• (bkz: yanlış bölümde okuduğunu anlamak/#14664852)

    gaza gelmeyin. ders calisirken "bu ne lan a.q." diyeceginiz bölümleri yazmayin. yoksa tüm hayatiniz "bu ne lan a.q." diyerek gecer.
  • tercih yapmayın.

    ben demiyorum paul arden diyor*;

    --- spoiler ---
    üniversiteye gitmek genelde, "bu hayatta ne yapmak istediğimi bilmiyorum, o yüzden üniversiteye gidiyorum." anlamına gelir.
    --- spoiler ---
  • anadolu üniversitesini, istediğiniz bölümü yazın, yaşarken kaçmak istenen gittikten sonra özlenen acayip bir şehir eskişehir. ne aşık olabilirsiniz ne vazgeçebilirsiniz bu şehirden. not. osmangazi üniversitesi de var ancak orada hayat nasıl bilmiyorum.
  • hacettepenin yolları gide gele aşınmaz lakin öğrencinin anası ağlar, yazarken iyi düşünün!
  • tıp yazın.

    süper bölüm olm, mezun olduğunda iş derdin yok, toplumda saygın mısın , evet. 6 yıl okuduktan sonra asistanlığının ilk yıllarında bile güzel paralar kazanır mısın, kazanırsın( asistanlıgının ilk yılı dolmak üzere olan bir tanıdık 4 milyar falan alıyordu, ey mühendislik tercih edecek arkadaş!). tabi her şey para değil, tabi ki severek yapmak çok önemli bu mesleği, ama bi kaç yazar da söylemiş zaten; şunu yapamam , bunu yapamam, ay ben kan göremem falan filan bu tip düşünceleri bırakın. insan herşeye alışıyor, ona da alışırsınız.kabiliyet meselesi olarak ise zaten düşünmeyin, bin tane uzmanlık alanı var .

    tıp yazacak olursanız şunu bilin ki çoğu üniversitenin tıp fakültesi kampüs içinde olmayabilir. benimki mesela gayet hastanenin yanında, öğrenciler için ayrılmış sosyal tesis zırvasında bile bazen hasta yakınları yüzünden oturacak yer dahi bulamayabiliyoruz. diğer fakültelerle iç içe olsak daha bi iyi olurdu sanki . ama gelin görün ki buna da alıştık dostlar...

    yine bahsi geçmiş, ancak ben de tıp okuyan birisi olarak rahatça söyleyebilirim ki, ilk 3 sene boyunca derslerin çoğuna girmeyerek sınıfınızı geçmeniz mümkün(ha tabi girseniz süfer olur , o ayrı. derse girmek faidelidir).bu büyük çoğunlukla okulunuzun ders devamlılığına ne kadar önem verdiğiyle alakalı ama sınıfını 240 kişi ise haliyle yoklama falan yalan oluyo. pratiklere ve lablara büyük oranda girmek zorundasınız ama, ondan kaçış yok. diyeceğim o ki, ilk 3 sene yani stajlar başlamadan , devam zorunluluğu olmadan ve sınavlarınıza 10-15 gün çalışarak ( hele komite sistemi varsa gideceğiniz fakültede) sınavlarınızda başarılı olursunuz. sınavlardan sonra kendinize ayıracağınız çok boş zamanınız olur. bir mühendislik öğrencisi gibi projeymiş, ödevmiş, zartmış zurtmuş... bunlarla uğraşmazsınız.hem yaz okulu gibi yazınızı öldürecek gereksizlikler de yoktur.

    ayrıca tıp zevklidir ya, vallahi bak; insanı her yönüyle öğreniyosun lan , çok güzel bence. 'peki bunlar gerçek hayatta ne işimize yarayacak' falan geyikleri yalan oluyo işte o zaman, hehe.

    eğer aklınızda acaba mühendis mi olsam doktor mu diye bi soru varsa, mühendis olmanız durumunda ideallerinize yaklaşma ihtimalinizin ülke şartlarında ve kendi şartlarınızda ne kadar olduğunu bi tartın derim. büyük soru işaretleri varsa , çok çok iyi düşünün. ama 'yok hacı, ben istediğimi yazıcam, sonunda aç da kalsam , sürünsem de, kimse beni sikine takmasa da ben istediğimi yapıcam' diyosanız, yine çok çok iyi düşünün.neyi ne kadar istediğinizi iyi tartın, kendinizi ölçün biçin.

    yorumlamam bu kadar. hadi hayırlı işler.
  • bölüm tercihi yapacaklara tavsiyeler diye bir başlık olmadığından buraya yazıyorum, biri açarsa seve seve oraya taşırım.

    bak arkadaşım makine mühendisliği yazma, hakkaten gereksiz. hele bir de iyi bir puanın varsa şekil yapacam diye gidip zor zor okullarda okuma adamın aklını alırlar. bak ben şimdi gecenin bi saatinde güya dinamik çalışıyorum ve bu siktiğimin kitabı diyor ki:

    4.5 + (9.81 . 0.597) = 23.9

    o kadar zor ya, gerisini sen düşün. senin bu denklemi anlaman için 4 sene yeter mi şimdi? bu daha dinamik bunun neleri neleri var ya. git tıp yaz ne bilim, su ürünleri yaz.

    ayrıca şunu da eklemem lazım bi arkadaşımın deyişiyle,

    - üniversiteyi 4 senede bitiren 4, 5 senede bitiren 1 sene kaybeder. bunu kendine düstur et buna göre oku kasma, insanları üzme, üzülme.
  • kavak yelleri üniversitesi tıp fakültesi. bakın aslı ablanıza iki senede mezun oldu.
  • sosyal bilimler tercihi yapmak isteyenlere belki birkaç şey söyleyebilirim.

    1. tarih veya siyaset bilimi/uluslararası ilişkiler gibi bölüm takıntıları olan adaylar gördüm. sadece bir iki bölüm içeren bir tercih listesi özellikle sosyal bilimlerde çok anlamlı değildir. iyi üniversitelerin sosyoloji bölümlerini de düşünebilirsiniz örneğin, aynı puan türünden alan diğer bölümleri de hesaba katabilirsiniz. sosyal bilimler büyük oranda temel kitapları ortak olan alanlara ayrılmıştır, o yüzden ileride ne yapacağınız daha önemlidir, lisansın siyaset, sosyoloji veya tarih olması herhangi bir fark yaratmaz.

    2. puanınız eğitim dili ingilizce olan yerlere yetiyorsa, türkçe eğitim veren yerleri hiç yazmayın. kötü oldukları için değil, ancak uzun vadede, hatta 3-4 yıl gibi kısa vadede dil problemi yaşarsınız. sosyal bilimler alanında yüksek lisans filan yapmadan bir yere gelinmiyor. o aşamada ise ingilizce çok önemli oluyor ve eğitim dili ingilizce olmadan ingilizce öğrenmek mümkün değil, bunu söyleyen varsa yalan söylüyordur. ekstra aldığınız derslerle ingilizce filan gelişmez. 200 sayfa ingilizce bir kitabı 1 ayda ancak okursunuz. dili iyi bilen insanlardan geri kalırsınız.

    3. uluslararası ilişkiler nedense sanki meslek bölümüymüş gibi farklı algılanıyor. o da aynen siyaset bilimi, sosyoloji gibi bir bölümdür. işletme gibi bir şey değil yani.

    birkaç şey de sözelciler için söyleyebilirim.

    1. sözel alanda fen edebiyat bölümleri, öğretmenlikler ve iletişim var. fen edebiyat bölümlerine girmek isteyen adaylar iyi üniversitelere biraz zor girerler, eşit ağırlıkçılar oraları doldurur. sözel öğretmenliklerde büyük bir sıra olduğu herkesin malumudur. sözel öğretmenlikleri yazarsanız mezun olup milli eğitim bakanlığının kuralarını bekleyeceksiniz.

    2. iletişim yazmak isteyen varsa okulları çok iyi araştırsın. iletişimde teknik olanaklar, pratik filan çok önemli hale geldi. özellikle bilgisayar-internet ortamında uygulamalı şeylerin olması şart. sinemadan gazeteciliğe kadar her bölümde buna ihtiyaç var. iki tane kamerayla olmuyor yani. online ortamda her bir şey bir arada olduğu için, her bir şey her yerde öğretilmek zorunda artık. iletişim mezunları diye bir genel laf vardı. artık böyle değil, hangi bölümü okuduğunuz da önemli hale geliyor. gelecekte, hatta şimdiden medya sektöründe interneti etkin kullanacak, birkaç video-ses-fotoğraf kurgusu yapacak, hızlı ve düzgün internet sayfaları hazırlayacak insanlara çok ihtiyaç var.

    bir de vakıf üniversitesi yazacak olanlar için:

    bu üniversiteler ağırlıklı olarak "ticarethane" olmakla eleştirilirler. üniversite düzeyinde bu büyük oranda doğrudur. çoğu vakıf üniversitesi öğrencinin verdiği para ile idare edilir. ister kâr amacı gütsün ister gütmesin, yapılan iş bir yerde ticarete girer. ancak hocalar düzeyinde bu durum her zaman geçerli değildir. kayıt işleri sırasında, kantinde şurda burda ticarethane olma vasfını hissedebilirsiniz, ancak sınıflarda her yerde nasıl yapılıyorsa öyle ders işlenir.

    parayla okuyacaklar için söylüyorum, "para veriyoruz o kadar, ama dersten bırakıyorlar" gibi bir salaklığa düşmeyin. siz o parayı iyi eğitim almak için veriyorsunuz. "parayla diploma veriliyor" algısını yaratan bir unsur üniversitelerin yapısıysa, en az onun kadar öğrencilerin derslere yaklaşımıdır. gerek ilerde mesleki hayatta, gerek kişisel gelişiminizde, her anlamda işinize yarayacak kaliteli bir eğitim talep etmeniz lazım. birçok öğrenci gibi "beş puan daha versinler dersi geçeyim" mantığına kapılırsanız, elinizde bir diploma olur belki ama en basitinden ingilizce bile öğrenmeden mezun olabilirsiniz. o kadar para veriyorsanız, üniversiteden alabileceğiniz kadar çok bilgi-donanım almanız gerekir, diploma değil. insanlar boş yere demiyor "diploma hiçbir işe yaramaz" diye. siz iyi eğitim almadıysanız (ki, bunda sizin payınız daha büyüktür) diploma gerçekten de bir kağıttan ibaret kalabilir.

    özel üniversitelerin bilhassa bu yeni yeni türeyenlerini yazmayın. aydın üniversitesiymiş, arel üniversitesiymiş, okan üniversitesiymiş filan böyle işlere girmeyin. daha bilinen, yerleşmiş üniversiteleri yazın. hele paralı okuyacaksanız nasıl olsa çoğunun kontenjanı boş kalacak, hiç tahmin etmediğiniz yerlere girebilirsiniz.

    genel olarak:

    üniversitede okuduğunuz bölüm hayat boyu arkanızdan sizi takip eder. "şu bölümü okuyayım ama başka iş yapayım" diye bir düşünceniz varsa, biraz zor derim. bu konuda birçok örnek duyabilirsiniz, mesela adam tıp mezunuymuş ama müzisyen olmuş, iktisat mezunuymuş ama edebiyatçı olmuş filan diye. bu hikayeler hem biraz istisnadır, hem de büyük zorluklar çeken bu insanların yaptığına "başarı hikayesi" gibi değil, "üniversite tercih ederken yapılan bir hata" olarak yaklaşmak daha doğru olur. eğer bir yerden geliriniz, bir yerde tanıdığınız filan yoksa, farklı bir alanda çalışmak için ne kadar uğraşsanız da sizin için en iyi seçenek yine büyük ihtimalle mezun olduğunuz alan olacaktır.
  • daha okulun birinci sınıfında her şeyi çözdüğünü zannedenlere kulak asmayın. tıp fakültesi süper, iş bulma garantisi var, mühendislik tü kaka, geçiniz bunları. örnekler çoğaltılabilr, meslek seçimi bireyin özellikleriyle ilgilidir. eğer bir genelleme yapılacaksa en önemli kural hangi meslekte başarı olunacağıdır. ne yaparsan yap ama en iyisini yap. iş yaşamının altın kuralı.

    tıp fakültesini 6 senelik zannedenler büyük yanılgıya düşer. tus kazanamazsan sağlık ocağında tansiyon, şeker ilacı yazarsın, sonra dersin ulan bu kadar okuduk sıçayım böyle işe*fakültenin ilk seneleri kolay gelir sonra adamın bir yerinden kan alırlar. bir şekilde bitirirsin ama okulda çalıştığın kadar tus için çalışmak zorunda kalırsın. kazanamazsan sıçmışındır zaten.

    doktorluk mesleği sürekli okumak ve çalışmak ister. hiçbir zaman oldum diyemizsin. bu sabırı ve azmi göstereceksen para kendiliğinden gelir. yok diyorsan sıradan maaşla mutsuz bir hayatın olur.

    üst düzey sıralama yapmış universite adayı her zaman iyi para kazanacağı meslek ister. psikolojik bir durum, lisede hayvanlar gibi çalıştıktan sonra tamam artık hayatımı garanti altına alayım demek en doğal hakkı. yalnız burada yapılan en büyük hata, sınava olağanüstü anlamlar yüklemek. tamam önemli ama her şey demek değil. aslında olayın başlangıcı. doğru tercih ve meslek seçimi yapılmazsa 5-6 sene sonra hiçbir şey ifade etmez o yaptığın sıralama.

    klişe bir cümle ama gerçekten hayati derecede önemlidir.

    hangi mesleği iyi yapacaksan onu tercih et. 19-20 yaşına gelmiş biri az çok tanır kendini. yapması gereken kulaklarını tıkamaktır. sen önce hangi mesleği iyi yapacağını düşün. şehir, üniversite, burs, olanaklar falan onlar da yardım al. ama önce hangi mesleği iyi yapacağına karar ver.
hesabın var mı? giriş yap