• haylayf zengin bisküvisidir. öyle herkes yemez. oysa antitezi çizi, altsınıflara hitap eder. ülker bu kelime seçimlerinin altında yatan ideoloji anlaşılmasın diye yamultmuştur high life ve cheesy'i. yoksa çizi satışları düşerdi. yaa işte böyle.
  • bana göre tuzlu çizinin şekerli kardeşidir kendisi. bünyemde hep böyle bir intiba bırakmıştır.
  • tadını aşşııırrııı sevdiğim güzide bir besinimizdir. ancak en sevdiğim şey tadı değil, ambalaj tasarımıdır...
  • (bkz: hi life)
    (bkz: merhaba dünya)

    püskevitin ne güzel olanı. çocukken ne yerdik. bir de dilimin üzerine sürülen margarin üstüne dökülmüş toz şekerli ekmek vardı. hah işte bu püskevit ordan araklamıştır fikri.
  • marketteki onlarca çikolatalı, kremalı, bol atraksiyonlu hede hödö arasında pek mütevazi takılan bisküvidir. buna tezat oluşturacak şekilde de en janjanlı paket de kendisine aittir. sakin, kendine ait bir kitlesi vardır. olmadık ortamlarda pek bulunmaz. yendiği vakit mutluluk verir, bir hoş nostalji yaşatır. gerçi uzun zaman süren bir tüketim arasından sonra dün yeniden yediğimde fark ettim ki, eski tadından bir şeyler eksilmiş. sanki şekerinden çalmışlar, eskisi kadar tatlı değil artık. gerçi ben de o eski ben değilim artık, belki de ondandır tüm bu olanlar.
  • mavi jelatin ambalajlı, üzerinde şeker parçacıkları bulunan tatlı bisküvi. jelatinini birbirine sürtüp mavi simlerini oramıza buramıza sürerdik deli gibi.
  • değeri bilinmemiş, raflar arasında tozlanmaya mahkum, gariban ülker ürünü. one hit wonder bisküvi. yıllardır hiç değişmeyen ambalajının üzerinde finger kadar klasik ve asil olmayı başaramamışlığın yorgunluğu ve bıkkınlığı vardır. ısrarla tedavüldedir haylayf. muadili yoktur ki, bu yüzden neden bir türlü sevilmediğini anlayamaz. üzerindeki ışıl ışıl kristal şeker taneleriyle, vanilya kokusuyla, ağızda hemen dağılan formuyla içten içe üzülür, diğer şekerli bisküvilerle aynı kulvarda gayet de hızlı yarışamadığına.. buna olan inancı yitirtilmiştir. (yitirtilmiştir ne lan?)

    ah ah..

    geçenlerde şok'tan ıvır zıvır bi şeyler alıyorum böyle. gözüme takıldı haylayf. hey gidinin haylayfı dedim. ilk çıktığında pek severdik seni, (daha browni yok o zaman, hele intense'e de nesiller var, oduncu gömleğin, üç lastikli tuhaf sandaletlerin biz liseli kızlar arasında ultra mega meşhur olduğu yıllar işte, neyse) gel hadi bugün seni alayım. istanbul'dan çocukluk arkadaşım da gelmiş. çay demlediydik, seni banar banar yeriz dedim.. nasıl gözleri doldu anlatamam. gözleri doldu ama, mağrur hallerinden de zerre taviz vermiyo kıymetlim. sanki reyondan zorla alıyorum onu. e tabi alışmış aylardır o rafta öbür haylayflarla geceyi gündüze ulamaya. zaten üretim bandından sonra kolilerde de beraberlermiş yanındakilerle. veda bile edemeden götürdüm kasaya, diğerleri de çocuk esirgeme kurumunda arkadaşları zengin aileye verilmiş çocuklar gibi, imitasyon mutlulukla maskelenmiş kıskançlıklarıyla baktılar ardımızdan. sevgiyle gülümsedim reyondakilere. reyon kasaya o kadar yakın olmasaydı el de sallayacaktım, ama kasadaki emo tipli gencin bakışlarından biraz tırstım. o angut da, sanki o ürünü yandaki marketten almışım, sanki onlarda asla haylayf bulunmazmış gibi hayrete düşmüşçesine bakarak geçirdi kasadan güzelimi.. gözlerime lily'nin öldürücü bakışlarından yerleştirdim bi tane, bi de öyle baktım o kasiyere. arkadaşım istanbul'dan gelmiş, gözümü kana bulamayayım şimdi diye de vazgeçtim, bağışladım canını haspamın.

    eve geldim sonra. işte haylayfı da, bizzat kendi ellerimle yaptığım çıtır poğaçanın, su böreğinin, elmalı tartın, ve diğer nevalelerin arasına heyecanla yerleştirdim. arkadaşım tabağı görür görmez : "ıyy bunu niye aldın? bunu yiyen mi var ki hala üretiyorlar? jhgfdsaasdfghjhpdfv *..." kabilinden bi şeyler söylüyordu, ses fade outa düştüğünden anlamadım sonrasını. hızla çektim tabağı önüme. çayıma bandıra bandıra yedim güzelim haylayfları. iablam da bana eşlik etti. hem de hiç eleştirmeden, hiç şaşırmadan. eti browni intense yiyormuşçasına mutlu bir ifadeyle.. üçümüz de mutluyduk tabakları toplarken..

    son olarak, bu özel, bu değeri bilinmemiş naif bisküvi haylayfa saygı ve sevgimi ifade etmek için bir kuple şarkı mırıldanmak istiyorum.
    öhöm..

    "bir akşam gözünde aşk tüterse,
    geçmiş günler aklından geçerse,
    kalbin bomboş ümitler biterse,
    sen üzülme biz varız"
  • ülkerin senelerdir ürettiği şekerli bisküvisi (bkz: ülker haylayf). aynen böyle "haylayf"* yazar mavi jelatinli, yıldızlı pakedinin üstünde... diktörtgendir, üstünde toz şeker parçaları vardır... her türk gencinin bi kere tatmış olduğu artık nostaljik hale gelmiş abur cuburdur.
    bide bunun tersi vardır yani tuzlu olanı : (bkz: ülker çizi)
  • az önce son kullanma tarihi 2 ay geçmiş olanından yedim bunu. bitirdikten sonra ''lan bunun tadı bi garip'' deyince anladım. vay arkadaş, buraya yazıyorum, bi şey olursa sebebi budur, boşuna araştırma falan yapmasınlar.
    ama güzel bi bisküvi bak, severek yiyoruz. umarım bundan sonra da yerim lan.
  • en güzel kokan püskevit hangisidir diye sorsalar cevabım haylayf olurdu.

    -en güzel kokan püskevit hangisidir?
    -cevabım haylayf.

    bakın oldu.
hesabın var mı? giriş yap