• barış anlaşması imzalamak üzere italya'ya gelen hitler'in ve ev sahibi mussolini'nin geçit töreni için roma sokaklarının dolduğu gün evlerinde kalan iki ikişinin o bir günlük hikayesi. kadınlığını unutmuş ve yalnızca kendisini ailesine hizmet etmeye adamış altı çocuklu bir ev hanımı ve işine son verilmiş bir radyo spikeri. biri kadın biri erkek. biri ezik diğeri dışlanmış. kadın okumamış, cahil ve hatta siyasi düşünceleri bile kocasının etkisiyle şekillenmiş. erkek okumuş, aydın bir kişilik. "antonietta" bir köle ve kadınlığını unutmuş. "gabriele" bir gay. işte bu iki kişinin tesadüfi tanışmaları italya için özel olan günü onlar için daha da farklı kılıyor ve bir tanesi kadınlığını hatırlarken diğeri gözden çıkardığı yaşama yeniden bağlanıyor. sadece italya için değil dünyanın kaderi için de önemli olan bir günü bu iki kaybedene özel kılıyor scola.
  • faşizmi ev kadınının ikincilliği, değersizliği, ezilmesi üzerinden masaya yatırmış başyapıttır. eskimek bilmez filmdir, marcello mastroianni'ye saygının büyüğünü duyma sebebidir.
  • asıl marcello mastroianni'nin, gay rolündeyken bile, hala nasıl bütün kadınların tatlı rüyası olduğu gerçeğini gözler önüne seren filmdir.
  • bir erkek önce koca, baba ve asker olmalı diyaloguna insan olmalı yanıtını vererek izlediğim anti faşist rüzgarların buram buram estiği film. faşizmin temelinde kadının yalnızlaştırıldığı ve köleleştirildiği bir nevi robot halini alıverdiğini göze sokan ettore scola başyapıtı.
    evdeki çocukların büyütülüş tarzı ezeriz savaşmalıyızlarla olurken kadın kendisine nazikçe davranılması ve kendisine değer vererekten ilgilenilmesiyle adeta küllerinden doğuyor. bir tür özgüven ve benlik doğuşu...
  • sophia loren'in ezik ev kadını rolündeyken bile nasıl albenili bir kadın olduğu gerçeğini gözler önüne seren film. 1977 yapımıdır.
  • ettore scola'nin yonettigi, marcello mastrioanni ve sophia loren'in oynadigi, fasist italya'da gecen, marcello'nun aydin homoseksueli, sophia'nin 6 cocuk annesi naif ev kadinini canlandirdigi ve onca olumsuzluga ragmen birbirleriyle yakinlasmalarini konu alan muhtesem film.
  • ferzan özpetek'in la finestra di fronte'sine epey bir ilham kaynağı olduğunu tahmin ettiğim şahane ettore scola filmi.
  • hayatımda izlediğim en iyi, en güzel filmlerden biri.
  • filmin sinopsisini/konusunu okuyunca patlamalı çatlamalı, savaşlı, kavgalı bir film izleyeceğimi sanmıştım. öyle bir film değilmiş yakın zamanda sinemayı bıraktığını açıklayan usta yönetmen ettore scola'nın yönettiği "una giornata particolare". türkçe adı "özel bir gün"den de anlaşılacağı üzere sadece bir güne odaklanır film. sabah, annenin 6 "faşist" çocuğunu ve devletin istihbarat kanadında çalışan faşist kocasını uyandırmasıyla başlar film. anne bütün çocuklarıyla ilgilenir. hepsini giydirir, yedirir ve hitler'in mussolini ile birlikte gerçekleştireceği törene yollar. akşam kocası ve çocukları gelene kadar aynı gün tanıştığı gabriel ile sohbet eder, ondan etkilenir. gabriele tatlı dili, kibarlığı ve beyefendiliğiyle ona kadınlığını hatırlatır (sağlık bakanlığı'nın dün atıp ardından sildiği kadınlar günü'yle ilgili tweet'i anımsayınız: "kadın demek aile demek, kadın demek anne demek, kadın demek gelecek nesiller demektir". çavuşesku ("10 çocuk doğuran 'anne'ye altınlar vereceğiz"), mussolini ("7 çocuk yaparsanız ödül vereceğiz") diktatörlüklerindeki gibi erdoğan diktatörlüğünde de kadının tek işlevi vardır: doğurmak, doğurmak, doğurmak ve ailesine bakmak).

    film 20 dakikaya yayılan giriş sekansında-ki enfes bir sekanstır, mükemmel çekilmiştir- (annenin çocuklarını giydirip törene yollaması) faşizmin toplumun en küçük birimi olan aile kurumuna nasıl da sindiğini ve bunun nasıl da doğal karşılandığını başarıyla anlatır. sonrasında film genelde sadece iki kişi, antonietta ile gabriele arasında geçer. iki karakterin imkansız aşkı anlatılırken (imkansızdır, çünkü gabriele eşcinseldir; antoinetta evlidir) faşizmin gönderme yapılır sürekli (gabriele'in radyo'dan kovulması -çünkü anti faşisttir-, erkek olmadığının söylenmesi -çünkü eşcinseldir-, medyanın iktidar yanlısı tutumu gibi onlarca gönderme mevcut faşizme yönelik). scola'nın filmi faşizmi en iyi anlatan filmlerinden olduğu su götürmez bir gerçek velhasıl.
  • ıı. dünya savaşı'nın önemli aktörleri olan führer ile duce'nin bir başka deyişle gamalı haçın faşizmin sembolüyle buluşmasını, faşizm propagandası yaparcasına gerçek görüntülerle altı dakika boyunca betimleyerek açılış yapan 1977 yapımı film, 10. dakika itibariyle roma'nın döküntü sitelerinden birinde, olabildiğince alelade hayatının en özel gününe uyanan altı çocuklu sıradan bir kadının duygu dünyasına eğilerek devam ediyor ve iki büyük ustanın iki kişilik sinemasal ziyafeti başlıyor.

    ilk on dakikada dönemin siyasal atmosferini betimleyen film, ikinci on dakika boyunca da bayram havasında bir güne uyanan çok çocuklu bir ailenin resmigeçit törenine gitmek üzere hazırlanma telaşesi üzerinden toplumsal dokuyu tasvir ediyor. yetişkinlerin büyük bir coşkuyla görev edasıyla hazırlandıkları törene çocuklar okuldan kırık not alma korkusuyla zorunlu olarak gitmek üzere hazırlanıyor.
    misafir olduğumuz ailenin yapısı şu bileşenlerden oluşuyor: otoriter ve sorumsuz bir baba figürünün liderliği, çocuk-ergen-yetişkin her kategoriden çocuğa sahip olan ve yedincisini yapıp devlet yardımına hak kazanmayı hedefleyen, görev ehli bir amele sadakatiyle tüm enerjisini ailesine odaklamış bir anne figürünün işçiliği ve her biri farklı havadaki çocukların sorumsuzluğu.

    ahmet altan, kristal denizaltı'nda "sıradan bir kadın" başlıklı yazısında, filmin geri kalanında özel dünyasına daldığımız, sophia loren'in inanılmaz bir oyunla canlandırdığı kadını şu şekilde tanıtıyor:
    "dağınık saçları, çökmüş gözleri, bakımsız giysileriyle sıradan kadınların en sıradanı, hayattan en vazgeçmiş olanıdır. yaşamdan bir tat almaktan umudunu kesmiş gibidir.
    bunaltıcı ev işleriyle ömrünü tüketmektedir.
    artık sıradan bir kadın olmaktan, hatta kadın olmaktan bile vazgeçmiştir.
    kendi küçük kozasının içinde asabi bir şekilde yok etmektedir kendini..."

    antonietta, eğitimsiz bırakılmış, kocasının siyasi düşüncesini benimsemiş, kendi duygu dünyasına eğilmeyeli ve yaşadığını hissetmeyeli onyıllar olmuş bir kadın. evdeki ve sitedeki hemen herkesin devlet törenini izlemeye koştuğu o kutlu günde antonietta, sıradan bir anne ve aldatılmayı olağanlaştırmış bir kadın rolünden sıyrılarak, çok güçlü duygular barındıran ruhuyla özel bir kadın olduğunu hissedeceği bir aşkın kahramanına dönüşecek ve altan'ın benzetmesiyle, hapsedildiği kozanın minicik deliğinden bütün hayatı boyunca biriktirdiklerini püskürtecek yani koca bir hayatı tek bir günde yaşayacaktır.

    antonietta'ya tüm bu duygu dönüşümünü yaşatan erkek, kafesinden kaçan papağanı vesilesiyle tanıştığı, karşı blokta oturan gabriele'dir. notunu yazıp intihar etmek üzere olan antifaşist yaftasıyla mimli, spikerlik yaptığı devlet radyosundan eşcinsel olduğu gerekçesiyle atılmış ve o gece sürgüne gönderilecek olan yakışıklı ve karizmatik gabriele.
    antonietta'nın gabriele ile seyrine doyum olmayan düeti, önce adını koyamadığı içini ısıtan duygulara neden olacak, onu bambaşka bir kimliğe büründüren, daha önce tatmadığı bu duygular süreç içinde gemileri yakabileceği bir doza ulaşacak, en sonda da ateşli bir zirveye çıkacaktır. ancak ruhundaki özel kadını ortaya çıkaran adam, antonietta'nın erkek adam tarifinin yanından bile geçmeyen yani bir koca, baba ve asker kriterlerine uymadığı gibi başka bir erkeğe çılgınca aşık bir eşcinseldir.

    hayatının en özel gününün bir kısmını gabriele'in evinde, bir kısmını kendi evinde, kalanı da binanın damında gabriele ile geçirecek olan antonietta, altı çocuklu bir kadın olarak başladığı günün ortalarına, ona dünyanın en özgür kadını gibi hissettiren ve içindeki genç kızı ortaya çıkaran duygularla ulaşacak.
    günün ilerleyen anlarında, ona kadın olduğunu duyumsatan erkeğinin, hemcinsine ölümüne aşık bir eşcinsel olduğunu öğrenmesiyle dehşet verici bir hayal kırıklığı yaşamasına rağmen yüreğini yakan adama bedenini sunacak ve bundan zerre kadar pişmanlık duymayacak. akşam üzeri kocası ve çocuklarının eve dönmesiyle suratına tokat gibi çarpan gerçeklikle yüzleşerek bulutların üzerinden inmesi gerektiğini anlayacak ve günün finalinde sevdiği adamın devlet görevlilerince götürüldüğünü gördüğünde de yaşadığı olağanüstü duyguların tek günle sınırlı olduğunu, bir rüya olarak kalması gerektiğini idrak edecek.
    bir günlüğüne de ait olduğunu hissettiği adamn, iki faşist devlet görevlisinin önünde yürümesini gözden kaybolana kadar; yüzünü gölgelendiren, gözlerini yaşartan bir acıyla izleyen antonietta, ruhunu saran bir kasvet ama bir o kadar da sükunetle penceresini kapatıp kalabalık çekirdek ailesine dönecek ama bir daha asla o sıradan kadın olmayacak.
hesabın var mı? giriş yap