunun manası şu bütün borçlarını ödedikten sonra cebinde 1 doları kalan kişi aslında teknik olarak merkez bankamızdan daha zengin.

    4. türkiye'nin kısa vade borcu: 180 milyar dolar civarında. ve bir yıl içerisinde ödenecek. bunu ödeyecek ne rezerv var, ne kaynak var. muhtemelen borcun büyük bir çoğunluğu çevrilecek (daha yüksek faizle tekrar borçlanmalar yapılarak zamana yayılacak). ama cdsimizden ötürü bu borçları çevirmemiz de artık imkansız hale geliyor...

    özeti türkiye'de iflas riski gerçekten var. hem de öyle böyle değil iflas etmenin eşiğinde diyebiliriz. şu an türkiye dünyada cds'i en yüksek 3. ülke. asgari maaş konusunda da batık latin ülkeleri ile yarışır hale geliyor yavaş yavaş.
hesabın var mı? giriş yap