• 2300 öğrenci mevcudu olan bir okul, istanbul anadolu yakasında, ücra bir mahalle değil ama sorunlu sayılabilecek bir mahallede, mesleğe ilk başladığım okuldu ve ilk yıllarım dı, okulun iki büyük binası ve geniş bir bahçesi vardı, bahçeye ana giriş kapısı sürgülü, parmaklıklı bir kapıydı, bu kapıda bir nöbetçi öğrenci bulunurdu, o gün ben de bahçe nöbetçisiydim, bir tenefüs saatinde o parmaklıklı demir, sürgülü kapı önündeki öğrencinin yanağına dışarıdan bir çocuk jilet çekmişti, mahallede bilinen, pisikolojik sorunları olan, aynı okulun en iyi, en çalışkan öğrencilerinden birinin erkek kardeşiydi, derin tek çizgi şeklinde bir kesik atmıştı, koşup hemen bir servis minibüsüne atıp müdür yardımcısı bayan arkadaşla kartal devlet hastanesi suzan yazıcı acil bölümüne yetiştirdik, yol boyu öğrencinin suratındaki yaraya beyaz bir bezle tampon yapmıştık, ne yapacağımızı bilememiştik, acile girdik hemen bir doktor geldi, öğrenciyi bir duvara yaslayıp elimde tutup tampon yaptığı. bezi tuttu kaldırdı ancak biraz yapışmıştı çekince gördüğüm manzarayı hiç unutamam, fena derindi ve ağız iç yanağa kadar ulaşan bölüm mevcuttu, normalde dayanıklıyımdır ama gördüğüm karşısında donup kalmış duvara elimi dayamıştım, doktor hemen ana binaya götürmemiz gerektiğini söyledi, acil ile ana bina arasında uzun bir tüp geçit vardı, uzun sürecekti, bir sedyeye öğrenciyi yatırıp koşarak ana binaya taşıdık, ameliyathane gibi bir yere girdik, biz dışarı çıktık beklemeye başladık, biraz sonra bir doktor çıktı ve bana; hocam dikiş gerekli dikiş estetik mi olsun normal mi gibi bir laf etti, şaşırmıştım, dedim fark nedir, dedi hocam estetik olursa iz kalma ihtimali az olur gibi bir şey söyleyince tabiki iz kalmasın dedim, doktor peki o halde malzeme gerekli, detayı tam hatırlamıyorum fakat organik ip gerekli demişti, iyi işte yapın dedim, doktor; hocam hastaneden kullanıcam fakat bu arada siz dışarıdan yerine almanız gerekli dedi, peki dedim, bir eczane gibi bir yerin adresini yazdı verdi, ben malzemeleri temin ederken onlar dikiş yapacaktı, çıktım ve adresi buldum fakat malzemeler oldukça pahalı geldi bana, tam hatırlamasam da maaşımın yarısı civarına yakın tutmuştu, tereddüt etmeden kredi kartından ödedim ve döndüm, hastaneye teslim ettim, gereken dikişler atılmış, işlemler yapılmıştı, öğrenciyi teslim alırken hastaneden bana bir belge verildi, hocam eğer öğrenci velisi sigortalıysa bu belge yardımıyla tahsil edilebilir ödediğiniz ücret geri alınabilir demişti, peki dedim ve döndük, belge müdür yardımcısındaydı, aileler okula dolmuş, öğretmenler odasında bekliyorlardı, binaya girdik müdür yardımcısı öğrenciyle öğretmenler odasına girdi ben lavaboya gidip biraz kan lekelerini temizleyip döndüm, öğretmenler odasına girdiğimde bir adam oturduğu yerden kalktı ve bana bir iki adım atıp hocam bu masrafı yaparken bana mı sordunuz, nasıl siz karar verirsiniz de bunu yaptırırsınız dedi, saşırmıstım, kalabalıktı, bişey söyleyememiştim, sadece dedim ki sizden para istemedim sakin olun, geçmiş olsun ve odadan çıktım, müdür yardımcısı ve bazı öğretmenler tepki gösteriyordu ama bakmadım, diğer binaya geçip çay alıp içtim, camdan bakarken veli öğrenciyi almış gidiyordu ve öfkeyle hala tepki gösteriyordu, o anları hiç unutmadım.

    aradan yıllar geçti, o okulda 13 yıl görev yaptım, ayrılmadan bir kaç yıl önce çay ocağında oturuyordum, bir kadın karşı tarafta oturuyorken hocam nasılsınız dedi, teşekkür ettim, beni tanıdınız mı dedi, hayır dedim, tanımıyordum, kadın bir isim söyledi ve benim oğlum hocam sizi hiç unutmadı, hala söyler dedi, ağlamaya başladı, adını söylediği yanağına dikiş atılan o öğrencimdi, kalktım ve ağlamayın, beni unutmamasına sevindim selam söyleyin dedim, kadın hıçkırarak ağlamaya başladı, hakkınızı helal edin hocam oğlum babasının yaptığı hareketten dolayı mezun olduktan sonra hep gelmek istese de bir daha bu okula uğrayamadı dedi, helal olsun tabiki dedim ve yürüyüp gittim.

    kim hatalı ki bu ülkede? oğlunun yüzündeki yaraya harcanan parayı ödeyemeyeceği için öfkelenen bir baba mı? onu bu hale sokan şartlar mı? ona danışmadan karar veren ben mi? yüzünde iz kalsın mı, kalmasın mı diye sora bilen bir doktor mu, kim?

    her gün sözlükte aşağılanıp hakaret edilse de öğretmenlik hiç bir mesleğe nasip olmayan anılarla dolu farklı bir meslektir.
  • sene 2013 bir kış ayı, hava çok soğuk bahçe nöbetçisiyim 5.sınıf öğrencileri dışarıda yanıma geldiler hemen. bıcır bıcır konuşuyorlar. baktım birinin montu yok. aramızdaki diyalog:
    - git montunu giy bak hasta olursun böyle
    - (çocuk biraz durdu düşündü) montumu giymezsem, hasta olurum; hasta olursam, okula gelemem; okula gelemezsem, size göremem o zaman ölürüm.
    çocuğun monologunu dün gibi hatırlıyorum şimdi kocaman olmuştur. öğretmenlik güzel şey.
  • tek bir harf çıkarsın diye didindiğim down sendromlu öğrencinin altı ayın sonunda araba demesi...
  • bugün son hızla bir şeyler anlatıyorken akıllı tahtaya dönüp slaytı kapattım. o arada konu ile alakalı bir şey sorup ses gelmeyince;

    +evet arkadaşlar, ne diyorsunuz? diye sorgular tonda sordum.

    -hocam, bekliyoruz! diye arkadan gelen sese dönünce sınıfın yarısının parmak kaldırıp beklediklerini gördüm.

    bakın, burası çokomelli; parmak kaldırıyorlardı! durup kendi kendime bir on saniye güldüm ahaha. adana'nın cono mahallesinde parmak kaldıran (sadece) bir sınıfım var!

    tişikkirlir sipirmin.
hesabın var mı? giriş yap