• bir insanın 7 yaşındayken içini burkabiliyorken 20 yaşına geldiğinde hep burkabiliyorsa evet dünya hiç dönmüyor demektir.
  • ışıklı spor ayakkaplar giyecek kadar küçük bir veletken bu şarkıyı duyduğumda üzülmemden bok gibi bir hayatım olacağını anlamalıymışım.

    insan 7'sinde neyse 70'inde de o. ya da;

    belki de aldatıldık, belki de dünya hiç dönmüyor.
  • levent yüksel'in ilk belki de tek elle tutulur kaseti med cezir'deki bir şarkı...bu sözleri ilk okuduğunuzda "normal değil bunun yazarı" dersiniz, gözleriniz şarkının bilgilerine kayar, orda sezen aksu ismini görür susarsınız..."rahatsız şahsiyet" der, bir sıgara daha yakarsınız...

    "...
    bir rüya bir ümide yaslanıp yaralandık
    tutunduk sevgilere düşe kalka
    hep yol aldık
    yenilme gel yenilme

    belki de aldatıldık
    belki dünya hiç dönmüyor

    imkansız yanıldılar
    ölüm yok ölünmüyor
    imkansız ah imkansız

    gel uçurtma bayramları var
    haydi sevin de gel
    ölümsüz özgür çocukluğuna
    yeniden yol ver

    haydi koş haydi gel
    bir avuç sevinç al annenden
    bana da biraz ver
    öylesine öylesine yalnızız ki

    şu koskocaman şehir ve biz bak ne olur
    bari sen gel
    ..."
  • şarkımdır, şarkımızdır sözlenmemiş kelimelerin eşliğinde; bakışların bile gereksiz kalplerimizin birbirine değişinde...

    bana hediyendir... ışığımın kaybolduğunda yaşattığın masalımdır, kuyruğuna bağlayıp beni uçuduğun; sımsıkı tutup ellerinde, upuzun bir iple alabildiğine... ahh o tek güvendiğim yerde... boşluğumu, uçsuz gökyüzüne karıştırma çabandır, beni sana bir düğümle daha bağlayan...

    yıllar geçmiş... yeşile nazır bir sofra kurduğumuz. o tatlı gecelerimizin mumları suyun üzerinde yine. inceden bir müzik, uzaklardan eşlik etmeye çalışan seslere gülümseyip geçiyoruz. titreyen alevlerin yansımasını izliyorum yüzünde, çoğunda gözlerimi kaçırarak. üzerimizi örten yıldızlar koca bir yorgan olsa ne yazar şimdi, bir el uzatışım kadar uzaklığın. artık gözler bile gereksiz; konuşmadan, dokunmadan, bakmadan biliyoruz yüreklerimizden geçeni. şarkılar söylüyoruz kendimiz için, giderek ürperten rüzgardan kime ne... hadi diyorum kendi kendime, sıradaki şarkı o olsun. öyle ihtiyacım var ki bunu tekrar beraber söylemeye. ucuna bile yaklaşmıyorsun... hatırlatmayacağım; istenmeden söylemezsin de zaten... bu geçe uçurtma bayramları olmadan bitecek...

    birkaç nota dökülüyor gitarından... bu kez bakıyorum yüzüne, "nedir?" dercesine. yine gereksiz kurmak cümleleri, gözlerim söylenmemiş sözlerimle kulaklarına değiyor sanki, "bir şarkı var aklımda, nasıl başladığını çıkartıcam" diyorsun... sormuyorum hangisi, sormayacağım... dökülüyor dudaklarından inadına sakince; "koş haydi gel, bir avuç sevinç al annenden...", katılıyorum "öylesine yalnızız ki..."

    ağaçlara dönüyor gözlerim tekrar, sonra gökyüzüne. yıldızlar ne kadar çok bu gece; "gel, uçurtma bayramları var haydi sevin de gel"... hala şaşırırım ya bunca karışmışlığımıza, birimizin arzusunun diğerine dolmasına, hala... bunca zamandır hala... görmeden sen gözlerimi siliyorum; "şu koskocaman şehir ve biz bak ne olur, bari sen gel"...
  • bir onno tunc bestesidir. ayni zamanda akm'de yapilan cenaze toreninde onu ugurlayan iki eserinden biridir**. levent yuksel icin yapilan duzenlemede*, sarkinin basinda, ortasinda ve sonunda sertab erener'in muhtesem vokalini duyup, kendisine bir kere daha hayran kalabilirsiniz.
  • durur durur yeniden vurur!

    "yenilme..
    gel yenilme!"
  • ... ne soylesem hep eksik bre, kalbinden opuyorum bu sarkiyi ki bogazimda dugumleniyor cocuklugum.
  • sözleri hem karamsarlık hem de çocukça bir umut taşıyan şarkı.
  • muzik harika, sozler harika, duzenleme harika. buyuk yalnızlık filminin film muzigidir - tabii enstrumental olarak- ayni zamanda.
  • ... ihtiyar cocugun duasi.
hesabın var mı? giriş yap