• deli işi.
    kesinlikle deli işi teknik.
    her bir kare boyanıyor.
    evet. yani dizi çekiliyor.
    sonra bir illustrator oturup her bir kareyi boyuyor.
    şöyle bir kaba hesap yapabilirsiniz.
    1 saniye = 24 kare
    hadi aradan 10 kare atalım.
    hepsini boyamıyordur.
    14 kare.
    1 dakika 60 saniye x 14 kare = 840 kare.
    yani dizinin 1 dakikası için ortalama 840 kare boyanıyor.
    20 dakikayı siz hesaplarsınız.

    konusuna, osuna, busuna hiç girmeden, böyle bir emeği alkışlıyorum.
  • kesinlikle son senelerin en iyi çizgi dizisidir. bojack yapımcıları zaten her zaman kalite adamlar ama bu sefer amazon'un yüksek bütçe sağlamasıyla başka hiçbir çizgi dizide göremeyeceğimiz görsel bir şölen oluşturulmuş... senaryo klişe olsa da oyunculuk(saul goodman bile başlı başına büyük bir artı) + sinematografi top notch. bırak çizgi dizilerini bütün netflix-hulu vs. dizilerinden daha iyi bir prodüksiyonu var. izleyin mutlaka.
  • içinde bob odenkirkin olduğu bir yapımı beğenmeme ihtimalim var mıdır? hiç sanmıyorum. bu benim için şener şenin olduğu bir yapımı beğenmemek gibi olurdu.

    dizi, kendisini tavsiye eden arkadaşla izlemeye başladığımızda 'gerçek oyuncular tarafından çekilip daha sonra animasyon haline getirildiği' bilgisiyle beni bir şoklamıştı zaten. an itibariyle bitirdim ve birkaç fikrim var.

    --- spoiler ---

    aslında iki teorim var.

    birincisi;
    alma bir dissosiyasyon bozukluğu yaşıyor. şizofreni gibi gerçekdışı fikirler beyan etmiyor. çünkü norma şartlarda laboratuvarı basan insanın annesi olduğunu bilmesi imkansız. çocukken geçirdiği zatürre sırasında kişilik bölünmesi yaşanıyor ve travmatik ve tehlikeli görülen anlar yallah bölünmüş kişiliğe gidiyor. diğer kişilik -alma'nın kazadan önce gördüğümüz hali- dünya kalbine minare ciğere yaşıyor. diğer farkındalığı yüksek kişiliğin olası kesişimlerini yok ediyor. kişilik bölünmesinin zatürre sırasında çıktığını senaryoda oraya çekilen dikkat sebebiyle düşünüyorum. kaza sırasında değil çünkü alma'nın hatırladığı tüm travmatik anılar zatürreden sonra.ikinci kişilik birkaç aydınlanmadan sonra babanın öldüğünün ayırdına varacak. bu zayıf ihtimalli teorim.

    ikincisi;
    benim değil aslında dizinin teorisi. zamanda görelilik kavramı modern zaman yapımlarının yeni gelinin kurdeleye yapıştığı gibi yapıştıkları bir şey. allah'tan kuantum var da şöyle aydınlatıcı şeyler izliyoruz diyor insan. dizi inşası paralel evrenler üzerine. bu tip icralarda dikkatimi hep bir baba kız bağı çekiyor. ant-man, superpoze vs. ailenin geri kalanına neden hep salak muamelesi yapılıyor anlamıyorum. ıncil'de baba-kız bağıyla ilgili bir şey de olabilir mi? bilimciler tşk geçmiş olsun falan. neyse. eğer bu ikinci teoriye yakın bir gerçeklikle karşılaşırsak dizinin eksiği çok. zira kuantum fiziği ile ilgili muhteşem şeyler izliyoruz. ama şu animasyon olayım bir yere bağlayacaklar gibi geliyor. sanki gerçek oyunculara kamera çevrilecek ve animasyon da bir paralel evren olacak gibi. bunun yalnızca bir sanatsal deneme olduğunu düşünmüyorum. umarım bu ikinci teoriye benzer bir şey izleriz ikinci sezonda.

    psikiyatri bilimi yüzünden fizikötesini göremiyoruz. sesimizi böyle duyuralım bari. biri tam bir şey keşfedecek; 'çat!' şizofren. şu an uçamıyorsak, ışınlanamıyorsak hep psikiyatrinin yüzünden.

    --- spoiler ---

    ikinci sezonu merakla beklemekteyiz. haber alan olursa yeşillendirsin, iyilik borcumuz olur.
  • bojack horseman'ın yapımcısının katkıda bulundugu, amazonun ilk sezonu 8 bolum olan dizisi.

    benim icin bojack horseman'dan referansını aldığı için cekinmeden izlediğim bir iş oldu. konusu ve diyalogları olarak tam istediğimi bulamasam da anlatış seklini yeni ve yaratıcı buldum. cok hızlı akan duygusal acıdan agır diyaloglar, kaybolup giden ve tekrar tekrar donen duygusal sahneler bojack'ın son sezonundaki o ruya havasını gecirdi bana. tabi stil olarak waking life'a benzemesi ben de sahte bir derinlik hissiyatı uyandırıyor ama olsun. yine de hikayeyi size geciris bicimi bojack son sezonla, waking life'dan esintiler tasıyor bence. o nedenle genel olarak baya begendim diyebilirim, temiz basit bir hikayeyi bence cok guzel ve doğru anlatıyor.
    muziklerini de ayrı begendim. ozellikle bolum sonlarında beni yerimden kaldırmadı bazıları, etkiliyiciydi.
    --- spoiler ---
    finali hakkındaki dusuncem ise, ben acıkcası bu hikayenin sizofreni hikayesi olmasını isterim, ucuk kacık zaman yolculugu islerinde kayda deger yeni bir hikaye sunulması zor (dark sana diyorum ne yapıyosun, ucuncu sezon icin cok endiseliyim.), o nedenle bu yone giden bir seri elimizdekini bozar kanısındayım. normal bir sizofreni hikayesi bu anlatıs sekliyle cok güzel olur. tabi en iyisi arada bırakılmaya devam etmek cunku o zaman sizofrenini cok onemli bir gercekliği olan kabullenmeme bize de geciyor. seyirci olarak biz ne zaman ikna olacagız diye beklemek ve alma ile birlikte bizim de inanamamız hastalıga cok basarılı bence.
    acıkcası seriyi bıraktıkları nokta ne kadar sorulara cevap verilecekmis gibi hissettirse de bence cevap vermeyecek bir senaryo ellerinde hazır. ikinci sezonda bu gerilimi surderebilirler gibi geliyor.

    zaman yolculugu acısından kardesinin yine de aldattıgını soylemesi, bazı olayların o kadar kolay degısmediğine yonelik isaret. becca yokken o ısıgın gelmesi ise sizofreni hastalıgını bu kadar kolay teslim olmayacağına ve alma'nın ikna olmayacağına isaret. devam ederse bu gerginlik sursun isterim, ne kadar sezonu bitirince ufak bir sinir harbi yasadıysam da gokyuzu gibi olmalıyız.

    ayrıca son bolumde ya benim kacırdıgım bir sey olacak ya da acıklanmayan bir durum var. alma'nın annesi o gece babasından alma'nın nerde oldugunu ogrenıyor, yanı kızı gece gıdıp alıp eve goturebılır fakat onceki sahnelerden biliyoruz ki alma o gece babasının bıraktığı yerde sabahlıyor, polis esliginde geri donuyor ve annesi cok kızgın sekilde nerdeydin diyor. annesi bu nerde oldugunu bilmesi gerekirken bu olayın yasanması pek mantıklı değil . bu uyumsuzluk neden bilmiyorum ve anlamadım su anda, belki de alma'nın sizofren olduguna ve gorduklerinin bazılarının aslında yasanmamıs olaylar olduguna ısaret ediyor. bir acıklaması olan varsa durtsun.
    --- spoiler ---
  • hak ettiği ilgiyi, değeri görememiş animasyon dizisi. resmen başyapıt, şaheser yapmışlar. izlerken aldığım hazzı, diğer dizilerden almamıştım.

    hikayedeki gizem, gerçeklik ve hayal durumlarını çok iyi kotarıp, yansıtmışlar. hikayenin nereye varacağını merak ediyoruz hep. kendi adıma hep merak ettim ilk sahnenin sonuna kadar. gerçeklik ile hayal arasındaki ince çizgiyi bozmadan bütün sezona yaymışlar.

    her şey bir yana, dizide en çok hoşuma giden baba kız ilişkisi oldu. lan her şeyi mükemmel dizi ama baba ile kızı arasındaki sahneleri ayrı sevdim. kız çocuğu istediğim için belki algıda seçicilikten sevmiş olabilirim.

    neyse diziden uzaklaşmayım. güzel dizi, izleyin
  • çok başarılı bir amazon prime dizisi.

    konusunu işleyişini ve çekim tekniğini çok beğendim, tavsiye ederim.
    zaman konusunu işleyen yapımları seviyorsanız bu diziye bir göz atın, zaman ve delilik kavramları çok güzel işlenmiş yan karakterlede sığ sayılmaz. netflix dizilerinin %98 ini ağır tokatlar.

    --- spoiler ---

    karakterimizin yaşadığı 30 yaşa geçiş sendromunu çok beğendim, bir çok izleyen kendinden bir şeyler bulabilir burada.

    umarım 2. sezon olmaz tek sezon planlamışlardır, çünkü bazı şeyler seyirciye bırakılmalı ve açıklanmamalı, cevapları içimizde vermeliyiz, ben alma'nın şizofren olduğunu düşüyorum son 4 bölümdür ve bunu değiştirmek istemiyorum bir sezon herşeyi mahveder.

    --- spoiler ---
  • bojack horseman yaratıcılarının yaptığı yeni biz animasyon dizi. kadroda bob odenkirk ve rosa salazar var .

    fragmanı şu şekilde ve baya merak uyandırıcı duruyor.

    bir de şu var.

    dizinin çizgileri, geçişleri filan çok enfes olmuş. heyecan yarattı. eylül'de güzel bir şey bizi bekliyor gibi.

    bantmag den aldım haberi: kaynak
  • ilk sezonu izlediğimde çok sürekliyici gelmişti fakat 2. sezonu 2 akşamda bitirdim. amazon prime'de izlediğim en iyi dizi sanırım.

    büyük bir çoğunluğumuzun geçmişinde yaşadığı travmaları var. bazılarını halının altına süpürdüğümüz, bazılarını ise toz bulutuymuş gibi hatırlayamadığımız can sıkan anılar. "öyle değil şöyle olsaydı hayatım şu an nasıl olurdu?" diye sorular da sormuşumuzdur kendimize.

    dizi genel hatlarıyla bu travmaları ve farklı hayat çizgilerini değiştirebilseydik neler olabileceğine, değişimlerin başka zorluklara ve çelişkilere sebep olup olmayacağı konularına değiniyor.

    --- spoiler ---

    final itibariyle, şu anımızı bildiğimiz sürece geçmişi değiştirmek bizi huzurlu kılmıyor. kendi gerçekliğimize dönmek ve orada telafi edebileceğimiz kalp kırıklıklarını, travmaları önlemek elimizde. alma'nın geri dönmek isteyişi kendi gerçekliğindeki alma'nın yalnız kalması, gerçekliğinden kopması, ona değer veren insanlara zorbaca * davranması.

    tek gerçek bugündür, bugün hissedilenlerdir. bugününü bilerek değiştirmeye çalıştığın geçmişin sana tam olarak huzur getiremez.

    --- spoiler ---

    edit: imla
  • karakterin yaşadığı gerçeklik probleminin seyirciye yansımasında animasyondan yararlanmış amazon yapımı dizidir. benzer bir yöntem baş karakterin rüyada olup olmadığına karar veremediği waking life filminde de kullanmıştı.
    amazon'un yaptığı işlerdeki özen ve cesareti kesinlikle takdire şayan. (bkz: the boys) piyasaya bazı dizi platformlarından çok daha kaliteli işler çıkarıyor ve şaşaasız, tam bir gizli kahraman edasıyla varlığını sürdürüyor.
  • yirmi gündür neden bilmiyorum elim bir türlü çizim yapmaya varmıyor, bu yüzden bu dizi için video yapmaya bir türlü başlayamadım. en sonunda artık kendimi kandırmaktan vazgeçtim, zaten joker de vizyona girmek üzere, onun için uğraşacağım kesin. ben de bu dizi için yazdığım kritiği buraya gireyim. yazı tabi ki konuşma dilinde (sonuçta video için yazdığım bir şey bu) ve hiçbir şeyi çıkarmadım yazıdan, aradaki başlıkları bile.. umarım yardımcı olur.
    .
    .
    .
    merhaba, bu sefer de amazon prime’ın sekiz bölümlük yarımşar saatlik dizisi undone’ın incelemesini yapmaya çalışacağım.

    bu videonun amacı

    bizim youtube kritiklerinden kimse bu diziyi incelememiş, o yüzden şu an amacım sizde bu diziyi izleme isteği uyandırmak. eğer video sonunda ikna olmamış olursanız fragmanını da izleyebilirsiniz ama bence fragmanını seyredip dizinin sahnelerini kendinize spoil etmeyin. ben hakkında hiçbir şey bilmeden seyretmeye başladım ve hem görsel olarak hem de hikayenin aldığı virajlarla gayet güzel sürprizler yaşadım.

    dizinin konusu

    normalde hiçbir videomda dizi ya da filmin konusundan bahsetmem, bunda da bahsetmek istemezdim ama madem kimse anlatmamış ve dizi kimsenin radarına girmemiş, o zaman çok kısa bir şekilde dizinin konusundan bahsedeyim. hayatı son derece sıkıcı ve sürekli tekrardan oluşan bir ana karakterimiz var; bu yüzden depresif ve hayatta bu gördüklerimizden daha fazlası olması gerektiğini düşünüyorken, bir kaza sonucu komaya giriyor ve bu komadan yıllar önce kaybettiği babasını görerek ve bellllki de bir yetenek kazanmış olarak uyanıyor. ve babasının...... hayaletiyle diyelim, bir gerçek bir hayal arasında sürekli yer değiştirerek, bir gizem çözmeye çalışıyorlar. bundan daha fazlasını anlatmayacağım, spoiler olmasa bile dizi hakkında daha fazla şey bilmemeniz bence daha iyi çünkü.

    rotoskop animasyon tekniği

    dizi rotoskop denen bir teknikle anime edilmiş. richard linklater’ın waking life ve a scanner darkly filmlerinde de görmüştük bu tekniği. ki zaten scanner darkly’deki ekip burda da çalışmış. canlı çekim görüntünün üstünden çizimle geçerek yapılan bir animasyon tekniği.. ki benim de sürekli bu videolarımda kullandığım çizim metodu bu. tek bir kare için bile saatlerce uğraştığımı bildiğimden adamların çabalarını son derece takdir ediyorum. üstelik ben hep arka planları boş bırakıyorum, adamlarsa arka planlar için binlerce tablo çizmişler. yani bu emeğe sagı duymamak mümkün değil.

    animasyon olmasının amacı

    yalnız ilk bölümde dizinin bu teknikle anime edilmesinin bir amacı yokmuş gibi geliyor, ama ikinci bölümle bu seçimleri daha mantıklılaşıyor çünkü hikaye daha genişliyor. ve ilk bölümde sadece varoluş sorgulayan klasik bir karakter dizisi gibi duruyorken, sonra işin içine zaman yolculuğu, gerçeklik, hayal, gerçekliği bükme ve büyük bir gizem çözme gibi ekstra hikayeler girip zenginleşiyor. bu hayalle gerçek arası gidip gelen hikayeyi görselleştirmek için animasyon en mantıklı seçenek. tamam cgi günümüzde mükemmelleşti, illa animasyona gerek yok da diyebilirsiniz bu efektler için. ama, birincisi bu bir tv dizisi, bütçeyi 300 milyon dolara çıkarmaya gerek yok, ikincisi animasyon olması senaristlerin hayallerine ve yaratıcılıklarına sınır koymamalarını sağlamış. ekrana ne hayal ettilerse getirebilmişler. alma – ana karakterimizin ismi bu- bir rüya yaşarken bulunduğu mekan çözülerek kendisini başka bir yerde bulabiliyor. ve bu belli fiziksel kurallara sabit kalmama özgürlüğünü senaristler çok yaratıcı bir şekilde kullanıyorlar. üçüncüsü, bu kadar efekt live action görüntüde cgi’la yapılsaydı seyirci için çok yorucu olurdu, ama çizim olunca beyin daha kolay kabul ediyor ve insanı yormuyor. ve son olarak da çizim olması dizinin bizde yaratmaya çalıştığı “bunlar gerçek mi hayal mi” sorusuna çok daha iyi hizmet ediyor, hayali bir atmosfer yaratabiliyor. o yüzden bu seçim bence çok daha yerinde olmuş.

    gerçek mi hayal mi

    yalnız bu gerçek mi hayal mi sorusuyla biraz derdim var. dizinin alt metinlerinden biri de aslında her şeyin gerçek değil de alma’nın şizofren hayallerinden ibaret olabileceği. amaaaaa.. dizi bence o kadar ucu açık ve cevabı izleyiciye bırakan bir senaryoya sahip değil. bunu amaçlıyor olsa da.. çünkü alma zaman yolculuğunu cidden yapmasa öğrenemeyeceği şeyleri öğreniyor. yani tamam hadi alma bunu hayal etmiş olsun diyorsunuz, bunu da bunu da bunu da.. ama bazı şeyler hayal olamayacak kadar kesin. dizi bir muğlaklık barındırmaya çalışıyor ama bence bu muğlaklığı tutturamıyorlar. bence dizide gördüğümüz her şey gerçekten de dizinin evreninde yaşanıyor. bu spoiler değil, benim fikrim. her seyirci başka sonuca ulaşabilir. benim fikrimce dizideki her şeyin gerçek olması kaçınılmaz.

    ama dizinin yaratıcısı kate purdy’ye dizinin konusu sorulduğunda kendisi direkt şey diyor “gerçeklik ve herkesin gerçekiği nasıl algıladığı” diye bir cevap veriyor. yani dizinin amaçladığı şey bize “bunlar gerçek mi yoksa şizofren bir zihnin hayalleri mi” diye sordurtmak. bazı kritiklerde de dizinin anlatmaya çalıştığı şeyin şizofreni olduğu söyleniyor. o yüzden diziyi seyredin, kararınızı siz verin. dizide gördüklerimiz yaşanıyor mu yoksa hepsi hasta bir zihnin uydurmaları mı.. cevaplarınızı okumayı çok isterim.

    zaman yolculuğu – mistisizm vs bilim

    dizinin ekrana getirdiği görüntülerde belli fiziksel kurallara riayet etmek zorunda kalmaması gibi bu özgürlük dizinin hikayesinde de yaşanıyor. alma’nın babasının teorik fizikçi olduğunu ve zaman yolculuğuyla ilgilendiğini öğreniyoruz. artık time travel duyduğum anda birden gözlerimi deviresim geliyor. gerçi bu seferkinde zaman yolculuğunu ele alış şekilleri çok farklı. bugüne kadarki zaman yolculuğu hikayelerinde hep kendi içinde bilimsel bir kural olduğunu iddia ederlerdi. ya geçmişe gidince geleceği değiştirirsin, ya geçmişte yaptıklarının sonucu olan bir gelecekten geldiğinden geleceği değiştiremezsin, ya da paralel evrene gidersin falan.. bu farklı yolculuk tiplerine dair bir videomun linkini aşağıda tanım bölümünde bulabilirsiniz.

    bu dizideyse salt bilimsel ve belli kurallara bağlı bir şeydense, metafizikle de, yerel kültürlerdeki şamanizmle, mistisizmle harmanlayarak sunuyorlar. bu dizideki zaman yolculuğunun bir kuralı yok; hiçbir şeyin kuralı yok. o yüzden yeni bir şey yapıyorlar denebilir. tabi arada batının bilimsel yaklaşımını küçümseyen bazı laflar da ediliyor, şey deniyor, bu yerel kültülerde şamanlara önem verilir, bizse hasta deyip akıl hastanesine kapatırız diyip alternatif bilim gibi bir yere de göz kırpıyor. yalnız baba karakterinin teorik fizikçi olması sayesinde de batı bilimini tümdençöpe atmıyor, ikisini harmanlamayı deniyor (burada başka bir bakış açısı olarak, new age saçmalıklarına kolay yoldan saygı kazandırmak için işin içine bilim de serpiştirmişler denebilir). bence bu çok tehlikeli bir ince çizgi.

    biraz dengeyi kaçırsa, o new age saçmalıklarının, yok secret’mış, yok mistisizmiş, yok kült liderlermiş, o tarafa düşebilir. bu noktada zamanında netflix’te altı bölüm seyrettiğim, şimdiki aklım olsa yere yatıp altı saat tavanı seyretmeyi tercih edebileceğim rezalet dizi oa’in kulvarına düşmesi işten bile değil. yine de bence dengeyi tutturduğunu söyleyebilirim. dans ederek çakra açmalar ve bu sayede zaman yolculuğu yeteneği kazanmak falan tamam çok uçuk şeyler, birazcık buraları görmezden geldim ama yine de dizi bir ayağını bu uçuk kaçık new age saçmalıklarında tutsa da diğer ayağını daha yere basarak ilerliyor bence. yine de diziyi seyrederken “ama şu şöyleyken niye burda böyle oldu” diyemiyorsunuz çünkü bunu demek için genel bir mantıki çerçeve lazım. bu dizi de bu materyalist mantıktan kendisini azat ederek hikayesini anlattığından, hiçbir şeyi sorgulamadan seyretmeniz gerekiyor.

    bu mistisizm bazılarına ters gelebilir. bir yerde alma, “bu hayatta daha fazlası olsun istemez miydin” diyor. bu her inanç vs bilim tartışmasında duyduğumuz laflardandır. oysa bizim isteğimiz bir etken değildir, bir şey ya vardır ya yoktur, bizim isteğimiz belrlemez bir şeyin varlığını. ama en azından bu lafa kızkardeşi “gerçek hayat da yeterince büyüleyici” diyerek cevap veriyor. dizi bu yüzden bir ortayolculuğu buluyor ve o bahsettiğim dengeyi şaşırmayabiliyor.

    depresyon, eksiztensiyalizm ve resmedilişi

    tarz mükemmel, yönetim mükemmel, diyaloglar mükemmel.. dizinin senaristleri zaten bojack horseman’ın da yaratıcılarından, o yüzden ordaki varoluşçu hava direkt buraya da nüfuz etmiş. bojack, kanımca bütün diziler arasında en fazla zeka içeren dizilerden, aynı zeka ve yaratıcılığı burda da görebiliyoruz. bir tek ilk bölümdeki depresif hava sonra eğlenceli bir şeye dönüşüyor, bu kadar eğlenceli ve esprili olacaktıysa neden ilk bölüm bu kadar depresifti diye ufak bir soru oluşmadı değil kafamda. ayrıca bu kadar esprili bir şeye dönüşecektiyse ilk bölümde kadının neyden şikayet ettiğini de anlamakta biraz zorlandım. ilk bölüm bu yalnızlığı anlatmanın klasik metotlarına fazla bel bağlıyordu. hayatın anlamsızlığını düşünen bir anakarakter var ve onun bu fikirde yalnız olduğunu belirtmek istiyorsanız, ki böylece daha depresif olur, özellikle diğer karakterler daha aptal ya da düz resmedilirlee, hayata aptal bir mutlulukla bağlı olup hiçbir şeyi sorgulamayan karakterler olurlar; anakarakter de ah ben bu kadar gerizekalının arasında ne yapıyorum diyerek daha bir yalnız hisseder kendini ve bu hissiyatı da seyirciye verir.
    şey düşünün, ana karakter ekranın ortasında sabit dururken, başka herkesin etrafında hızlı hızı hareket ettiği bir sahne mesela. ana karakterin bu dünyada yalnız olduğunu anlatmanın en klişe yoludur. ilk bölüm çok klasik gidiyordu yani. ikinci bölümde birden uçuk kaçıklaştı. gerçi ben ilk bölümdeki gibi devam etmesini de kabul edebilirdim ama şikayet etmiyorum hikayenin daha zenginleşmesinden tabi ki.

    rosa salazar

    rosa salazar mükemmel bir oyunculuk sergiliyor. ya da oyunculuk demeyelim de mükemmel bir sempati yayıyor o animasonun altından bile.. alita’nın bir iki iyi tarafından biri de onun bu sempatikliğiydi zaten. aynı magnetizmi burda da gösteriyor.

    kritikler

    bu anlattıklarım size diziyi seyrettirmek çin yeterince ikna edici oldu mu bilmiyorum. fragmanlardan birinin linkini koydum. rotten’da dizi için tek bir kötü eleştiri yok ama kritiklere dizinin ilk beş bölümü yollanmış. benimse dizide ufak sorun olarak gördüğüm şey, yani dizinin biraz daha metafiziğe eğilmesi özellikle sonralarda gerçekleştiğinden acaba diyorum, eleştirmenler bütün diziyi seyretselerdi aralarından benim gibi ufak sorun yaşayanlar çıkar mıydı. videoyu yotube’a koymadan önce son defa bakacağım hiç kötü eleştiri konmuş mu.

    sonuç

    kate purdy ve ekibinin, bojack’ten de bildiğimiz son derece keskin zekalarının hiç gem vurulmamış halini seyredebildiğimiz, görsel olarak son derece tatmin edici, diyaloglarda ve karakterlerde hedefi onikiden vuran, bütün oyuncuların da kalplerini koyarak işlerini yaptıkları çok zevkli bir dizi olmuş. konusu için bahsettiğim ufak sorunsa benim için bir paradoks, çünkü dizi daha bilimsel bir şey olsaydı o zaman bu kadar hayal ve gerçek arasında gidip gelen yaratıcı bir şey olmazdı. sorun dediğim şey bile dizinin artılarından yani.

    seyredip seyretmeyeceğinize en az iki böüm seyredip öyle karar verin derim. zaten yarım saat bir şey bir bölüm. bir saatinizi ayırın, bence pişman olmazsınız. ben bir oturuşta tamamını bitirdim, bence siz de bitireceksiniz.

    şimdilik bu kadar. videoyu beğendiyseniz şu kafaya tıklayarak abone olabilirsiniz, zile de tıklarsanız sonraki videolarımın bildirimlerini de kaçırmazsınız. twitter, instagram ve patreon sayfalarıma... isterseniz bakabilirsiniz. aboneliklerinizi ve beğenilerinizi lütfen esirgemeyin. bütün yorumlara cevap yazıyorum. bir sonraki videoda görüşmek üzere. hoşçakalın.
    .
    .
    sfhshsdk bu son paragrafı bile atmak içimden gelmedi. sadece kelimelerdeki yanlışları ve noktalama işaretlerini düzelttim o kadar. hadi iyi seyirler.
hesabın var mı? giriş yap