• 8. avrupa filmleri festivali kapsamında gösterilen 1956 yapımı robert bresson filmi. filmde 102 dakika boyunca bir mahkumun kurşuna dizilmekle sonuçlanmasına karar verilen yaşamının rotasını değiştirme çabası anlatılır. lakin filmin adı başlı başına bir spoiler olduğu için eninde sonunda mahkumun nereye varacağı anlaşılmaktadır*. film su gibi akıp gider. mekan ve konu alabildiğine daraltıcı gibi gelse de ayrıntıları izleyiciye büyük bir hevesle izletir yönetici kişi ve yardımcıları*
  • bressonun en onemli ve kanimca ` :izlediklerim arasinda` en guzel filmi. fransanin isgali sirasinda bir idam mahkumunun bugun mac gyvervari olarak nitelendirebilecek kacma cabasi anlatilir. mahkum kacma fikrine o kadar yogunlasir ki kacis zamani geldiginde cesaretini gozden gecirmesi gerekir. shawshank redemptiona 10 basacak super sahane filmdir.
  • mahkumun son arzusu olarak klavye* istemesi sonucu meydana gelmiştir.

    - yav müdürüm şu idam mahkumu var ya...son isteği olarak kılavye istiyo...
    - piyanist miymiş puşt!
    - yok müdürüm...pilgisayar harf şeysi...hani basıyon basıyon...
    - verin...götüne soksun ipne!
  • kurtuluşunu ilmik ilmik ören fontaine'in kaçış öyküsü, ya da robert bresson bir masalı gerçekleştiriyor. öteki bresson filmlerinde olduğu gibi, üstad filmin ne kadar içindeyse siz o kadar dışındasınız. amip'in yalancı ayaklarını uzatarak sizi iyutması gibi nasıl hapsedildiniz farketmiyorsunuz bile. bresson ufak bir yaşam belirtisinden müthiş hakikatlere varıyor.
  • orjinal adı: "un condamné à mort s'est échappé ou le vent souffle où il veut" olan film.
  • etkileyici bir bresson filmi. tarkovski nin*bresson ile ilgili, o hep beni şaşırtmayı başarıyor lafıyla ne demek istediğini sanırım bu film sayesinde anladım.

    genel olarak sinemada öykü anlatımındaki boşluklu yapıyı çok sevdiğimi söyleyemem. dramatik çatışmaların mümkün olduğunca fazla olmasının karakteri anlamamız için önemli olduğunu düşünürüm. tabi bir çok yeri doldurmanın sizin düşünmenizi minimize eden bir tarafıda yok değil bir yandan. karakterle ilgili herşey en ince detayına kadar görülsün demek istemiyorum bu yüzden, güzel de olmuyor zaten bu.

    --- spoiler ---
    ilk 30 dk ne yalan söyliyeyim sıkıldım ve mizansenler çok yavan gelmeye başladı nedense. gerçek bir hikayenin gerçeklikle ilgisinin olmadığını düşünmeye bile başlamıştım ki fontainin yanındaki hücrede kalan yaşlı adamın* devreye girmesi bir anda filmin ruhuna etki etmeye başlıyor. ikilinin aralarında geçen diyaloglar öyle kilit noktalara değiniyordu ki hikayedeki boşlukların önemini umursamaz oldum. hele ki bay blanchet in fontaine kaçma eğlemini ilk deneyen ve başarısız olan arkadaşları orsain ile ilgili "senin başarabilmen için, orsini'nin başaramaması lazımdı" sözleri filmin dramatik çatışmasının kilit noktalarından biriydi.
    bütün bir hapisanenin kendi içsel yalnızlıklarından belki de başarısızlıklarından ötürü fontaine umut bağlaması dönemin avrupasında umutların bile soykırıma uğradığının işareti gibiydi sanki. kimse onun başarılı olmasını beklemiyordu öte yandan dramatik eğri giderek yükselmeye başlıyordu, hücreye yeni gelen genç fransız asker ile birlikte iyice üst noktaya tırmandı. katarsise bu kadar yakın bir hikaye aynı zamanda nasıl bu kadar uzak olabiliyordu. öyle bir an gelmeye başladı ki artık kahramanlarımız başarılı olucak mı olmayacak mı umursamadım. kahramanla özdeşleşip duygusal ve psikolojik bir arınma yaratabilecek bir hikayeye ile katarsise adeta nanik çeken bir film.
    --- spoiler ---
  • eskisehir film festivalinde izleme firsati buldugum film. film ile ilgili hic unutmayacagim an ise, filmin bitip gülseren güçhan'nin hatirladigim kadariyla konusmaci oldugu soyleside, gülseren güçhan'nin soze soyle baslamasi: `` filmin adindan da anlasilacagi uzere, idam olacak kahramanimiz hapishaneden kacabilmektedir ''
  • (bkz: kondom mortsa şappi levent'e sufle ver)` :serbest çağrışım`
  • le trou ve un chant d'amour ile birlikte en iyi hapishane filmlerindendir. tüm diğer filmleri gibi bu filminde de bresson sinematograf teorisini uygular; dramatikten uzak profesyonel olmayan oyuncular, filmin son anına kadar hiç kullanılmayan müzik ve minimalist görüntü kullanımı. bu yöntemin 50'lerin dogma 95'i oldugu söylenebilir. film, diğer bresson filmlerinde oldugu gibi zor bir durumdan nasıl kurtulacağından çok, onunla nasıl başa çıkılabileceğiyle ilgilidir. bu açıdan film varoluş ve tinsel açıdan kaçırılmaması gereken bir deneyimdir.ayrıca film sinemada nelerin gerekli olmadıgını anlatan bir ders gibi de izlenebilir. bresson filmleri arasındaki şahsi favorimin au hasard balthazar olmasına rağmen, pickpocket ile birlikte bresson'un görsel sitilini en iyi yansıtan filmlerindendir.
hesabın var mı? giriş yap