• olma ihtimali sıfırdır.

    biraz uluslarası siyaseti takip edin. gördüğünüz her olumsuz olay savaşa gitseydi şu an dünyada insan diye ırk kalmazdı. adamların uçağını düşürdük, ardından elçileri öldüldü savaş çıkmadı da şimdi mi çıkacak?

    şu sözlükte savaş ile ilgili başlık arasak belki yüzlerce başlık çıkar ama olan savaş sayısı sıfır.
  • vay be, bu kimsenin aklına gelmemişti. bravo.

    (bkz: #102058041)
  • hatrı sayılır derecede yüksek bir ihtimaldir. idlib meselesinde rus ordusu ile türk askerinin çatışması an meselesi.

    sedat ergin de bu tehlikeye dikkat çekmiş:

    --- spoiler ---

    cumhurbaşkanı recep tayyip erdoğan’ın dün partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmayı idlib konusunda bugüne dek yaptığı en kuvvetli açıklama olarak görmek hata olmaz.

    cumhurbaşkanı recep tayyip erdoğan’ın dün partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmayı idlib konusunda bugüne dek yaptığı en kuvvetli çıkış olarak görmek hata olmaz.

    idlib üzerinde bir süredir bir tarafta türkiye, diğer tarafta rusya ve esad rejimi arasında tırmanmakta olan gerilimi daha da yukarı çeken bu konuşmanın göze çarpan yönlerini ve krizin seyrine dönük muhtemel etkilerini şu şekilde değerlendirebiliriz:

    rusya ile iyice gerdi

    konuşmanın önemli bir yönü, cumhurbaşkanı’nın krizin sorumluluğunun atfedilmesinde rusya’nın adını açıkça geçirmiş olmasıdır. erdoğan, daha önce idlib’deki saldırılardan dolayı doğrudan esad rejimini sorumlu tutmakta, sivil ölümlere yol açan hava saldırılarının büyük bir bölümünü rus savaş uçaklarının gerçekleştirmesine karşılık, rusya’nın sorumluluğunu -bir iki istisna dışında- genellikle görmezlikten gelmeyi tercih etmekteydi.

    oysa erdoğan, dün adresi açık bir şekilde tarif etti, projektörleri doğrudan rusya’ya çevirerek bu ülkeyi bir hayli sert ifadelerle eleştirdi; üstelik yalnızca rusya değil iran’ı da eleştrilerinin hedefine koydu...

    sahada ortaya çıkan durumun üç sorumlusu var erdoğan’a göre: 1) rejim, 2) onunla birlikte hareket eden rusya ve 3) iran destekli militanlar... cumhurbaşkanı, bu üç özneyi tanımladıktan sonra “sürekli sivil halka saldırıyorlar, katliam yapıyor, kan döküyorlar” diye konuştu.

    erdoğan, ayrıca rusya’yı rejimle birlikte sahayı boşaltmak için “bölge halkını türkiye sınırlarına doğru hareketlenmeye zorlamakla” da suçladı.

    bütün bu ifadelerin kremlin’de ve aynı zamanda tahran’da kaşların kalkmasına yol açacağını tahmin etmek hiç güç değildir.

    rejim çekilmezse ne olacak?

    konuşmanın altı çizilmesi gereken ikinci yönü, erdoğan’ın -şubat sonuna kadar- tsk’nın idlib’deki gözlem noktalarının gerisine çekilmesi yönünde esad rejimine geçen hafta yaptığı bildirimi daha sert bir tonda tekrarlamasıdır. erdoğan, mesajın gereği yapılmadığı takdirde türkiye’nin rejimi girdiği alanlardan “çıkartacağını”, hatta “kovalayacağını” söylemiştir. bu beyanın sahada uygulanması rejimin ağustos ayından bu yana kazandığı alanların neredeyse tümünden çekilmesi ya da çıkartılması anlamına geliyor.

    erdoğan, böylelikle kendisini kuvvetli bir şekilde bağlamış oluyor. bu durumda, ‘29 şubat tarihine gelindiğinde rejim bu topraklardan çekilmezse ne olacak’ sorusu karşımıza çıkıyor. önümüzdeki yaklaşık iki hafta içinde bir çözüm bulunamadığı ve rejim de geri çekilmediği takdirde, askeri güç kullanma seçeneğine mi başvurulacaktır? bu takdirde türkiye açısından sahada yalnızca esad ordusu değil, onun en başlıca müttefiki rusya ile de çatışma riski belirecektir.

    her yerde mukabele stratejisi

    ayrıca erdoğan, türk askerlerine idlib’de zarar gelmesi halinde, rejime yapılacak misillemenin coğrafi alanını geniş bir şekilde tanımlıyor.

    konuşmadaki ifadeler, bu takdirde verilecek askeri yanıtın idlib dışında bütün suriye coğrafyasına yayılabileceği bir ‘mukabele stratejisi’ öngörüyor.

    rusya’nın hava kontrolü kısıtlanabilir mi?

    erdoğan’ın konuşmasının dikkat çekici biri başka yönü idlib hava sahasını konu alıyor. buradaki kilit ifade, “idlib’de sivil yerleşim yerlerini vuran hava araçları artık eskisi gibi rahat hareket edemeyecekler” cümlesidir.

    meselenin temelinde suriye’nin fırat’ın batısındaki hava sahasının idlib de dahil olmak üzere rusya tarafından kontrol edilmesi yatıyor. bugünkü mevcut uygulamada bir türk savaş uçağı ya da helikopteri idlib hava sahasına ancak rusya’nın oluruyla girebilir. buna karşılık cumhurbaşkanı’nın “eskisi gibi rahat hareket edemeyeceklerini” söylemesi, rus ve suriye savaş uçaklarının ya da helikopterlerinin idlib hava sahasındaki hareket serbestisinin bir şekilde kısıtlanacağı mesajını içeriyor.

    bu sözlerle hava sahasının ortak yönetimine ilişkin bir önerinin kastedildiğini zannetmiyoruz. ‘güvenli bölge’nin kurulacağı türk sınırına bitişik belli derinlikte bir bölgenin notamlama yoluyla uçuşlara kapatılması mı düşünülüyor? yoksa, türk savaş uçaklarının idlib hava sahasına girmeleri talimatı mı verilecektir? her halükârda bu kısıtlamanın nasıl getirileceğini görmek için sahadaki uygulamayı beklemek gerekiyor. özellikle son seçeneğe yöneldiği takdirde türkiye’nin rusya ile idlib hava sahasında karşı karşıya gelmesi kaçınılmazdır.

    htş’yi zapturapt altına almak

    erdoğan’ın konuşmasının bir sürprizi de, idlib’de sahadaki silahlı muhalif gruplara dönük yaptığı uyarılarıdır. bu uyarı “bölgedeki muhalif gruplardan başıbozuk hareket ederek rejime saldırı bahanesi verenlere artık tavizsiz davranılacağı” mesajıyla iletilmiştir.

    türkiye’nin idlib’deki silahlı muhalefet içinde suriye milli ordusu bileşenleri üzerinde ciddi nüfuzu var. ancak buradaki mesajın adresi çatışmasızlık öngören soçi mutabakatı’nın tarafı olmayan ve bm’nin terör örgütü kategorisine aldığı heyet tahrir eş şam (htş) gibi görünüyor. idlib’de saha hâkimiyeti büyük ölçüde htş’nin elinde bulunuyor. erdoğan’ın açıklaması, pekâlâ htş’nin sahadaki hareketlerinin zapt edileceği yönünde bir mesaj olarak alınabilir.

    öyleyse, erdoğan cephesinde önemli bir adım anlamı taşıyor olması gerekir bu ifadelerin. çünkü, rejime bir saldırı bahanesi verilmemesi, tersinden okunduğunda sahada mutlak bir ateşkes disiplininin gözetilmesi taahhüdünü içeriyor. dolayısıyla bu sözleri rusya’ya verilen ‘biz silahlı muhalefeti sahada dizginleyeceğiz, siz de esad’a hâkim olun’ mesajı gibi okuyabiliriz. mesaj, bu yönüyle yeni bir ateşkes denemesinin altyapısını hazırlayabilir.

    putin ile erdoğan yine şaşırtabilirler mi?

    ancak yine de erdoğan’ın konuşması, özellikle askeri seçeneğe dönük kuvvetli vurguları nedeniyle idlib’deki gerilimi daha da yükseltecektir. ilginç olan nokta, bütün bu sert söyleme rağmen diyalog kanallarının açık tutulmasıdır. erdoğan’ın dün bu konuşmayı yapmadan önce rusya lideri vladimir putin ile telefonda yeniden görüşmesi, ayrıca moskova’ya bir türk heyetinin gidecek olması, her şeye rağmen diplomatik bir çözüm arayışının sürdüğünü gösteriyor.

    erdoğan’ın sahada sürekli asker sevkıyatıyla desteklenen bu çıkışları rejimin önümüzdeki günlerde sahada ilerlemesini durdurabilecek midir? yoksa rejim, rusya’nın da desteğiyle ankara’nın bütün uyarılarına rağmen idlib şehir merkezine doğru bir harekâta kalkışabilir mi? bu takdirde idlib’de arzu edilmeyen en kötü durum senaryolarının önü açılabilir. ya da yükselen basıncın zorlamasıyla her şeyin kopmakta olduğu zannedilen bir noktada erdoğan ile putin arasında masada sürpriz bir uzlaşı çıkar.

    ümit edelim ikinci ihtimal gerçekleşsin.

    --- spoiler ---
  • nato ülkesi ile savaşmak rererö diyenlerin önce nato'nun hangi şartlarda üye ülkeleri savunacağına bakmasında fayda var.

    senin ülken doğrudan saldırı alırsa ve saldıran ülke nato mensubu değilse nato seni savunur.

    sen gidip ülkenin dışında komşu ülkede askeri harekat düzenler, bölgenin jandarmalığına soyunursan nato senin için hiçbir şey yapmaz.

    ayrıca nato ve abd'nin, türkiye gibi adı antisemitizmle anılan ve sabahtan akşama dış politikasını değiştiren bir ülke için rusya gibi bir süper güç ile savaşacağına inanmak için uçmuş olmak gerek.
  • güçlü bir ihtimaldir. at fava bekle.
  • türkiye'nin libya'ya girmesiyle, rusya'nın suriye'ye girmesi politik olarak aynı biçimde gerçekleşti. tanınan (egemen) ülke bir başka ülkenin askeri gücünü topraklarına davet edebilir ve tüm haklara sahip biçimde o bölgede askeri egemenliğini ilan eder.

    bu nedenle bugün suriye hava sahasını ruslar kontrol ediyor. bizim suriye'de olmamız ise, vakti zamanında pkk nedeniyle suriye ile yapılan bazı anlaşmalara dayandırılıyor. eğer suriye'de, türkiye'yi tehdit eden bir terör unsuru varsa, kendimiz girip temizleme haklarına sahibiz.

    bugün oluşan durum ise, suriye ordusunun, orada meşru haklarla bulunan türkiye'ye direkt askeri müdahalesidir. bu durumda açık savaş ilan edilir ve suriye'nin yanında bulunan tüm ülkeler düşman ilan edilir.

    bu durumda rusya, suriye'deki etkinliğini azaltmak zorunda kalacaktır. daha doğrusu bu duruma sürüklenecektir. herhangi bir müdahalesi kendi açısından pire için yorgan yakmaya benzer. doğacak sonuçları göze alamaz. tıpış tıpış çekilecektir.

    abd, rusya'nın ayağına çelme takmak için yüz yıldır fırsat kolluyor. kırım müdahalesi rusya ekonomisini neredeyse %40 küçülttü, hatırlayın. bu ekonomik operasyonlar abd güdümündeydi. rusya'nın türkiye'ye açık müdahalesi, putin'in yapabileceği en büyük yanlış olur. zaten yapabilseydi, rus uçağı düşürüldüğünde de yapardı.
  • malum kisinin aksam namazini kremlinde kılmasini saglayacak hadisedir. saka saka.
  • tsk 'nin kadrolu personel sayısı = rus ordusunun tank sayısı
    tanım: olmaması gereken savaştır.
  • amerika da avrupa da natoda desteklese sonuç ne olursa olsun kaybeden olacağız.faturayı suriyede doğmak ile suçlu olan sivil veya silahlanmış insanlar,bedelliyi ödeyemeyen gariban mehmetçik,yüksek enflasyon ve işsizlik ile cephenin gerisinde kalan halkımız ödeyecek bu kesin
    ne suriyeli neden savaştığını biliyor nede biz kaç devlet var ne çıkarlar için yıkıyorlar şehirleri tahmin edilebilir tarihte referans alınacak örnek çok..
    biz ne zaman işgalci olanın karşısında olmayı bırakıp yandaşı olduk?
    yurtta barış dünyada barış'tan suriyede amaçsız bir savaşa nasıl dahil olduk amerika demokrasi ihracı ırak'ta başarılı olmamıştı (petrol kuyuları hariç ) bizim kendi ülkemizde bile demokrasi henüz yokken nasıl götüreceğiz suriyeye?
    savaşın belli bir azınlık elit hariç kazananı yoktur.
  • herhangi bir nato ulkesiyle savasmak, rus ekonomisini yerle bir eder. 20 yillik kazanimlarini cope atmak demektir bu. gemileri karadeniz'den oteyi goremez. ambargolar yillarca surer.

    hakli zemin varsa, ruslar gotum gotum cekilmek zorunda.
hesabın var mı? giriş yap