• yönetmenliğini, iranlı babak anvari'nin üstlendiği bi' korku filmi. yakında, adından söz ettireceğini tahmin ediyorum filmin.
  • iran'ın the babadook'u.
  • şehirlerin içine taşmış bir savaşın,insanların psikolojini etkileyerek nasıl delirdiklerini anlatan ingiliz yapımı iran filmi.
    korku unsurları klişe olsa da vermek istediği duyguyla harmanlayınca gayet güzel bir film çıkarmışlar ortaya.

    --- spoiler ---

    çok etkilendiğim 2 sahne vardı,ki ikisi de bana göre hem iran rejimini hem de dini güzel eleştiriyordu.

    1-can havliyle çocuğuyla birlikte sokağın ortasında koşan kadına,askerler yardım etmeyi bile düşünmeden ''avrupa mı sandın burayı,bu ne hal'' diye saçı açık kadını azarlaması

    2-karakolda kadına kara çarşaf verildiğinde,evde kendini öyle görünce korkması.
    --- spoiler ---
  • bu sene filmekimi'nde şu anda kadar izlediğim 3 gerilim filminden - diğerleri train to busan ve goksung idi - gördüğüm ve hissettiğim kadarıyla insanları en çok geren film. belki de işte cinli filan olunca insanlara daha tanıdık ya da inandırıcı filan gelmiştir. ben de zaman zaman gayet gerildim ve genel olarak beğendim. ama bazı filmleri izlerken genelde de hoşuma giden anlardan sonra sonunu iyi bağlasalar bari diye düşünürüm. bi olayı anlatırsın güzelce ama sonuna gelince onu düzgün bi şekilde kotarman lazım ve bilmiyorum ama bence bu "son" olayı bir filmi yaparken en zor ve önemli yerlerden biri olsa gerek. neyse, bu filmin sonu tam olmamış gibi sanki ama gerdi geçti işte. çok da komplike bi film değil zaten. klişelerle dolu bir korku filmi. ama ben klişeleri, özellikle korku filmlerinde severim.

    edit: eklemeyi unutmuşum. kimia'ya bir mehdi'ye iki.
  • hem çok güçlü bir politik alt metne sahip olan hem de epey korkutan babak anvari filmidir.
  • kendi janrında kusursuza yakın bir film. sadece bir korku filmi olmadığı için, sadece politik bir film olmadığı için, sadece bir dram olmadığı için, hepsinin karması olduğu için bunlardan birinin kıstaslarına göre eleştirmek mümkün de değil adil de...son zamanların modası olduğu üzere incir çekirdeğini doldurmak için iki buçuk üç saatlik filmlerin çekilip seyirciye o üç saat boyunca keçi boynuzu çiğnetilen sinema dünyasında 84 dakikaya sığdırdığı ama asla tıkıştırdığı hissi vermediği pek çok mesele, metafor, gerilim öğesi, insanlık hâli ile gâyet zengin, doyurucu, iyi film. filmekimi'nin en iyilerinden.
  • bu filme imdb de 7,4 veren beyinlerin bu puanı filmin neresine verdiklerini çok merak ediyorum. gerilim korku filmi diye başlıyorsun hayır değil, ilk 1 saat politik meselelere sırtını dayamış bir hikaye çıkıyor karşınıza son 15dk da ise 2-3 uçan örtü olayı var neymiş cin filmi imiş. tonla da ödül almış. gerçekten bu festival filmlerini bir bok sanan entellere aklım ermiyor. bu film 7,4 ise the conjuring ve insidious falan 11-12 eder . hatta oscar alması gerek. burada yazılanlara kanmayın görünce uzaklaşın.
  • politik tarafı fena değil. yani 70'lerden sonra iranlı kadınların belası haline gelen çarşafı korku amaçlı kullanmak iyi bir fikir. hatta hakkını vereyim: oldukça iyi bir fikir. ama sıkıntı şu ki film korkutamıyor. haliyle bu sağlam fikir birazcık harcanmış oluyor. saydığım kadarıyla 2 sahnede saniyelik tırstım, bu 2 sahnenin birisi yerimden zıplattırdı. kalan sahneler sıkmaktan ötesine geçemedi. politik tarafı ne kadar iyiyse korku tarafı da o denli zayıf. yani metaforları iyi hoş etkileyici, humeyni dönemine göndermeler de iyi ama "mükemmel korku filmi" demek, hatta iyi demek bile zor. korku olarak ele alırsak son derece sıkıcıydı. bizim cinli filmlerden daha zeki olduğunu söylemeye gerek yok ama. tamam, korkutamıyor ama en azından politik tarafı daha iyi. bizim korku filmleri her açıdan dökülüyor. filmi korku değil de gerilim olarak pazarlasalardı daha iyi olurdu, belirtmeden geçmeyeyim.

    spoiler

    o değil de çarşaflı cin de görmüş olduk. sanırım çarşaflı cini ilk kez kullanan film oldu under the shadow. çarşaflı cinin yani görünmeyen kadının kızı annesinden uzaklaştırıp yanına çekmesini, çarşafın o küçük kızın da rutini haline gelecek oluşu olarak okudum. finaldeki çarşaflı sahne de bu şekilde okunabilir. yerin birden simsiyah bir bataklık oluşu ve kadının buna batışı da aynı şekilde okunabilir. neticede iran'da devrim gerçekleşmiş ama iranlıların beklemedikleri şeyler olmuş ve islamcılık ülkeye hakim olmaya başlamıştı. kadınların çarşafsız dışarı çıkmaları yasaklanmıştı. film çarşafı korku objesi olarak kullanıyor, iyi ediyor. ve dediğim gibi: ah bir de korkutabilseydi!

    spoiler
  • korku filmleri korkutamıyor klişesini bir kenara atıyor, cidden korkutuyor hem öyle böyle değil. kurandaki cinlerden, asıl korkunun içimizde olduğundan, onu sadece biz yarattığımızdan söz ediyor. savaşın ortasındaki korku ile ötekileştirilen korkuyu aynı yerde birleştirip bizi köşeye sıkıştırıyor. iran ve ırak savaşına da bir gönderme yapıyor tabi. filmin politik tarafı da bir hayli güçlü.
  • iran devriminin kadınlar açısından korkunçluğunu cin metaforuyla yansıtan çarpıcı bir film.

    bu filmi herhangi bir abd yapımıyla kıyaslamak için ağır geri zekalı olmak gerek.
    buradaki dehşet ancak dostoyevski'nin ecinnileriyle karşılaştırılabilir.
hesabın var mı? giriş yap