• "aydınlama diye bir şey yoktur." olarak özetlenebilecek eleştirisiyle tüm dinsel, mistik, vb. öğretileri çöpe atılacası adletmiş bir bilge insandır.

    (bkz: jiddu krishnamurti) ile aynı soyadını paylaşmasına rağmen akrabalık bağı yoktur.

    meraklısı için http://www.ugkrishnamurti.org/…/album01/page01.html
  • "kültür, olduğunuzdan daha farklı olmanızı istemiştir. bunu yapmaya çalışırken ne kadar da büyük bir enerji harcıyoruz! ama bu enerji serbest bırakılırsa, hayat çok basit bir hale gelir. işte o zaman geriye yapamayacağınız ne kalır?"

    "kendiniz olmak olağanüstü bir zeka gerektirir. bu zekayla kutsanmış haldesiniz. kimsenin onu size vermesine gerek yoktur. onu kimse sizden alamaz. onun kendisini istediği gibi ifade etmesine izin veren insan doğal bir insandır."
  • her türlü dil, düşünce, kültür ve aydınlanma fikrini reddeden hintli düşünür. u.g'nin fikirlerini genellikle nihilizm ile özdeşleştirmeye çalışsalar bile u.g aslında her türlü kavramsallaştırmayı reddederken dilin müdehale etmediği öz bir deneyimi savunuyor. u.g'ye göre insanın doğum ölüm döngüsü içinde diğer şeyler ve varoluşlardan bir farkı yok. bizler yalnızca varoluş ve geçiciliğin bir başka formuyuz. ancak sırf düşündüğümüz için iyi ya da kötü fark etmeksizin doğrudan deneyimimizi kendi kendimize farklılaştırıyor, niteliğimiz bu olmasa bile kalıcı olmaya çalışıyoruz. haliyle bu da acımızın temel nedeni haline geliyor. bu görüşler her ne kadar biraz uçlarda bir gerçekliğin tezahürü gibi görünse de yer yer u.g'ye hak vermemek elde değil.
  • "tabiatın sizin kültürünüze, fikirlerinize,manevi düşüncelerinize ya da tanrılarınıza ihtiyacı yok.tabiatın ilgilendiği tek şey sizin bedeninizdir.bedeninizi geri dönüşüm için kullanır."

    -u.g. krishnamurti
  • gerçekten tamam, çok güzel, ağzından çıkanlara itiraz etmediğimizi hatta katıldığımızı belirtelim ki tek temel dayanak noktası var ağzından çıkanların o da şu : "ağzımdan çıkanların hiçbir anlamı yok"
    o zaman tamamıyla bu kişiyi ve ifadelerini yok sayabiliriz.
    ama buna rağmen bu yaklaşıma benim yorumum ise şu :

    karşımızda ulaştığı hali pek beğenmemiş bir insan var. belirli bir arayış içinde bir hayatın bir noktasında arayacak bir şey olmadığını, aramadığın zaman *bulduğunu fark eden ve bundan son derece hoşnutsuz olmuş bir abimiz kendisi.

    bu durumda kendisini suçlayamayız elbet. ve bu uğurda şan, şöhret, para, pul peşinde koşan çıkarcı sahtekârları eleştirmesine de tam destek vermeliyiz.

    ve fakat ulaştığı bu halin kesinliğine olan inancını sorgulamak da hakkımızdır diye düşünüyorum.
    özellikle de jiddu krishnamurtiye getirdiği eleştirileri felsefeden çok uzak bulduğumu ve hatta olayı çok kişiselleştirdiğini belirtmeden geçmek istemiyorum.

    belki de tüm felsefelerin uzlaştığı nokta olan;
    insan bilincinin,
    maddi dünya, gerçeklik, zahiri v.s gibi bilimum kelime ile tanımladığı ve beş duyumuzla algıladığımız halinden

    manevi alem,hiçlik,batıni v.s gibi bilumum kelime ile tanımladığımız ve **gönlümüzle algıladığımız haline
    geçişin bazen zahmetli bir şekilde aşılması gereken zorlu bir yol olması yüzünden maddi alem her zaman küçümsenir hatta yok sayılır,illüzyon denir geçilir.

    ama ben insanlığın gelişim çizgisinin her iki aleminde eşit derecede önemsenmesi gerektiğinin farkına varılacağı bir yere ulaşacağını düşünüyorum.

    çünkü çoğu zaman sadece ulaşmakta zorlandıklarımız değil yanıbaşımızda olanlar da kıymetlidir.

    (*bu kısım ekstra açıklamaya muhtaç çünkü bu aslında aramanın ya da bulmanın bile olmadığı bir hal sadece cümleyi tamamlayabilmek için bulma fiilini kullandım)
    (**burada özellikle "gönül" kelimesini seçtim çünkü birçok dilde karşılığı olmayan güzide kelimelerimizden biri olduğunu düşünüyorum)
  • "ı am forced by the nature of your listening to always negate the first statement with another statement. then the second statement is negated by a third and so on. my aim is not some comfy dialectical thesis but the total negation of everything that can be expressed. "

    yani diyo ki : aga ben bu s*ktugumun dunyasinda hic bi cevap bulamadim. bi sonraki adima ulastim derken o bambaska sorular doguruyomus. boyle boyle sonsuz bi donguye giriyorum diyor. en iyisi tumden reddetmek.
  • çarvakalar yani diğer adıyla charvakas'lar. hint materyalizm 'in doruk noktasıdır. tabii u.g gibi bir adamın son charvakas öğretilerine biraz yakın buluyorum, ve belki de onların şöyle demesine benzetiyorum:

    ''başka hiçbir dünyada cennet, nihai kurtuluş ve de ruh
    yoktur... vedaların üç yazarı da soytarı, hilekar ve şeytandılar."

    — çarvakalar

    u.g de zaten böyle diyordu: ''benlik yoktur, ruh yoktur, tin yoktur, zihin yoktur, akıl yoktur.''

    tabii birebir hiçbir şeye sığınmayan biri olduğunu, kendisini dinleyince tamamlanmış oluyor ve geriye toz tanesi bile kalmıyor.

    bu adamların hiçbir doktrini olamaz. sanki insanın dilsizleşmesine yani ummi varsıllığa bağlarcasına konuşmaları vardır. tabii öyle değildir... adam bir şey yapman gerekmez, çık kapıdan ne yaparsan yap diyen biri! özel ve batının kafasıyla anlatacak olursak; bilinç veya birey olmalısına karşı verebileceği hiçbir şey yok. bunun yanı sıra, ''ezberci lan bu adam işte ona yok buna yok deyip durmuş'' denilebilir. çünkü lafını pek sık kullanmaz u.g. dolayısıyla, ölmesine yakın, bir videodaki konuşmada, yavaş yavaş iskeletleşmesine varan bir halde iken, -onu gören yakını, dibinde bulunan kadın, ağlaklık yapıyor ve adamımız ona kış kış çekiyor. böyle bir adam! yakınmanın ve diretmenin bir manası olmadığı kanıksamış ve gelmiş geçmiştir.

    nitekim, u.g çok yakın öğretiye dönecek olursak ki; tekrar ediyorum ortada o bile yok. çarvakalar'dan ya da işte arta-kalan öğretiler dışında bir şey bulmanın imkanı yok. sen kalkıp koca hindistan daki karma öğretisini reddediyorum dersen, hiçbir öğreti denilebilecek yazıt veya hocadan-öğrenciye aktarılacak bir şey kalmaz:

    bundan başka dünya yok;
    cennet ve cehennem yok;
    şiva ve benzeri bölgeler bölgesi
    aptal sahtekarlar tarafından üretilir.
    — sarvasiddhanta samgraha

    gönderi

    ve son olarak u.g mahavira'nın #100716516 jainizm #103078113 topluluğunu bile eleştirip bir kenarı atmıştır. yani tümden çoğu şeyi salmıştır.
  • iyi geceler ve ''iyi uykular''!!! o biricik olarak bakılan çocuğunu kucağına almış, eril ve dişil korucu-melekliğine soyunan, hiçbir şeye toz kondurmama çabasında olan, burnu dik kibir küpü embesiller. o, kösnül iğrençlik mekanizmasına bir hatırlatma babında:

    ''benim karamsar, sinik ya da buna benzer bir şey olduğumu söyleyebilirsiniz ama umarım bir gün yaptığımız hataların her şeyi yok edeceğinin farkına varırız. gezegen tehlikede değil. biz tehlikedeyiz.''
    u.g. krishnamurti - hayat, düşünce, zihin ve benlik
  • bir bilimsel çalışma söylediklerine benzer bir sonuca ulaşmış:

    https://qz.com/…our-ego-say-psychology-researchers/
  • colin feltham'ın depresif realizm (dr) depressive realism kavramı üzerinde durduğu, 2014 yılında kısa röportaj ve söyleşinin de andreas moss'un soruları üzerine verdiği yanıtlar arasında, u.g 'de sıkça değinip şöyle diyor:

    ''u.g. krishnamurti often mocked spiritual seekers,
    saying that it was all a lot of ‘spiritual materialism’ and ı think that’s
    true. ı know people, old hippies, who are still earnestly looking for
    the holy grail into their 70s and it’s just never going to happen;
    meanwhile they are critical of shallow hedonists. maybe dedicating
    yourself to fighting climate change or racism is better than gambling
    or drinking but as the saying goes ‘in the long run we are all dead’. ıs
    mountaineering better than going to the gym, or sitting on your sofa?
    ı don’t know. better for what or for whom? ''

    yin'in ilk satırlarında ele aldığına istinaden gene feltham ondan şöyle söz ediyor:

    ''u.g. krishnamurti in particular was scathingly nihilistic
    but seemed genuine in his transformed state.''

    aslında deneyimin getirisi beş para etmeyecek soluk alıp vermede üzerinde irdelenecek bir şey de kalmadı:
    [ ''hayatın tanımını yapmanında bir manası yok. u.g. krishnamurti]

    yukarı da feltham 70'lere değindiğinden denilebilir ki; çiçek çocukların o zamanlar 70'lerin eğlencesi olan yeni yeni bombay'lara gidip yogalara sarmaları arasında, döneminde bile bu sahteliğe çatanlar arasında u.g de vardır. tabii bu aptallık gailesi olan durumlar biçim değiştirdi. tabii bunların bir tanımı mutlak manada yok. ama avunma aracı: göt güzelliği isteyenler, ikircikli yalanlarla yoga-dır güzellik merkezleridir veya gym gibi düşük intelligence quotient insanların biricik vazgeçilmezidir.
    zaten o gerzeklerin mutluluk eğlencesi olan burada karaladık bir şeyler: ( yoga#/106252660 ) paraları güdümleyen ve sözde mutluluk satanların oyuncaklarına kanmak da olanlara, u.g dediği gibi;
    »bu gerçeği kabullenmeye hazır değiliz. ve tüm o spiritüel şarlatanlar size yoga, meditasyon gibi bazı tekniklerin olduğu ve bunların öğretebileceklerini ve böylece kalıcı mutluluğa kavuşacağınızı söylerler. varoluşumuzun herhangi bir alanındaki kalıcılık talebi, insanın ıstırabının sebebidir. kalıcı olan hiçbir şey yoktur.» (bu ölü hırçın adamın söyleşilerinden çıkarılacak şey, insanın aptallık sendromuna bu kadar sözünün eri ve tutunacak en ufak bir noktanın olmamasından söz etseniz bile,) işte değişen dünya ile gelen aynı genomlar aynı organizmanın kalıntıları arasında bunca yitim devam etmekte.

    son olarak; ister depresif gerçekçi deyin veya realist konuşmalar arasında hoyrat gerçekçi tutumlar deyin, ultra-doğrucu söyleyeceğini sakınmayan, ya da hipergerçeklik sonrası, kaybolmuş gerçeği yansıtan, olmayan sözde gerçeklik içinde alaycı bir sırıtışla: görsel .
hesabın var mı? giriş yap