• bugün itibariyle kubbesinin çöktüğü bilgisi haberlere düşmüştür. (bkz: büyük valide han'ın kubbesinin çökmesi)
    uzun süredir ufak tefek çatlaklarla idare eden bir yapıydı zaten. doğu ekspresi ile kars seyahati ve yatırım amaçlı bitcoin kullanımı gibi kendisi de popülizmin korozyonuna uğramış, kitlesel tüketimden nasibini almış, beklenen sona ulaşmıştır.
    yalnız iki yıl kadar önce, kapıdaki şark kurnazı herifin milletten bozuk para söğüşleyip kapıları açtığı, üstüne bir de dayılık tasladığı dönemde gezdim ben burayı. çatısına çıkana kadar oda oda dolaştım. valiliğin, kültür ve turizm bakanlığının, fatih belediyesinin, istanbul büyükşehir belediyesinin, üniversitelerin, vakıflar genel müdürlüğünün, koruma kurulunun, herkesin gözü önünde bu binanın içinde kaynak makineleriyle metal işleri yapılıyordu. çaydanlıkçı, bakırcı, lehimci, matbaacı, tencere imalatçısı, ne ararsanız vardı. tüm bu kullanımlar ve daha fazlası, yapının içini bambaşka bir yere çevirmişti. afgan işçiler hala harç karıp bir yerleri kafalarına göre onarıyorlardı. bir yandan bunlar yüksek bir gürültüyle devam ederken, diğer yandan instagram maymunları çatıda şekilden şekle giriyordu. içimden çok dua ettim keşke bir ikisinin zıplarken düşmeyecek ama o korkuyu hissedecek kadar ayağı kayıverse diye. özetle, bu bina göz göre göre ölüme terk edildi. başımız sağ olsun.
    (bkz: ulan hepiniz oradaydınız be)
    benzer bir kadere sahip yapılardan kapalı çarşı da ölmek üzereyken müdahale edildi, fakat vampir ısırığıyla. önümüzdeki sene kendisini ısıran vampirlere benzer bir şekilde yeniden doğması bekleniyor. şu an metamorfoz sürecinde. bu kadarlık insafı da ekonomik değerine borçlu. valide han'ın ise böyle bir değeri yok. en azından onu inşa ettiren kösem sultan'ın devrindeki günlerinde değil.

    bunlar yaşanırken ülkemizin bir başka köşesinde sevan nişanyan, şirincede yukarıda saydığım kurumların pişkinliklerine tahammül etmektense elini taşın altına soktu, (bkz: corrupted) bir koruma kurulu yerine kendisi bir şeyler yapmaya çalıştı ve uygun olmayan restorasyondan ötürü hapis cezası aldı. belki de türünün tek örneği olarak.
  • istanbulun en guzel manzaralarindan birine ve koklu bir tarihe sahip han.bir parcasi olmaktan gurur duydugum yer.

    mahmutpaşa’da çakmakçılar yokuşu ile fincancılar yokuşu arasındadır. büyük yeni han ile karşılıklı olan istanbul’un en büyük hanlarından olan bu yapıyı i. ahmed (1603-1617) in eşi, iv. murad (1623- 1640) ve sultan ibrahim (1640-1648) in annesi kösem mahpeyker sultan ,yine kendisinin yaptırttığı üsküdar’daki çinili külliyesine akar olması için inşa ettirmiştir. evliya çelebi seyyahatnamesinde bu görkemli yapıdan şöyle bahseder:
    “bu hanın yerinde evvelce cerrah mehmet paşanın sarayı vardı,zamanla yıkılmış olduğundan kösem valide altlı üstlü üçyüz höcreli şeddâdî bir han binâ ettirmiştir ki istanbul’da mahmud paşa hanı ile bundan büyük han yoktur. bir tarafında dört köşe bir cihannümâ kulesi vardır ki eflâke ser çekmiştir. develiği ve bin aded at ve katır alır ahırı vardır. ortasında câmii şerifi vardır.”
    hanın 1926 da çöken “han-ı sağir”(=küçük han) bölümünün avlusunun kuzey-doğusunda 12 x 12 m. ölçüsünde bir kule bulunmaktadır. “cihannüma kulesi” denilen içi dilimli bir kubbesi olan bu kulenin cerrah paşa sarayına aittir. bizans yapı karakteri taşıyan bu kulenin evliya çelebi’nin bildirdiği cerrah paşa sarayının da üzerinde yapıldığı bir bizans eserinden kalmış olduğu düşünülebilir.

    istanbul camileri hakkında önemli bir kaynak olan hüseyin ayvansarayi’nin “hadikatü’l-cevâmi isimli eserinde ise avludaki küçük camiden şöyle söz edilmektedir:
    “ istanbul’da vâki vâlide hanı denmek şehîr hân-ı kebir bu camiin vakfından olup han derûnunda olan mescid dahi sultânı müşârünileyhânın eser-i hayrıdır.” (=istanbul’da valide hanı olarak tanınmış olan bu hanın içinde yine sultanın yaptırttığı bir cami vardır)
    kösem sultan’ın servetini bu hanın bir odasında sakladığı ve gelini iv mehmed’in eşi turhan hatice sultan tarafından başlala uzun süleyman ağa ile birkaç has odalı tarafından 2-3 eylül 1651 de gecesi odasında bir perde ipi ile boğulup öldürtülmesinden sonra bu servetin yağmalandığı da bir söylencedir. naima tarihinde valde sultanın servetinden şöyle bahsetmektedir:
    “...ol handa yirmi sardık filorisi (florin altını) bulundu,anı dahi mîriye aldılar.

    üç avlusu olan bu han 98x 168 m.lik bir alana sahiptir. büyük ve küçük han olarak iki kısımdan yapılmış olan bu hanın planı bulunduğu araziye uydurulmuş olduğundan geometrik bir düzen göstermez . “han-ı kebir” denilen büyük hanın esas girişi oldukça meyilli bir yol olan çakmakçılar yokuşu tarafındadır. muntazam kesme taştan yapılmış bu girişin üzerinde konsollara oturmuş yedi tane üç kademeli çıkmalar vardır. bu cepheyi üstten bir taş saçak silmesi dolaşır. girişden basık kemerli,beşik tonozlu bir geçitle üçgen şeklindeki küçük bir avluya ve kare planlı bir mekâna oradan da revakların çevrelediği 63 x 66 m. boyutundaki büyük avluya geçilir. avlunun etrafını çevreleyen yuvarlak kemerli revakların gerisindeki odalar yuvarlak taş kemerli kapılar ile avluya açılmaktadır. ikinci kattakilerin kapılarının yanında bir de dikdörtgen ve taş söveli pencereleri vardır. dış cephede de pencere dizisi görülmekle beraber bunlar günümüze gelene kadar çok bozulmuş ve adeta karakterini kaybetmiştir. avlunun her iki tarafından evvelce taş merdivenlerle yukarı katlara çıkılıyorsa da günümüzde bu merdivenler tamamen değişmiştir. revakların arkasında yola bakan cephede ise bir sıra sivri kemerli dükkanlar bulunmaktadır.

    fincancılar yokuşu tarafına bakan ve “han-ı sağir” olarak adlandırılan küçük han,muntazam bir dikdörtgen plana sahiptir. 21 mart 1926 da yıkılan bu bölüm 15 x 56 m. ebadında dikdörtgen bir avluyu çevreleyen revaklar ve onların gerisinde ise sivri kemerli kapılarla revaklara açılan odalar vardır. evliya çelebinin bahsettiği ahırların buradaki avlunun bodrumunda olması muhtemeldir. hayvanların barındığı bölüm ile oturma mekanlarının bu handa görüldüğü gibi çok kesin bir şekilde birbirinden ayrılması türk han mimarisinde ilk defa denenmiş bir plandır.

    çakmakçılar caddesine bakan ve üçgen avlusu bulunan üçüncü bölüm ise oldukça küçüktür. bu avludan büyük han’a ve avlusuna açılar bir geçit bulunmaktadır. yola bakan taraftaki girişin solundaki revakın altındaki bir merdivenle üst kata çıkılmaktadır. bu üçgen şeklindeki avlunun zemin ve üst kat mekanları yolun eğim ve kenarına uymak zorunluluğundan kare veya dikdörtgen şeklinde yapılmışlardır. zemin kattaki mekanların yola bakan tarafında ise bir sıra dükkan sıralanmıştır.

    büyük valide hanının birinci ve ikinci avluda toplam 153,üçüncü avluda da 57 olmak üzere toplam 210 odası bulunmakta idi. kösem sultan’ın ölümünden sonra hanın büyük kısmı hazineye kalmış ve cumhuriyetten sonra da bir kısım odalar vakıflara geçmiştir. vakıflar başmüdürlüğü 1940 lı yıllarda bu odaların bir kısmını satmıştır. hanın bakımsızlığı maliklerinin çokluğu ve veraset yoluyla uzun yıllar boyu veraset yoluyla elden ele geçmesi nedeniyle 126 kadar hissedarı olmuştur. yüzyılın başında buradaki bekar odalarında çoğunlukla iranlılar oturuyorlardı. istanbul’da kur’anı kerimin ilk basıldığı yerde bu handaki iranlıların matbaasıdır. hatta bu kuranın basılışı için şeyhülislâmdan fetva alınamayınca 1870 li yıllarda gizlice burada basılmıştır. 19 ağustos 1906 da bir kısmı çökmüş 1931 de hanın ikametgah olarak kullanılamıyacağına karar veren valilikçe odalar boşaltılmıştır.

    http://www.kenthaber.com/ildetay.aspx?id=412
  • bugün iç ve dışı acınacak derecede harap da olsa, halen odalarının bir kısmı ayakkabı, çanta vb. imalathanesi olarak kullanılmakta olan, tarihi yarımadada osmanlılardan bugüne ayakta kalan en büyük han. çatısında efsanevi bir haliç, galata ve boğaz manzarası bulunmakta ve özellikle avrupalı turistler arasında bu manzaranın ünü kulaktan kulağa yayılmakta. ben de erasmus dolayısıyla istanbul'a geldiği dönem beraber kaldığımız alman ev arkadaşımdan öğrendikten sonra, böyle bir yerin varlığını daha önceden bilmediğim için utanmıştım.

    hakkında şöyle oldukça ayrıntılı bir kaynak mevcut: http://www.tarihiistanbulyapilari.com/…-valide-han/
  • yurdum kezbanlarının ve kekolarının uğrak adresi. instagram ya da facebookta bunun tepesinde zıplayıp ya da bizans torunu havalarıyla fotoğraf çektirenleri gördükçe sövüyorum. ulan o tarihi yapı sizin egonuz ve gösteriş merakınız yüzünden zarar görüyor. siktir git amk başka yerde çek fotoğrafı. hayatını instagram ve facebooka endekslemiş sanki. onun üstünde fotoğraf çekmese ölecek gibi. ne zaman instagrama girsem bunun tepesinde birini görüyorum. bi bitmediniz emenike ya.
  • kubbelerinde yer alan vandal bir graffiti turbo nam-ı diğer tunç dindaş imzalı. turbo, önemli bir graffiticidir ve graffitiyi çok severim ama kişisel kanatimce böylesine bir tarihi yapı üzerine graffiti yapmayı oldukça yanlış buluyorum.
  • çatının tahribat gördüğünü düşünen han sahibi kapattırmış. 5e kadar da açtırmıyor.
    sahibi küstürülen handır.
    ilk defa gidiyim dedim millet içine etmiş vay arkadaş.
  • ben bugun bunu gordum. insanlar o kubbe uzerinde ziplar sekilde fotograf cektirmek icin kuyruk bekliyor.

    1 lirani veriyorsun, catiya cikiyorsun, kuyruga giriyorsun, kubbeye cikiyorsun, arkadasin guzel bir fotograf cekebilene kadar tavsan gibi zipliyorsun. bu esnada arkada insanlar husu icinde sirada bekliyor. ulan instagram nelere kadirsin.
  • geçtiğimiz günlerde cumhurbaşkanı abdullah gül'ün daveti ile türkiye'yi ziyarete gelen ahmedinejad'ın uğradığı yer. zamanında istanbul'da yaşayan iranlıların, irandan getirdikleri malları avrupa'ya pazarladıkları ticarethane.
  • sağda solda osmanlı diye gezinenlerin farkında olmadığı ve olmayacağı, kubbesinde 1 lira karşılığı zıplar pozisyonda selfie çekilmekten başka değer göremeyen tarihi mekan.

    yok olmaması ve korunması için bir imza kampanyası başlatmışlar.

    imza kampanyasında valide han'ın nasıl bir süreçten geçerek ne hale geldiği ile ilgili bir yazının bağlantısını da paylaşmışlar.
hesabın var mı? giriş yap