• 2009-10dan beri kullandığım işletim sistemi. hayatın bana sunduğu en büyük özgürlüklerden biri. ilk kullanmaya çalışırken afalladim ancak 1 ay içinde neyin ne olduğunu biraz sinir biraz sabır ederek öğrendim ve iyi ki de öğrendim.

    lol ve transformice oynadığım için vazgeçmek ve yeniden linux aşkıma dönmek durumunda kaldım. hiç de pişman değilim ve dual-boot olarak kullanmak bana biraz sıkıcı ve yorucu geliyor.

    windows programlarının alternatifleri elbette mevcut ancak hepsini dilediğiniz gibi kullanamazsınız ha bu linux kullanmaya engel mi değil elbette.

    inanın bana alıştıkça windows tan nefret etmeye ve uzaklaşmaya başlıyorsunuz. çünkü bu şey gibi iosta kısıtlıdır yapılacaklar ama android'de tamamen kafama göre at kosturursun. tek bilmediğim ve zamanla öğreneceğim şey ise kodlama.

    ayrıca küçük bir detay. win10da çıkan ses ile ubuntuda çıkan ses bir değil. ubuntuda daha net windowsta daha tizimsi dersem sanırım ifade edebilirim. arada uğrarım buraya :)

    ha bir de yardımcı olması açısından ,
    ubuntu tr forum'dan destek alabilirsiniz. çok sıcakkanlı ve yardımsever insanlar. sitenin adminim olduğunu düşündüğüm heartsmagic 'e de selamlarımı iletiyorum.

    -moshic/ mar yjuana (2011)
  • çok etkileyici bir afrika kökenli yaşam felsefesi, hayat görüşü.

    bu konsepti genel geçer bir şekilde açıklamak çok zor, çünkü pek çok afrika ülkesinde bu kelimenin karşılığı var ve anlamı ülkelerin bağlamına göre değişebiliyor. ancak yine de genel hatlarıyla anlaşılması için bazı anahtar kelimeler verilebilir: insanlık, birlik, beraberlik, paylaşmak, toplumsal uyum, saygı, karşılıklılık, misafirperverlik...

    kavramın kilit noktalarından bence en önemlisi ubuntu'yu benimseyen kişi ve toplumların bireysel olarak kendilerini her zaman ikinci plana atmalarıdır. toplum her zaman bireyin önündedir. bu yüzden ingilizce'nin anlamını daha iyi verdiği şu deyiş ubuntu'yu iyi açıklar; "a person is a person through others". yani bu anlayış insan olmayı diğer insanların varlığına bağlıyor. batı'daki kişiselci yaşamın tam tersi olacak şekilde ubuntu, mutluluğun kişisel başarımlar, zenginlikler veya başka kapitalist dayatımlardan değil, o mutluluğu paylaşacak başka insanlardan geldiğini anlatıyor. yaşam sadece seninle beraber yaşayanlarla paylaşılırsa anlamlı bir hale bürünüyor. bu bütün zenginliğin ve mutluluğun toplumla paylaşılması anlamına geldiği gibi, hüznün ve utancın da hep beraber yaşanması anlamına geliyor. yani bir birey suç işlerse, bu suçun sorumluluğu aynı zamanda o suçlunun toplumuna da yansıyor, o toplum suçlu bir toplum oluyor.

    ubuntu'nun aynı zamanda farklı bağlamlara uyarlanması gibi bir durum da var. konu afrika olunca ne yazık ki şu an için çatışma da beraberinde geliyor ancak ubuntu'nun bence en iyi parladığı nokta da buradan çıkıyor. çatışma çözümleri için kendine has bir sistem oluşturulmuş. mesela rwanda'da soykırımdan sonra bakmışlar ki bizim bildiğimiz batı tarzı yargılamayla sorumlu insanların yargılanması on yıllar alacak, daha küçük ölçeklerde ubuntu'nun gösterdiği yolu takip etmişler. bu sistemde toplumun neredeyse bütün kademesi işin içine giriyor, önce deliller toplanıyor, şahitlerle konuşuluyor, vs. eğer ortada bir suç olduğu kanısına varılırsa, suçlu ve ailesi çağrılıyor. onların önüne de -eğer hayattaysa- kurban ve ailesi getiriliyor. orada bulunan toplumun diğer üyeleri, önce suçlu bulunan kişiyi suçunu itiraf etmesi, sonra da af dilemesi için cesaretlendiriyorlar. daha sonra kurbanın ailesini suçluyu affetmesi, bağışlaması için cesaretlendiriyorlar. elbette uygun bulunan bir miktar belirlenip maddi tazminat da ödeniyor ama önemli olan o değil. ubuntu önemli olan şeyin hayatı barış içinde paylaşmak olduğunu biliyor, bu yüzden yargılamasını da ceza vermek üzere değil onarmak üzere, o iki grubun arasında kaybolan insanlık bağını tekrar hayata döndürmek için düzenliyor.

    yani demem o ki, çok daha fazla ilgiyi hak eden bir kavram ubuntu. hayata batı'dakinden çok daha farklı bir pencereden bakan insanlara da kulak vermeli.
  • hali hazırda 19.04 disco dingo sürümünü lenovo thinkpad t460 üzerinde kullandığım ve gayet memnun olduğum gnu/linux dağıtımı. 20.04 lts sürümünü heycanla beklemekteyiz.
  • sol üstteki uygulamalar yazısını yok ettikten ve ıntel işlemciler için kullanım amacına göre işlemci frekans aralıklarını belirleme tweak'ini yükledikten sonra kullandığım her laptop için vazgeçilmez bir sistem oldu.

    sırasıyla manjaro, mx linux, manjaro kde, kubuntu, linux mint denedim ama en çok bunda aradığım sadelik hissiyatını buldum.
  • sadece macera arayanlar ve bilgisayarın nasıl çalıştığını merak edip arayüzün arkasında dönen karmaşık işlerle haşır neşir olmak isteyenler için uygun bir işletim sistemidir. 18.04 lts'ye kadar olan sürümleri için durum maalesef bu. arayüz çok gelişti tamam mı, steam geldi tamam mı, standart kullanıcı için de ubuntu çok uygundur tamam diyenleri dinlemeyin. beni dinleyin.

    en basitinden, bir dosyayı usb'ye atarken bile sizi yarı yolda bırakır. sisteminiz çok iyi olsa bile durduk yere donup kalabilir, restart'sız kendine gelemeyebilir. ekran kartınız çok iyiyse başınıza bela olur, bilgisayarın ayarlar'ına bile tıklayamazsınız, her şeyde donar kalır. harici ekran kartını kullanmamasını sisteme sizin söylemeniz gerekir. oyuna girmeden önce elle harici ekran kartını açarsınız. sürücüsünü güncellemek isterseniz açık kaynak kodlu olanını indirmeniz gerekir. o da güncel değildir, istediğiniz performansı vermez. ama unutmayın, her şeyin bir çözümü vardır. her forumda hep bu cümleyi duyarsınız.

    en sevdiğiniz yazılımları tarayıcı üzerinden kullanmak zorunda kalırsınız çünkü açık kaynak kodlu kopyalarından başkası çoğu zaman yoktur.

    bilgisayarınızın şarjı asla windows'taki kadar çok gitmez. ubuntu ne kadar az kaynak harcarsa harcasın örneğin windows 10'un pil konusundaki başarısının yanından geçemez. normalde 6 saatte biten piliniz 1,5 saatte bitince ingilizce forumlarda harıl harıl bilgi ararsınız. donanımınızı kısıtlamaktan ya da donanımınızı doğru kullanmayı ubuntu'ya öğretmeye çalışmaktan başka çözüm göremezsiniz. o da çözüm olmaz. şarjınız en çok 2 saat gider.

    eğer gamer'sanız zaten windows'tan başkasıyla işiniz olmaz ama az çok oyun oynayan biriyseniz sizi mutsuz edeceği söylenemez ubuntu'nun. dota 2, cs-go, civ-5 ve başka birçok oyunu az sorunla oynayabilirsiniz. mesela ses açma kapama tuşuna her bastığınızda oyun görüntüsü karıncalanır ve sonra geri gelir. ya da oyunu tamamen kapattıktan sonra bile oyunun sesleri gelmeye devam eder. restart atmadan düzeltemezsiniz. ya da muhtemelen düzeltebilirsiniz. unutmayın, ubuntu'da bir şeyden yakındığınızda hep şunu söylerler: bu sistemde her şeyin bir çözümü vardır. hele şu 9898 tane kodun çıktısını bizimle bi paylaş bakalım yau.

    teknolojinin son nimetlerinden değil, yalnızca o nimetlerin taklitlerinden faydalanabilirsiniz. adobe ürünlerini kullanamazsınız ancak scribus, gimp gibi kopyalarını deneyebilirsiniz. aslında şaşılacak kadar iyidirler ancak mutlaka bir yerde sorun çıkarırlar. asla güvenip büyük işler yapamazsınız. sorunsuz çalışsanız bile teknolojinin en büyük nimetlerinin kopyasını kullanmak zorundasınızdır. çünkü dünyadaki her iyi şey ticari kaygılarla üretilmiştir ve dünyayı ileriye götürecek olan büyük oranda ticari kaygılardır. torvalds, stallman gibi insanların ve şu anda özgür yazılıma katkı sağlayanların yaptığı hiçbir şeyi küçümsemiyorum ve takdir ediyorum fakat son noktada olan bu.

    çok tatlı bir masaüstü ortamı, arayüzü, geçiş animasyonları, ikonları olmasına rağmen yalnızca bir kenara atılan eski bilgisayarlara kurulacak bir işletim sistemidir ubuntu. tabii ilk cümlede söylediğim gibi... eğer windows'taki gibi ekmek elden su gölden takılmak istemiyorsanız, bilgisayarların nasıl çalıştığını biraz deneyimlemek istiyorsanız, terminal kullanarak bilgisayarla konuşmak, fare olmadan klavye üzerinden çok kolay bir şekilde işlerinizi halletmek, farklı bir dosya sistemi hiyerarşisi olan bir işletim sistemi kullanmak istiyorsanız ubuntu size göre. hatta linux dağıtımları içinden sizi en az üzecek olan ubuntu olur muhtemelen. ayrıca, yalnızca tarayıcıda takılacak olan anneniz, babanız için de ubuntu çok iyidir. çünkü asla geçici yetkili olmak için şifre girmeden bir şeye zarar veremez, bir şey yükleyemez ya da kaldıramazlar.

    bunlar dışında, eğer özgür yazılıma merakınız varsa, kullandığınız sistemin müthiş bir başkaldırışın, itirazın, fedakarlığın ürünü olduğunu düşünüyorsanız, her tıklamanızda bu felsefeden keyif alıyorsanız da ubuntu gibi linux dağıtımları size göredir. fakat yine de, eğer pastanın harika görünen son halini parmaklayıp yemek yerine kendinizi una kakaoya bulayıp pastayı yaratan tarafta olmayı seçtiyseniz windows ve apple gibi devlere rağmen sürekli olarak linux ile karşılaşacaksınızdır zaten. neden pastanın en güzel tarafına herkesle birlikte çatal daldırmaktan kendinizi alıkoyasınız?

    umarım henüz ubuntu indirmeyen "nvidia fuck you"cu heyecanlı gençler için faydalı olmuşumdur.
  • 3-4 aydır lts sürümü olan 18.04 kullanıyordum. dün win7'ye döndüm.

    sebepler,

    1. bs player gibi bi video oynatıcı yok beyler. kendi kendine altyazı bulan bi vlc var o da bi çalışır bi çalışmaz. altı üstü bi alt yazı kaydırma işlemi yok. sürekli codec hatası verir vs vs vs...

    2. sikimsonik işlemler için terminalde uğraşır durursunuz.

    3. ve şişti. ubuntunun daha önce şiştiğini hiç görmemiştim. mal mal kilitlenip kalmalar filan.

    4. pc'yi projeksiyona bağlıyosun ses pc'den geliyor. ayarlara girip sesi hdmi yapıyorsun, daha sonra bağlantıyı kesince ses hdmi da kalıyor. girip bi de sesi pcye alıyorusn. ya bunun otomatik olması bu kadar mı zor aq yerinde?

    sonuç olarak son kullanıcı için ideal değil. günlük kullanım değil de arada fantazi olarak kullanmak için ideal olabilir.
  • 18.04 lts sürümünü yedi aydır esas bilgisayarımda kullandığım işletim sistemi. akademisyenim ve bir akademisyenin yapması gereken herşeyi bu bilgisayarda yapıyorum. başlangıçta bazı zorluklar yaşadım, bazılarını hâlâ yaşıyorum. libreoffice'de yazı yazmaya ve alıntı düzenlemeye alıştım (mendeley'in linux desteği sağolsun). ama mesela pdf dosyalarını değiştirebileceğim adobe acrobat dc ayarında birşey ne yazık ki yok, libreoffice draw işe yarasa da ihtiyaca tam olarak karşılık vermiyor. dosya paylaşımı ve yedekleme için box kullanıyorum (üniversite kullanmamı zorunlu kılıyor data sakladığım ve üniversitenin box üyeliği olduğu için). dropbıx'ın linux clientı varken box'ın yok.yapılması için yüzlerce talep olmasına rağmen, bilerek yapmıyor şerefsizler. onu da rclone ile kör topal hallediyorum. bunların dışında matlab linux'de canavar gibi çalışıyor. bash script'i her bir bok için kullanıyorum. yani kodlama açısından hiçbir eksiğim yok. gimp eğer öğrenilirse photoshop'ın yerini doldurabilir gibi geliyor bana ama ben henüz gimp'e hakim değilim (photoshop! seni hâlâ seviyorum...)

    bu geçişi yapmam kolay olmadı. daha öncesinde çok uzunca bir süre mac kullandım. ondan önce de windows ve çok daha öncesinde linux kullanmıştım. ben 90ların sonunda linux kullanırken bu daha çok sys adminler için mânalı bir tercihti (ben de o zamanlar o işle meşguldüm). ancak daha sonra akademik olaylara girince linux kullanmanın pratik olmadığına karar verip windows kullanmaya başladım. daha sonra da üniversite beleş bilgisayar veriyor diye mac'e geçtim.

    yani diyeceğim o ki eğer ubuntu'ya geçmeye heves ediyorsanız ama şüpheleriniz varsa, ben ubuntu'ya kefilim. inanın her işinizi görür.

    edit: bahsetmeği unuttum. eğer libreoffice'de ms office ile uyumlu çalışmak istiyorsanız ms office fontlarını indirmeniz lazım. bu iş için üzerinde ms office yüklü herhangi bir bilgisayardan font dosyalarını kopyalamanız yeterli oluyor. diğer türlü libreoffice ms fontlarını alakasız fontlarla değiştirebiliyor.

    edit - 03/05/2020: hala ubuntu'dayim ve sanirim bir daha linux disinda isletim sistemi kullanmayacagim. yakin zamanda lyx (latex editor) kullanmaya basladim makale yazmak icin. libreoffice'i de hala kullaniyorum ve iyicene alistim. arada hala adobe'nin programlarini ozluyorum, zira mesela, photoshop'da iki dakkada yapabilecegim isleri gimp'de yapmak icin hala uc kat daha fazla vakit harciyorum. aynisi pdf editlemek icin de gecerli. ama bunlarin disinda matlab, itk-snap, mendeley vs. gibi programlarin tamaminin linux versiyonlari var. en buyuk problemim box ile. calistigim yer bunu kullanmamizi zorunlu kiliyor, ben de senkronizayson icin rclone kullaniyorum ama box'un kendi sync programi kadar rahat degil kullanimi. box'in da linux versiyonu gelistirmek gibi bir plani yok gibi gorunuyor.

    edit: 17/02/2021 - hala ubuntu kullanıyorum. bir daha linux dışında işletim sistemi kullanmayacağım ana bilgisayarımda.
  • beğenmeyen arkadaşların hiç biri rahatlığını görmemiş kişilerdir,

    açık kaynak kodlu üzerin de her türlü oynama yapılabilecek işletim sistemidir. özgürlüktür
  • bilgisayara ssd alınca 2. disk olarak harddiskimi bağlamıştım. windows 10 nedense diske erişimi engelledi. içindeki bilgiler olduğu gibi duruyor ama diske kesinlikle ulaşamıyorum. tek yol ya format ya ubuntu diyerek live cd'de açtım diğer bilgisayardan ve anında diskin içerisine ulaştım, bilgilerimi kurtardım :)

    bilgilerinizi kurtarabileceğiniz linux dağıtımı, teşekkürler ubuntu :)
  • windows 10'u bedava almış olmama rağmen tek işletim sistemi olarak linux kullanıyorum. windows linux tercihinin sadece paradan kaynaklandığını düşünenler için üzülüyorum.

    (bkz: open source felsefesi)
hesabın var mı? giriş yap