• efendim 1 yılı aşkın bir süredir valencia'da ikamet eden bir yazar olarak turistiki bilgiden daha ziyade valencia öğrenci hayatıyla ilgili bir kaç yararlı bilgi verme niyetiyle bir kaç şey karalamak istedim. zaten daha önceki entrylerde valencia'nın gezilecek görülecek tarihi ve turistik mekanları ziyadesiyle irdelenmiş.

    öncelikle valencia'ya öğrenci olarak mı geldiniz? evet kesinlikle doğru bir yere geldiniz. çünkü bir öğrencinin en güzel günlerini geçireceği yerlerden birindesiniz. ben bir erasmus öğrencisi olmadığım için çılgın orgasmus partilerine falan katılmadım fakat her şeye rağmen her yönden güzel bir eğitim öğretim yılı geçirdim efendim. valencia gece hayatının çok çılgın olduğu bir şehir değil yani bir ibiza bir malaga değil ama kesinlikle fazlasıyla tatmin edici. her perşembe universidad de valencia'nın tarongers kampüsünde botellon olur havalar iyice ısındığında plaja kayar bu botellon. ispanya'da süper marketlerde içkilerin çok ucuz, gece kulüplerinde ise pahalı olmasından dolayı herkes mekan öncesi cilasını atar. saat gece 12 civarı ya bir evde, ya üniversite kampüsünde ya da plajda toplanılmaya başlanır ve saat 3'e kadar içilir muhabbet edilir. ordan diskolara barlara geçilir. bir çok yere giriş paralıdır iyi mekanlar 10-15€'a civarıdır. yapmanız gereken tarongers kampüsüne yakın bir ara sokakta happy erasmus diye bir ofis vardır oraya gidip giriş bileti istemek. bu hayat kurtaran bir bilgi sayesinde 10-15€ cebinize kalır.

    valencia'da blasco ibanez bulvarının bulunduğu üniversite bölgesinde ev tutabilirsiniz. iki üniversite de bu zone da bulunduğu için bir çok öğrenci bu bölgede ikamet eder. merkezidir çevresinde barlar, cafeler doludur. hatta valencia futbol takımının stadyumu mestalla'da bu bölgede bulunur. kiralar kişi başı 150-250€ civarında değişir. bu söylediğim dairelerde 3-4 öğrenci birlikte mutlu mesut yaşar.

    kesinlikle gidip bisiklet almayın çalarlar onun yerine (bkz: valenbisi).

    92 barcelona olimpiyatlarından önce barcelona'da yaşayan bütün çingeler şehir dışına kovulmuştur onlarda en yakın büyük şehir olarak valencia'ya yerleşmişlerdir hem de valencia'nın en güzel, denize en yakın bölgesine. bu sebepten valencia'da hırsızlık oranı biraz yüksektir. gece dışarı çıktığınızda çantanıza üstünüze başınıza sahip olun. mia, animas büyük diskolardır. dediğim gibi girişi bedavaya getirebilirsiniz. mirror ve pacha valencia apaçi mekanıdır ibizadaki veya malagadaki pacha'yla alakası yoktur gitmeyiniz gidene mani olunuz. plaza del carmen ve civarında da bir çok mekan bulunur.

    ayrıca yine ispanya'da mantar gibi çoğalan bir fast-foodcuyu es geçmemenizi öneririm (bkz: 100 montaditos). bu da kesinlikle hayat kurtarır özellikle çarşamba günleri. tele pizza'nın pizzaları güzeldir bol bol promosyon yapar. blasco ibanez'de bulunan burger king'te öğrenci menusü vardır ama hiç afişi falan yoktur sizin söylemeniz ve öğrenci kimliğinizi göstermeniz gerekir. sofra adında 3 şubesi bulunan türk kebapcısı vardır. çalışanları güler yüzlü sevecendir ayrıca size yardımcı da olurlar. ama yemeklerinde iş yoktur. ayrıca muhakkak calle doctor manuel candela'da bulunan bodega fila'ya gidin. öncesinde yaşlıların mekanı olan bu eski taverna şimdi gençler tarafından da dolup taşmaktadır bu durum da yaşlı ispanyolları ziyadesiyle rahatsız eder. süpermarket mercadona'da 3,8€ olan şarap burada sadece 3,9€'a satılmaktadır. ufak taburelerde iki büklüm oturup şarap içip peynir ve jamon yemek tarif edilemez bir zevktir.

    kısaca valencia zevktir. 3-5 günlük kısa bir turistik gezide belki çok fazla anlam ifade etmez ama bu şehir gerçekten yaşanılası şehirdir. bu şehirden ayrıldığım ilk gün özlemeye başlayacağım ilk gün olacaktır. bana huzur veren bu şehirle umarım ilerde de yollarım bir gün kesişir.
  • hayatımı değiştirmiş, hayata bakışımı hepten değiştirmiş şehirdir. görülebilecek yerleri öyle çok fazla değildir.

    tabi ki herkesin ilk görmesi gereken yer, henüz tamamlanmamış olsa da artık son aşamasına gelinmiş olan ciudad de las artes y las ciencas'dır. herkesin mutlaka en azından dışından görmesi, 500 bin tane fotoğrafını çekmesi şarttır. özellikle havuzlardaki su rüzgar olmadığında ayna görevi gördüğünden muhteşem görüntüler yakalamak mümkündür. valencialılar şehrin tarihi havasına uymadığından ve kullanışlığı olmadığını düşündüklerinden pek haz etmeseler de gerçekten büyüleyicidir.

    şehrin tarihi merkezi comercio centro alışverişkolik insanların adım atmadan önce düşünmeleri gereken bir bölgedir. zira calle colon ve xativa'da her adım başı bir zara, bir bershka, bir mango görüp kendinizi kaybedebilirsiniz (bkz: mango magazasında erkek olmak). zaten inditex ve mango dışında sizi çok şaşırtacak bir alışveriş ortamı da göremezsiniz. calle colon'un arka sokaklarda fazlasıyla lüks, pahalı, vitrinine şööyle bir bakıp yuürüyüp gitmeyi tercih edeceğiniz bir çok mağaza vardır ayrıca. ancak oraya kadar gitmişken mercado de colon denilen bizim pazar yerleriyle uzaktan yakından ilgisi olmayan pazar yerine gidilmeli, iki fotoğraf çekilmeli bir sıcak çikolata içilmelidir. xativa'da plaza de torros'un ön kısmındaki küçük dükkanımsı yerler de gezilebilir. xativa'nın sonunda yer alan fnac denilen kitap-cd-bilgisayar ne varsa satan mağazaya da gidilmelidir, görülmelidir. alışveriş için şehrin diğer ucunda bulunan aqua ve el saler alışveriş merkezleri de tavsiye edilir. yine her köşe başında bulabileceğiniz el corte ingles'de ise bir güzel kazıklanabilirsiniz. pazar günleri bir şeyler alabileceğiniz tek yer open cor denilen 7 gün ortalama 20 saat çalışan marketlerdir ki kendileri de ziyadesiyle pahalıdır. son olarak neredeyse cehennemin dibindeki bon aire'den hiç bahsetmiyorum ki, içerisinde her türlü mağazanın inanılması imkansız biçimde ucuz ürünleri satılmaktadır.

    xativa'dan dümdüz devam edecek olursak plaza de ayuntamiento civarında çok hoş tarihi binalar, güzel kafeler görmek mümkündür. bu arada bu bölge şekerci kaynar, neden bilmiyorum adım başı şekerci. bu meydanın devamındaki plaza de la reina herhalde şehrin en turistik yeridir. mekanlar oldukça pahalı ama gelenekseldir. valor'da sabah kahvaltısı için churros yenmeli, lo fonda de la reina'da paella yenmelidir. taberna de la reina'da tapas da atıştırılmalıdır. ayrıca katedralin hemen yan tarafındaki ufacık minicik, yer bulunması imkansız, rezervasyonsuz kapısının koluna bile dokunamayacağınız pappardella adlı restoranda da bir yemek yenilmeli, bir şeyler yapılmalıdır. bu meydandan sonra dümdüz ilerlerseniz kendinizi carmen denilen gece hayatının merkezi bölgede bulacak, sokakta mı içsem, hangi bara girsem, hangi diskoda kendimi kaybetsem şeklinde düşüncelere dalacaksınız, gecenin ilerleyen saatlerinde göçmenler tarafından burnunuza sokulan, zorla satılmayan çalışılan plastik güllerden kendinizi kurtarmaya çalışacaksınız, gecenin sonunda da herkesin yaptığını yapacak, bir dönerciye dalacak ve bizimkiyle gayet alakasız bir döner yeme şansını yakalayacaksınız. bu bölgede gidilesi mekanlar kesinlikle, fox congo ve radio city'dir. ayrıca radio city'de her salı flamenko gösterisi vardır, zaman zaman yarışmalar bile düzenlenir.

    gece hayatına katkı bakımından plaza de le virgenve barrio del carmen'daki mekanlar, bütün gece bütün üniversiteli gençliğin sürttüğü polo y peyrolon'daki barlar (özellikle cafe tucan,rumbo ve walk about), la indiana, rumbo, las animas adlı çok ünlü gece kulüpleri değerlendirilebilir. ayrıca burda belirlenmiş bölgelerde sokakta içmek gaayet yasaldır. her perşembe 11den sonra universitat de valencia'nın tarongers kampüsünde yasal bir sokakta içme aktivitesi olarak botellon düzenlenmektedir, barlarda içkilere para bayılmak istemeyen insanlar belli bir saate kadar buralarda içmekte, sonra alemlere akmaktadır. son olarak malvarrosa plajındaki "vivir sin dormir" adından da anlaşılabileceği gibi güzel bir ortamdır. malvarosa plajının öyle pek bir numarası yoktur bu arada, ama güzeldir.

    en görülesi sahili kesinlikle alboraya'dır. ancak buraya gitmek için araba gerekebilir. alboraya'ya kadar gidilmişken horxata içilmeli, yanında farton alınarak horxata'ya bandıra bandıra yenilmelidir. horxata dediğin alboraya'da içilir.

    vakit varsa turia bahçelerinde uzun yürüyüşler yapılmalı, ancak su kenarlarından uzak durulmalıdır. sivrisinek ısırıklarından fenalık geçirebilirsiniz.

    şehrin en yeni yapıları şehrin hemen hemen sonlarında yer alan, nueva mestalla stadyumunun inşaa edildiği beniferri, campanar civarıdır. şehrin hemen hemen her yerinde universitat de valencia'nın binaları görülebilir. politecnica de valencia da dünyanın en uzun (evet uzunlamasına) kampüsünü yaparak tarihe geçmiştir zannedersem.

    metrosu iyi çalışır ama zamanlamaları hep kötüdür, ayrıca biraz karışıktır. trenin önünde ne yazdığına bakmadan binerseniz kendinizi alakasız bir yerde bulabilirsiniz. ayrıca metroların kapısı otomatik değildir, "el yordamıyla" açılır.

    insanın yaşayabileceği hem çok huzurlu hem de çok eğlenceli şehirlerden biridir. kesinlikle görülmesi, yürünmesi (her yer dümdüz) gereken bir yerdir. kesinlikle bir ara geri döneceğim yerdir.

    (bkz: comunidad valenciana)
  • denk getirip birkaç avrupa şehrini görme fırsatı yakalayan herkes adamların şehircilik mantığını iyi kötü anlayabiliyor: bir daire şeklinde yapılanmış eski şehir şehir merkezi olarak korunmuş. dairenin sınırlarını bir su yolu, nehir ya da kanallar sistemi belirliyor. bunun zamanında şehri koruma amaçlı olduğunu çıkarmak çok zor değil. yeni şehir bu merkezin dışına inşa edilmiş ve köprüler sistemi vasıtasıyla merkeze bağlanıyor.

    valencia da benzer şekilde yapılanmış. güzel iklimi, uzun palmiyeleri ve yeşilliği dışında şehri çekici kılan yeni yapıların eskilerle uyum içinde olması. enine boyuna koca koca binalar çok yok. şehir insanın gözüne batmıyor, yormuyor. binalar birbirinin üzerine abanır gibi değil rahat rahat inşa edilmiş, yeşillik alabildiğine korunmuş.

    bir de eski şehri çeviren turia bahçeleri.. sel baskınları nedeniyle altmışlı senelerde yönü değiştirilen turia nehrinin yatağı etrafında gezilmeye doyulmayacak bahçeler olarak düzenlenmiş. başka şehirlerde aynısı yapılsa nasıl olur bilemiyorum ama zaten denizi dolayısıyla su yokluğu çekmeyen valencia'ya ayrı bir hava katmış.

    şehirdeki en modern yapı zaten olabildiğince futuristik olsun diye tasarlanmış city of arts and sciences. kendisi de valencialı olan santiago calatrava dizaynı bu kompleks birbirine bağlı bir kaç binadan oluşuyor ve içinde bilim müzesi, 3d sinema ve oşinografi parkı gibi fasiliteleri barındırıyor. bembeyaz bu binaların aralarından geçen beyaz köprüyle beraber çok ilgi çekici olduğuna şüphe yok ancak son dönemlerin her şehre postmodern-futuristik tasarımlı simge bina modasının bir uzantısı olarak yapılmış ve şehirle tam bir bütünleşme sağlayamamış gibi geldi bana. diğer yandan belki de zaten amaç odur.

    valencia'nın telaffuzu akıllara çaykovski'nin t'si mevzusunu getiriyor. valencia'nın b'si diye başlık açılsa yeridir zira yazıldığı gibi v değil b'yle telaffuz ediliyor şehrin ismi. tam olarak balenthia diyeceksiniz; th ingilizcedeki th sesi gibi ama dili dişlerin arasına sıkıştırmak suretiyle daha çok tıslayarak çıkartılıyor.* endülüsler de zamanında buraya balansiya diyormuş.
  • easy hayat'a sahiptir. backgroundunuz iyi değilse birtakım brieflere ihtiyaç duyabilirsiniz.
  • ispanya'nın 3. en büyük şehri, deniz kenarında resmi dili valenciana olan comunidad valenciana bölgesinin başkenti, gezilip görülesi bir bölge olmasına rağmen pek turistik olmayan madrid'te otobüsle( otobüs firması autores) 4 saat uzaklıkta bir şehir. ayrıca horchata de chufa'sı meşurdur (yanılmıyosam yer elmasından yapılan soğukken içimi güzel ve değişik olan bi içecek) ayrıca ünlü ispanyol yemeği paella da valencia doğumlu
  • ispanyolca'da "balensiya" okudnur.
  • bir keman markası.
  • ispanya'nın üçüncü büyük şehri.
    madrit ve barcelona kadar metropolitan değildir ve insana kendisini turist hissettirmez.
    şehirde fazlaca yaygın olmasa da katalancanın valenciano ağzı konuşulur.
    katalanca konuşuyorum diyen bir valencialı biraz bağımsız katalunya fikirlerine sahip olabilir.
    valenciano konuşuyorum diyen bir valencialı ise daha ispanyacıdır.
    şehirde belli başlı iki futbol takımı vardır:
    valencia cf en çok tutulandır ancak levante adında sahil kesimlerde yaygınca taraftarı olan bir takım da bulunmaktadır.
    şehirde hayat madrit ve barcelona'ya göre yaklaşık yüzde 20 ucuzdur.
    madrit ankara, barcelona istanbul ise valencia da izmir'dir.
  • çok neşeli ve çok köpekli insanların yaşadığı bir şehir.

    neşenin ve köpeğin örneklerine gelince:

    -bir gün metroda bir kız kulaklıkla müzik dinlemektedir. gürültücü ispanyolların hemen hemen hepsi gibi, müziğinin sesini 2-3 koltuk çevresindeki herkes duyabilmektedir. bu sırada iki yan koltuktaki kadın da aynı şarkıyı söylemeye başlar. onun yanındaki, yanının yanındaki derken şarkıyı metrodaki insanların çoğu şarkıyı bağıra bağıra söylemektedir. kız da kulaklıklarını çıkarır, onlara eşlik eder. şarkı bitince de herkes birbirini alkışlar. (şarkıyı bilmemekle beraber bizdeki karşılığının bu ne dünya kardeşim ya da muhabbet bağına gibi bir şey olduğunu düşünüyorum. bunun yanı sıra türkçe karşılığı "şişe nerede, nerede şişe" diye de yaygın olarak söylenilen bir şarkıları var ki sanırım fincanı taştan oyarlar da bu olsa gerek)

    -kışları cumartesilerde yine metroya öğrenci bandoları girer ve şarkılarını metroda da çalmaya devam ederler. bazıları ona katılır, bazıları da gülerler.

    -bir apartmandan en az 10 köpek çıkar. milli piyango gişelerinin üstünde köpekleri ile mutlu insanların resimleri vardır. resim "kazanın, zengin olun" değil, adeta "daha çok köpeğiniz olabilir" mesajı vermektedir. biraz daha köpeklenirlerse, mahallelerde köpek pisliğine rağmen yürüyebilmek için zeybek oynamak gerekecek.

    -haftasonları yakın olan herkes köpeğini turia bahçesine getirir, oradaki küçük havuzlara köpekleri doluşturur, köpekler oynarken onlar eğlenirler. minik minik kızlar, ellerinde iki azman köpekle, tamamen köpeğin iyi huyu ve insafına bağlı olarak gezinirler.

    -nemrutuna denk gelmemişseniz taksi şoförleri şarkı söylemeyi ve söyletmeyi sever. bir taksiye bindiğimde, şöfor bağırarak ve oynayarak radyodaki bir şarkıyı söylüyordu, dil bilmeme nedeni ile ona eşlik edemedim. peşinden bir ingilizce şarkı başladı, bu sefer ben söyledim, şoför alkışladı. sonrasında bir afrika şarkısı çıktı, ben adama baktım, adam bana baktı. "amaan, bu da böyle olsun diyerek" el çırptık. inerken de şöforle birbirimize teşekkür ettik. güzel bir gün başlamış oldu. tabii buradan sürücülerin neşeli olduğu kadar tehlikeli olduğu sonucuna da varılabilir. toplam 5 taksi deneyimimin 3'ü böyle çıktı gerçi. elimde genelleme yapacak kadar veri yok.
  • zaman kavramımı tamamen yitirmeme sebep olan şehir, burada bir ay geçirip bu kadar klişe bir sözle olayı noktalayacağımı hiç zannetmezdim fakat ne yazık ki böyle.ne zaman yemek yenilir ne zaman uyunur hava ne zaman kararır veya insanlar ne zaman işe gider bu sorular bir ay sonunda bile cevapsız kalmışsa valencia da böyle acaip bir şehirdir işte.
hesabın var mı? giriş yap