• halkın ne kadar akıllı ya da zeki olup olmadığınıza karar vermesine yardımcı olur. lise mezunuysan über gerizekalı, 2 yıllık mezunuysan gerizekalı, 4 yıllık mezunuysan normal zekalı, master yapmışsan ileri zekalı, doktora yapmışsan gerizekalı.

    evet böyle. * *
  • kingdom of heaven filminden selahaddin eyyubi den bir replik herşeyi açıklıyor. kudüs ün anlamını soran ibelin e biraz duraksayarak,
    nothing... everything...

    tanım: üniversite eğitiminin türkiye'deki anlamı hiçbirşeydir, aynı zamanda herşeydir.
  • türkiye'de üniversite eğitimi maalesef lisenin devamı şeklindedir.
    suç sadece akademisyenlerin değil tabi ki, ilkokul öğretmeninden başlayıp milli eğitim kurumuna uğrayıp anne ve babada biten bir skaladadır suç. öğrenci, belki de en masum kişidir bu skalada.
    hani diyoruz ya hep ezberci eğitim, ezberi eğitim diye, olay sırf ezberci eğitimde de değil aslında. zira bu şekildeki eğitim sisteminde bile, biraz çaba sarf ederek, öğrenci araştırma ve geliştirmeye yönlendirilebilir. bunu yapabilen öğretmenlerde mevcut ülkemizde. ancak görebildiğim kadarıyla, öğretmen bunu başarsa bile, illaki birileri çomak sokuyor sisteme.
    şöyle basit bir örnek vereyim;
    ilkokul 2. sınıfta okuyan öğrenciye, öğretmeni anasınıfı karnesi tasarlama görevi verir. çocuk eve gelir, ödevi annesine anlatır. annesi hemen bilgisayarı olan akrabalarına, komşularına telefon açar. gayet bitkin ve ne gerek var canım böyle şeylere der bir ses tonuyla olayı kişiye anlatır. kişi internette ufak bir araştırma yapar, powerpoint biliyorsa sikindirik bir tasarım yapar. yazıcıdan çıktısını alır, anneye teslim eder. anne kırtasiyeden fon kağıdı, el işi kağıdı gibi renkli şeyler alır. akşam halıya oturur, yazıcı çıktısınıda kullanarak fon kağıdı üzerinde, hayal gücünden yoksun tasarım yapar, çocuğun çantasına koyar. çocuk ödevi öğretmene verir, notunu alır.
    gördüğünüz gibi çocuk hiç bir yaratıcı faaliyette bulunmamıştır.

    bu çocuk bir şekilde üniversiteye girer, ilk senesinde statik dersi görmektedir. dersi veren doçent-araş. göv. vb. öğrencilerden, dönem sonuna kadar statik bilgilerini kullanarak, kendilerinin seçeceği herhangi bir konuda bir tasarım yapmalarını ister. bu çocuk ve tüm arkadaşları, haliyle ödevin tüm sorumluluğu üzerinde olduğu için, ciyak ciyak bağırır. öğretmen, gruplama yapar, her grubun üyelerine görevleri dağıtır, ancak şırlama devam etmektedir. öğretmen gruba konuları kendi dağıtır, şırlama bir müddet kesilir. dersten sonra grup üyeleri sürekli öğretmenin kapısını aşındırmaktadır. yok şu nasıl olacak, şunu nasıl yaparız diye. zira öğrenciler ne kütüphane bilirler, ne de araştırma yapmasını. proje bir şekilde teslim edilir, not alınır, ders geçilir. normal şartlarda öğrencinin araştırma yaparak konu hakkında %100 bilgi sahibi olması gerekirken, bu oran en fazla %40 ta kalmıştır.

    kısacası;
    eğer üniversite eğitiminin türkiye'de ezberden farklı anlamlar taşıması isteniyorsa, düzeltmelere önce evebeynlerden başlamak gerekiyor. zira siz ne kadar bu ezberci sistemde bir şey yapmaya çalışsanız da, sistemi kavrayamamış bireyler olaya çomak sokuyor.

    türkiye'nin en büyük ezberci eğitim veren fakültesi ve bölümü için;

    (bkz: sakarya üniversitesi mühendislik fakültesi makine mühendisliği bölümü)
  • üniversite eğitimi daha iyi şartlarda çalışmak için bir araç olması gerekirken ülkemizde amaç halini almıştır.
  • özgeçmişlerimizde bir satırdır. böyle olduğu ancak mezun olduktan sonra anlaşılır.
  • "meslek edindirme kursu" şeklindee bir anlamdır.

    her şeyden soyutlanmış ve kaygılar olmadan "bilim" öğrenmek, öğrendikten sonra yeni keşifler yapmak değildir.
    zaten böyle olmasın da, çünkü idealistlik robotluktur. tabi ki para da kazansın herkes bilgisinden.
    ama önceliklerin ne olduğu anlaşılsın.

    şu andaki öncelik malesef "meslek edindirme kursu" olduğu.
    bilim kimsenin umrunda değil.

    cemaat'te abi olup da biyoloji bölümü okuyan şakirt adamlar var.
    amacı ne bu adamın; "amaaan, girerim cemaat içindeki hizmet kurumlarından birisinin laboratuvarına, kan testi falan yaparım, o arada askere gider gelir, evlenirim.. para kazanırım, ilerlerim biraz, müdür olurum, ohh negzel"

    biyoloji kimin umrunda ki.
  • anlam yüklü değil, basitçe erkekler için askerliği nispeten rahat ya da artık kısa yapma anlamına gelir. gelecekte ne olur bilinmez..
  • 1950’li yıllarda ve öncesinde henüz insanlar tarafından sadece yüksek maaş kazanmak için geçmek gereken bir süreç gibi görülmüyor iken bilime ve sanata ilgisi olan ve hayatının odağında bunların olduğunu kabul eden kitle tarafından gidilen bir yerdi.
    buraya gitmek isteyen insanların derdi o zamanlar 4 senede bitirip sonra da 5 ay askerlik yapıp memur olayım ya da beyaz yaka olayım 3 bin lirayı da alayım değildi.
    gene biraz zengin işiydi tüm bölümler. çünkü öyle zırt pırt ders geçmek kolay değildi, 4 senede mezun olmak da. üniversite terk sık duyulan şerefle söylenebilen karizmatik sayılabilecek bir tanımdı.
    giden insanlar kaliteli hocalarla uzun vakitler geçirip bilim üretmekle uğraşırlardı. hocaların da amacı o zamanlar maaş alıp yatmak değildi zaten. herkesin mesleğini severek yaptığı ve geçim derdinin bu kadar ensemizde olmadığı yıllardı.
    kalite vardı.
    öğretmek isteyenin isteği ve öğrenmek isteyenin isteğinin bir araya gelmesi ile oluşan sinerji sonucu dünya 1900’lü yıllardaki muazzam gelişmeye şahit oldu.
    şimdi ise sıradanlaşmış bir süreç, isteksiz hocalar ve öğrenciler ve almak için alınmış olan boş diplomalar söz konusu. istisnai miktarlarda kaliteli hoca ve öğrenci mevcut ve onlar da genellikle terörist ilan edildikleri için gidiyorlar.
  • zorunlu eğitimin 12 yıldan 16 yıla çıkarılması ile yok olacaktır bu anlam. liseden ne farkı kaldı ki?
hesabın var mı? giriş yap