• popüler kültüre sermaye olmuş, yüzeysel, mevsimlik şarkıların insanıdır.

    tamam her türlü müziği dinleyebilir insan kulağına hoş geliyorsa ama türkü sevmiyorum demek ben duygudan anlamıyorum demektir.

    aşkı, ölümü, gurbeti, acıyı, özlemi, en arı haliyle dinleyeceğin şeydir türkü.

    mesela efkar mı bastı konuşmana gerek yok illa ki vardır senden önce o derde düşen ve illa ki söylemiştir derdini türkü olarak. sen susarsın o söyler. böyle de bir güzelliği vardır. sen konuşma o senin derdini anlatır zaten.

    belki yüzlerce yıl ötelerden zamanın süzgecinden geçip gelmiştir adı sanı bilinmeyen insanların dillerine dolanıp.bunca yoğun kültür birikimini elinin tersiyle itip nasıl sevmiyorum diyebilirsin.

    ayrıca böylelerine gerçekten gönül vermeyin.
  • avrupalı olabilir
    babar olarak tanıyorlar bizi
  • türküyü dinleyenlerine, sevenlerine saygı duyarım ama bu kişi ta kendimdir. kendimi zorlayamam, zevk meselesi, yapacak bir şey yok.

    hatta (bkz: #73860433) bu entrynin 2. paragrafı, (bkz: #73860580) bu entrynin de tamamına kelimesi kelimesine uyuyorum. bugün de kendimden şüphe etmedim. thank god.
  • benimdir bu insan. evet belki toprakları tanıyamamış bir yabancıyımdır, belki de sadece müzik zevkime hitap etmiyordur. belki de ikisi birden. ha sevdiğim türküler var elbet, kendi yöremin türkülerinin bir çoğunu severim. ama anadolu'nun geri kalan yerlerinin türküleri sözleri ve ezgileriyle bana hitap etmiyor.
  • normal insandır.

    "türkü sevmeyen insan bu toprakları tanıyamamış bir yabancıdır" cümlesi sadece 'faşistçe' bir ötekileştirme cümlesidir, ötesine de geçemez.

    renkler ve zevkler subjektif olgulardır. müzik, resim gibi sanatsal ögelerin memleketi yoktur. daha doğrusu bir halk ezgisinin memleketi yoktur. halk ezgileri dilden dile dolaşan, dünyayı arşınlayan bir kültürel değerdir.

    yani "şunu dinlemeyen bizden değildir" gibi yorumlar ortaçağ ile bitmiş bir kafanın ürünü olabilir. globalleşen dünyamızda her değer, ortak değerdir.
  • türkü sadece müzikten ibaret bir olay değil. özümsemek, sevmek için belirli bir alt yapıya, belirli bir geçmişe sahip olmak gerekiyor. sadece müzikal olarak bakarsak çok basit, tek sesli bir müzik türk halk müziği, o duyguların karşılığı olmalı insanda sevilmesi için.

    ben sevmeyenlerdenim. anne/babam da pek dinlemezdi evde, ben de zaten daha farklı bir kültürün içinde doğdum, büyüdüm. bu bir eksiklik mi? bilemiyorum, ama müzisyenliğine, gönül adamlığına laf ettirmeyeceğim insanlar var neşet ertaş gibi. dinlemem, radyoda çalsa kanalı değiştiririm belki ama asla saygısızlık etmem böyle insanlara. keza kazım koyuncu da öyle, karadeniz müziğinden hiç hazzetmem ama merhumla oturup sohbet etmiş, ahbaplık etmiş olmayı çok isterdim.
  • o benim. ve bunun bir sebebi var.

    ben balkan türküyüm. bulgaristan.

    bizim bulgaristan'da balkan müzikleri yaygındır. tüm balkanların ortak bir müzik kültürü vardır; bu ister bulgaristan ister yunanistan ister sırbistan ister de romanya olsun.

    tüm balkan ülkelerinin folklor müziği neşelidir. illa ki arada hüzünlü parçalar da vardır da, değinilmesi gereken nokta bir ülkenin fol müziğinin o halkın kültürünü ve hayata bakış açısını yansıtabilmesi. balkan ülkelerinde de insanlar içip eğlenmek için yaşıyor, bu da halk müziklerinin iliğine kadar işliyor.

    türkülere gelirse durum biraz farklı. annem çok, ama çok iyi bir vokalisttir. yaşı 65 ve hala muazzam bir sese sahip. ben daha küçücük bir çocukken daha bulgaristan'da büyüklerimiz toplanır ve saz ve akordiyon eşliğinde türkçe türkü söylerlerdi. ben ise bu organizasyonu sevmezdim.

    sebebi de, türkülerin ve türk halk müziğinin çok büyük bir kısmının hep acı ve hüzün üzerine kurulmuş olması ve işlenmesi. annemler türkü söylerken o çocuk halimle bile için kararıyor, depresif bir moda giriyordum. ve bu duygudan nefret ediyordum.

    taa o günlerden beri içime bu hisler işlediği için bilinçaltım türkü dinlemeyi bunlarla eş tutuyor ve reddediyor.
  • her tür fine art'ta olduğu gibi müzikte de çeşitli kültürel ve teknik kodlar vardır ki ancak bu kodlara haiz olan beyinler o eserden keyif alabilir. buna sahip olmamak ayıp ya da eksik değildir. bu kodlardan öğrenilebilenleri olduğu gibi çok derinlerde bulunan ve öğrenilemeyecek olanları da vardır. zevklerin tartışılamama kuralı da buradan gelir. kimseyi bu yüzden suçlayamayız, eleştiremeyiz. gerçi ben bazen milliyetçilik taslayan arkadaşlara türkü meselesi üzerinden çakıyorum ama o başka konu.

    basitçe türkü sevmeyen insan ruhen yabancıdır demek bomboş laf yani. müzikle ilgili algısı o yönde gelişmemiş olabilir: bozlak, uzun hava gibi türe has ses teknikleri her kulağa hitap etmez çünkü. bu cazdaki düzensiz notasyon gibi algılaması zor bir meseledir. "yeni on üç on dört yaşına girmiş" çocuklara yakılan pedofil türkülere ayar oluyor olabilir, sırf kafiye uysun diye totodan uydurulan giriş dizelerini komik buluyor olabilir.

    fakat bir gerçek var ki çok şey kaçırıyordur. sadece türkü değil, üç telli kopuzdan buzukiye kadar orta asya, kafkaslar, ermeni coğrafyası, kürt coğrafyası, arap coğrafyasının kuzeyi, iç anadolu, ege, bulgaristan ve yunanistanın doğusu... tee orta avrupa'nın doğusuna kadar olan bölgede iç içe geçmiş, birbirinden keskin çizgilerle ayrılan ya da hiç ayrılamayan; aynı ezgi üzerine ermenice, kürtçe, süryanice, türkçe, yunanca sözler söylenebilen binlerce yıllık derin bir birikim söz konusu.
  • biraz tanısa sevecek insandır. mutlaka içindeki pazılın birkaç eksik parçasını türkülerden tamamlayacak ve uzak bir geçmişle bazı bağlar kurarak güçlenecek, biraz daha olgunlaşacaktır.
  • henüz kaytağı'yı dinlememiştir.

    bugün pazar-ı aşktır'ı hiç saymıyorum.
hesabın var mı? giriş yap