• efendim bu türk sinemasının bağrından kopup gelmiş bambaşka bir başyapıttır... oynayanlar arasında dönemin tüm oyuncuları bulunur... cüneyt arkın, ekrem bora, izzet günay, eşref kolçak, fikret hakan daha sürer gider... film saykodelik bir atmosfere sahiptir... mantık çerçevesinden uzak her an ne olacağı belirsiz bir kurguya sahiptir... kamyoncu olan bu arkadaşlar her ne kadar merry bir tablo çizseler de geçmişleri karanlıktır... hepsi sabıkalı adamlardır... fahrettin* bir çeşit kevorkian tadı yakalayıp iyileştiremediği kızını uyutmuş bir doktor, ekrem* bir kadın ve takım elbise hastası, izzet* çocuk yaşta annesini doğramış bir sabi, fiko* ise bir sübyancıdır, çocuk pornosunun fezaya erdiği bu günlere yetişememiş bir yiğittir...
    "kamyoncu arkadaşlar mola yerinde dinlenirken kargolarının silah olduğunu öğrenirler ve olaylar gelişir..." demek ister insan bu filmin konusunu anlatmak için ama kifayetsiz kalır... filmde bir beyrut yolculuğu, köy düğünü, kör bir kadının aldatılması, intihar eden ilkokul çocuğu, mayına ayağıyla basılı tutarak arkdaşlarının ilerlemesini sağlama enstantenesi, acısına son vermek için boynu kırılan adam, helikopterden kaçmak için kuma kendini gömen insanlar gibi tarif edilmez yaşanır sahneler var... bir şekilde herkes izlemeli, spock ve tebası hariç... mantıksızlıkla delirtmenin alemi yok garipleri...
  • an itibariyle flash tv'de gösterilmekte. real madrid gibi filmdir bu, tüm starlar var ama sonuç tatminkar değil. izzet günay da converse giyiyor dikkatimi celbetti.
  • kötü adamının adının jeyar olduğu bir filmdir. ayrıca ilk defa bu kadar kalabalık star kadrolu film çekilmiştir. kahramanlar ise alışık olmadığımız şekilde manyak, katil, hırsız, sübyancı ama iyi insanlardır. yine bir ayrıntı olarak herkes kendi adıyla (eşref, fiko, izzet, fahrettin vs.) oynamaktadır.
    ayrıca güzel bir sahnesi de dinlenme tesisi ile bar arasında gidip gelen bir mekanda kahramanlarımızın türk bayrağını yere atan amerikalı kamyoncu(?)ları dövmesidir. filmin sonundaki hep beraber mayın tarlasına koşma ise türk sinema tarihinin anlaşılamayan manyaklıkları arasında yerini almıştır.
  • filmin müziklerini ersen ve dadaşların, ersen'i yapmış. "kamyoncusun arkadaş yol biter aşk bitmez" gibi şarkılar mevcut soundtrack'te. ayrıca yaşlı kadının kandırılması olayı şu şekilde vuku buluyor: grup kaçarken, dinlenme ve yemek amacıyla ölen bir kamyoncu arkadaşlarının annesini ziyerete gider.ölen adamın muskasını takan izzet günay'ıda ölen kişi olarak empoze ederler. zavallı kör kadın ise "neden konuşmuyorsun oğlum" der. o sırada fiko* evlere şenlik bir vantrologluk örneği göstererek hem ölen adamın taklidini yapar hemde sesin izzet'ten çıktığına inandırır. kör kadının oğlunun kokusundan veya yüzünden tanımaması ise ayrı bir tartışma konusu. ama bu şahaserin tam tadını alabilmek için bu tarz basitleştirmelerden kaçılması gerektiğini bir daha hatırlıyoruz. köyde geçirilen günler sırasında fahrettin* köyün öğetmenine aşık olur ve onuda gruba dahil eder. kadında dahil olduktan sonra beyrut yolculuğuna kaldıkları yerden devam edilir. sınırı geçmek gerekmektedir, fakat önce her sınırda bulunan(?) mayın tarlası üzerinden bir kez daha (bkz: unutulmayanlar/1) geçmeleri gerekmektedir. bu sırada partinin thief*'inin aklına ne idüğü belirsiz bir fikir gelir, "sınırın hemen yanındaki şehre* gidip bütün partiye giyecek çalacağım" der. bu sırada şehir karakoluna gidip komiserle konuşur ve bu esnada deli divaneler gibi polisten kaçan, gizlenmek için kendini kuma gömen kaçarken arkadaşının cesedine bakıp "yazık bari muskasının alalım" diyen adamın aslında gizlipolis* olduğu ortaya çıkar. polisle anlaşır ve sınıra geri döner. sınırdan geçerken ekibimizi başka bir dumur beklemektedir. yaklaşık iki hafta önce sınırda mayına bastığı için bıraktıkları arkadaşları mayından kurtulmuş sınırtelinin hemen yanında oturmuş "nerede kaldınız" demektedir. parti tam gücüne kavuştuğundan son hız kötü adamın* evine gidilir ve adam yakalanır. tam türkiye'ye dönecekken ekibimizden fahrettin, izzet ve orhan* mayın tarlasına girmek suretiyle intihar ederler. bu esnada olan biteni izleyen gizlipolis eşref ve fahrettin'in yavuklusu öğretmen kız* onlara "vay anasını ne kral adamlardı" edasıyla bakarlar. bu sırada arkada ersen "unutulmayacaklar, unutulmazlar" diye şarkı söyler.

    son

    erler film
  • 1981 yapımı filmin yönetmeni remzi jöntürk'tür. bahsedilen saykodelik durumlar, rüya atmosferi veren kurgu ve bir dolu gariplik, dünyayı kurtaran adam'ın aksine bilerek, farkındalıkla filme yedirilmiştir. yeşilçam'ın gözden düşmekte olan jönleri, gerçek hayattaki isimlerini kullanarak, dünyada başka hiç kimsenin altından kalkamayacağı absürdlükte fantastik bir filme imza atarak, dönemin seks filmleri çılgınlığına karşın unutulmayacakları mesajını vermeye çalışmışlardır.

    "siz bize bakmayın, biz sizin baktığınız yerlerde olacağız."

    bütün emniyet birimlerinin seferber olup helikopterler ve uçaklarla 7 kamyon şoförünün peşine düşmesi senaryo gereği zorunlu bir durumdur. çünkü eşref kolçak'ın canlandırdığı eski polis komiseri karakteri, filmin başından beri grubu gazlayıp sınırı geçirerek, sınır ötesi operasyonla! kötü adamları enseleme düşüncesindedir.

    filmin başlarındaki salak saçma bir sahneyi de unutamıyorum. üstü açık restoran türü bir mekanda ortalık hafiften karışır. bu sırada italyan bir baba ve oğul siparişlerini beklemekte, çocuk huysuzlanıp ağlamaktadır. o karışıklıkta babası da garsona söylenmektedir:

    - ağlama bambiiino*, nerde kaldı bizim makariiinoo?
  • buralarda daha önce yazıyor diye hatirliyorum, belki yazar uçmuştur veya birşey olmuştur bilemeyeceğim ama bu repliğin burada olmamasını büyük eksiklik olarak görüyorum.

    ekrem bora: "ben herşeyimi güvenden kaybettim,erkek adam kadına güvenmez"
    cüneyt arkın: "o senin anlayışın"
    ekrem bora: "benim anlayışım seni öldürmektir"(akabinde fahrettin'e dalar)

    ayrıca filmin sonlarına doğru beyrut'a girerken herkes şairene bir gazla gitmektedir, ve bu sırada polis emeklisi eşref kolçak şöyle buyurur:
    - emekliler emekleyerek yürür. davran be deli gönül.
  • cüneyt arkın, ekrem bora, fikret hakan ve izzet günay'ın bir işadamı öncülüğünde kurdukları şirketin yapması planlanan 10 filmden ilkidir. öyle fena zarar etmiştir ki aynı zamanda son filmi olmuştur.

    izzet günay'ın aktardığına göre senaryo film çekimlerine başlarken yazılmaya başlanmıştır. ayrıca türk sinemasında 4 esas oğlan birden oynadığı vâki olmadığı için senaryo tekniğinde fena halde bocalanmıştır. ortaya hilkat garibesi bir film çıkmıştır.

    yapmaya çalıştıkları şey için (bkz: oceans eleven)(bkz: oceans twelve)
  • fikret hakan'in vantrilok sahnesinin kesinlikle sinema tarihinin kosebaslarindan birini isgal ettigi, ariza film.
  • türk isi "the expendables" budur. liseliler bilemeyebilir. üzücüdür. ekrem karakteri favorimdir.
  • çoğu kişiye göre zamanın en büyük oyuncularının kafaları çekip karşılıklı eğleşmesidir bu film. bana göre ise türk sinemasının en iyisidir, sürreal bir sanat örneğidir.
hesabın var mı? giriş yap