• 1932 de başlanan araştırmada amaç tedavi edilmemiş sfilizin uzun vadeli sonuçlarını anlamaktır. bunun için seçilen (nedense) hepsi zenci olan denekler izlem altına alınmıştır, bu dönemde sfilizin zaten etkin bir tedavisi yoktur. olayı bir skandala çeviren 1950lerde penisilinin yaygın olarak kullanılmaya başlamasıyla sfilizin kolaylıkla tedavi edilir bir hastalık haline gelmesine rağmen bu hastaların araştırmayı sürdürmek adına tedaviden mahrum bırakılmasıdır. bölgedeki tüm hastanelere bu araştırmada denek olan hastaların listesi gönderilmiş ve kesinlikle tedavi edilmemeleri söylenmiştir. durum new york times'da konuyla ilgili bir makale çıkana kadar gizli kalmış, bu makaleden sonraysa ulusal bir skandala dönüşmüş ve tıbbi araştırmalarda etik prensiplerle ilgili önemli kararların alınmasına vesile olmuştur.

    konu değerlendirilirken bunun ırkçılık sayılıp sayılmayacağı da tartışılmış ancak araştırmayı yürüten kişilerin de siyahi asıllı ameriklalı doktorlar (politically correct olmak buymuş) olması nedeniyle bu iddia haklı bulunmamıştır. gerçi bizim oralarda iti ite kırdırmak diye bir laf vardır ama bilmem durumla alakası var mıdır?
  • tuskegee adında bir amerikan memleketinde, sifilizli pis siyah zenciler(!) üzerinde yapılan araştırmalar.
    bunlar üzerinde kontrollü deney yapılmış olup, bir kısmına gerçek ilaç verilmiş, bir kısmına ise placebo verilerek kendilerine ilaç verildiği söylenmiştir. hastalığın prognozu izlenip bilimsel(!) veriler elde edildi. 1932'den (sanırım) 1972'ye kadar sürdü bu araştırmalar. 200 kişi kadar niga öldü.

    benzer bir araştırma da yurdumda, karadeniz bölgesi'nde verem ile ilgili olarak yapılmış(mış).
  • nazilere atfedilenlerle yarışacak türden büyük bir insanlık suçudur bu deney. üstelik bir iki yıl içerisinde olup bitmemiş, 40 yıl kadar sürmüştür.

    ve amerika'nın sicili açısından "amaan 80 yıl önceki bir şey" denebilecek istisnai bir durum da değildir. henüz 1990'larda, john hopkins gibi saygın bir kuruluşa bağlı bir enstitü, kurşunlu boyaların silinmesiyle ilgili bir araştırma yapar. amaç en düşük maliyetli yöntemi bulmaktır. tabii kobay olarak da baltimore'da yaşayan, deneyin içeriğiyle ilgili asgari düzeyde bilgilendirilmiş yoksul, zenci aileler kullanılır. sonuçta özellikle çocuklarda ciddi etkiler gözlemlenir.

    yıllar sonra, bölgede yüzlerce evi yoksullara kiralamış olan bir adama ailelerden biri dava açar. bu ailenin çocuğunda çok çok yüksek oranda kurşun zehirlenmesi çıkar. çocuk, bu yıl polis gözetiminde öldürülmesiyle baltimore ayaklanmasının çıkışını tetikleyen freddie gray'dir.

    amerika'da son yıllarda yeniden kendini gösteren, yer yer şiddet de içeren ayaklanmalara bu gibi politikalar üzerinden bakmakta fayda var. yoksa türkiye'de gezi'ye "kışkırtıyorlar, dış mihrak var" diyen çomarlarla aynı sığlıkta kalmak kaçınılmaz olur.
  • etik kurallarının ne kadar gerekli ve önemli olduğunu oldukça somut bir biçimde göstermiş ve oluşmalarında etkili olmuştur.

    16 mayıs 1997'de, yapılan terbiyesizlikten yıllar sonra, bill clinton tuskegee sifiliz araştırmaları'na dahil edilen siyah vatandaşlardan resmi olarak özür dilemiştir:
    "what was done cannot be undone. but we can end the silence. we can stop turning our heads away. we can look at you in the eye and finally say on behalf of the american people, what the united states government did was shameful, and i am sorry... to our african american citizens, i am sorry that your federal government orchestrated a study so clearly racist."
  • su siralarda nbc'de covid-19 asisindan cekinen halk icin asiya tesvik programi yayinlaniyor. basta baskan biden, eski baskanlar obama ve bush, sporcu, ve sanatcilar konusanlar arasinda. ozellikle siyahi ve latino gruplara odaklanan programda adini ilk kez duydum. bugune kadar bu olayi ogrenmemek benim cahilligimmis. eh yani daha yakin tarihte kobay fare gibi kullanilan bir etnik grup elbette asiya karsi cekinceli davranir. tam bir rezillik.
  • konuyla ilgili 1997 yılında, araştırmaların yapıldığı hastanede hemşire olarak çalışan eunice evers'ın gözünden olayların anlatıldığı ve televizyon için çekilmiş miss evers' boys filmi araştırma esnasında yapılan etik ihlallere dikkat çekmektedir.

    ayrıca insan denekler üzerinde yürütülen çalışmalarda 1900'lü yıllarda cereyan etmiş olan son derece insanlık dışı ve etik açısından büyük ölçüde sorunlu araştırmaların günümüze ışık tuttuğu ve bu yönüyle de bir açıdan olumlu olduğu kanısındayım. esasında bu fikrimi çoğu kişi ırkçı ve sadistçe bulsa da o araştırmaları ben günümüz üniversite etik kurullarının ortaya çıkmasında bir basamak olarak görüyorum. şayet bu elim olaylar o tarihlerde yaşanmasaydı günümüzde ne bir etik kuruldan bahsedebilirdik ne de bilimsel araştırmalarda etik sorumluluklardan.

    bilim zaten bir deneme yanılmalar silsilesi değil midir? eğer bir birikime erişmek istiyorsanız kayıp vermeniz çok olağandır. tuskegee araştırmaları esnasında hayatını kaybeden insanları da bu türden kayıplar kategorisine sokabiliriz. ha bu demek midir ki araştırmayı yürütenler haklıydı? bu sorunun tek bir cevabı vardır. elbette ki hayır. fakat araştırmanın yukarıda belirttiğim gibi olumlu bir tarafı olduğunu da söylemeli, çalışmayı hepten itin götüne sokmamalıyız değerli okurlar.
  • frengi olan insanlar tedavi edilmezse hastaliklari nasil ilerler sorusunun cevabi icin ben diyim 100 ilk girdideki yazar desin 200 kisi fln ölmus/öldurulmus.
    ınsanlari oldurmussunuz bari isimileri cisimleri sayisini tam bilinse hatirlansa o da yok.
  • kaderleri de tıpkı derileri gibi kara olan çâresiz insanların üzerinde yapılan deney.

    nedir bu zencilerin çektiği arkadaş?..bilerek insanlara frengi bulaştır, sonra da hiçbir ilâç verme sırf "gözlem" adına. üstelik bu rezilliğe 40 sene devâm et. tıpkı hayvanlar üzerinde yapılan deneyler gibi...

    bugün eğitim üzerine okuduğum bir kitapta öğrendim bunu.

    insanlar çok gaddar cidden...
hesabın var mı? giriş yap