• türk insanı ticareti sever. ama bu sevdası daha çok platoniktir. mesela bir memur asla işini bırakıp ticarete atılmayı göze alamaz (istisnalar kaideyi bozmaz) ama paranın döndüğü her mekanda hasılatı hesaplamak ve işin karını tahmin etmek ona muazzam bir keyif verir. bu sadece memura özgü değildir, 7'den 70'e böyledir. bu bir yaşam biçimi haline dönüşmüştür zamanla. lokantada, maçta, sinemada, hastanede, otobüste, tuvalette, sokakta...

    örneğin bir maça gidilir ve hesap makinesi açılır hemen kafada:
    adam 1 tl'den günde 1000 simit satsa 1000.-tl, ayda 30.000.-tl yapar (simitçide).
    ortalama bilet 60 tl olsa 50.000 seyirciyle çarp 3 trilyon yapar (maçta).
    ssg sözlüğe günde 15.000 tl'lik reklam alsa ayda 450.000.-tl yapar (sözlükte).

    hesaplamalar genelde "vaaay be" ile biter.

    kalabalık olmayıp cirosu düşük olan yerlerin ise maliyetini çıkarıp çıkaramayacağı hesaplanır...

    (bkz: göze bakarak göt deliğinin yarıçapını hesaplamak)

    edit: cem yılmaz'a atıf yapmamak haksızlık olurdu. bu hastalık cem yılmaz'ın popülerliği ile bu kadar biliniyor belki ama cem yılmaz söylemeden önce de herkesin yaptığı ve farkında olduğu bir durumdu.

    edit 2: bunu da ekleyelim tam olsun: http://www.youtube.com/watch?v=-ifmcibzt5k
  • neredeyse herkeste vardır bu hastalık. üniversitede arkadaşlarla bazen konuşurduk kapıda monopol oluşturmuş büfenin cirosu hakkında mesela. şaka maka o büfenin sahibi hasan emmi birkaç sene sonra bir jip çekti altına :) söz konusu büfe için (bkz: bülbül gıda)
hesabın var mı? giriş yap