• herkesin başından iyi kötü bir şekilde geçen, unutulmayan ve sıklıkla dile getirilemeyen anılardır.

    sene 2008, yaz okuluna kalmışım ve evde yaz okuluna kalan bir ben varım. nasıl karnım acıkmış ve nasıl parasız kalmışım anlatamam. kredi kartı kullanmadığımdan ve son günlerde evden çok fazlasıyla para istediğimden dolayı fakir bir şekilde evde elektriğin ve internetin kesilmesini bekliyorum, o derece!!!

    neyse hikayeme gireyim; yemek yemek benim için ibadet, ki kebabın ya da hakkıyla yapılan karnıyarığın önünde secde edebilirim kimseye aldırış etmeden.

    o gün dolabı açtım, boştu. ceplerimi kontrol ettim, kullanılmamış* bir adet prezervatif ve ilk maçtan yattığı yeniliğinden ve yıpranmamışlığından belli olan iddaa kuponumdan başka hiçbir şeyim yoktu. çekmeceyi açıp en muhteşem kebapların, en ince sarılmış sarmaların aramızdaki dostluğu bozmasına izin vermeyeceğim kötü gün dostum makarna duruyordu. kaptım tenreceyi, suyunu koydum ve ocağa yerleştirdim...

    - çıt çıt çıt çıt çıt çıt çıt....

    amına koduuum tüpü!!!

    evet, tüpe ağız burun daldım ve nadia komanaçi'ye nazire yaptırırcasına akrobasi hareketleri yaptırdım kendisine, bir yarım saat şu makarnamı ısıtması adına, ama nafile :/

    yemeksiz kaldığım için ağlayacakken, birden gözümün önüne, üzerinde 400 kişiye pilav yapılabilecek kadar yağ donmuş olan tost makinesi geldi!!! kurtulmuştum artık ve son ayara getirip pek ala tencereye koyduğum suyu ısıtıp, o şekilde pişirebilirdim makarnamı!!!

    tam 1 saat ısıttım tencereyi, o yağdan geçilmeyen tost makinasının üzerinde. parmağımı içine her bandırdığımda "lütfen su parmağımı yaksın, lütfen hadi bir daha önümde beyaz pantolonuyla yürüyen kızların kalçalarına bakmayacağım" diye dualar ediyordum içimden.* derken çatır çutur sesler geldi mutfaktan ve ışıklar söndü tüm evde. akabinde elimde telefonla mutfağa koştum, şalter atmıştı!!!

    önümüzdeki 1 hafta boyunca beni pek de sevmeyen bir arkadaşımda sığıntı olarak kalmıştım.

    o makarnaya ne mi oldu?

    kimsenin görmediğinden emin olduğum bir anda, sanırım gecenin ikisinde falan çöpe attım tencereyle birlikte. hem kim yıkamak isterdi ki o şekilde bir tencereyi ha? garip anamın mezun olduğum gün taşınma sürecindeyken sorduğu soru hala kulaklarımda çınlar?

    - benim kırmızı bir emsan tencerem vardı, o nerede ki bulamıyorum?

    vermek isteyip de veremediğim cevap çok basitti aslında. düşünüyorum da bugün rahatlıkla diyebilirdim şunları;

    + senin tencere patatis oldu anne.
  • bilmiyorum unutulmaz mı, ama az evvel hayatımda ağzımı sürmeyeceğim pirinçli sütlaca, kokusunda davet olduğu söylenen nescafeden biraz serpip karıştırdım ve kendimce puding yapıp yedim.

    evet, o pirinçli sütlacı bir şekilde yenilebilecek kıvama soktum.

    bu vesileyle, buradan tüm sevgililer ve annelere seslenmek istiyorum;

    işin kolayına kaçmayın olm, madem sütlü tatlı yapacaksınız, puding falan yapın amk, delirtmeyin adamı. dede miyiz biz içinde pirinç olan sütlü tatlı yiyeceğiz, manyak mısınız nesiniz ya?
  • pizzanın yanında ekmek, simitin yanında makarna yiyerek iğrenç bir hamurişi iştahına ve çöp gibi bir mideye sahip oldugumu kendime ispat etmişliğim vardır.
  • bir ramazan günü sahur vaktine yakın iki kafadar birleşip iftardan kalma çok miktarda pilav ve nohutu birbirine katıp aslanların bufaloya saldırması gibi saldırmıştık. o kadar ki üçüncü sonuncu ve uykucu olan diğer ev arkadaşımız bizim gürültümüze uyanıp mutfağa gelmiş ve gördüğü manzara karşısında dehşete düşmüş o derece yani. yemekten sonra ikimiz iki yana devrilip ayağa kalkamazken bir daha bu kadar yememeye söz vermiştik..
  • kimileri için bir oturuşta yarım tost yemektir..
  • üstadın üzerine tanımam

    (bkz: #11141052)
  • hatırladıkça mideyi reflüye garkeden anı. 1994 yılı, üniversite 1. sınıf, arkadaşla karum'daki happy days pizzada yiyebildiğin kadar olayına girdik, salata da beleş. küçük şehirden geldiğimizden mütevellit etrafı heyecanla keşif duygusu,yeni tatlar hazlar.... ilk gidişimde 9 dilim büyüğünden pizza(kenarlarını da yedim salak gibi)+3 tabak salata+1 büyük kola.
    2.gidiş: 14 dilim pizza(kenarlarını yemedim)+3 tabak salata+1küçük kola+1küçüksu(çantadan çaktırmadan içtim)+dışarıda büfeden 2 şişe soda+ orta yollu kusma(fazlalığı atınca kalanı midede kaldı)
    yani; ergenlik+görmemişlik+açlık+açgözlülük : hezeyan
  • gecenin bir yarısı oda arkadaşlarıyla ekmek arası cips ve turşu yemek.

    not: kendimden tiksindiğim zamanlar olmuyor değil.
  • kendiniz gibi obur bir arkadaşla pizza hut'ta siparişlerin gelmesini bekleyemeyip arka masada dokunulmamış şekilde yarım bırakılmış tabağı uzun bakışmalar ve 'ben yapamam sen yap' tartışmaları eşliğinde, kaşla göz arası alıp masaya koymak. ve yemek. sonrasında siparişleri getiren garsonun bu arka masanın değil miydi? deyip bize acınası bakışlar atması. siparişlerimizi de bitirdikten sonra hala doymayıp, para da vermek istemediğimizden utanmadan aynı garsona 'ya biz doymadık sınırsızdan birkaç dilim alabilir miyiz?' demek ve onları da yemek. garson artık nasıl acıdıysa halimize, getirmişti.
  • pizza hutta sınırsız pizzanın moda olduğu dönemlerde yazlıktan yazar bir arkadaşın yazma amaçlı buluşma talebiyle yaşadığım durumdur. ilk buluşma, kuzenle gidilir, 13 dilim pizza kenarlariyla birlikte yenir ama adam bir türlü soğumaz senden. geçenlerde yine yapalım sınırsız pizza dedi. yok dedim diyetteyim, istersen sınırsız kahve yaparız.
hesabın var mı? giriş yap