• zihinde çözülemeyen problemler cirit attığında oluşabilecek psikolojik kökenli durum.
    yatağın ucuna, yere ıslak bir havlu koyulması ile çözülebilir. çıplak ayakla o havluya basınca uyanıyorsunuz. gezseniz bile uyanık olarak gerçekleşiyor bu eylem.
  • ben geçen gece üst sınırı bir kademe daha yükselttim. fazla uzatmadan söyleyeyim, uyurken annem ile telefonda konuşmuşum` :swh`. evet bildiğin nokia e63' ü almışım elime, tuş kilidini açmışım, rehbere girip annemi aramışım. annem de tüm konuşmayı kayda alıp bana dinletti, hiç de öyle uyur telefonla konuşur halim yokmuş lan. hatta normal halimden daha olgun, daha sakin, daha adnan polatvari konuşmuşum. diyeceğim odur ki, müstakbel gelecekteki eşim, seninle geçireceğimiz heyecanlı geceler var.
  • eğer yolu apartman kapısına kadar dayanıyorsa tehlikeli olabilecek bir şey.

    ablamın başına gelen bir olaydan bahsedeyim. kendisi istanbulda öğrenciyken kaldığı evin odasında tuvalet vardı. bu sayede uyurgezer olmasına rağmen pek bir kaybı olmuyordu. neyse, bir gün ailemizin evinde kalırken kendisi yine uyur-gezmeye başlamıştı. bünye otomatikman kendi odasındaki tuvaleti arıyordu. ve malesef o odadaki tuvalet kapısına benzer konumda bizim evin giriş kapısı vardı. ablam bir güzel giriş kapısından dışarı çıkmış, merdivenleri inmiş ve apartman giriş kapısının önüne işemişti. ardından merdivenleri çıkıp tekrar uykuya dönmüştü. sonuç olarak ucuz atlatmıştı.

    sabah olduğunda merdivenci binnaz'ın haykırışları duyulmaktaydı:

    - buraya hayvanın biri işemiş öff işimiz var ya... hay bee.
  • cok sikindirik bir durumdur.kucuklugumde sik sik basima gelen bir olaydi.simdi ise cok nadiren yasamaktayim.

    bir keresinde evimizin catisinda uyanmis, daha dogrusu kendime gelmistim.catiya kadar olan yolu yurudugumu hayal meyal hatirliyordum.fakat oraya niye gittigime bir anlam verememistim.belediye secimlerinde bir kat daha cikariz diye ucgen prizmasi seklinde bir catimiz yoktu.duzdu yani catimiz asagi dusme tehlikesi olmayanindan.cati kapisini acip temiz havayi suratima yiyince kendime gelmis olacagim, yaz aylarinda olmamizdan olacak uzerimde sadece bir boxerin olmasi da beni eve dogru kosar adim gitmeye mecbur birakmistir.kapiyi calmamla, babamin kapiyi acmak icin kapiya gelme surecinde acaba saat kac diye dusunuyordum.
    -kim o?
    +baba benim.ac kapiyi.
    -ulan pezevenk ben sana disari cikmayacaksin bu gece demedim mi? (kapi acilir) bu ne hal lan? n'apiyosun donla disarda.
    +ya baba cekil catida uyandim.yurumusum iste uykumda.

    gercekten de uyurgezerlerin ustunde bir stres, bir agresif hal olur uyandiklarinda."ne var ulan uyurgezerlik yaptiysam?ben de farkindayim iste!!!" havalari.

    o gece babamin yanindan siyrilip yatagima geri dondugumde uyumak bayagi bir zaman almisti.zira kapi sesine uyanan annemin, babamdan aldigi haberler gece gece evde agitlar yakilmasina sebep olmus, aglayan ve "ne olacak bu cocugun hali?" diye soylenen annemin sesinin siddetini azaltayim diye yastigi kulagima bastirirken ertesi gun garip dede senin, zuhurat baba benim gezecegimden habersiz uyumaya calisiyordum...
  • uyurgezer zaman zaman, ama sadece zaman zaman, gördüğü rüyayi hatırlar. ya da hatırlar gibi olur. aslında rüyayı anlat dese birileri anlatamaz çünkü böyle senaryo gibi, hikaye gibi değildir aklında kalanlar. rüyada yaşadığı sıkıntı verici durumun yaşattığı kalp sıkıntısı, veya kaçtığı örümceğin sanki gerçekmişcesine aklında kalan resmi filandır. halbuki o koşturmacaya şahit olan kurbanlar (ev ahalisi) muhakkak ki "ne gördü acaba" diye merak içindedirler. olmaz işte, hatırlanamaz bir türlü. yoksa uyurgezer herkesten çok merak eder bunlara sebep olanları.

    bendeniz haftada en az üç kez, şiddeti değişik oranlarda olmak üzere arbede çıkartırım evde. bunlardan bazıları gece havada ayaklarını kımıldata kımıldata üstüme gelen irili ufaklı örümcekler yüzünden olur, bazıları çıplak ayak ve gecelikle yataktan kalkıp bilmediğim bir evde çürümüş insan cesetleri üzerinde yürüyerek çıldırmanın eşiğine gelmemle. bağıra çağıra evin içinde koşmalarımın çoğunu hiç hatırlamam. bazen kendi bağırışımla veya koşma esnasında uyanıklık seviyesine gelirim ama örneğin koşmayı hemen kesemem, sakinleşip susamam. kalbim ağzımdan çıkacak gibidir, nefesim düzensiz... uyanmayı başarmişsam, kendi kendime telkinde bulunurum, rüyaydı, yok örümcek filan diye. kalkıp eşyaların yerini değiştirmek, soyunmak veya giyinmek, gözü açık, aklı başında gibi görünerek manasız, mantıksız şeyler söyleyerek ev ahalisiye sohbet etmek, hep adi vakalar.

    birçok kaynakta yazdığına göre, ailesinde uyurgezer olanların bu bozukluğa sahip olma olasılığı daha yüksek olurmuş. benim geceleri uykusunda mezarlığa gidip dolaşıp gelen (bazen bekçilerin eve getirip "kızınız kaçmış yine" diye teslim ettikleri) bir anneannem, evin bahesindeki ağacın altına her gece inip fenerler yakıp babası diye havalarla konuşan ve komşuların "vah vah" dedikleri bir annem varken normal olmam şaşılası olurdu herhalde. en azından henüz sokağa çıkmışlığım yok, çok eskiden bir kez yastığımı bavul niyetine alıp "ben ankara'ya gidiyorum" diyerek evden çıkarken apartman içinde durdurulmam hariç.

    bir tek şu garibim beyime acıyorum. uykusundan yumruk yiyerek uyanmak, "eiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiii" diye yatakta kıçının üstünde dup dup dup sekerek ayak ucuna doğru ilerleyen birinin çığlıklarıyla sıçramak kaderiymiş garibin.
  • bilincin mışıl mışıl uyuduğu halde duyu organlarının uykusunun kaçması durumudur.
    tıp dilinde noctambulism veya somnambulism diye tabir edilen bu hastalığın oluşmasına neden olan ; ne herhangi bir uyuşturucu madde kullanımı, ne alkol tüketimi, ne geçirilmekte olunan fiziksel bir hastalık ve buna bağlı ilaç kullanımı, ne besmelesiz yemeğe başlanması, ne de destursuz tuvalete girilmesidir efenim. hastalığa sebep olan etkenler tam olarak bilinmemektedir. sadece uykuda kalkıp yürümekten ibaret olmayıp, konuşmak, sorulara ''mantıklı'' cevaplar verebilmek, konuşuyorsa cümlelere el kol hareketleriyle eşlik etmek gibi davranışlar sergileyebilir. ortak olan tek şey uyandıklarında yaptıklarını hatırlamazlar.halk arasında inanıldığı gibi uyurgezer ''gezerken'' uyandırıldığında aklını kaçırması, kendinden geçmesi gibi bir durum da söz konusu değildir hatta uyandırması neredeyse imkansızdır. bu nedenle en uygun olan, görüldüğü takdirde yönlendirerek yatağına dönmesini sağlamaktır. işin uzmanı doktorlar stresin ve aşırı yorgunluğun bu hastalığın tetikleyicisi olduğunu, yaşanma sıklığını artırdığını belirlemişler tedavisi; ilaç kullanımı (diazepam tedavisi) + psikoterapi şeklindedir ve hastaların büyük bir çoğunluğu tedaviye olumlu cevap verirler.
  • gerçekten de uyanıldığında insanı göt gibi bırakan rahatsızlık. zaten uyurgezer iken saçmalıyorsun, uyandığında götü kurtarmak için sıçtığın boku sıvazlıyorsun.

    uyurken muhabbet etmek zaten gırla, geçtim onları. o kadar var ki hangi birini anlatsam?

    lisedeyken yatılı okulda olduğumdan da bolca vukuatım olmuştu bu konuda. gecenin köründe içimde bir şey yapmam gerektiği hissiyle kalktığımı hayal meyal hatırlarım. sonra dolabımdan bir çift deri eldiven alıp yan ranzada yatan arkadaşı uyandırıp ona vermiştim. arkadaşın "napıyorsun la beynini siktiğim" demesiyle kendime gelmiştim. çok pis göt oluyor insan ama. ama o sırada küçük çapta bir şok yaşandığı doğru, gerçeğe dönüyor insan ve aslında uyumaktan başka yapması gereken bir şey olmadığını anlıyor. garip bir hissiyat.

    ayrıca gece nöbetçilerin, yandaki arkadaşla karşılıklı olarak uykuda muhabbet ettiğimi de rapor etmişliği var. devede kulak bunlar tabi.

    korkuyorum sözlük...
  • dün kendimi don tişört mutfakta buldum. fakat daha ilginci var ki acaba bu uyurken gezme işine çözüm bulmasam mı diyorum. boya seçiyorum uyurken. evet doğru okudunuz. resim yapacakmışçasına hazırlanıyorum.

    bu durum ilk kez başıma geldiğinde mutfak tezgahının üzerinde hem itina ile seçilmiş hem resim yapmaya hazırlanmış boyalar buldum. ertesi gün onları kullanarak resim yaptım ve baya da başarılı oldu.

    ikincisinde ise; yine sabah uyandığımda, orta sehpanın üzerine ayrılmış boyalar buldum. yalnız renkler o kadar mı güzel olur ya. bayıla bayıla bir resim de onlarla yaptım ve açık ara en sevdiğim resmim o şimdi.

    ve bugün ressam bir arkadaşımla buluştum. uzun zamandır resim yapmadığım için (uzun yıllardır) acaba şimdi nasılım diye ona sordum. renkleri çok iyi kullanıyorsun dedi. bırakma resim yapmayı sakın diye de ekledi. ben o renkleri uyurken seçiyorum dedim. önce anlamadı, yatmadan önce hazırladığımı falan düşündü. hayır dedim, uyurken seçiyorum.

    oun dışında sanırım uyumadan önce aklımdan geçirdiğim şeyleri yapıyorum uykumda. uyku testine gireceğim bakalım. keşke renk seçme ve resim hazırlığı yapma işi baki kalsa. bilemiyorum.
  • uyurken $uurdi$i eylemleri gercekle$tirme.. oraya buraya gitme.. vazo cam cerceve indirme. bi de sozluge entry girme.
  • bana son yaşattığı gariplik şu şekildedir:

    erken saatte uyanılmış, sevdiceğin uyanık olduğu görülmüştür. sabah işe gitmenin yaşattığı stres ve sanki hiç uyumamışçasına hissedilen uykusuzluğun verdiği hisle ağızdan ilk çıkan söz "saat kaç?" olmuştur. sevdicek ikimizin tam ortasındaki boşlukta elini yorganın altına atmış ve sanki 3 aylık evladımızı sevgiyle kucağına alır gibi bir şevkatle evimizin duvar saatini çıkarıp eğik büğük bir şekilde bana göstermiştir. o an rüya ile kabus arası bir şey görüyor sandım. zira saat o kadar eğik tutulmuştu ki, 9'a çeyrek var gibi görüyordum. yani 15 dakika sonra mesai başlayacak. bu yönüyle kabus; sevdiceğin yüzündeki anlamsız gülümseme sebebiyle de en fantastik ve saçma rüya kadar rüya. ikinci sözüm ise elbette ki "bu ne?" olabildi. sevdicek gülerek gece sen getirmişsin bunu aramıza dediğinde saate daha dikkatli bakıp 6'yı çeyrek geçtiğini görüp bu komedinin daha 1 saatlik uykumu kaçırmaması için kahkahaları içime gömüp uykuya verdim kendimi.
hesabın var mı? giriş yap