• anneanne tarafından söylenen, anneanne ile özdeşleşmiş, sadece o söylediğinde anlam ifade eden sözlerdir, akıllardan çıkmayanlardır.

    1- yok yanını yukarı getirmek : kayıp bir şeyi aramadan hemen yok diye ilan etmek. hemen olay içinde kullanalım:
    diccle: anaaane, siyah aşortmanım nerdeee?
    anane: benim dolabımda, valizin üstünde, katladım orda
    diccle: yooooook
    anane:hemen yok yannını yokarı getirme! ara! orda!

    2- sığırı hastalanmak: bir porsiyona gereğinden fazla yiyecek koymak. olay olay içinde;

    "diccle salona ağzına kadar dolu kocaman bir leğen meyve ile gelir"
    anane : o ne kıı diccle!! sığırın mı hastalandı? (demek ki eskiden insanlar sığırı hastalanınca çok yiyormuş heralde. bilmiyore)

    3- `allahümmeentesselamveminkesselamtebarekteyazelcelalivelikram` : "aboooo sçtın kaç" demek bu.

    bunu kuran okurken veya namaz kılarken giderek artan bir volümde söylediğini duyuyorsan gaç. muhtemelen sandık örtüsünü bozdun, dantelleri oynattın, yenmemesi gereken bi şeyi yedin. o da anladı. kaç kaç.

    4- dalıya takmak : muhtemelen bu dala takmak yani dal omuz falan oradan geliyor. şöyle ki; yeni alınan bir giysiyi hemen giymek. neden giymek? daha üzerinden bir kaç ay geçmesini beklememek?! olaylar olaylar;

    "diccle yeni alınan bir pantolonu sabah giymiştir"

    anane: dün aldığın pantolon değil mi o?
    diccle: eet.
    anane: hiç temiz bi şeyin olmasın zaten, hemen dalıya tak!!

    5- hellele hö helebise bö: ananenin verdiği bir işe gerekli özeni göstermeden hemen yapmak. meselamık;

    odanın tozunu al demiştir, iki dakka sonra aldım dersin;

    anane: ne zaman aldın. ne çabuk aldın. tabi hemen hellele hö helebise bö!

    6- götünden gübür dökülmek : oturduğun yerde yediğin şeylerin kırıntılarını bırakmak ve sonra da temizlememek.

    bunu siz kalkıp tuvalete falan giderken arkanızdan koltuğu gırgırlarken söyler;
    "bi dökmeden yiyeyim yok! götünden gübür dökülüyo!"

    7- vizziklemek : her hangi bir şeyi gereğinden fazla kurcalamak.

    dayı yeni bir tansiyon aleti getirmiştir mesela. anlamak için eline alıp bakarsın, ananenin içi gider. bir an önce kutusuna girsin ister o alet. en sonunda dayanamayıp patlar;

    -yeter vizziklediğin, kaldır koy kutusuna!

    ay yeter, sonra devam ederim, özledim, gideyim öpeyim nanaklarını.
  • rahmetli nur içinde yatsın

    "insanlar kendi işlediği günahları çuvala basar
    senin küçücük yanlışını duvara asar"
  • ananemin hep der ki; ''sevdiğinle değil, seni sevenle ol''

    ''ya anaaane öyle şey mi olur?'' derim.

    ''tamam sen de sev ama fanfinfon'un seni daha çok sevsin'' der.
  • öğleden sonra yaptığımız görüntülü konuşma esnasında hafif kızdırdım pamuk şekerini. hele bir akşam olsun alırım gönlünü.

    kendisi çok güzel sözler söylüyor ama birçoğu buraya uygun değil. sade ve anlaşılır olan iki sözünü aşağıya yazayım.

    anneannem genellikle yaptığı yemeklerin tariflerini kimseciklere -kızlarına, gelinlerine ve torunlarına- vermez. tariflerini "sır" gibi saklar. bu konuda inanılmaz inat yapar. o saklar biz ısrarla sorarız. maalesef her zaman cevabı aynıdır: "üzümünü ye bağını sorma" der ve konu kapanır.
    bir diğeri de genellikle haber vs. izlediği zaman söylediği "allah dağına göre kış, adamına göre iş verirmiş" var ki tamamen onunla özdeşleşmiş diyebilirim.
  • "aman a gızım, bilirim deyip yırtınana kadar bilmem de kurtul."

    canım bicecik ananem, nur içinde yatasın.
  • - vurdum mu işetturuverrum ha
    - ağduruvermek: her şeyin yerine kullanılabilen bir fiil. şu çamaşırları ağduruver, yemeğin altını ağduruver, radyodan ilahi kanalını bi ağduruver vs.

    bir de bir kaç ay evvel sahur vakti son bi su içeyim diye mutfağa gidiyor, ıslakmış oralar biraz, düşüyor kalçayı kırıyor. evde tek kalıyor (hayatındaki en büyük hayali kendi evi olmasıydı, 78 yaşında başardı), alttaki dairelerde evlatlar var tabi. yere vura vura duyurmuş sesini. neyse hastanede ameliyata götürüyoruz, ölecek nerdeyse. sedyede taşırken, entarisinin diz bölümü açılmış az bi şey, onu kapatmaya çalışıyor. yaş 80. kalça kırık. hay maşallah edebe bak.

    erken yaşta eşini kaybetmiş, istanbul'a gelmişler, 5 çocuğunu okutabildiği kadar okutmuş, evlendirmiş. 1 dakika boş durmaz, misafirliğe gittiği evde bile yorganları söker yünleri havalandırır. boş durmaktan öyle haz etmez. okusaydı banko üst düzey mühendis olurdu. kafa öyle zehir gibi çalışıyor. sana bi koca bulalım diyene sövmekten beter bakıyor.
  • “yavrumun yavrusu, canımın canı”

    üzdü.
  • anneannem yeşil, ışıl ışıl gözlerinden sevgi saçarak bakardı bana, sonra da,
    "ardı arklı tarlam, başı söğütlü değirmenim, ışıl ışılım, alım yeşilim" derdi. gözleri, sözleri ile bütün güne, haftaya, hatta abartmıyorum aya yetecek enerjiyi veriverirdi böylece. kalbim sımsıcak sarılırdım yüce gönüllü anneanneme, unutulmazıma.
  • (bkz: ocaktan öte) evlerden ırak demekle aynı şey. çok sıkça kullanıyor anneannem bunu.

    bir keresinde de çok hoşuma giden bir dua etti :p "inşallah iyi yerlere gelirsiniz de ben de şöyle suda kabaran eşek boku gibi kabarırım" dedi. sadece söylemiyor, vücut hareketleriyle de destekliyordu. gerçekten yaratıcı bir kadın.
  • -anneanne benim en çok neyimi seviyorsun?
    -her şeyini.
hesabın var mı? giriş yap