• siddet dolu bir sevgi filmi
  • fransız-amerikan-ingiliz ortak yapımı bir film olduğunu vurgulama ihtiyacı duyuyorum.

    film kesinlikle amerikan aksiyon filmi ya da uzak doğu dövüş filmi izlemeyi uman hiçkimseyi memnun etmeyecektir.

    senaryo bir fransıza aittir bir kere. (bkz: luc besson) yönetmen de fransızdır. (bkz: louis leterrier)

    dolayısıyla bu öncelikle bir fransız filmidir.

    ardından ingiliz filmidir. çünkü filmdeki mafya ne amerikan ne de italyandır, ingiliz mafyasıdır söz konusu olan ve olaylar da ingiltere'de geçer. ve tabii bob hoskinsin muhteşem aksanıyla başlar film.

    hatta filmin tek amerikan tarafı morgan freemandır bana kalırsa.

    amerika dışında her yerde de danny the dog olarak anılmaktadır film ve bence daha iyi bir isimdir.

    gelelim konusu, kurgusu ve oyunculukları itibariyle neden iyi bir film olduğuna:

    --- spoiler ---

    filmin konusu, son derece freudyendir. psikanalitik saptamalardan yola çıkıldığı barizdir.

    danny the dog daha iyi bir isimdir, çünkü film, bir insanın nasıl köpekleştirilebileceğini ve sonra tekrar nasıl insanlığına kavuşabileceğini anlatan bir süreçtir; jet linin ne kadar iyi dövüştüğünü anlatan bir aksiyon değil.

    öncelikle bunu görürüz, evet. danny'nin tasması çıkarılır ve adamların üzerine salınır, hepsini dağıtır. bunun sebebi, seyircinin kendini bu şiddete bırakmasını, hatta bundan zevk almasını sağlamaktır. bu sayede, bir sonraki, danny'nin yerin altındaki kafese kapatıldığı sahnede seyirci bir an duracak ve ne olduğunu görecektir. önce kafes, sonra dövüş sahneleri gösterilirse bu etki sağlanamaz çünkü.

    peki film duygusal bir filmse bu sahnelerin ne işi var, seyirci profilini genişletmekten başka ne işe yarar? konu bir köpek olmaksa ve bu köpek saldırı amaçlı kullanılıyorsa, bu en iyi şekilde jet li gibi dövüşen bir adamla ifade edilebilir. ve jet li, köpek olmayı kesinlikle çok iyi başarmıştır. köpekleşmenin en iyi aktarıldığı sahneler, danny'nin tasması çıkarılmadığında hiçbir şey yapmayıp, etrafa, masada sallanan vazoya falan baktığı, sonra da ilk defa bir piano gördüğü sahnedeki halleridir. dövüş sahneleri, filmin sadece fonksiyonel birer parçasıdır, ana konunun bu olmadığı kabul edilerek seyredildiği takdirde, iki farklı yaşam biçiminin birinden diğerine geçişler rahatsız etmeyecektir.

    köpeğin insana dönüşmesi sürecine geçildiğinde filmin aniden yavaşlaması da yine önceki şiddetin, seyircinin kafasına dank etmesi içindir. bart ve adamları normal insanlar değildir, normal insanlar sam ve victoria gibi yaşarlar. danny'yi insanlaştıracak şey budur. pavlov un köpeğinin, insan versiyonu olan danny, sam ile karşılaştığında da aslında hala bir köpektir ve sadece şefkate itaat etmektedir. onun insanlaşması, kendine emir verilmeden ve karşılık beklenmeden yemek, müzik ve sevgi sunulmasıyla başlar ve o zaman ismini söyler.

    önce bir köpek gibi, sonra bir çocuk gibi öğrenmeye başlar danny. önce sevgiyi öğrenir, sonra davranış kurallarını. insan gibi yaşamaya başladığında aile kavramını öğrenir. ardından aidiyet duygusunu ve en son merhamet duygusunu öğrenir. bart'a geri dönüşü artık köpek olduğu için değil, aile ve koruma duyguları yüzündendir ve aynı nedenlerle sam'le victoria'nın yanına dönecektir.

    filmde bir de anne meselesine takılmıştır, hem de en freudyen biçimde. belki danny'nin bir anne saplantısı doğmasa bart'ı asla bırakamayacaktır, victoria'da annesini bulması geri döndürür onu. piano saplantısı, victoria'nın piano çalması, derken annesinin de piano çaldığını öğrenmesi, en sonunda da victoria'nın ona annesinin çaldığı parçayı çalması vs. hepsi oedipus kompleksini vurgulamak içindir.

    sonunda tabii ki, bir posta daha dövüş sahnesi olması kaçınılmazdır, aksi takdirde kurgusal denge sağlanamaz. bu aynı zamanda son insanlık sınavıdır. bu sahnede bob hoskins, ne kadar muhteşem bir oyuncu olduğunu göstermiştir. danny'ye önce ağzına geleni sayar, sonra kendini acındırır, sonra korkutur, sonra şefkat gösterir, sonra da dayak yerken onu kışkırtır, öldür beni diye bağırırken güler... her bir duyguyu diğerinden daha mükemmel verir...

    her şey yerli yerindedir. gayet teknik olarak, köpeklik, insanlık, içgüdüler, duygusal değişimler, birbirini doğuran olaylar başarılı bir şekilde kurgulanmış, en iyi oyunculuklarla perdeye aktarılmıştır. bu yüzen iyi bir filmdir danny the dog ya da amerikalılar'ın dediği gibi unleashed.

    filmdeki tek kurgu hatası, danny'nin paranın ne işe yarayacağını öğrendiği sahnenin, victoria'ya dondurma almasından sonra olmasıdır.

    bunun dışında danny'nin bart'tan iki kurtuluşunun da birer trafik kazası yüzünden olması, üstelik her iki kazada da herkesin bayılıp, danny'nin kaçması ve sonra diğerlerinin ölmemiş olduğunu öğrenmesi, kurgunun zayıf tarafıdır. bir de merak ederim, filmin sonunda o binadan nasıl çıkmışlardır, o kadar adam apartmanda beklerken, niye gelmemiştir onlar seslere falan...

    --- spoiler ---

    soundtrack için de bir iki kelime etmek gerekirse, bence massive attack bu albümle kendini aşmış. dövüş sahnelerinin ritmini yakalamak böyle bir grup için hiç zor değildir ama en iyisi de bunlar değil. müthiş bir ambians yakalamışlar, alttan alttan o müzik çalarken, üstte uyumsuz piano melodileri bence o sahnelerin karmaşık duygularını çok iyi ifade ediyor. zaten her sahnenin duygusunu çok iyi yakalamışlar. sıradan bir massive attack albümünden farklı olarak, günlerce hiç kapatmadan sürekli dinlenebilir de bir albüm olmuş ayrıca.
  • yeni epica $arkisi, ticari olsun coluk cocuk dinlesin niyetiyle yapildigi gozumuze sokulsa da bir $ekilde dinlenebilir hatta guzel olmu$. simone'un 3. dakika civarlarinda girdigi solo bolum ozellikle bayagi iyi.

    guzel de bir video cekmi$ler afacanlar, http://vids.myspace.com/…ndividual&videoid=63512893

    dogru anladiysam almanya'da bochum yakinlarinda geciyor olaylar, video sonunda ortalikta gorunen gazetenin ingilizce olu$uysa tabii siritmi$.. hollandali grup almanya'da klip cekiyor, gazete ingilizce oluyor. insanoglu ku$ misali.
  • aksiyon ve duygusal olarak cok iyi i$lenmi$ bir konuya sahip olan film. morgan amcamin her zamanki ustaligini bir kenara birakacak olur isek; filmi izlerken jet li'nin de oyunculugunu git gide geli$tirdigine $ahit oluyorsunuz.
  • hayatta tadılmamış olan duygulara -şevkat, sevgi, aşk, vs...- alışılmasının ardından bu duyguların peşinden hayat pahasınada olsa gidileceğini anlatmakta olan bir film. tad, koku veya ses gibi uyarıcıların gizli kalmış artık hatırlanamayan anıları ortaya çıkartışının bir örneği. her şeye rağmen sıfırdan başlanabilecek bir hayatın varlığından haberdar olması gereken insanlara ders olabilecek bir çalışma.
  • epica'nın yeni şeysi. sözlerini buyursunlar;

    declining, all color fading
    defining, time coming for me
    rescinding, my inspiration
    receding consciousness
    set me free!

    back in the day, i can recall
    that my thoughts for unclouded and sage
    there was no black staining the walls of my memories
    now there’s a haze pushing me sideways
    and leaving me nothing to gain
    taking me back, locking me cold in disparity

    where was i meant to be?
    i’m feeling lost in a dream
    long for the day i can be myself

    when i’m free
    when my sun has set
    released my soul forever
    i'll have no regret
    to be free
    i'll exist again
    no more lost endeavors
    nothing to contend
    when i’m free

    color declines, all that defines me
    is falling away, far behind
    nothing to keep me with the time
    the here and now

    where am i meant to be?
    i’m feeling lost in a dream
    yearning again only to be myself

    when i’m free
    when my sun has set
    released my soul forever
    i'll have no regret
    to be free
    i'll exist again
    no more lost endeavors
    nothing to contend
    when i’m free

    cure me, free me, help me, see me
    no more worry, no more losing
    save me, near me, help me, hear me
    no more heartache, no misery
    cure me, free me, help me, see me
    no more worry, no agony
    save me, near me, help me, hear me
    no more heartache, no despairing (we despair)
    cure me, free me, help me, see me
    no more worry, no repairing (no repair)

    time’s just a concept
    and always the first thing to fade
    agony and weakness
    nothing we can ever avade
    years are cruel, they break us
    bringing on decay and despair
    awareness and perception
    something we can never repair

    freedom for me is all i'm really wanting, needing
    give me power to break out
    i can't hold on for any longer
    my time has come to end it all

    no one to blame, fate's only random
    it’s nothing we’ll ever explain
    so it remains

    where was i meant to be?
    i’m feeling lost in a dream
    long for the day i can be myself

    -free-

    when will i be unleashed?
    it’s not the way it should be
    yearning again only to be myself

    when i’m free
    when my sun has set
    released my soul forever
    i'll have no regret
    to be free
    i'll exist again
    no more lost endeavors
    nothing to contend
    when i’m free

    unleash my consciousness
  • ingilizce'de "tasmasından, zincirlerinden kurtulmuş" manasına gelmektedir.
  • banyoda gerçekleşen dövüş sahnesiyle, dövüş sahneleri literatürüne girmiş olan film.
  • epica'nın klibine dair;

    klibin sarı efektlerde çekilmesi simone simons un deniz gibi mavi gözlerini alev gibi kızıl saçlarını ön plana çıkartmış. akılda kalıcı.
    -simone mi?
    tabi ki değil, klip.!
  • sadece jet li var diye gittigim fakat sonrasinda bunu yaptigim icin kendimden utanc duydugum film. sadece vurdu kirdi veya sadece sevgi temali filmlerin modasinin gectigini zaten biliyorduk da bu filmdeki gibi birbirine bu kadar yakin i$lenebileceginin pek bilincinde degildik. jet li ve morgan freeman'in bu kadar uyumlu olabilecegini de pek du$unmemi$tim acikcasi. filme ait negatif o kadar az $ey var ki aklimda kalan, bunlardan aklima gelip de soyleyebilecegim tek $ey filmdeki o kadar action sahnesine ragmen 1 tek polis bile gorememi$ olmamiz.
hesabın var mı? giriş yap