• stefan zweig'ın, yaşlı bir adamın karısından ve kızından kopuşunu, yüreğinde onlara karşı hiçbir şey hissetmeyişini anlatan, tıpkı ivan ilyiç'in ölümü'ne benzer şekilde insan yüreğinin hayata veda etmesini; belki de sinir bozucu fakat güçlü betimlemelerle bize ulaştıran uzun öyküsü. canı sıkılan bir insana okutulması durumunda panzehir etkisi yapıp hayattan zevk almasını sağlayabileceğinizi düşünüyorum, öyle etkili, öyle derin ve her erkeğin başına gelmesi muhtemel öyle sarsıcı bir öykü.
  • karısı ve kızı için saçını süpürge eden bir babanın, karısı ve kızından hiç sevgi ve saygı görememesi üzerine "sizi doğuracağıma taş doğuraydım!!" diyerek veryansın etmesi ve hayata küserek mutluluğu ölümde aramasını anlatan stefan zweig eseri.

    - "amaaann, siktir et be salomonsohn dayı, onlar kaybeder. senin değerini sonradan anlayıp, başlarını taşlara vuracaklar ama iş işten geçmiş olacak."
  • stefan zweig'ın en etkileyici öykülerinden birisi. türkçeye bir yüreğin ölümü ve bir yüreğin çöküşü olarak çevrilmiş. öykü içerisindeki betimlemeler ve duygu tasvirleri o kadar mükemmel ki şahsen okurken ben de adeta salomonsohn gibi yeri geldi titredim, yeri geldi terledim.

    "kişinin kendini tanımaya başlaması aslında kendini savunmaya başlamasıdır ve bu, çoğu zaman beyhude bir savunmadır."
  • bir kalbin ölümü adıyla türkçeye çevrilen stefan zweig kitabı.

    atm olarak kullanılan bir babanın hazin hikayesi anlatılıyor.

    yıllarca para kazanmak için çalışmış didinmiş, zengin olmuş bir baba. ancak ömrünün son günlerinde bu parayı kimin için kazandığını, kimin için bu kadar çalıştığını sorgulamaya başlıyor.

    --- spoiler ---

    bir gün tatil için anne, baba, kız bir otele gidiyorlar.

    baba koridorda yürürken kızının bir adamın odasından çıktığını görüyor. saf, masum kızının böyle bir şey yapmasına inanamıyor. ama sesini de çıkarmıyor. içine atıyor.

    aslına bakarsanız gördüğü gerçekten kızı mıydı meçhul. hikayeyi babanın ağzından dinlediğimiz için inanacağız mecbur.

    karısına oradan gitmek istediğini, oradaki insanları sevmediğini söylüyor ama karısı onu dinlemiyor.

    karısı adamı genel olarak pek dinlemiyor.

    adamın düşüncesine göre para karısı ve kızının ahlakını bozdu.

    karısının ve kızının kendisiyle ilgilenmediğini, umursanmadığını düşünen adam zamanla kendi içine çekiliyor. odasından çıkmaz hale geliyor. zaten hastaydı, iyice hasta oluyor. en sonunda ameliyat olması gerekiyor. ameliyatta ölüyor.

    --- spoiler ---
  • bu kitap şu anki türk ailelerinin hepsine okutulmali. kitaptaki ihtişamlı hayatı yaşamaya çalışan bütün gençler, hayatlarının nasıl ve hangi koşullarda sağlandığını bilmeli ve anlamalı.
  • can yayınları tarafından türkçeye "bir kalbin çöküşü" olarak çevrilmiş stefan zweig novellası. iş hayatına fazla dalıp dünyaya yabancılaşan bir kalbin çöküşünü anlatıyor. zweig her zaman olduğu gibi ruhsal çözümlemeleri, bireyin yalnızlaşmasını ustaca ele alıyor.
  • türkçe'ye "bir yüreğin ölümü" olarak çevirilmiş, etkileyici stefan zweig novellası. kitabın adı o kadar uymuştur ki yazıya, gerçekten bir adamın her geçen gün yavaş yavaş ölmesini okuyoruz.

    gold-digger kadınlarla ömürlerini geçiren adamlara ders niteliğinde okutulması gereken 39 sayfalık bir şaheserdir aynı zamanda. hele kitabın başında kızını o şekil düşünmesi gerçekten bende bir travma etkisi bıraktı.
  • türkçe'ye (bkz: bir kalbin çöküşü)olarak geçen (bkz: stefan zweig)öyküsü.

    kitabı okurken kendime kızdım açıkçası o da şundan bu kitabın beni etkilemesinin sebebi hala hassas ruhumu tamir edemeyişim mi yoksa hala aldatılan adamın travmasını bunca zamandır aşamayışım mı diye kendime bayağı bir yüklendim içten içe bende adet olduğu üzere.

    ama sonra yorumlara baktım herkes o yaşlı adamın kızı ve karısına bakışından, hislerinden aynı derecede etkilenmiş ve herkesin içine bir şeyler dokunmuş. özellikle benim gibi büyük kızgınlıklarını ve kırgınlıklarını bir daha konuşmayacak derecede susarak gösteren biri için yaşlı adamla çok fazla empati kurabilmem beni hiç şaşırtmadı.

    bu arada kitabın girişinde bayıldığım enfes bir pasaj var, müsaadenizle onu da buraya eklemek isterim :

    "... bir yüreğin adamakıllı sarsılabilmesi için her zaman ille de kaderin güçlü bir tokadı ya da her şeyi sert bir şekilde söküp atan bir güç gerekmez; hatta gelişigüzel nedenle yıkımı yaratmak, kaderin ele avuca sığmaz heykeltıraş isteğini tahrik eder. biz insanoğlu, kendi anlaşılmaz dilimizde bu ilk hafif dokunuşlara bahane deriz ve onun o küçücük cüssesiyle çoğu zaman muazzam etkili gücüne şaşar kalırız; fakat bir hastalık nasıl sinsice ortaya çıkarsa, bir insanın kaderi de ancak her şey gözle görülür hale geldiğinde ve olaylar başladığında kendini belli eder. kader, yüreğe dıştan dokunmadan önce beyinde ve kanda içten içe ilerler her zaman. kişinin kendini tanımaya başlaması aslında kendini savunmaya başlamasıdır ve bu, çoğu zaman beyhude savunmadır..."
hesabın var mı? giriş yap