• tüm gün okulda, işte veya dışarıda dolanır durursunuz... tipinizi düzeltmeye veya bir kez olsun aynaya bakmaya bile fırsatınız olmadığında, eve gelince el yüz yıkama vs. esnasında aynaya bakılır vee işte tam oradadır! dişlerin arasına kaçan bir maydanoz parçası, pul biber veya nane benzeri bir şey.. tüm gün öyle dolaşmışsınız ama kimse sizi uyarmamış!! (büyük ihitmalle söyleyemediklerinden..) ne güzeeeel, ne güzel...bu durumun tecrübeyle sabit olması ayrı güzel.. tri lay lay lay..
  • kalabalık ortamda çok komikmiş gibi gülerek yapılan espriye kimsenin gülmemesi.

    mesela birini bugün işyerinde yaşadım. şöyle ki işverenim ve 45 yaş üzeri arkadaş grubu oturmuş konuşuyorlar. hem yaş hem cinsiyet bakımından orada fazlalığım. adamlar rahat rahat konuşamıyorlar ağızlarından birşey kaçınca dönüp utanarak bana bakıyorlar duydum mu anladım mı diye. baktılar benim gideceğim yok rahat rahat konuşamayacaklar masa devrimi yapmaya başladılar. işte onlar ay'a gitti bizimkiler hala bıdı bıdı. sonra biri kükredi:

    - bir vekil çıkmış bizden mucit çıkmaz diyor.
    + doğru! biz böyle...

    baktım hararetli hararetli tartışıyorlar muhabbete dahil olayım dedim. tam " bizimkiler neyi icat ettiler? nedir bizim en büyük icadımız?" diye sorduğunda fırsat bu fırsat diyerek attım kendimi ortaya:

    - ayraan! hahaha...

    bana salakmışım gibi baktılar.böyle garipmişim gibi!

    böyle durumlarda da insan nedense lafı uzatma açıklama yapma gereksinimi duyar ya. ses tonum gittikçe düşerek:

    - hani suyla yoğurdu karıştırıyorsun ya onu türkler...
  • kızla kesişirken sandalyenin gıcırdaması. durumu toplamak için sık sık sandalyede git-gel yapmak durumunda bıraktırır.

    "valla ben osurmadım, sandalyenin ibneliği."
  • sana komik gelen bir durumu anlattığından kimsenin gülmemesi durumudur.

    baktın anlatıyorsun, ve birden hissediyorsun gülünmeyeceğini, beklediğin gülümsemeleri alamayacağını ama yarıda kesmemek için anlatmaya devam ediyorsun ya..

    .. işte o, utandırıcı anın ta kendisidir.
  • başıma geçen yıl gelmiş durumdur. öyle düşmekle, saçmakla utanacak adam değilim. o halime kendim bile kahkahayla gülebilirim. ama bu olayda hakikaten çok utandım.

    geçen sene, sanırım akşam namazı sırasıydı. o dönemde de iki kızla birlikteyim. bir tanesine meylim var, bir tanesi öylesine. neyse, meylim olanla işler ilerlemiş, sevgili olmuşuz. o gün de şiddetli bir kavga etmişiz, ayrılığın eşiğine gelinmiş. hatunu seviyorum, canım çok sıkıldı sözlük. baktım ezan okunuyor, akşam ezanı, girdik camiye. fakat işte olaylar burada başladı. her seferinde ya telefonu kapatan, ya da çağrı ve mesaj seslerini kapatan ben, o gün bunları o dalgınlıkla unutmuşum. neyse, ezan bitti, kamet getirildi, hoca tekbiri aldı, biz de onunla bir aldık. rükuya eğilindi, hoca '' semi allahu limen hamideh'' demeye başladı, bu bahsettiğim ikinci kızın arayacağı tuttu.

    bir anda bütün camide '' gücüne güüüüç katmaya geldiiiiik, formanda teeeeer olmaya geldiiiiiik, beşiktaş seninle ölmeye geldik beşiktaaaaaş'' sesleri yankılanmaya başladı. ben hayatımda bu kadar hiç utanmadım. muhtemelen bir daha da utanmam sözlük. eller bağlı, bozsak namaz gidecek, ulan telefonun susturmasak zaten ayıp oldu, kıpkırmızı olmuştum. basmaya uğraşıyorum tuşlarına sussun telefon diye, yok. hatun da dakikalarca aradı.

    namazdan sonra milletten özür dileye dileye bir hal oldum. hatta abartmıyorum ağladım utancımdan. islam öcü diyenler iyi okusunlar bu satırı ; br allah'ın kulu da sen ne yapıyorsun, niye kapatmıyorsun telefonunu diye azarlamadı. '' olur öyle canım, sıkma canını, dikkat et'' dediler. hem de koca koca '' telefonunuzu kapatın'' levhalarına rağmen ben dangalaklık ediyorum, bir kişi de söz söylemiyor. fakat bu, benim utancıma mani olabildi mi ? hayır.

    ulan dünya üstüme yıkılsa, camiye girerken telefonu kapatıyorum artık *
  • hemcinsim olan arkadaşımla şirkette sigara içmeye çıkmıştık. bu arkadaşım ben biraz sert mizaçlı olduğumdan sıklıkla bana takılır. ulopsemadan sana sarılabilir miyim, el ele tutuşalım mı minvalinde sürekli bir takılma modundadır, o söyler güler, ben de yürü git lan, sussana, salak mısın şeklinde cevaplar veririm. artık yorulmuştum, yani yoruldum sanırım, onun da ben he diyince tamam diyeceğini hiç düşünmemiştim.

    neyse sigara içmeye çıkmıştık, şirketin içinden masamıza dönerken, diğer çalışanların yanından geçiyorduk;

    -ulopsemadan el ele tutuşalım mı
    +hayır
    +tutuşalım lan
    ...

    sonrasında el ele tutuşarak diğer çalışanların yanından geçtik. görebildiğim kadarıyla iki kişinin bizi fark ettiğine eminim, sıradan bir göz kayması iken kafaların sabit bir şekilde bana çevrildiğini gördüm.

    (bkz: tuttuk noldu)
    (bkz: pardon film replikleri)
  • bugün en babasını yaşadığım durumdur.

    bir arkadaşımla birlikte pizza yerken, nereli olduğunu bilmediğim, sanırım suriyeli bir kız geldi başıma. bir şeyler dedi ama anlamadım, para istiyor sandım, ne bileyim bir sürü şebeke var insanları dilendiren ya da insanı aptal yerine koyup para toplayan, onlardan sandım işte. ben git mit derken, arkadaş pizzayı işaret etti, al dedi. kız hemen bir dilim aldı, çıktı. dondum kaldım, arkasından çağırdım anlamadı zaten. kalanı da doğru dürüst yiyemedim, bir acayip oldum, çok garip hissettim...
  • benimkinden beteri kimsenin başına gelmemiştir herhalde.

    sene 2004, 20 yaşımdayım. üniversite için istanbul'a gelmişim ve o zamandan beri de ilk kez ramazan bayramı için edirne'de evime dönmüşüm.

    dedemin kardeşi hakkı amca, benle aynı anda dedemin evinde. aynı zamanda dayım, teyzem, teyzemin kızları falan da orada. teyzemin kızıyla beraber mutfakta bardaklara şerbet doldurduk misafirlere ikram ediyoruz.

    ikram sırasında hakkı amcam yaşlılığın verdiği yüzsüzlükle atladı: atesikus be, çük büyüdü mü çük?

    amca ben ne diyeyim sana şimdi onca insanın ortasında. lan ben 8 yaşında değilim 20 yaşındayım 20!
hesabın var mı? giriş yap