• ben o ünlüyü tanıdığım için, onun da beni tanıdığını varsaymak..
    sevdiğim bir ünlüyse, bana neden mesafeli davrandığını anlayamamak, bu tutumuna içerlemek.. :/
  • insana acayip bir hal geliyor arkadaş. böyle başka başka ruhlar giriyor bünyeye. benim üç deneyimim var, ikisini paylaşacağım sizlerle. fasten your seatbelts, geliyorum.

    ***

    şimdi ilkinde istanbul bebek'te arkadaşlarla otururken nurgül yeşilçay ile cem özer'i gördüğüm zaman. böyle oturduk, arkadaşlar var, teki exchange, tam karşımda oturuyor. neyse garson geldi, mekan elit bi mekanmış, işte saymaya başladı "şu karşıdaki kuaför aysun kayacı'nın..." bu böyle saydıkça siz daha bi dikiliyorsunuz oturduğunuz yerde, ağız filan kayıp gidiyor zaten "phh. ıhıh. ee?" edasıyla, bünyeye bi fifi ruh giriyor, hani siz ünsüzsünüz de o ünlü ya. neyse sonra kapı açıldı, girdi içeri çiftimiz. bu arada fifinin canı cehenneme dostum.

    kolun tekini attım koltuğun ardına. böyle zannedersiniz kahvede oturan bir halkım insanı, ayak deseniz dizin üzerinde bükülmüş, katiyen bakmıyorum zat'ı muhteremlere, bazen bakar gibi oluyorum, sonra çeviriyorum kafamı. "saksağan" dedim sonra kendime, "bak işte, nolucak." neyse karşımdaki exchange'in yüreklerde kopan kıyametten haberi yok tabii, anlatıp duruyor bir şeyler, biz de anlıyormuş gibi davranıyoruz. haşa, ingilizcemiz olmadığından değil, ünlü gördük ya konsantrasyon sağlayamıyoruz efenim.

    neyse exchange'e kaş göz yapıyorum böyle kaydır kafanı ünlüye bakayım azıcık diye. anlamıyor. kültürler farklı, ne anlasın bizim mimiğimizden. lakin en sonunda bi mimik etmişim o bile anladı yeminle. böyle "çık kalk git"e getirdim, o derece.

    üç beş kere lavaboya gittim geldim. elimi yıkayıp yıkayıp geldim böyle. bi ara göz göze geldik cem özer'le kafamı çevirdim hemen kendini kötü hissetsin diye. ben ünsüzüm ya o yüzden sırf. eminim çok kötü hissetmiştir kendini.

    çıkıp gittiler sonra. yine ezik büzük halktan oturuşumuza geri döndük. kamburu çıkarıp böyle.

    ***

    ikincisinde murat kekilli'yi gördüm. istiklal'de röportaj yapıyorlardı murat kekilli'yle. bense terkos pasajından çıkmış elimde beş tıklım tıklım dolu siyah poşetle "bu sefer..." dedim, "bu sefer diğerlerine yaptıklarını yapma ve ona kendini iyi hissettir. o bizden biri..." dikildim istiklal'in ortasına izledim arkadaş. kıvrım kıvrım saçlarını izledim. o değil de aynı lan televizyondaki murat kekilli'yle. upuzun böyle. çok etkilenmiştim o zamanlar, şimdilerde geçti yeni yeni.

    ***

    tutamıyor kendimi ve üçüncüyü de paylaşıyorum. yeni türkü konserinde solist derya bey, tam sigara içilecek mekanın kapısında duruyordu böyle sırtı dönük, sırtına vurdum. öyle değil be, böyle parmağımla, nazik nazik. gülerek tüm sevimliliğiyle döndü bana, "sigara içicem de geçebilir miyim?" dedim ben de. "tabii ki." dedi, çekildi.

    bulunduğu koridordan ve görüş alanından çıktığım gibi yanımdaki arkadaşa dönüp;

    "gördün mü olum dokundum ben ünlü dokundum az önce!"

    dedim. bir daha olsa bir daha derim. o değil de derya köroğlu'na dokundum ben. çok fenaydı, anlatamam, siz de dokunun.
  • durup da dozer izleyen bir millet olarak dakikalarca anlamsız anlamsız düşünmeden ünlüye bakmak. ünlü ile dozeri aynı kefeye koymak, aynı potada eritmek
  • bu tepkilerden en garibini bana kalırsa abim, tarık tarcan'ı gördüğünde vermiştir.

    yağmurlu bir antalya sokağındaki diyaloğu aktarıyorum:

    abim: tarık ! laan tarık !
    tarık: ne bağırıyorsun? soytarı mıyım ben ? nasıl böyle seslenirsin bana?
    abim: adam ol lan ! (akabinde adamın üstüne yürümeler.. babamın araya girmeleri falan..)
  • her ne hikmetse genellikle en yakınındakinin böğrüne atılan bir dirsekle başlayan hareketler bütünüdür.
  • seneeee, ne bileyim cok zaman once, henuz avrupa yakasi'nin ortada olmadigi yillar, humeyra bizim icin icki masasinda keyifle albumlerini dinledigimiz bir sarkici ve ben buyuk sehire yeni gelmis gozu acilmamis bir sigircik yavrusu iken humeyra'yi istiklal'de gordum, bir vitrine bakiyordu. o an zihnimi uzaylilar mi ele gecirdi bilemiyorum, bilincsizce yanina gittim ve 'merhaba' dedim, sasirdi once, merhaba diyerek cevap verdi ve ben sonra ne diyecegimi bilemedim, yani gercekten aklima soyleyecek hic birsey gelmedi, yuzune bir iki saniye bakip, hic bir sey olmamis gibi yuruyup gittim. ne sacmaydi, ne tuhaf bir andi o oyle, hala aklima geldikce guluyorum.

    sacmalamaya meyilli tepkilerdir.
  • kadir inanır'a "abi kız arkadaşım gelecek benle otur iki dakika poz verelim rol yapalım iki havam olsun" deyip, kız arkadaş gelince "ya kadir bi siktir git allasen" demek.
  • onlardan artist bir tavır takınırım. neden oluyor bilemiyorum gerçekten. heyecanlanmam gereken birini bile görsem kafamı falan çeviriyorum. havam kime acaba, ben de istiyorum saçma sapan hareketler yapmak, neden elimden gelmiyor gerçekten anlamıyorum, içten istiyorum çünkü.
hesabın var mı? giriş yap