• bireysel veyahut teşkilat dahilinde, dik durmak, eğilmemek, derde talip olmaktır üniversitede ülkücü olmak.

    hayatının birçok aşamasını sıkıntılar içerisinde geçiren ülkücülerin, üniversiteyi kazandıktan sonra bu sıkıntılarının misliyle artmasıdır. burada bahsedeceğim durumlar, yaşanmış, hala daha yaşanmakta olan hadiselerdir, belirtmekte fayda var.

    18 yaşında bir genç düşünün. hayatının baharında henüz. içinde bulunduğu toplumun kokuşmuş kültürel ve ahlaki yapısı içerisinde, doğru bildiğinin peşinde, ideallerinden vazgeçmeyen bir genç. tanımadığı, yabancısı olduğu yeni bir ortama adım atıyor bu genç adam. belki şehrinden kopmuş, büyük ihtimalle anasından babasından, ata toprağından uzakta.

    birçok dünya zevkini elinin tersiyle itiyor bu genç adam. diğerleri gibi hiçbir şeyi umursamamak, dert etmemek, düşünmemek, görmezden gelmek varken gidiyor ve yanlışa karşı amansız bir mücadeleye girişiyor. sonunda tonlarca dert tasa olduğunu bile bile.

    hele ki bölücü örgüt sempatizanlarının sayıca çok olduğu bir üniversitede okuyorsa vay haline. teşkilata girdiği ve teşkilatın bir ferdiyle göründüğü ilk anda fotoğrafları çekiliyor. elden ele geziyor kampüste, kulaktan kulağa yayılıyor onunda teşkilatın bir mensubu olduğu. kolay değil artık o kampüste gezmek, bırakın kampüsü bir kenara okuldan çıktığı anda bile hedef tahtasında. temkini elden bırakmaması gerekiyor. malum, sever karşısındaki itler pusu atmayı. kafalar sürekli geride artık. yolda yürürken kafasından tonla senaryo akıyor. çevresindeki tiplere dikkat kesilmesi gerek her an. yapmazsa bunları, kahpe bir saldırıya kurban gidebileceğinin farkında.

    üniversite içerisinde her an tetikte olması lazım bu gencin. karşı grup kalabalık. kalabalık kalabalık olmasına da yürekleri yok.işte kurtarır noktası bu onun. diğerlerine karşı en büyük avantajı. sırtını dayayabileceği bir arkadaşı olsun yanında, yaklaşamazlar yakınına.

    laf atmalara, tahrik etmelere gelmemesi lazım. haysiyet yoksunu, yüreksiz itlerin en sevdiği yöntem bu. o da farkında bunun. ortada hiçbir şey olmasa bile, isimlerini duyurabilmek, mağdur edebiyatı yapabilmek için olay çıkmasını istediklerini biliyor. düşmemeli bu oyuna. sabrına hakim olmalı. kendisi sonuna kadar haklı olsa bile, en küçük bir kargaşada suçlu ilan edileceğini biliyor. gerek basın yoluyla, gerek diğer propaganda yöntemleriyle karşısındaki kifayetsizlerin nasıl yalan söyleyebildiği, nasıl kendilerini mazlum durumuna düşürebildiğini daha öncelerden görmüş.

    (bkz: ankara üniversitesi'nde 100 pkklıyı döven 8 ülkücü)

    kavgalar kaçınılmaz. polisin ve güvenliğin ülkücülerin yanında olduğu söylene dursun, en küçük durumda karşısında polisi bulacağının bilincinde bu genç adam. polisin nasıl pkk'lı itlere kalkan oluşturduğunu, savcının başka bir üniversitede 3 ülkücü genci kalp ve sırt bölgesinden bıçaklayan pkklı iti serbest bırakışını görmüş. ki bu it, daha önceden hapis yatıp çıkmış, son olayda infazı yanar diyorsunuz. buna rağmen elini kolunu sallayarak gezebiliyor sokaklarda. sadece bu bölücü itler yok kısacası karşısında, polisi de savcısı da sırtlarını sıvazlar olmuş artık bu itlerin. daha dikkatli, daha temkinli olması lazım.

    üniversitede ülkücü olmanın insana kattığı en önemli şey ne derseniz, cevabı şu olacaktır kesinlikle:

    "iyisiyle kötüsüyle normal bir vatandaşın yaşayamayacağı bir çok uç olayı yaşamak, hayat tecrübesi kazanmak"

    18-20 yaşlarında bir genç düşünün. en fazla kaç tane soruşturması olabilir okul tarafından kendisine açılmış? bu gençlerin kaçı savcı karşısına geçip tutuklanma talebiyle mahkemeye sevk edilmiştir? kaçının yanındaki arkadaşı kalbinden bıçaklanmış, kaçı ağır yaralı arkadaşını kucağında taşımıştır? kaçı bayrak indiren, kutsalına küfreden itlere gereken cevabı verdi diye gözaltına alınmış,okulundan uzaklaştırılmış, hatta kaçı kopartılmıştır geleceğim dediği eğitim kurumundan?

    telefonunuz her çaldığında acı haber mi diye açmak istemez oldunuz daha önce?başka üniversitede okuyan arkadaşlarınızın yardımına ciğerleriniz patlarcasına koşarak, kan ter içinde kalarak gittiniz mi? hiç yoğun bakımda yatan arkadaşınızın odasına koşan doktorlara şahit oldunuz mu? bileklerinize vurulan kelepçelerle hakim karşısına götürülürken düşündünüz mü hiç sonumuz hayır mıdır şer midir diye?

    yuva yaptımı sol yanınızda, kendinize yakıştıramadığınız ama canınız için, pusuya düştüğünüzde hayatınızı kurtarması için üzerinizde taşımak zorunda olduğunuz 30-35 santimlik metal parçası ? o metal parçası, zamanla hayatınızın bir parçası haline geldi mi? arkadaşlarınızla buluşmak için yer tayin ederken, ihtimalleri aklınızdan geçirip, onlara zarar gelme ihtimaline karşılık farklı mekanlara, farklı semtlere gitmek zorunda kaldınız mı?

    en kötüsü de, sizden ötürü ona zarar gelebileceğini düşünerek, sevdiğinize bitti dediniz mi hiç? yüreğiniz tamam dese de, olmaz dediniz mi hiç karşınızdakine?

    bu gençler dedi, bu gençler yaşadı..

    bu gençler;

    - arkadaşlarının kafasına balta ile vurulduğunu gördü,
    - sırtından bıçaklanıp ciğeri parçalanan, kalbinin altından aldığı bıçak darbesiyle 3 gün yoğun bakımda yatan arkadaşlarını gördü,
    - hastane koridorlarında "yaşayacak mı"sorusunu kendisine sorar oldu
    - canını korumak için, kendisine ait hissetmediğini hayatının bir parçası haline getirdi
    - kılına zarar gelse dünyayı yakacağı annesi varken yanında, saldırıya uğradı
    - mahkeme köşelerinde avukatsız kaldı, dili döndüğünce savundu kendisini, önceden kesilmiş ama henüz daha suratına okunmamış cezalara karşı
    - kendilerine kimse tarafından sahip çıkılmayacağını bilerek yaptı ne yapacaksa. sahip çıkmayı bırak, uğruna canını ortaya koyduğu davasının makam sahipleri tarafından "bizden değildir"denileceğini bilerek.
    - yeri geldi cebindeki son kuruşuyla aldığı simiti pay etti, canını emanet ettikleriyle. yeri geldi bir dal sigarayı çekti ciğerlerine, hastane bahçelerinde, adliye önlerinde.

    üniversitelerde bunca sıkıntıya, derde, tasaya rağmen doğru bildiğinden şaşmayan, kutsalarına laf ettirtmeyen, bayrağını indirtmeyen, 3 kişi olsa bile karşılarındaki sayıca kat kat fazla çakallara karşı tavizsiz bir şekilde duran, allah davasını canından önceye koyanlara,

    derde tasaya talip olanlara,

    selam olsun..
  • oruç tutmadığı halde, ağzının niyetsizliği ile oruç tutmayan adama dalmakla eşdeğer fiil. ha bir de yurtta filan kalan kızları kendilerine tapularlar, yancıları da kıza yenge demeye başladı mı tehlike geliyor demektir.
  • milliyetçilik gibi mahrem bir duygusu kanlı eller tarafından kullanılarak çürüyen bir hayatın farkında olmamak demek. daha gençler bu tür duygularla ne kadar sömürülüp, maşa olarak kullanılacak bilinmez...
  • 10-15 kişilik gruplar halinde insan dövmektir.
hesabın var mı? giriş yap