• işlemci ve motor gibi ekipmanların üretimi, çok uzun ar-ge çalışmaları, bilgi ve yetişmiş eleman gerektiren bir süreçtir.

    bugün bilgisayarlarımızda yer alan işlemciler öyle "hadi yapalım" denilerek geliştirimliş şeyler değiller. 1970'lerden beri her yıl damla damla biriken bir tecrübenin ve bilgi birikiminin ürünleri. halihazırda, bu işlemcileri daha iyi ve kusursuz hale getirmek için harıl harıl çalışan bir yığın manyak mühendis ve bilim adamı ordusu mevcut. motor dediğimiz nane de keza aynı şekilde. o kadar farklı yöntemlerle o kadar geliştirilmiştir ki içten yanmalı motorlar, neredeyse teknolojik olarak mükemmelliğe erişmiş durumdalar. bugün, sayılı motor üreticilerinin hedefi "motor üretmek" değil, "çok daha iyi motor üretmek".

    biz bu konularda geride kaldık, hem de çok geride. evet, motor ve işlemci üretme kapasitemiz var ve istersek bunu yapabiliriz (hatta yapıyoruz da). fakat, aradaki teknoloji ve bilgi birikimi farkı o kadar büyük ki, diğer ülkeler eğer bir nükleer savaş veya felaketle bu yeteneklerini yitirmedikleri takdirde, her zaman bizden önde olacaklar.

    örneğin, şu anda biz cmos entegre ve işlemci üretme denemeleri yapıyoruz. fakat, işlemci üreticileri artık çok daha farklı teknolojiler üzerine uzun süredir araştırmalar yapıyorlar. biz bir şey yapıyoruz, fakat onlar çok daha iyisi için zaten çalışıyor oluyorlar. biz 65 nanometre üzerinde çalışmalar yapmaya başlıyoruz, onlar 22 nanometrelik işlemciler geliştiriyorlar. hatta yakında memristor tabanlı işlemciler diğerlerinin yerlerini almaya başlayacaklar ama, biz daha memristorun gerçekte ne olduğunun detaylarına bile vakıf değiliz. çünkü bu bilgiyi vermiyorlar, dolayısıyla bizim çoğu şeyi yeniden keşfetmeye çalışmamız gerekiyor. bu da zaten geriden geldiğimiz bir alanda bizi daha geriye itiyor.

    hani bazen denir ya, biz niye uzaya çıkamıyoruz diye. istesek çıkarız, 80-100 milyar dolar arası bir kaynak ayırıp, 10-15 yıl içinde yörüngeye insan gönderecek teknolojiye ulaşmak o kadar zor değil. evet, bunu biz de yapabiliriz. fakat biz onların 1960'larda eriştiği bu bilgi ve teknolojik düzeye ulaşana kadar, onlar ay'da üs kurmuş, yahut mars'a insan göndermiş olacaklar. bakın iran harıl harıl uzaya insan gönderebilmek için çalışıyor ve yüksek ihtimalle de 10 yıl içinde bunu başaracak. iran bu teknolojiye ulaşmaya çalışadursun, nasa'nın pluton'a doğru yol alan bir uzay aracının (new horizons) olduğu gerçeği değişmeyecek. biz, yörüngeye ulaşabileceğimiz sıvı yakıtlı roketler geliştirmeye çalışaduralım, nasa bir ayda sizi mars'a götürebilecek plazma motorlarının denemelerini yapıyor.

    böyleyken böyle işte...
  • üretir üretiyor ama seri üretmiyor. bunu yapabilecek insanlar mevcut. bu ülkenin deli dehaları çürüyor küçümsemeyin o kadar da. şu var ki şanssız coğrafyada, kötü kişilerin elinden geçmiş ve bağnaz bir yapısı olan bir toplumda yaşıyor olmamız bütün bunlara engel.

    kardeşim sen gidip milyar dolara şu çipi yaptım dersen benim yozgatlı bayburtlu konyalı halkım siktir ulen der.

    adamlar yol istiyor. köprü istiyor arabaları olmasa da. oturamasalar da toki konutları istiyor. ibadet etmese de cami istiyor her köşe başına. imam hatipte ahlaklı öğrenci yetiştirildiğini düşünüyor. ve bunları yapana oyunu değil canını veriyor.

    sen bu toplumda neyin çipini neyin motorunu üretebilirsin? şunu üretirsin ancak

    besmele çeken bardak
    kuran okuyan seccade

    vesaire..
  • bizim geleneklerimizde ezberci sistem olduğu için, öyle analitik şeylere kafamız basmaz bizim.
  • malzeme bilimi diye birşey var, sen motorun içinden parçayı söker, kalıbını hazırlarsın ama çalışma sıcaklığı ve basıncına dayanacak alaşımı yapmayı bilmiyorsan motor 500 km. çalışınca dağılır

    mikroişlemcileri 5nm teknolojisi ile üretme teknik ve malzemelerine girmiyorum bile.

    işbu entry'de verilen motor örneği 40 tonluk tankı savaş koşullarında yürütecek veya helikopteri uçuracak motorlar kast edilerek girilmiştir. pancar motor'dan beridir motor üretiyoruz, herkes farkında
  • motor üretmek zor değil, pahalı bir iştir. ilk yatırım maliyeti milyon dolarlar gerektirir. kimse milyon dolarlarca yatırım yapıp 10 yılda, 15 yılda (oda batmaz işini tutturabilirse) geri kazanacağı bir işe de para yatırmaz.

    edit: devrim otomobilleri seri üretime geçip o zamandan beri motor ve tabiki otomobil üretiyor olsak ve sürekli arge çalışmalarında bulunsak şu anda 3-4 otomobil firmamız olabilirdi bizimde.
  • yanlış tespittir;

    eskişehir'de türk mühendislerinin ürettiği ecotorq motorlar vardır;

    https://www.fordotosan.com.tr/…urettigimiz-motorlar

    "%100 ford otosan mühendisliği ile geliştirilen yeni nesil ecotorq, türkiye’de geliştirilen ve üretilen ilk ve tek kamyon motorumuzdur. ecotorq motorlarımız; türkiye için e6 (euro 6), ihraç pazarlarının değişik taleplerine göre e3, e5, e6 emisyon seviyelerinde üretilmekte ve ford trucks modellerinin kalbinde pazara sunulmaktadır. euro 6 emisyonlarını sağlayan ecotorq motor inönü fabrikamızda üretilmektedir."

    hatta bu motorlar çin'e yapılan teknoloji ihracatı ile lisanslanmıştır ve çin'de yollara çıkmıştır.

    http://www.tasimadunyasi.com/…e-uretildi-h4140.html

    edit: suser'in biri ecotorq motorlar için 2000'li yıllardan kalma teknoloji demiş. biraz araştırsaydın keşke, o euro 6 teknolojili türk mühendislerinin ford otosan sancaktepe ar-ge merkezi'nde geliştirdiği ve romanya'dan, hırvatistan'a, çin'den rusya'ya katar'dan gürcistan'a dünyanın 40 ülkesinde sattığı motorları ve kamyonları. bunların hepsi eskişehir'de üretiliyor ve ihraç ediliyor. bu sebeptendir ki türkiye'nin en yüksek ihracatı otomotiv sektöründedir, türkiye'nin ihracat şampiyonu da ford otosan'dır.
  • maliyet hesapları.

    türkiyede biraz parası olan inşaat işine girip oradan kolay para kazanma yolunu tercih ettiği için motormuş, çipmiş, yüksek teknolojiymiş vs. kimse yatırım yapmıyor. neden? çünkü riskli iş, kolay para kazanman olası değil, dünyada büyük şirketlerle rekabete girmen gerekecek, çok para harcayıp yıllarca rekabet edip sabırla o paranın dönmesini bekleyeceksin. maalesef bizim zenginler bu şekilde zengin olmayı istemezler.

    ama inşaat öyle mi? yap hemen bi inşaat projesi, maketten evleri sat, üç-beş kıytırık yerli diziye sponsor olup reklam yap 2 yılda yatırdığın paranın birkaç mislini indir cebine. deprem, dayanıklılık vs. problem değil onlar deprem olursa düşünürüz orasını değil mi ama? biz kolay para kazanalım, cukkayı cebe indirelim mis gibi para. kim uğraşacak motorla çiple falan? çinlilerden ucuza alıyoruz işte ne gerek var caaağnım?
    bu bilişime fazla kafa yorarsan sıyırırsın fazla hikmetine şey yapmamak lazım
    hemen ordan beylikdüzüne falan bi arsa kapatalım istanbulun göbeğinde boğaza 10 dakika mesafede diye kakalarız millete.
  • önce bi saman üretelim de gerisi gelir
  • çin'in ucuz iş gücü ve hammadde olanaklarını uluslararası firmalara yıllar öncesinden sunarak teknolojiyi sıfırdan geliştirmekle uğraşmamayı başarması gibi bir yöntemi, bizim önceden akıl edemememizin veya aşağı görmemizin de payı bulunan yetersizliktir.

    geliştirme safhası pahalı, uğraştırıcı, geleceği belirsiz ve tamamlanana kadar eskime potansiyeline sahip bir süreç. dolayısıyla, günümüzün modern ülkeleri ulusal ar-ge çalışmalarının (eğer fazla piyasaya açık bir alanda bir atılım yapılmazsa) ülke içi piyasa haricinde bir getirisi olmayacağını düşünüyor iç ve dış yatırımcılar. üstelik üretime geçilen ürün tüketiciye göre çok çabuk eskiyor ve yenisi için sürekli bir ar-ge çalışmasına girişip kaynak sağlanması lazım. hem ürün ar-ge'siyle, hem üretimle ve hem de pazarlamakla birden uğraşmak istemeyen girişimci daha ucuz yollar aramak zorunda kalıyor tabii.

    batı, çözüm yolunu sadece teknolojiyi geliştirmeye, ürün planlamasına yatırım yaparak bulmuş. üretim için ayrı kaynak sağlamak yerine, çin'in daha ağır şartlarda çalışmayı kabullenen milyonlarca işçiyi devasa fabrikalarda çalıştırarak üretim maliyetini düşürmüş. onlara iş, kendilerine maliyeti düşürme fırsatı.

    lakin çinliler bu alışverişte batıyı bence oyuna getirmişler. çünkü, birine * balık siparişi verip de, ona basitçe balık tutmayı öğrettikten sonra uzun yıllar süresince balık avlatırsan gün gelir, adam balık tezgahını seninkinin yanına kurar. nitekim sizin bu eski balıkçınız, yeni sektör rakibiniz kazandığı deneyimle işin profesyoneli olur adeta.

    her şey aslında ürünün patenti ile alakalı. eğer herhangi bir alanda kullanacağın teknoloji için kendi patentin yoksa, o teknolojinin kullanıldığı ürünü basitçe piyasaya sunamazsın veya kendi kullanımın için üretemezsin; çünkü asıl patent sahibi sana telif davası açabilir ve üretimini yasaklayabilir. diğer taraftan, piyasaya aşırı yayılmış bir ürün için de patent sahipleri herkese dava açmak istemez. dolayısıyla çin'in kopyacı üreticileri, uluslararası firmaların fabrikalarında çalışırken tanık oldukları ve yurtdışından üretim siparişi aldıkları ürünlerin planlarıyla kendi ürünlerini çıkartacak derecede konuya hakim olabiliyorlar ve dahası o kadar fazla sayıda ürün piyasaya sunuyorlar ki, yeterince caydırıcı miktarda dava asıl patent sahiplerince açılamıyor veya boş verilip açılmıyor.

    bizim durumumuzda...

    bizde yabancı üreticinin istediği sayıda ve seviyede ucuz iş gücü yok. kimse çinlilerinkine benzer zor şartlarda çalışmak istemez ki; çalıştırmak da hatalı olur. ülkemizde sığınmacı suriyelileri bazı uyanıkların nasıl çalıştırdığı biliniyor.

    dahası, ar-ge'ye yatırımımız ve girişim isteğimiz malum eğitim, ekonomik ve siyasal nedenlerle zaten kıt. hükümet desteği... alakalı başlıklar sözlükte var zaten. okuyun bakın, hangi konularda destek veriliyor. yani hükümetin ilgisini günümüzde nelerin çektiği herkesin malumu. özel sektöre gelince yatırımcı bitmiş prototip ürün görmek istiyor; kağıt üzerinde çizili plan değil. teknolojik tekniklere ve üretim araçlarına erişimimiz çinliler kadar olmadığından teknolojiyi kopyalama imkanımız da pek yok. kopyalasak bile, çinliler kadar kalabalık kopyalayamadığımızdan patent sahibi yabancı hemen duruma uyanıp bizi engeller.

    kısacası taşı taş üzerine koymak(veya ihale alıp, taşı taş üzerine koyduracak birilerini ayarlamak) daha karlı geliyor yatırımcıya. veya ara parça üretimi veya montajı yapmak; yani ara eleman olarak çalışmak ar-ge ile uğraşmaktan daha kolay ve ucuz geliyor bizlere.

    bu şartlarda kendimize has motor, mikroişlemci...vb. tabii ki üretebiliriz. lakin yurt dışı satış için değil, anca yurt içi kullanım için.
  • otosan'ın duratorq ve duratec dizel motor örneklerini kullanarak iddiayı çökertmeye çalışanlara inanılmaması gerekir. bu teknolojiler 2000 model otomobillerde ve ticari araçlarda kullanılırdı.

    bizimkiler olsa olsa terk edilmiş teknolojinin patentinden yararlanıp 3. dünya ülkesine satış yapıyordur. aynısını etiyopyalılar başarıyor. adamlar 2017 yılında hala şahin üretimine devam ederek yerel ticari dehalarını konuşturuyorlar.
hesabın var mı? giriş yap