• anlamadığım mantıktır tamam ev öğrenci evi gibi olmasın ama ulan odada eşyalar oturuyor yaşam alanı yok karanlık bazen 1 duvarı kaplayan bazende her köşede bulunan içinde özenle yerleştirilmiş fincan bardak tabak çanak olan kocaman dolap ne boka yarar hala çözemedim ulan oda 20m2 koltuk divan masa ot bok ortadaki boşluk 6m2 kalıyor hayır bir işi yarasa mesela hiç umrumda olmaz. mesela o kocaman içi fincan bok püsür dolu dolabı kitaplık yap dersin ki kitaplık boru değil isterse 4 duvar kitaplık olsun mis gibi kütüphane gibi oda birde tütsü yakarsın mis gibi. veya bir hobin vardır mesela maket yapıyorsundur doldur içini eve farklı hava gelsin yılların emeği sonuçta gelen giden bakar feyz alır ama yok 500 liraya dolap alıp aynı anda 200 liralık fincan bardak ile 1 günde yapılan şey boştur.

    birde misafir gelince olay oluyor aman vazo düşmesin aman o dolabı kurcalama fincanlar kayar aman ayna kırılmasın.

    ha birde misafir odası var oraya hiç girmiyorum 5+1 evin vardır yaparsın misafir odası lan 3+1 ev en büyük odayı misafir odası yapıp kapısını kilitliyorsun ayda yılda 1 gelen önemli misafir için evi 2+1 kullanıyorsun.
  • tamamen aile evime uyan mantık.

    (bkz: yığma mantığı)
  • anlam veremediğim mantık. ne gereği var arkadaş evi eşyalar ile doldurmaya. evde hareket etmeye alan kalmıyor sonra.
  • aileme senelerden beri anlatmaya çalıştığım olay ,
  • sosyolojik, psikolojik açıdan türklerin benimsediği yaşam biçiminin sağlam ipuçlarını veren bir mantıkdır bu. sağlam bir tez konusudur.
    odalar bir mobilya mağazasının reyonu gibi satışa hazırlanmış havasında mobilyalarla doludur.
    bu yetmezmiş gibi çoğunun renk, desen, biçim tercihlerini görünce bir evin salonu mu matild manukyan'ın bekleme odası mı anlayamazsınız. duvarlarında bir resim, köşede bir heykelcik, kütüphane rafları olan ev sayısı çok fazla değildir.

    eski evleri dolaştığınızda, günümüze kalan eşyalara bakınca o dönem insanlarının ihtiyaçlarına göre eşyaya biçim verdikleri anlaşılır. bunu yaparken estetik kaygı da gütmüşler. gerçi bunda azınlıkların etkisini yok sayamayız. çağımız türkleri ise satın aldıkları eşyaya göre biçim alıyor. insanın değil, eşyanın egemen olduğu evlerde oturur olduk.
    örneğin, eskilerin eşyaları sonraki nesiller tarafından saklanmaya değer görülmüştür. şimdi düşünün, torunlarımız bizden kendilerine kalan naylon tül perdeleri, çanak antenleri, kütahya porselen takımlarını, notebook'ları, cep telefonlarımızı, led tv'leri, nescafe kupalarını mı saklamaya değer bulacak bilmiyorum.

    ne diyeyim, belki de bütün bunlar kentllileşme sürecimizin bir evresidir.
  • minimalist yaşam tarzından bi haber yaşayan insanlarımızın gerekli gereksiz; uyan uymayan her şeyi alıp, evi çöplüğe dönüştürdüğü mantığıdır.
hesabın var mı? giriş yap