• iyotlu tuzu pişen yemeğe atacaksanız zaten o iyot uçacaktır.
    (bu bilgiyi billur tuz kendi sitesinde bile vermiş zaten. görsel )

    dünyanın pek çok ülkesinde, iyot yetersizliği hastalıklarının önlenmesi için en önemli basamaklardan birisi olan tuzun iyotlanmasının yasal olarak zorunlu hale gelmesi çok eski yıllara dayanırken, ülkemizde 1994 yılında programın başlaması ile bu yöndeki çalışmalara ağırlık verilmiş, 9 temmuz 1998 tarih ve 23397 sayılı resmi gazete ile türk gıda kodeksi yemeklik tuz tebliği'ne göre sofra tuzlarının iyotlanması zorunlu olmuştur. buna göre sofra tuzlarına 50-70 mg/kg potasyum iyodür ya da 25-40 mg/kg potasyum iyodat katılması zorunludur.

    fakat tuzun iyotlanmasının amacı, insan vücudunun ihtiyaç duyduğu optimal iyot seviyesi için değil, guatr ve kretinizmi önlemekti.

    şimdi bu mantıkla kadın üreme organlarında kanser prevalansının çok düşük olduğu bir popülasyon olan japonya'da alınan iyot seviyelerine ulaşmak için 168 gram iyotlu tuza ihtiyacınız var. iyotun faydasını görmek için neden fazla tuz tüketesiniz? bir de pişen yemeğe atıyorsanız ne dozda aldığınızı hiç bilemeyeceksiniz.

    halk sağlığı adına başlatılmış ve kısmen başarılı olmuş bu yöntem artık geride kalmalı. çünkü türkiye'de tuz tüketimi normalin iki katı ama iyot alınımı ne düzeyde meçhul.

    iyotu sağlığınız için tüketmeniz gerekiyor fakat bu şekilde mi?

    iyotu dışardan takviye olarak kullanırsanız dozunu da siz belirlemiş olursunuz. çünkü iyotun eksikliği de fazlalığı da kötüdür. (ayrıca araştırabilirsiniz.)

    buradaki esas soru şu olmalıdır: rafine tuz mu doğal tuz mu kullanmalıyım?

    işte bunun cevabı da doğal tuz tabii ki.
    rafine tuz, içeriği oynanmış tuzdur.

    tuzun kaynağına göre iz miktardaki mineral içerikleri değişse bile* tüketeceğiniz doğal tuz her anlamda rafineden daha iyi olacaktır.

    şu an piyasada en çok denk geldiğim doğal tuzlar ise
    çankırı kaya tuzu
    tuz gölü tuzu
    himalaya kaya tuzu
    deniz tuzu, şeklinde.

    fakat burada da çekindiğim bir husus da denizlerdeki plastik kirliliğinden ötürü deniz tuzlarındaki mikroplastik tehlikesi.

    bu nedenle diğer doğal tuzlar tercih sebebi.

    ürün satın alırken üzerinde “rafine edilmemiştir” uyarısına dikkat ederek öğütülmüş seçenekleri de bulabilirsiniz.

    edit: ekleme yapıldı.

    debe editi:

    ülkemizdeki sofra tuzlarındaki mikroplastik kirliliği konusunda yapılan çalışmada, türkiye'nin tuz üretim merkezlerinde üretilen 2017 yılının şubat ve mart ayları arasında piyasadan satın alınan, 16 farklı markanın sofra tuzu örnekleri incelenmiş ve örneklerin tamamında mikroplastiklerin bulunduğu tespit edilmiştir. çalışmada, incelenen sofra tuzunun marka bilgisi, örneklerin çeşitleri hakkında bilgi verilmemiştir. çamaltı, tuz gölü, palas gölü, seyfe gölü, acıgöl, çankırı, cihanbeyli ve aksaray'da üretilen 5 deniz tuzu, 6 göl tuzu ve 5 kaya tuzu olmak üzere toplam 16 sofra tuzu örneği incelenmiştir. analiz sonuçlarına göre, mikroplastik parçacık sayısı deniz tuzunda 16-84 adet/kg, göl tuzunda 8-102 adet/kg ve kaya tuzunda 9-16 adet/kg olarak tespit edilmiştir.
    kaynak

    @cicibogaz isimli çaylağın kaynak önerisine teşekkür ederim.
  • en kabataslak ve pratik tarafından başlayalım. hipertiroidiniz varsa iyotlu, hipotiroidiniz varsa iyotsuz. işin detayları vardır, doktora sorun.

    iyotla selenyum tiroid hormonlarının senteziyle regülasyonunda en önemli elementlerden ikisi. bunlar gerekli miktarda alınmıyorsa maymuna dönersiniz, gereğinden fazla alınıyorsa yine maymuna dönersiniz. adı konamayan gizli hastalık, sıkıntı sandığınız bir sürü şey tiroidinizin düzenli çalışmamasından geliyor. detayı internette fazlasıyla yazıyor, merak eden açar okur.

    dünya sağlık örgütü'ne göre dünya nüfusunun dörtte üçü iyot eksikliği çekiyor, bunu düzeltmenin en ucuz yolu da sofra tuzuna katmak. bu nedenle iyotlu tuz üretiliyor. dünyada herkesin otuz tanesi yüz otuz lira olan takviyeye verecek parası yok çünkü.

    ama bizim memleketteki insanlarda ezbercilik hastalığı olduğundan her kafadan bir ses çıkıyor, daha da komiği, içinde vücutta birikme eğilimi maksimum olan on iki radyoaktif minerali bulunduran, lityumundan cıvasından kurşununa bir sürü bildiğin zehirli metal içeren, ölçümsüz regülasyonsuz üretilen pembiş pakistan tuzunu (kulağa şık gelsin diye himalaya olarak geçer) insanlar cayır cayır lüpletip sonra da "ay bu sene diş röntgeni çok çektirdim, ay havaalanında iksreyden geçiriyorlar, bişey olmasın" diye ayılıp bayılıyorlar. doktorun "sende hiperkalemi var, muz bile yesen kalp krizi geçirebilirsin" dediği adamlar, gidip sodyum yerine potasyumla üretilmiş "sağlıklı" tuzu yiyip mevta oluyor. avm kapısındaki manyetik dedektörü x-ray sanıp geçmemek için olay çıkaran hamileler, bebeğim sağlıklı olacak diye içinde ne olduğu bile analiz edilmemiş yöresel minik kaya parçalarını tuz diye kemiriyorlar; keçi yalıyorsa bir bildiği vardır tabii. sonra gelsin glutatyonlara, şelasyonlara, ozonlara dökülen paralar. bir komedi ki öyle böyle değil..

    hangi mineralden neyde ne kadar var, etkisi nedir diye internette çarşaf gibi yazıyor. ama necip milletimiz kelimenin sonu yumla biten her şeyden medet umup mineral sözcüğünü de mucize kelime sandığından olay trajikomediye dönüyor. hele himalaya tuzunun enerjisiydi vibrasyonuydu geyiği de var ki, evlere şenlik. öyle deyince millet kendini fenafillah mertebesine ulaşmış tibetli rahip filan gibi hissediyor herhalde.

    bu dünya insanlara eşek şakaları yapmayı çok seviyor..
hesabın var mı? giriş yap