• phillipa foot ve judy thomson'ın üzerinde çalışma yaptığı ahlak çıkmazıdır. bu felsefe insanları, bir ahlak problemine farklı açılardan bakmamızı sağlamak için vagon problemini ortaya atarlar.

    1- the trolley case

    bir vagon vardır, vagonu kullanan kişinin önünde iki ray vardır, birinin ucunda bir kişi, diğerinin ucunda ise beş kişi bulunmaktadır. bu makinist kendi gittiği rayda kalıp beş kişiyi mi öldürmeli, yoksa diğer raya geçip bir kişiyi mi öldürmeli? ama unutmayın eğer ellemezse beş kişi ölecek.

    2- the trolley bystander

    bunda ise, uzaktan birisi vagonun beş kişiyi veya bir kişiyi öldürmesini seçecektir. normalde beş kişiyi öldürecek olan vagonu çevirmeli mi yoksa hiç karışmamalı ve beş kişinin üzerine gitmesine izin mi vermelidir?

    3 - the doctor case

    bunda ise, doktorun elinde organ bağışı yapılmazsa ölecek olan beş adet hasta vardır ve hastahaneye bir kişi girer. bu kişinin organlarını alıp bu hastaya nakil yaparsa beş kişi kurtulacak ama o bir kişi organları alındığı için ölecek ,yapmalı mıdır yapmamalı mıdır?

    4- the posion doctor case

    bir doktor kötü emellerinden ya da dikkatsizliğinden beş hastayı zehirler ve eğer hastaneye adım atmış bir kişiyi öldürmezse o beş kişi ölecektir. öldürmeli midir?

    ilk etapta insanoğlu birinci durum için vagonu çevirmeli ve bir kişi öldürmeli der, çünkü beş kişiyi öldürmeye sebep olmaktan yeğdir.

    ikinci durumda ise yine bir kişinin üzerine çevirmelidir seçeneğine yönelirler.

    doktorlu vakalarda ise o bir kişiyi öldürmezler.

    bunun sebebi de, arada zaman farkı olması ve her şeyden önemlisi kişinin kendi yaşama hakkını başkası elinden almamalı olduğundandır. işte bu yüzden de beş kişinin ölmesine izin vermek, bizim gözümüzde öldürmekle eş değer kabul edilmez.

    bu arada bi nokta daha var, bystanderda eğer kişi uzaktan seçim yapacaksa bu da seçimlerini etkiler. insan doğası gereği görmediği, duymadığı, tatmadığı duyguyu daha azmış gibi algılar. hatta yine yale'de yapılmış şu meşhur deney var ya hani, milgram deneyi. burada insanların elektrik şoku verdikleri insanları yakından görüp duymamaları durumu, onların verdikleri elektrik şokunun seviyesini hiç çekinmeden artırmalarını sağlamış.

    kaynak:uludağ sözlük*
  • temel'in biri kamyon şoförlüğü yapıyormuş. bir gün yokuş aşağı giderken kamyonun freni patlamış. kamyonun yolu üzerinde bir pazar yeri, sağa doğru virajda da yalnız başına yürüyen bir adam varmış. vakt-i zamanında foot ve thomson'un felsefe üzerine yaptıkları çalışmalardan da etkilenen temel, daha çok kişiye zarar vermemek için direksiyonu sağa doğru kırmış ve...

    mahkeme salonunda hakim sormuş: "anlat oğlum, olay nasıl gerçekleşti? neden kamyonla pazar yerine daldın?"

    temel: "şimdi, sayın hakim, benim kamyonun freni patladı..."

    "evet?"

    "yol üzerinde pazar yeri, sağ tarafta da yalnız bir adam vardı..."

    "eeee sonra?"

    "ben de bir sürü adamın kanına girmemek için direksiyonu tek başına yürüyen adamın üzerine kırdım"

    "peki sonra?"

    "adam pazar yerine doğru kaçmaya başlamaz mı..."
  • hep söylerdim, bilmediğin bir gerçek canını yakmaz diye. yani diyelim evlisin, eşin seni aldatıyor ama sen bunu bilmiyorsun. o zaman aslında aldatmamış oluyor. veya sen gittin gruplardan orgy lere koştun, ama kimse öğrenmedi. aslında böyle birşey hiç olmamış oluyor. deneyi de yapılmış demek.

    (bkz: sübhanallah kardeş ibretlik bir paylaşım)
  • ingiliz felsefeci philippa foot (1920-2010) tarafından ortaya atılmış, yıllardır üzerine tartışılan düşünce deneyidir. deney şunu sorar:

    “bir gün yürüyüş için dışarı çıktınız ve kontrolden çıkan bir trenin beş işçiye doğru süratle ilerlediğini gördünüz. makinist, muhtemelen kalp krizinden dolayı, bilincini yitirmiş durumda. eğer birşey yapılmazsa, işçilerin hepsi ölecek. tren tüm işçileri ezip geçecek. tren o kadar hızlı geliyor ki kaçmak için zamanları yok. ama bir umut var. tren beş kişiye gelmeden önce raylar çatallanıyor ve diğer ray üzerinde yalnızca bir işçi bulunuyor. trenin makas değiştirip beş işçinin bulunduğu yönden sapmasını ve diğer raydaki tek işçiyi öldürmesini sağlayacak kola yeterince yakınsınız. bu masum adamı öldürmek sizce doğru olanı yapmak mıdır?”

    bu durumda kimileri sonuç odaklı bir perspektif takınır, rayı değiştirir ve bir kişi ölür. kimi ise dokunmaz, böylece de beş kişi ölür. yapılacak doğru herhangi bir hareketin olmadığı iddiası bir diğer seçenek olarak sunulur zaman zaman. ben ise biraz farklı yaklaşıyorum diyebilirim. şöyle ki;
    yapılması gereken olayları akışına bırakmaktır, böylelikle seçim yapmış sayılmazsınız (kimileri aksini iddia etse bile sayılmazsınız), çünkü dokunmadığınızda neler olacağından emin olmazsınız ama işe el attığınızda sonuçları biliyor ve o sonucu meydana getiren siz olursunuz, hatta o sonuç meydana gelmese dahi o sonuca yönelik seçim yapmanız sizi sorumlu kılar.
    "hayır bu bir düşünce deneyi, iki şekilde de sonuçları biliyor olduğumuz farz ediliyor" gibi bir itiraz ise bende fikir değişikliğinden ziyade düşünce deneyi dediğimiz şeyi sorgulama isteği uyandırıyor. eğer ahlaki yargılarımızın değişken durumlara göre niteliğini arıyorsak, ahlaki yargılara uygun (yani sonuçlarını bilemeyeceğimiz) deneyler oluşturulmalı. belki diğer düşünce deneylerinde her neden ve her sonuca hakimiyet deneyin sıhhati açısından problem teşkil etmiyor olabilir ancak ahlaki bir eylemden söz ediyorsak ve deneyde bu eylemin niteliğini arıyorsak deney gerçeğe uygun olmalı ve gerçekte olduğu gibi sonuçları bilmememiz üzerinde kurulmalıdır.
hesabın var mı? giriş yap