• ateist ülkücü.
  • - türkiye'de yaşayıp isviçre'de ikamet ettiğini sananların,
    - "laiklik yanlısı" tutum sergileyen kurumları desteklemeyi "antidemokratik" bulanların,
    - "laiklik ilkesi tartışılamaz, tartışılırsa biz taraf oluruz" diyen genelkurmay başkanlığı'yla aynı fikirde olanlara "faşist"* diyenlerin,
    - kenan evren ile yaşar büyükanıt'ı bir tutup, "bir kurum geçmişte neyse şimdi de odur" dedikten sonra rte'nin değiştiğine inananların,
    - "tehlikenin farkında mısınız" uyarısına "vay paranoyaklar" diyebilen görme özürlü kardeşlerimizin,
    - "hem laik hem müslüman olunmaz" diyenleri 'istikrar' kılıfına girip destekleme gafleti gösterenlerin ve
    - cumhuriyet mitinglerinde meydanları dolduran milyonlara "elit kesim" demenin, elmaya tren demekle aynı şey olduğunu algılayamayanların

    binbir iftira ve bitmek bilmeyen bir cehaletle kötülemeye çalıştığı, milliyetçi sözcüğünü başka birileri "kaptığı" için bu sözcükle anılan, gerçek vatanseverler ve atatürkçülerdir.
  • solcuyum ayağına küreselcilerin iti köpeği olmadıkları, pkk gibi şerefsiz bir terör örgütüne sempati duymadıkları için akpli ilan edilen güruh.

    oysa akp'nin ilk hedefleri bu ulusalcı kesim olmuştur. bürokrat, medya mensubu, asker, polis akılınıza gelebilecek her kritik konumdan kökleri kazınmıştır. akp bunları yaparken bugün ulusalcılara sallayan tipler bu tasfiyeleri desteklemiştir. bugün perinçek gibi ne idüğü belirsiz olan bir adam üzerinden bütün ulusalcılara iftira atma geleneği hala tam gaz devam etmektedir.

    muhalif diye daha düne kadar fetöcü olan adamları savunuyorsunuz hala lan. yine mi biz ulusalcılar suçluyuz amk?
  • birçok 3.dünya ülkesi gibi türkiye'de de neoliberal dönüşümle eklemlenmiş bir biçimde ortaya çıkan ve uluslararası sömürünün ya da bir başka deyişle emperyalizmin yeni biçimi olan küreselleşmenin ve onun ideloglarının geliştirdiği yeni dünya düzenine karşı çıkan ve küreselleşmenin emperyal yüzünün belirginleşmesi ile birlikte tepkisel olarak güçlenen, gelişen 1920 lerde başta türkiye olmak üzere dönemin yeni emperyalizmi tarafından yutulmak üzere olan birçok ulusa özgürlüğünü kazandırmış bir politik çizgidir.

    yeni küreselleşme ideolojisi veya çoğulculuğu ön plana çıkarma iddiasında olan postmodernist çizgi,küresel kapitalizmin kendi yayılmacılığı önünde her zaman bir engel teşkil etmiş anti-emperyalist üçüncü dünya ulus devletlerini yok etme projesi doğrultusunda ulus ve sınıf aidiyetlerinin yerini tıpkı günümüz irak'ında görüldüğü gibi dinsel veya etnik aidiyetlerin aldığı,sosyal devletin yerini neoliberal piyasa devletine bıraktığı,siyasi mücadelenin sınıf eksenini yitirip bir imaj ve propaganda yarışına döndüğü bir dünya düzeni projesini hızla yürütmektedirler.işte bu proje karşısında tam bağımsızlıktan ve anti-emperyalist bir ulus devletten yana olma iddiasında bulunan kişilere ulusalcı denir.bugün türkiye'nin sol kesimlerince haklı olarak beğeni kazanan hugo chavez'in bolivarcı hareketide büyük ölçüde anti-emperyalist ve ulusal bir sol çizgi izlemektedir ve bu çizgisini reel politiğe dönüştürme başarısını elde ettiği içinde bugün küresel sömürüye meydan okuyabilmektedir,tıpkı 1920 lerde mustafa kemal'in yaptığı gibi.
    elbette hem sağdan hem de sol-sosyalist çizgiden "ulusalcı" denilen çizginin yaptığı türden bir ekonomi-politik okumasına sayısız itiraz gelebilir ve bu itirazlar demokratik veya akademik düzende saygı değer bir biçimde tartışılabilir.ancak bir siyasi akımı kendisiyle uzaktan yakından ilgisi olmayan faşist katillerle özdeşleştirerek iftira atarak karalamaya çalışmak en hafif tabiriyle haksızlıktır.bu insanlardan uzak durulmalı,nefret edilmeli demekte faşizmin ta kendisidir.
  • liboşlar tarafından aşağılama amaçlı kullanılan tanımlama. türkan saylan da ulusalcıydı mesela, gözaltına alınırken işte bu aşağılayan liboşların ağababaları alkış tutuyordu. ama ulusalcılar, siyasal islam hakkında söylediklerinde haklı çıktılar.

    bu arada perinçekgilleri ulusalcı diye tanımlamıyorum, yanlış anlaşılmasın. onlar bu kritere göre ulusalcı falan değil.
  • ülkenin mihenk taşı.

    (esasında şunları vatansever başlığı altında da yazabiliriz ama bu sıfat daha ilgi çekiyor.)(bkz: #45172958)

    çözüm süreci ortamında, tarafların el ele verdiği zamanlarda "darbeci, şucu, bucu" denilen vatansever insanlardır. şimdi sürecin taraflarından biri "darbecilerin" söylediğine gelmişken, diğeri ise "iktidar" yanında saf tutmakla suçluyor "devletçi" şu bu diye saydırıyor.

    alakası yok, ulusalcılar sabitti birileri yaklaşıp uzaklaşıyor o kadar.

    olan nedir?

    ülkede siyasal islam "değiştim, geliştim" söylemleri ile iktidar oldu. bir kısım buna inanmamakla birlikte çoğunluk destek verdi. zaten akpnin ortaya çıkış süreci ve iktidar olması ülkedeki yenilenmeme ve alternatifsiz olma durumuyla daha da ivme kazandı. özgürlüklerin artması, dokunulmazlıkların kalkması (hatırlayan var mı?), ab süreci, ekonomik düzelme vb. vaatlerin inandırıcılığı zaten 2005 e gelmeden bitmiş, muhalif kısım aşağı yukarı belli olmuştu. 2005 te yapılan çözüm süreci ilanı ile olay başka bir hal aldı.

    bu açılıma ülkedeki "aydın" sayılan çoğunluğu paçoz, yazar, çizer takımı ve dtp, bdp havada atladı ve iktidara göre yeni bir durum ortaya çıktı; "ülkenin kaymağını yiyen(?) elitist, darbeci monşerler süreci istemiyordu... oysaki iktidar ve başbakan "barış" için "adını, canını ortaya koymuştu". birbirlerinden hoşlanmaları şart değildi ama ittifak belliydi. iktidar, cemaat, kürtçü hareket.

    bu arada havuz medyanın temelleri atılıyor, cemaatin imkanları ile operasyon amaçlı bir gazete kuruluyordu. (bkz: #25647678) ülkedeki bir kısım kullanışlı aptal solcu ve basiretsiz liberaller gözyaşları içinde "demokratikleşmemizi" kutluyor ve cahil halka bunu anlatıyordu.

    bu arada çözüm süreci sürüyor. bu yanlış, hata diyenlere en galiz küfürler yanında "darbeci, faşist" anında yapıştırılıyordu. zaten 2007 civarı başlayan balyoz ve ergenekon operasyonları ile belli bir çevre oluşmuş, bir düzen kurulmuştu. şimdi "samimi sanılan" , önceden her sene tsk'dan uzaklaştırılan onlarca "hizmet" gönüllüsü cemaatçi artık belge sağlıyor, cemaat basını yayınlıyor, gündem, algı oluşuturuyor, terör örgütü üyeleri ordu aleyhine tanıklık yapıyordu. devlet dönüştürlüyor, yasama, yürütme, yargı tekrar şekilleniyordu.

    süreç tam gaz devam ederken pkk saldırıları asla durmuyor. her görüşme veya talep sonrası dağda şehirlerde saldırılar oluyordu. fakat yeni düzenlenen bu basın ortamında bu haberler gündeme alınmıyor "barış süreci" vurgulanıyordu. dağda onlarca asker şehit düştüğü baskınlardan 1 hafta sonra "öcalan'ın hücresi" ya da "öcalan zehirleniyor" bahaneli araç, insan, kadın, çocuk yakma olayları oluyordu. şehit cenazeleri toprağa verilirken devlet erkanı yurtdışı gezileri yapıyordu. habur karşılaması için sınırda geçici mahkemeler kuruluyor, davul zurna ile "terörist" karşılanıyordu.

    öcalan hapiste okuması için getirilen 2 kitaptan "yürüttüğü" temelde çevreci, komünal, kooperatif tabanlı, anaşist devletsiz bir yönetim olan bir fikri "kürdistan ulus devleti" için bir önadım olarak başlatıyordu. (bkz: ekolojik demokratik toplum) bir kaç sene sonra ise o kadar çevreci olmayan eylemler dolayısıyla kck operasyonları / davası yapılmaya başlanıyor. (bkz: kck sözleşmesi) bunlar işin nereye varacağını sezen bir önleme operasyonu olacağı gibi, pkk eylemlerine cevap vermede sayılabilir.

    aynı vakitlerde son zamanlarda zaten tek olayı olan etnik tabanı dışında oy alamayan bdp ise kabuk değiştirerek "ülkenin sol çatısını toplama" adı altında makyajlı olarak sahneye çıkıyordu. (bkz: #30531244)

    kullanışlı aptal solcuların ve basiretsiz liberallerin avuçları patlarcasına alkışlayarak desteklediği hdp öcalanın isteği ve talimatı ile kuruldu ve onun iradesi dışına hiç çıkmadı. bunu söylediğimizde inkar eden, bileşenler gak guk eden hdpliler vardı (bkz: #37838485) (bkz: #44747218) ta ki demirtaş'tan hdp başkan apo'nun projesidir demeci gelene kadar. o zamana kadar inkar edenler sonra birden yön değiştirdiler. (bkz: #54832959)

    yeni kurulan hdp kimileri için "türkiyenin sol çatısıydı" tabii, buradan bazı vekillerin bölgede daha konsantre olan bazı yerlerde ise bdp yerine kurulan dbp ye geçti ve belediye başkanı vs sıfatlarla görev yaptı. bakın, hepsi bdp'den geliyor, bir kısım hdpye geçip ordan, dbpye atlıyor bir kısım direk bdp'den geçiyor ama kimilerine göre bunlar "ayrı' organizasyonlar... daha adından antipatiklik uyandıran bir oluşumu hdp ile yanyana koymamak için bunu diyebiliyorlar onu geç kck, dtk ve bilumum organizasyonlardaki isimler hep aynı ama kimilerine göre "esasında farklılar". "özyönetim" için yapılan 27 aralık 2015 dtk sonuç bildirgesinde ve öncesi özyönetim ilanlarında hepsini yanyana gördük ama farklılar, evet...

    neyse,

    geldik gezi'ye... şahsi fikrim gezi'nin haklı ama sebebinin çok göstermelik olduğu yönünde. gezi'nin sebebi "taksim" gibi sembol sayılacak bir yerde olması. yoksa aynı zamanlarda 3, köprü için yokedilen orman arazileri, beykoz, ege, karadeniz vs. yokedilen hektarca yeşil alan var.çıkıcak bir nokta lazımdı o da taksim oldu. iktidar tarafından çok kolay bir şekilde halledilebilirdi lakin 10 senelik iktidar ve gücün doruklarında olmanın verdiği haz ile geziyi bir nevi iktidar yarattı. tabi bu olaylar esnasında özellikle gezi özelinde kürtçü hareketin genel hareket tarzı "sürece halel gelmesin" etrafında şekillenmekte. (bkz: #49963206) (bkz: #49967075)

    bu arada süreç devam ediyor, pkk gene arada saldırıyor hatta 2 sene önce aysel tuğluk'un demokratik özerklik ilan etmesi olayı olmuş, hatta başlıkta bile pkk saldırısı bakınızı var. ekolojik loy loy den özerklik ilanına gelinmiş durumda. iktidarın gücü ise kendince hat safhada ve birden (bkz: 17 aralık 2013 ihale ve rüşvet operasyonu) birden önceden açılışları yapılan, desteklenen, saygı duyulan "samimi sanılanların" parelel devlet ve pkk'dan beter bir terör örgütü olduğunu öğreniyoruz? süeç devam ediyor lakin arada huzursuzluk var, kürtçü kesim eleştiri yapıyor lakin arada komisyonlardan çekilme, başkanlık destekleme gibi süreç ile alakalı ayrı bir durum devam ediyor. çünkü açılım mevcut iktidar dışında imkansız.

    süreç ile net bir bilgi yok ama oslo görüşmeleri, özerklik vs bilgi kırıntıları pkk ve hdp cephesinden parçı parça geliyor. kimisi bir açıklama içinde geçiyor, kimisi "açıklarız ha" tehditi içeren bir ima ile birlikte gündem oluyor. süreç devam etse de arada birşeyler değişiyor. seçimler yaklaşıyor, cumhurbaşkanlığı seçimleri yapılıyor. rejime dair açıklamalar yapılıyor. başkanlık sistemi tartışılsın isteniyor. bir kısım ise özyönetim peşinde...

    kimilerinin dediği gibi hendekler 7 haziran, 1 kasım sonrası olan şeyler değil. ilk hendek olayının basına yansıması 2013 (bkz: pkk'nın cizre'de özerk yönetim kurması) öncesi yansıtılmayanlarla beraber 2011 civarı başlayan bir olay. seçimler oldu. "barış süreci" özyönetim adı altında bölgede öcalan diktatörlüğünde bir pkk yönetimi talebi olarak açıkça dile getirildi. zaten seçim sonuçları da iki taraf için sürec ile alakalı bir mesaj veriyordu. aşağı yukarı 10 seneden beri "darbeci" denilen bir kitlenin dediğine gelinde ama süreç sayesinde örgüt şehirlerlere yerleşmiş, yığınak ve hazırlık yapmış durumdaydı. önceden samimi sanılanlar gibi bunlar da rahat durmamış çözüm sürecinde silah depolamışlardı.

    çok kabaca olarak 10 senelik durum bu. eksikler elbet var ama konu ile ilgili olarak bilinmesi gerekenler azami olarak bunlar.

    önce karşımızda olanı tanımalıyız. açılım başından beri kürtçü tarafın devamlı dile getirdiği bir kaç şey var, öcalan salınsın, kck, pkklılara vs. genel af, operasyonlar dursun. müzakere yapılsın (bkz: hdp'nin diyalog ve müzakere çağrıları)

    buradaki dangalaklara bakmayın, seçimlerden önce yerelleşme, yerel belediyecilik denen mevzuyu artık kıvırıp eğip bükmeden dile getiriyorlar;

    (bkz: ab özerklik şartı özyönetimi karşılamıyor)

    (bkz: türkiye'nin yönetim biçimi öz yönetim olmalıdır)

    (bkz: tc demokratik özerklik sistemine geçmek zorundadır)

    amaçların artık saklamıyorlar, pkknın şehir savaşına "özyönetim adı altında açıkça destek veriyorlar;

    (bkz: kürdistan kendi küllerinden yeniden doğuyor)

    (bkz: demokratik özerklik bildirgesi)

    amaç bu;

    (bkz: pkk ve hdp'nin kürdistanı tc'ye kurdurmak istemesi)

    kimilerinin ülkeye demokrasi getirecek dediği parti, sivillerin öldüğü, çocukların elinde silah barikat beklediği bir sürecin destekçisi... özyönetim adı altında öcalan'ın tek adam olduğu (bkz: sayın öcalan'ın özgürlüğünün sağlanması) pkk yönetimini istiyorlar. üstelik bu süreçte türkiye'nin kaynaklarını ve imkanlarını "talep ediyorlar" (bkz: #54219262)

    ulusalcı denilen kesim şu an hala aynı durduğu yerde.

    eski ortaklar düşman olup konum değiştirince yeni geldikleri yerleri tanımlamak için çamur atacak birileri, birşeyler gerekiyor olan bu.

    süreçten beri vatan için şehit olan yaralanan askeri, polisi paralelin, sarayın demeden halkın çocuğu olarak kabul ediyorlar. şu an barikatlı, hendekli şehirlerde çatışmanın ortasında kalan sivillerin, eline silah tutşturulan çocukların sorumlusunun pkk ve hdp olduğunun farkındalar. suriyeden gelenler için yapılan yardımların 100 katını hendek/özyönetim yüzünden yerinden yurdundan edilen, yakınını, malını kaybeden vatandaşları, yurtdaşları, kardeşleri için istiyorlar. en önemlisi ve unutulmaması gerekenin ise bütün bunların nedenin çözüm süreci olduğunun anlaşılması gerekiğini düşünüyorlar. bu millet hırsızla, yolsuzla başeder, yolunu bulur, kader birliği eder düze çıkar ama şu süreçte yapılanların şehit olan, yaralananların bir anlamı, bizlere vereceği bir ders olmalı.
  • demokrat olma iddiasında bulunan 80 sonrasının ürünü postmodernist solcuların,eskinin sosyalisti bugünün liberal demokratı marksist döneklerin,engin ardıç gibi özal hayranı neoliberal-köşe dönmeci piyasa uyanıklarının,en büyük demokratı fethullah olarak kabul eden zaman gazetesinin dergah demokratı küresel islamcılarının,prens sabahattin devamı dışarıdan ayarlı numaracı cumhuriyetçilerin,solculuk adı altında etnik ayrımcılığın katmerlisini yapan dtp ve türevlerinin,derviş ve blair hayranı "third way" solcularının,türk-islam sentezi adıyla yabancı düşmanlığı yapan bbp takımının ağız birliği etmişcesine türlü iftiralar ve düpedüz faşizan ifadelerle saldırdığı birey.

    en baba eylemini 10 bin kişiyle yapan yukarıda ifade bulan koro,kemalist-ulusalcı sivil toplum örgütlerinin 1 ayda 6 dev mitingde milyonlarca insanı meydanlarda topladığını ve siyasetin seyrini değiştirdiğini görmenin şokuyla iftira ve karalama kampanyalarını hızlandırmaktadırlar.

    edit:ey okur, bu entry nin herhangi bir yerinde toplumun yalnızca ulusalcılar ve onları eleştiren bu sekiz gruptan oluştuğuna dair bir iddia olmadığını görebildiğine göre,bu insanlar imha edilmelidir türü bir imanın asla olmadığını fark edebildiğine göre altta "sosyolji bilen" bir elden çıkan entry'i okuduğunda yukarıda geçen "türlü iftiralar ve düpedüz faşizan ifadelerle saldırdığı" ifadesinin somut örneğini görebileceksin.yok eğer kimse aynı sayfadaki bir yazıyı bu kadar çarpıtacak kadar müfteri olamaz diyorsan yukarıdaki sekiz gruba okuduğunu anlayamayan geri zekalılarıda ekleyebilirsin
  • narcos dizisinde "korkan birine, başkasının korkusu kadar cesaret veren çok az şey vardır" diye çok sevdiğim bir replik vardı. hakikaten de acizliğimiz ile barışmanın en kestirme yollarından biri, başkasının acizliğinin farkında olmaktır. kendi acziyetimiz ortadan kalkmıyorsa, onu ortadan kaldıramıyorsak veya acziyetin sürmesi işimize geliyorsa başkalarının da acziyetinin devamı bizi iyi hissettirir.

    neden bu başlığa bunu yazdım? şunun için:
    dünyadaki herhangi bir hukuksuzluğa veya insan hakları ihlaline veya insanlığa karşı işlenmiş suçlara anladığım kadarıyla iki sebeple vurgu yapılıyor; ya karşısında mücadele etmek ve onu ortadan kaldırmak için teşhir etmek amacıyla bu vurgu yapılıyor ya da "bu boku sadece biz yemiyoruz, neyse ki başkaları da yapıyor, hem bakın yapana bir şey de olmuyor" diye suçun öznesine kolektif bir rahatlama sağlamak, kendi suç teşkil eden edimlerini meşrulaştırmak ve taraftarlarını var olan hukuksuzluğa daha fazla teşvik amacıyla yapılıyor. işte ulusalcılar çok açık bir şekilde bu ikinci grupta yer alıyor.

    tabi "hukuksuzluk iyidir, zulüm iyidir, tahakküm iyidir, zorbalık iyidir, insan hakları ihlali iyidir. bizim amacımız bunları belli bir zümrenin çıkarı için egemen kılmaktır" gibi son derece domuzumsu ve alçak bir ifade de hoş karşılanamayacağı için "bakın başka yerlerde nasıl hukuksuzluklar oluyor, bakın herkes yapıyor bunu, bize laf edenlere bakın, onlar da yapıyor" gibi hukuksuzluğa itiraz ediyormuş görünen söylemler geliştirirler. hakikaten tipik bir ulusalcı için herhangi bir ülkenin, mesela diyelim avrupa'da bir ülkenin, hukuksuzluk yapması kadar sevindirici bir şey daha olamaz. mesela israil'in işlediği soykırım suçuna çok değinirler ama eklemeyi de unutmazlar; "terörle mücadelede bize şunu şunu diyenleer..." nitekim özdağ'ın konu ile ilgili ilk söylediği şey "terörle mücadelemizde bizi eleştirecek olanlara bunları izletin." demekti. "aynısını veya benzerini yapacağız, sıkıysa laf edin. çünkü siz daha fenasını yapıyorsunuz" kutlamasıydı bu.

    dünyanın herhangi bir yerindeki hukuksuzluk, resmen bir müjdedir tipik ulusalcı için. aynı ulusalcıların, mesela hukuki veya demokratik tek bir gelişmeye, ilerlemeye ve kazanima değinmemelerinin, kendilerine emsal teşkil edebilecek tek bir hukuksal kazanımdan hiçbir koşulda söz etmemelerinin temel nedeni de budur. oysa hukuksuzlukla, antidemokratik uygulamalarla ve insanlığa karşı işlenen suçlarla insani ve vicdani olarak gerçekten derdi olanlar, olumsuzlukları ve gerilemeleri teşhir ettikleri kadar kazanımları ve ilerlemeleri de açığa çıkarırlar, dile getirirler ve örnek gösterirler ki daha da yaygınlaşabilsin.

    bir hırsızın ya da bir tecavüzcünün vicdanı, başkaları da hırsızlık yaptıkça, tecavüze devam ettikçe daha rahattır. onlar için en büyük kabus, kendilerinden başka kimsenin suç işlemediği bir düzen olurdu. o yalnızlık hissi, suçun devam ettirilmesini imkansız kılacak kadar güçlüdür. kriminal suçlardaki "e herkes yapıyor canım, bir tek ben mi böyleyim" motivasyonunun politik alandaki en kusursuz tüketicisi de ulusalcılardır. bu yüzden ne zaman bir ulusalcı karşınıza çıkıp dünyanın herhangi bir yerindeki hukuksal bir ayıbı size örnek gösterecek olursa, bilin ki kendisinin savunmaya, örtmeye veya meşrulaştırmaya çalıştığı bir ayıbı vardır. ulusalcı biri başka bir yerdeki hukuksuzluğu ancak ve ancak kendi hukuksuzluğunu, kendi ilkelliğini, kendi zulmünü haklı ve meşru göstermek için örnek gösterir. ulusalcıların hukuksuzluğu ve zulmü teşhir etmek ve ortadan kaldırmak gibi bir dertleri hiç olmamıştır, asla böyle bir dertleri olmayacak da.
  • 90'lardan sonra türk solunu (ya da sol adı verilen her neyse ondan) başlıca iki grup halinde incelemek mümkündür, öncesinde zaten var olan farkların 90ların ortalarından sonra hepten belirginleştiğini söylemek daha doğru olur aslında, bir taraf sol liberallik adı altında emek söyleminden tamamen arındırılmış, küresel güçlerin izni dahilinde eşcinsel hakları, çevre sorunları, kürt milliyetçiliği gibi bir eksende solculuk yaptığını iddia ederken bu düzene uyum sağlayamayan diğer taraf da (maocular ve kendini solcu sanan atatürkçüler) bu ulusalcılık denen akımı seçmişlerdir

    aslında ulusalcılığın da solla ilgisi yoktur, emekle ilgili söylemleri diğer gruba göre biraz daha fazla olsa da kesinlikle yetersizdir, dahası ulusalcılık "milliyetçi oldum artık" demeye utanan eski solcular için bir nevi durumu yumuşatma kavramı olarak da görülmüştür, ülkücülerden farkları laiklik söylemini biraz daha fazla vurgulamaları, rusya ve çin dostluğu, turancılığı reddedip onun yerine sulandırılmış bir hali olan avrasyacılık hikayesini dillendirmeleridir
    doğu perinçek tarafından sızdırılan ve ancak yüzde onu doğru olan garip istihbarat verilerinden ve bilumum komplo teorisinden başları dönmüştür, sisteme sahip çıkma duygusu o kadar kuvvetlenmiş, bazı fikirler o kadar kemikleşmiştir ki mevcut siyasi iktidarın yaptığı olumlu ya da olumsuz her icraatı son derece kör reflekslerle ve halktan alabildiğine uzak söylemlerle eleştirdikleri için kitlelere de açılamamış, sadece televizyon ya da gazete başından küfür etmekle yetinmişlerdir, islamcılığı eleştirirken islama dil uzatmışlardır, en berbatı da topluma 1930ların siyah beyaz fotoğrafları haricinde örnek bir model sunamamışlardır

    yine de bu grubun diğer siyasi hareketlere göre daha bilinçli, daha iyi eğitimli, esebilecek kriz rüzgarlarına daha dayanıklı orta-üst gelir grubu insanlardan oluştuğu gözönüne alındığında geleceği olduğunu söylemek mümkündür, tabi kendilerine çeki düzen verdikleri, halk kitleleriyle empati kurdukları, sistemi korumanın kemikleşmiş fikirlerle olmadığnı anladıkları takdirde
  • milli cumhuriyetin tasfiyesi sürecinde dış destekli fetö ve liboşlarca üretilen bir psikolojik savaş aleti olan kavram. atatürke cumhuriyete bağlı ulus devletten ve laiklikten yana, üniter yapıyı savunan vatanseverleri sözüm ona marjinalleştirmek için bilinçli olarak yaygınlaştırılmıştır. benzeri bir kavram da örneğin “laikçi”dir.
hesabın var mı? giriş yap